İran'da Hamaney’i yoksulluk sebebiyle eleştiren gazete kapatıldı

Kelid gazetesinin baş sayfasında yayınlanan yoksulluk sınırındaki artışla ilgili bir raporda rejim lideri Ali Hameney’in elini gösteren grafik gazeteyi kapattırdı
Kelid gazetesinin baş sayfasında yayınlanan yoksulluk sınırındaki artışla ilgili bir raporda rejim lideri Ali Hameney’in elini gösteren grafik gazeteyi kapattırdı
TT

İran'da Hamaney’i yoksulluk sebebiyle eleştiren gazete kapatıldı

Kelid gazetesinin baş sayfasında yayınlanan yoksulluk sınırındaki artışla ilgili bir raporda rejim lideri Ali Hameney’in elini gösteren grafik gazeteyi kapattırdı
Kelid gazetesinin baş sayfasında yayınlanan yoksulluk sınırındaki artışla ilgili bir raporda rejim lideri Ali Hameney’in elini gösteren grafik gazeteyi kapattırdı

İran yönetimi, Kelid gazetesinin, Tahran teokratik rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney ile milyonlarca İranlının yoksulluktan çektiği acılar arasında ilişki kuran bir karikatür yayınlaması üzerine gazeteyi kapattı.
Kelid (Kilit) gazetesi cumartesi günü ön sayfasında, kalem tutup resim çizen bir sol eli gösteren grafik eşliğinde “Milyonlarca İranlı yoksulluk sınırının altında” manşeti attı. Grafik, Hamaney’in sol eliyle bir kağıda bir şeyler yazdığını gösteren eski bir fotoğrafının illüstrasyonunu içeriyordu.
İran Basın Denetleme Kurumu, Kültür ve Rehberlik Bakanı Muhammed Mehdi İsmaili'nin başkanlığında bir toplantı düzenledi ve bu toplantıda "Kelid gazetesinin ihlali" ele alındı. Komisyon sekreteri Alaeddin Zuhuryan, “Komisyon üyelerinin, ülkenin basın yasalarına uygun olarak basın ruhsatının iptali lehinde oy kullandıklarını” söyledi.
Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığı habere göre 2015 yılında kurulan ve İran'da çok tiraja sahip gazeteler arasında sayılmayan gazetenin işlediği ihlalin niteliğini belirtmedi. Ancak, İran devlet televizyonuna bağlı "Genç Muhabirler Kulübü" ajansı, gazetenin "iki gün önce ön sayfasında yoksulluk sınırıyla ilgili Rehber Hameney’in bir kağıda bir şeyler yazdığı görüntüsüne benzeyen bir grafik yayınladığını” belirtti.
Londra'dan yayın yapan muhalefet gazetesi Kayhan London, Twitter üzerinden yaptığı bir açıklamada tartışmalı grafiğin kendisine ait olduğunu ve geçen Mart ayında ilk kez ve daha sonra yüksek fiyatlar, yoksulluk sınırı ve enflasyonla ilgili ekonomik raporlarda birkaç kez yeniden yayınladığını söyledi.
Ülkenin yüksek politikalarında son söz sahibi olan Hamaney, 1979'da Velayeti Fakih sisteminin kabul edilmesinden sonra İran rejiminin başı olarak kabul edilmekte.
İran, yıllardır, Washington'un 2018'de İran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmadan çekilmesinin ardından ABD'nin yeniden uyguladığı sert yaptırımlarla şiddetlenen, ekonomik kriz yaşıyor.
Öte yandan İran parlamentosunda hararetli tartışmalar yaşanıyor. Milletvekilleri, İran'daki artan enflasyonu durdurmak için yeni hükümete müdahale çağrısında bulundu.
İsfahan Milletvekili Hüseyin Mirzaî, “Bir kilo pirincin fiyatı ne kadar? Bir kilo tavuk ne kadar eder? En ucuz otomobilin fiyatı nedir’ diye sorduklarında insanlara ne diyeceğiz?” dedi.
İran Başsavcısı Muhammed Cafer Munteziri, “yükselen enflasyonun arkasında bir komplo var” diyerek ve güvenlik servislerini müdahale etmeye çağırdı.
Munteziri'nin açıklamaları, dün Yüksek Yargı Komitesi’nde yapılan enflasyon tartışmasının ardından geldi. Munteziri, "Enflasyon insanlar üzerinde çok fazla baskı oluşturuyor" dedi.
Çin-İran Ticaret Odası Başkanı Mecid Rıza Hariri, İran'daki enflasyon oranının “kırk yılın en tehlikeli enflasyon noktasına” varması konusunda uyardı. Hariri, İran İşçiler Haber Ajansı ILNA'ya verdiği demeçte, “Yüzde 50 ila 60'a ulaşırsa enflasyonu kontrol etmek zor olacak" dedi. Yetkililere, enflasyon oranlarını artırma ve düşürme konusundaki herhangi bir kararın sonuçlarını dikkate almaları çağrısında bulundu.
İran'da enflasyon geçen ay yüzde 4-45'e ulaşırken, gıda ürünleri enflasyonu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 61,4'e ulaştı.
Geçen ağustos ayında İran Çalışma ve Refah Bakanlığı yoksulluk sınırıyla ilgili bir raporda 83 milyon İranlıdan 26 milyonunun yoksulluk ile karşı karşıya olduğunu belirtti.
Önceki gün, Çalışma Bakanı Huccetullah Abdu-l Melikî, devlet televizyonu muhabirinin işçilerin satın alma gücüyle ilgili bilgisi hakkındaki bir sorusuna yanıt olarak, "Biz de dahil olmak üzere üst düzey yetkililer yaşam sıkıntısı çekiyor” dedi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.