Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni aramızda görmeyi canıgönülden arzu ediyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Konseyi 8. Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, "Aile resmimizin daha da zenginleşmesi için önümüzdeki dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni aramızda görmeyi canıgönülden arzu ediyoruz." dedi.

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni aramızda görmeyi canıgönülden arzu ediyoruz

AA
AA

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda "Yeşil Teknolojiler ve Dijital Çağda Akıllı Şehirler" teması altında düzenlenen Türk Konseyi 8. Zirvesi'nde konuştu.
Konsey'e üye ülkelerin liderlerini medeniyetlerin beşiği İstanbul'da misafir etmekten büyük bahtiyarlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, "Aile Meclisimizin, Kadirli Doğanım Sayın Berdimuhammedov’un da gözlemci olarak iştirakiyle ikmalinden ayrı bir memnuniyet duyuyorum." ifadelerini kullandı.
Tarihi kararlara imza atılacak zirvenin ülkeleri ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, dönem başkanlığının devralındığı Azerbaycan'ı, salgına rağmen yürüttükleri başarılı çalışmalar için tebrik etti. Erdoğan, bu sabah İstanbul'un tarihi yarımadasında, Konsey'in sekretaryasına tahsis ettikleri yeni binada üye ülke bayraklarının birlikte göndere çekilmesinin mutluluğunu paylaştıklarını dile getirdi.
Zirvede birçok ilklere de şahitlik edileceğine vurgu yapan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kurumsallaşmasını geliştiren, bölgesinde ve ötesinde itibarını artıran Konseyimizin adını Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştiriyoruz. Tabii bu tarihi değişikliğin sadece sözde kalmaması, fiiliyata da dönüşmesi gerekiyor. Gerek sekretaryanın yapısı ve çalışma usulleri gerek siyasi, iktisadi ve toplumsal dayanışmamız aile meclisimizin örgüt niteliğini yansıtmalıdır. Ülkelerimizi ve bölgemizi ilgilendiren meseleleri ve fırsatları istişare etmek için teşkilatımızdan daha fazla faydalanmalıyız. Bu manada, Dışişleri Bakanlarımızın 27 Eylül'de Afganistan konusunda yaptıkları olağanüstü toplantı bir ilki teşkil etmiştir. Türk Devletleri Teşkilatı olarak Gözlemci Üyemiz Macaristan'la birlikte salgın karşısında verdiğimiz ortak mücadele de bir diğer başarı örneğidir. Bugün ayrıca değerli katkılarınızla hazırlanan Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi'ni uygulamaya alacağız. Bu belge, ufkumuzun sadece üye ülkelerle sınırlı kalmadığını gösterecek, barış, huzur ve refahı tüm bölgemize yayma irademizin tezahürü olacaktır."

"Ülkelerimiz arasındaki ticaretin önündeki tarife dışı tüm engelleri kaldırmalıyız"
Siyasi ve toplumsal dayanışmada olduğu gibi iktisadi ve ticari iş birliğini de müşterek adımlarla çeşitlendirmek ve güçlendirmek durumunda olduklarını belirten Erdoğan, toplam ticaret hacminin yaklaşık 21 milyar dolar düzeyinde seyrettiğini, bu rakamın, dünyanın geri kalanıyla olan toplam ticaret hacminin sadece yine yaklaşık yüzde 3'üne tekabül ettiğini anlattı.
"Dilde, fikirde, amelde birlik" anlayışıyla bu rakamın yüzde 10'lara taşınması gerektiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hem ticaretimizi hem karşılıklı yatırımlarımızı süratle artırmalıyız. Ülkelerimiz arasındaki ticaretin önündeki tarife dışı tüm engelleri kaldırmalıyız. Bu maksatla Ticareti Kolaylaştırma Strateji Belgesi'nin imzalanmasına özellikle önem veriyorum. Ancak, kara, hava ve deniz yollarıyla birbirimize sımsıkı bir şekilde bağlanamazsak, istediğimiz sonuçları elde edemeyiz. Transit geçiş belgelerini artık gündemimizden çıkarmalı, gümrük mevzuat ve uygulamalarımızı uyumlaştırmalı, geçiş ücretlerini rekabetçi bir düzeye çekmeliyiz. Bu doğrultuda, Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması'nı bir an önce imzalamalıyız. Böylelikle, Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridor başta olmak üzere, aramızdaki tüm yolları bu coğrafyanın ana arterleri haline getirebiliriz. Azerbaycan-Nahçıvan bağlantısı da bu anlamda hayati nitelik arz ediyor. Bölgenin transit ve lojistik merkez olma konumundan şüphesiz hepimiz istifade edeceğiz. Malum, Sayın Binali Yıldırım'ı Aksakallar Konseyi'ne Türkiye'nin Aksakalı olarak atadık. Binali Bey'in, tecrübesi ve birikimiyle ulaştırma başta olmak üzere Konsey'in çalışmalarına her alanda değerli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Üstlendiği bu önemli görevde kendisine başarılar diliyorum."

"Dijital dönüşüme liderlik etmeliyiz"
Zirvenin temasının "Yeşil Teknolojiler ve Dijital Çağda Akıllı Şehirler" olduğunu aktaran Erdoğan, çevre kirliliği ve iklim değişikliğiyle mücadele konularında, Türkiye olarak daima hassasiyet gösterdiklerini söyledi.
Paris İklim Anlaşması'nı onaylayıp yürürlüğe koyarak iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum noktasında yeni bir dönemin kapılarını açtıklarına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dönem başkanlığımız süresince bu küresel meselede çok taraflı iş birliğinin geliştirilmesi için yoğun çaba harcayacağız. Bu adımlarımızı, bölgemizin dijital çağda çevreye en duyarlı şekilde inkişafı için uzun soluklu bir çabanın ilk adımı olarak nitelendiriyoruz. Önümüzdeki süreçte şehirlerimizi, yeni teknolojileri ve yenilikçi yaklaşımları kullanarak 'akıllı şehirlere' dönüştürmeliyiz. Akıllı şehir çözümlerinin temelini veri odaklı stratejiler ve bu stratejilerin üretimi ileri düzeyli teknolojiler oluşturacaktır. Ulusal Yapay Zeka Stratejimizi geliştirerek, bu doğrultuda bir üst aşamaya çıkacak adımı attık. Stratejimizi teşkilatımıza da teşmil ederek, müşterek bir saydam ve katılımcı Yapay Zeka Portalı'nın tesisi için çalışmaya başlayalım istiyoruz. Teşkilat olarak bu konularda ortak politikalar geliştirmeli ve dijital dönüşüme liderlik etmeliyiz. Bu doğrultuda, tüm paydaşlarla birlikte 'insan odaklı' ortak stratejik planlar oluşturmalı, dijital dönüşümün yol haritasını belirlemeliyiz. Yeşil büyümeye yönelik ortak projelere birlikte imza atmalıyız. Akıllı şehircilik alanında işgalden azat edilen Zengilan'da başlatılan atılım, Türkistan'ın kalkınması, Ahal'deki yoğun faaliyetler, Budapeşte'deki uygulamalar, Kırgızistan ve Özbekistan'daki çalışmalar takdire şayandır."

Doğal afetlerle mücadelede iş birliği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, karşı karşıya kalınan bir diğer hakikatin ise küresel ısınmanın da etkisiyle doğal afetlerin sayısının ve yıkıcı sonuçlarının katlanarak artması olduğunu vurgulayarak, "Bu vesileyle, yaz aylarında yaşadığımız büyük yangınların söndürülmesinde bizimle dayanışma gösteren tüm dost ülkelere teşekkür ediyorum. Doğal afetlerle mücadele noktasında da iş birliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye olarak bu amaçla; arama, kurtarma ve doğal afetler sonrası rehabilitasyon konularında ortak hareket etmek üzere 'Türk Devletleri Teşkilatı Sivil Koruma Mekanizması' kurulmasını teklif ediyoruz." diye konuştu.

Terör örgütleriyle ortak mücadele
Terör örgütleriyle ortak mücadelenin de gündemin önemli unsurlarından biri olması gerektiğini belirten Erdoğan, "PKK-YPG, DEAŞ ve FETÖ gibi şer odakları başta olmak üzere, terörün her türlüsüyle mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Bu konuda iş birliğimizi artırmalıyız. Ayrıca İslam ve yabancı düşmanlığı gibi çağımızın vebası olan yıkıcı akımlarla mücadelede birlikte hareket etmeliyiz." ifadesini kullandı.

"TEKNOFEST'i gelecek sene Azerbaycan'da gerçekleştireceğiz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, teşkilatın uluslararası bir kuruluş olarak cazibe merkezi haline dönüştüğünü memnuniyetle müşahede ettiklerinin altını çizerek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bu kapsamda teşkilatımızın gözlemcilik statüsü ve ortaklık kurma usullerine ilişkin kararları da bugün kabul edeceğiz. Aile resmimizin daha da zenginleşmesi için önümüzdeki dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni aramızda görmeyi canıgönülden arzu ediyoruz. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin maruz bırakıldığı tecrit ve ambargonun hafifletilmesinde kıymetli desteklerinize güveniyorum. Dönem Başkanlığımızda Dünya Göçebe Oyunlarının dördüncüsüne de ev sahipliği yapacağız. İkincisini mart ayında düzenleyeceğimiz Antalya Diplomasi Forumu'na hepinizi özellikle davet ediyorum. Dört yıldır ülkemizde başarıyla düzenlenen TEKNOFEST'i gelecek sene Azerbaycan'da gerçekleştireceğiz. TEKNOFEST'in önümüzdeki yıllarda diğer kardeş ülkelerde de düzenlenmesi yararlı olacaktır. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, birliğimizin tarihi dönüm noktalarından biri olan zirvemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Genel Sekreter Bağdat Bey ve sekretarya başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum."

Erdoğan, Aliyev'e "Türk Dünyası Ali Nişanı" takdim etti
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Karabağ Zaferi dolayısıyla Türk Konseyi adına "Türk Dünyası Ali Nişanı"nı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e takdim etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliyev'e hitaben şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanı, aziz kardeşim, muzaffer ali başkumandan İlham Aliyev. Dirayetli liderliğinizde Karabağ'da yaklaşık 30 yıllık süren işgale 44 gün gibi kısa bir sürede son verilmiştir. Bu sadece Azerbaycanlı kardeşlerimiz için değil, Türk dünyası için büyük anlam taşımaktadır. Vatan muharebesi sonucunda yıllardır uygulanmayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları hayata geçirilmiştir. Azerbaycan bu şekilde uluslararası kamuoyunun hafızasına adalet mesajını nakşetmiştir. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü yeniden sağlaması Türk dünyasının birliğini ve beraberliğini pekiştirmiştir. Karabağ'ın azatlığının sembolü olan har-ı bülbül Türk dünyası için zaferin müjdecisi olmuştur. Karabağ Zaferi, sadece işgal altındaki toprakları azat etmemiş, aynı zamanda bölgemizde özlemini duyduğumuz kalıcı barış, istikrar ve iş birliğine giden yolun da önünü açmıştır."
İlham Aliyev'e Türk Dünyası Ali Nişanı'nı takdim etmekten duyduğu bahtiyarlığı dile getiren Erdoğan, azatlık yolunda şehadete erişen kahramanları rahmetle ve minnetle yad etti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de Erdoğan'ın girişimiyle böyle bir nişana layık görülmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi.



Rusya, Zelenskiy'nin yeni seçimlerin yapılmasına yönelik kararını memnuniyetle karşıladı

Londra'daki "10 Downing Street"te Ukrayna Cumhurbaşkanı ile görüşmelerinin başlamasından önce "Avrupa Troikası" liderleri (AFP
Londra'daki "10 Downing Street"te Ukrayna Cumhurbaşkanı ile görüşmelerinin başlamasından önce "Avrupa Troikası" liderleri (AFP
TT

Rusya, Zelenskiy'nin yeni seçimlerin yapılmasına yönelik kararını memnuniyetle karşıladı

Londra'daki "10 Downing Street"te Ukrayna Cumhurbaşkanı ile görüşmelerinin başlamasından önce "Avrupa Troikası" liderleri (AFP
Londra'daki "10 Downing Street"te Ukrayna Cumhurbaşkanı ile görüşmelerinin başlamasından önce "Avrupa Troikası" liderleri (AFP

Kremlin, ABD Başkanı Donald Trump'ın bu yöndeki çağrısının ardından Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin dün Ukrayna'da yeni seçimler yapılmasına onay vermesini memnuniyetle karşıladı. Rusya Devlet Başkanlığı sözcüsü Dmitry Peskov, bu gelişmeyi "yeni bir şey" olarak nitelendirdi.

Bu arada, ABD Başkanı dün İngiltere, Fransa ve Almanya liderleriyle yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna barış müzakerelerindeki son gelişmeleri ele aldı. 40 dakikalık görüşme, çatışmanın çözümünde "ilerleme kaydetmeye" odaklandı.


Pezeşkiyan Türkmenistan'da Putin ile görüşecek

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
TT

Pezeşkiyan Türkmenistan'da Putin ile görüşecek

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)

İran medyası dün, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın önümüzdeki hafta Türkmenistan'da Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile görüşeceğini bildirdi.

Resmi IRNA haber ajansının haberine göre Muhsin Hacı Mirzai, Pezeşkiyan'ın önce Kazakistan'a, ardından da birçok devlet başkanının katılacağı barış odaklı bir zirveye katılmak üzere Türkmenistan'a gideceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Devrim Muhafızları'na bağlı Fars haber ajansından aktardığına göre İran'ın Moskova Büyükelçisi Kazım Celali, Pezeşkiyan'ın zirve görüşmeleri sırasında Putin ile görüşeceğini açıkladı.

2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin başlamasından bu yana Moskova ve Tahran arasında bir yakınlaşma gözlemlendi ve iki ülke, özellikle askeri bağları güçlendirmeyi amaçlayan stratejik ortaklık anlaşması imzaladı.

Batı ülkeleri ve Kiev, İran'ı Rusya'ya Şahid insansız hava araçları (İHA) ve kısa menzilli füzeler tedarik etmekle suçladı; Rusya bu silahları Ukrayna'daki savaşında kullandı.


Trump'ın Venezuela petrol tankerine el koyma hamlesi ne anlama geliyor?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
TT

Trump'ın Venezuela petrol tankerine el koyma hamlesi ne anlama geliyor?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Venezuela açıklarında bir petrol tankerine el koyması, Venezuela Devlet Başkan Nicolas Maduro’ya yönelik askeri baskı kampanyasının en dramatik gelişmelerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre, yabancı bir gemiye çıkma adımı alışılmadık bir hamle niteliğinde ve daha önce Karayipler ile Pasifik’te uyuşturucu taşıdığı iddia edilen 20’den fazla tekneyi hedef alan operasyonların ötesine geçerek ABD’nin müdahale alanını genişletiyor.

İlk raporlar, sahil güvenlik unsurlarının, donanma ve diğer kolluk kuvvetlerinin desteğiyle gerçekleştirdiği bu baskının, ABD’nin tekne operasyonları ya da Trump’ın Venezuela topraklarında askerî harekât tehdidinde bulunmasına kıyasla daha az hukuki ve anayasal risk barındırdığını gösteriyor.

Üst düzey bir ABD’li yetkili, ‘Skipper’ adlı gemiye uluslararası sularda el konulduğunu ve geminin Venezuela menşeli ham petrol taşıdığını belirtti. Daha önce bir federal mahkeme, gemiye İran destekli terör gruplarıyla bağlantılı olduğu şüphesiyle el konulması yönünde karar çıkarmıştı.

rgt
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

Buna rağmen, Trump’ın gemiye el konulduğunu duyururken sergilediği coşku ve Adalet Bakanı Pam Bondi’nin, ABD’li personelin bir helikopterden halatlarla geminin güvertesine indiğini gösteren videoyu paylaşması, operasyonun siyasi boyutunu öne çıkarıyor.

Trump, her zamanki üslubuyla gazetecilere, ABD’nin ‘çok büyük bir tankere… bugüne kadar ele geçirilen en büyük gemiye’ çıktığını ilan etti.

Tankerin Trump ile Maduro arasındaki mevcut gerilimle doğrudan bağlantılı olmayabileceği belirtilse de, bu müdahalenin Karayipler’deki geniş çaplı ABD deniz konuşlandırmasının bir parçası olarak okunacağı ifade ediliyor. Bu konuşlandırma, Maduro’yu istifaya zorlamayı ya da çevresindeki dar çemberi onu devirmeye teşvik etmeyi amaçlayan daha geniş bir çabanın parçası olarak görülüyor.

Bu durum Trump ve Venezuela için ne anlama geliyor?

Washington’da Trump’ın Venezuela planlarıyla ilgili tartışmalar, Maduro’nun seçim sonuçlarını reddetmesinin ardından görevden ayrılmasının gerekliliğinden ziyade, ABD’nin attığı adımların yasal olup olmadığı üzerinde yoğunlaşıyor. Eleştirmenler, Trump’ın neredeyse sınırsız yürütme yetkilerini kullanarak ABD’yi yeni ve uzun bir dış maceraya sürüklemeye hazırlandığını düşünüyor.

Özellikle Karayipler ve Pasifik’te uyuşturucu kaçakçılarına ait olduğu öne sürülen teknelere yönelik saldırılar ciddi hukuki sorular doğuruyor. Bu operasyonlarda 87 kişi öldü. Yönetim, ‘uyuşturucu teröristleri’ olarak nitelendirdiği gruplara karşı askeri güç kullanımının yasal ve ulusal güvenlik açısından gerekli olduğunu savunuyor. Ancak Venezuela, yönetimin iddialarının aksine, ABD’ye ‘fentanil’ sevkiyatında ana rota olarak görülmüyor.

İnsan hakları örgütleri ise bu saldırıların mağdurların hukuki güvencelerini ihlal ettiğini ve devlet destekli yargısız infaz niteliği taşıyabileceğini belirtiyor.

2 Eylül’de düzenlenen saldırı, Demokratlar ve insan hakları örgütlerinin yönetimi savaş suçu işlemekle suçlamasına yol açtı; zira ikinci saldırının, ilk Amerikan saldırısından kurtulanları hedef aldığı iddia edildi.

Demokratlar, Savunma Bakanı Pete Hegseth’i saldırının video kaydını Kongre’ye vermeye zorlamak için baskıyı artırıyor. Trump, kameralar karşısında görüntülerin paylaşılmasına karşı çıkmadığını söylemiş, ancak daha sonra bu açıklamayı yapmadığını iddia ederek geri adım atmıştı.

Tankere el konulduğuna dair haberler ve çift saldırıyla ilgili artan tartışmalar, Trump’ın Venezuela’daki hedeflerinin hâlâ belirsiz olduğu bir döneme denk geliyor. Venezuela kıyılarında konuşlandırılan geniş ABD deniz gücü güçlü bir sembolik etki yaratıyor ve Maduro’nun gitmediği herhangi bir çözümün Washington için geri adım, Trump içinse prestij kaybı olarak görülmesine yol açıyor.

Aynı zamanda Trump, Venezuela topraklarında uyuşturucu kaçakçılığı noktaları olduğunu iddia ettiği hedeflere yönelik saldırıların yakında başlayabileceği uyarısını sürdürüyor. Ancak bu hafta Politico’ya verdiği röportajda askerî planlara ilişkin detayları paylaşmaktan kaçındı ve yalnızca ‘Venezuela halkına iyi davranmak istediğini’ söylemekle yetindi.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre, Trump yönetimi Maduro’nun devrilmesi veya görevden çekilmesi ihtimaline karşı Venezuela’da sonrasına yönelik planlar hazırlıyor. Eleştirmenler, bu yaklaşımı, ABD’nin 2003 Irak işgalinden sonra rejim değişikliği sonrasına hazırlık yapmamasına benzetiyor.

rgty
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

Bazı analistler, Maduro yönetiminin çökmesi durumunda Venezuela’nın şiddet ve istikrarsızlığa sürüklenebileceği ve bunun geniş çaplı bir mülteci krizine yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Ancak durumun ciddiyetine rağmen Venezuela’nın mevcut koşullarının, savaş sonrası Bağdat’tan oldukça farklı olduğu belirtiliyor.

Bu arada, Maduro yönetimi üzerindeki baskıyı artırabilecek bir gelişme yaşandı. Venezuela muhalefet lideri Maria Corina Machado, ülke içindeki saklanma yerinden çıkarak Oslo’ya gitti. Daha önce Nobel Barış Ödülü’nü Machado adına kızı teslim almıştı.

Maduro hükümeti, Machado’yu Venezuela’dan ayrılması hâlinde ‘adaletten kaçan’ biri olarak değerlendireceğini söylemişti. Ancak onun ülke dışında yeniden kamuoyu önüne çıkması, Trump yönetimine Machado’nun durumuna dikkat çekmek ve uluslararası desteği artırmak için yeni fırsatlar sunabilir.

‘Normal bir olay’

ABD, ‘Skipper’ adlı tankere el koydu. Adalet Bakanı Pam Bondi’ye göre bu işlem, daha önce Venezuela ve İran’dan yaptıkları yaptırım kapsamındaki petrol sevkiyatlarıyla bağlantılı olarak çıkarılan bir arama ve el koyma emri çerçevesinde gerçekleştirildi.

Bondi, operasyonun Federal Soruşturma Bürosu (FBI), İç Güvenlik Soruşturma Ofisi (HSI) ve ABD Sahil Güvenlik birimlerinin katılımıyla, Savunma Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirildiğini açıkladı.

Tanker ele geçirme işlemi, bölgedeki diğer gemi kaptanlarına Venezuela limanlarından yük almak veya sularında seyretmenin riskleri konusunda dolaylı bir uyarı olarak görülüyor. Ayrıca, yaptırım kapsamındaki petrolü İran gibi ülkelere kaçıran ‘paralel tanker filosu’ için ciddi bir darbe anlamına geliyor.

Venezuela, dünyanın en büyük ham petrol rezervlerinden bazılarına sahip. Petrolün yasadışı yollarla satışı, hükümetin temel gelir kaynaklarından biri. Trump’ın ilk ve ikinci yönetimleri ile Biden yönetimi, Maduro rejiminin demokrasiye yönelik baskıları nedeniyle, devlet petrol ve gaz şirketi PDVSA da dahil olmak üzere Maduro rejimine yönelik çok katmanlı yaptırımları sürdürdü.

Karakas hükümeti, tankere el koyma işlemini kınayarak bunun Trump’ın baskı kampanyasının gerçek amacını ortaya koyduğunu belirtti. Hükümet açıklamasında, “Göç, uyuşturucu kaçakçılığı, demokrasi veya insan hakları değil. Her zaman doğal kaynaklarımız, petrolümüz, enerjimiz ve yalnızca Venezuelalı halka ait kaynaklar söz konusuydu” ifadelerine yer verildi.

Öte yandan, eski üst düzey ABD istihbarat yetkilisi Beth Sanner, CNN’e verdiği röportajda, Venezuela tankerlerine el konulmasının ‘yaptırım kapsamındaki petrolün taşınmasını engellemeye yönelik tamamen doğal bir adım’ olduğunu söyledi. Sanner, “Herkes bu tür tankerleri durdurmak istedi, ama daha önce bölgede bunu yapacak yeterli kaynağımız yoktu” dedi.

Kongre’deki Demokratlar ise Venezuela dosyasında yönetimin atacağı her adım konusunda son derece temkinli. Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komitesi üyesi Chrissy Houlahan, CNN’e verdiği röportajda, ABD’nin Venezuela ile savaşın eşiğine gelip gelmediği sorusuna şöyle yanıt verdi: “Nasıl yaklaşmayalım ki? Askerlerimizi helikopterlerle başka bir ülkenin bayrağını taşıyan sivil tankerlere indiriyoruz. Bu kesinlikle tırmandırıcı bir adım ve başka şekilde nitelendirilemez.”

Houlahan, Trump’ın eğer rejimi askeri güçle değiştirmeyi hedefliyorsa, Anayasa gereği Kongre’den yetki almak zorunda olduğunu vurguladı; ancak bunun ABD’nin çıkarına olmayacağını belirtti.

Senato’daki Demokrat azınlık lideri Chuck Schumer, Trump’ın açıklamalarının o kadar belirsiz olduğunu, gerçek niyetlerini anlamanın neredeyse imkânsız hale geldiğini söyledi. Schumer sözlerini şöyle sürdürdü: “Başkan Trump birçok konuyu farklı yollarla dile getiriyor; öyle ki ne hakkında konuştuğunu bile anlamıyorsunuz. Eğer Maduro kendi isteğiyle kaçsaydı, herkes buna sevinirdi. Trump her yöne savrulurken, ‘Bunu destekliyorum ya da şunu destekliyorum’ diyemezsiniz.”

Trump’ın ikinci döneminde birçok konuda olduğu gibi, kamuoyu önünde Başkan’ın hedeflerine dair şeffaflık neredeyse yok denecek kadar az. Amaçlar çoğunlukla kişisel kaprislere bağlı gibi görünüyor. Trump, öngörülemezliği sık sık övüyor ve Amerikan halkına Venezuela kıyılarındaki bu kadar çok askerin neden konuşlandırıldığı ya da bu pahalı askeri varlığın neyi başarması gerektiği konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.

Eğer Trump, Maduro’yu devirmeyi başarır ve Venezuela’yı demokrasiye taşırsa, büyük bir siyasi zafer kazandığını iddia edebilir. Ayrıca, Amerikan nüfuzunu Batı yarımküreye yayma hedefini güçlendirmiş olur; bu yönelim, yakın zamanda açıklanan ulusal güvenlik stratejisiyle uyumlu. Bu durum aynı zamanda Trump’ın Latin Amerika’yı kendi vizyonu ve MAGA projesi doğrultusunda yeniden şekillendirme girişimi ve bölgede Çin ile Rusya’nın etkisine karşı geleneksel stratejisinin bir uzantısı olarak görülüyor.

Ancak tarih, diktatörlük rejimlerinin, en zor koşullarda bile, dışarıdakilerin düşündüğünden genellikle daha dirençli olduğunu gösteriyor. Venezuela hükümeti sıklıkla çok katmanlı bir suç örgütüne benzetiliyor; üst düzey yetkililerin büyük mali çıkarları, güçlerini her ne pahasına olursa olsun koruma motivasyonu sağlıyor. Dışarıdan birçok kişi, Trump’ın baskısının meşru demokratik liderliği iktidara taşıyacağını umut etse de, kesin bir şey yok.

Buna rağmen, tankere el konulması Maduro üzerindeki baskıyı yeni bir seviyeye taşıdı ve Trump’ı, kişisel prestiji ve siyasi itibarını riske atacağı kaçınılmaz bir karşılaşma yoluna bir adım daha yaklaştırdı.