TOGG'un elektrik şarj istasyonlarına ilişkin standartlar belirlendi

AA
AA
TT

TOGG'un elektrik şarj istasyonlarına ilişkin standartlar belirlendi

AA
AA

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın hazırlandığını duyurduğu elektrikli araç şarj üniteleri ve istasyonları hakkındaki iki standardın detayları belli oldu. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından hazırlanan "Elektrikli Araç Şarj Üniteleri ve İstasyonları-Kurulum ve Güvenlik Gerekleri Standardı"nda, şarj üniteleri ve istasyonların kurulumu için elektriksel gerekler, ünitelerin yerleştirilecekleri yerlerle ilgili konum, şarj yönteminin seçimi, ünitelerin montajı ile ilgili tavsiyeler ve işaretleme gerekleri yer alıyor.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Türkiye'nin Otomobili planlanan takvim doğrultusunda ilerlerken, Bakanlık da gerekli altyapı hazırlıklarını yapıyor.
TOGG, üretim bandından indiğinde, şarj altyapısının Türkiye genelinde elektrik araç kullanımını destekler seviyede olması için çalışmalar devam ediyor. 2030 yılına kadar TOGG başta olmak üzere 2 milyondan fazla elektrikli aracın yollarda olacağı öngörülüyor. Artan elektrikli araç kullanımına paralel olarak 250 binden fazla kamuya açık şarj noktasına ihtiyaç duyulacağı ifade ediliyor. Böylece gelecek yıllarda elektrikli araçlarla birlikte şarj altyapısının da çok hızlı şekilde büyümesi bekleniyor.
Bu kapsamda şarj ekosistemini kısa zamanda istenilen seviyeye ulaştırmak amacıyla teknik standartlar, mevzuat düzenlemeleri ve yatırım destekleri gibi önemli başlıklarda atılacak adımlar hayata geçirilmeye başlandı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda "Elektrikli araç şarj üniteleri ve istasyonları hakkında 2 önemli standart yayımladık" diye ifade ettiği standardın detayları oluşturuldu.

İlke ve tavsiyeler yer alıyor
Elektrik şarj istasyonlarının güvenli kurulumları için teknik kriterleri içeren "Elektrikli Araç Şarj Üniteleri ve İstasyonları-Kurulum ve Güvenlik Gerekleri" standardı TSE tarafından hazırlandı. Standart, şarj üniteleri ve istasyonların kurulumu için elektriksel gerekleri, ünitelerin yerleştirilecekleri yerlerle ilgili konumu, şarj yönteminin seçimini, ünitelerin montajı ile ilgili tavsiyeleri ve işaretleme gereklerini içeriyor.
Standart, şarj sistemlerinin, şebekeye bağlanmasını sağlayan elektrik tesislerinin tasarımı, kurulumu, monte edilmesi, doğrulanması ve güvenlik gereklerini kapsıyor. Şarj yöntemleri, konum seçimi gibi kılavuz bilgiler de standardın içeriğinde yer alıyor. Standart, şarj ünitelerinin yerleştirilecekleri yerler ile ilgili gerekleri, ilkeleri ve tavsiyeleri de barındırıyor.
Mayıs ayında da elektrikli araçlar ve şarj sistemleri ile ilgili üreticiler, tüketiciler ve mevzuat yapıcıları için ortak bir dil oluşumuna katkı sağlamak için temel terimleri ve tanımları kapsayan "Elektrikli Araçlar ve Elektrikli Araç Şarj Sistemleri-Temel Terimler ve Tanımlar" standardı TSE tarafından hazırlanmıştı.

"Gerekli altyapı hazırlıklarını yapıyoruz"
Bakan Varank, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Türkiye’nin Otomobili'nin test süreçleri planlanan takvim doğrultusunda ilerliyor. Bakanlık olarak bizler de gerekli altyapı hazırlıklarını yapıyoruz. TOGG, üretim bandından indiğinde, şarj altyapısının Türkiye genelinde elektrik araç kullanımını destekler seviyede olması için çalışmalarımız son sürat devam ediyor. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan standartlar, elektrikli araçlara dair bir ekosistem ile altyapı ve yan sanayisinin hızlı bir biçimde oluşumuna katkı sunacak." ifadelerini kullandı.
TSE'nin hazırladığı milli standartların ekosisteme bazı kolaylıklar getireceğini bildiren Varank, "Öncelikle ülkemizde tüm paydaşların aynı dili kullanmaları sağlanarak teknik düzenlemelerde ortak dil oluşumuna katkı sunuldu. Şimdi Elektrikli Araç Şarj Üniteleri ve İstasyonları-Kurulum ve Güvenlik Gerekleri Standardı ile de elektrikli araç şarj istasyonlarının uluslararası standartlara uygun, kullanıcı açısından güvenli, üreticiler açısından da etkin şekilde kurulumunun sağlanması temin edilecek." değerlendirmesinde bulundu.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe