Erkek sinekleri ölü dişilerle çiftleştiren "zombi mantarı" keşfedildi

Entomophthora muscae'nin enfekte ettiği bir sinek böyle görüntülendi (Wikimedia Commons)
Entomophthora muscae'nin enfekte ettiği bir sinek böyle görüntülendi (Wikimedia Commons)
TT

Erkek sinekleri ölü dişilerle çiftleştiren "zombi mantarı" keşfedildi

Entomophthora muscae'nin enfekte ettiği bir sinek böyle görüntülendi (Wikimedia Commons)
Entomophthora muscae'nin enfekte ettiği bir sinek böyle görüntülendi (Wikimedia Commons)

Danimarkalı araştırmacılar, bilimsel ismi Entomophthora muscae olan bir mantar türünün, dişi sinekleri enfekte edip öldürdüğünü ve sonra erkeklerin cinsel dürtülerini harekete geçirerek onları ölü dişiye çeken güçlü bir kimyasal salgıladığını keşfetti.
Sağlıklı erkeklerin bu kimyasala ölü dişiyle çiftleşerek yanıt verdiği ve böylelikle mantarın yayılmasını sağladığı anlaşıldı.
Bilim insanlarına göre E. muscae karasinekleri enfekte ettikten sonra derilerine nüfuz ediyor, vücutlarında sporlar üretiyor, bağırsaklarını kemiriyor ve onları 5 ila 7 gün içinde öldürüyor.
Öte yandan bu mantar ev sahibini zombileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda henüz dokunmadığı sağlıklı sinekleri de manipüle ediyor. Söz konusu araştırmada bu durum, erkek sineklerin ölü dişiye çekilmesiyle sonuçlandı.
Mantar aslında hem erkek hem de dişileri enfekte edebiliyor. Ancak araştırmayı yürüten Kopenhag Üniversitesi'ndeki bilim insanları, dişilerdeki enfeksiyonun erkekler üzerindeki etkisine odaklandı.
Araştırmada erkek sineklere, enfekte olmuş ve olmamış ölü dişilerle çiftleşme seçeneği sunuldu. Erkeklerin çoğunlukla mantarla enfekte olmuş dişilerle çiftleşmeyi tercih ettiği görüldü.
Henüz hakem onayından geçmeyen ve internet sitesi BiorXiv’de erişime açılan araştırmada deneyle ilgili şu ifadeler yer aldı:
"Sağlıklı erkekler, mantar nedeniyle ölen kadavralardan etkileniyor ve yeni konakçı bireylerdeki enfeksiyonu önemli ölçüde artırarak mantarın bulaşmasını sağlayan kur yapma ve çiftleşme girişimlerinde bulunuyor."
Araştırmacılara göre dişi sinek öldüğünde mantarlar ceset üzerinde mikro boyutta bir dizi sap üretiyor. Bu saplar, sporları dışarıya fırlatılabilen sıvı dolu toplar taşıyor.
Dişilerin cesetlerine çekilen erkek sinekler, kazayla bu topları hareket ettirdiklerinde bulaşıcı sporlarla kaplanıyor.
Bu da mantar sporlarının daha geniş bir alana yayılmasıyla sonuçlanıyor.
Araştırmacılar bu çalışmada erkeklerin davranışlarına odaklandıklarını ama dişilerde de bu sürecin hemen hemen aynı olduğunu vurguluyor.
Independent Türkçe, ScienceAlert, Daily Mail



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell