Yemen’deki darbecilerin döşedikleri mayınlardan dolayı tahıl üretimi yüzde 62 düştü

Marib’de Husilere karşı açılan bir cephede Yemen ordusundan bir asker (AFP)
Marib’de Husilere karşı açılan bir cephede Yemen ordusundan bir asker (AFP)
TT

Yemen’deki darbecilerin döşedikleri mayınlardan dolayı tahıl üretimi yüzde 62 düştü

Marib’de Husilere karşı açılan bir cephede Yemen ordusundan bir asker (AFP)
Marib’de Husilere karşı açılan bir cephede Yemen ordusundan bir asker (AFP)

Yemen’deki tarım sektörü, Husi milislerinin başlattığı savaştan büyük oranda etkilendi. Savaş toplam tahıl üretiminin üçte bir oranında düşmesine neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi tarafından hazırlanan “Yemen, Çatışma ve Gıda Güvensizliği” raporuna göre, ülkedeki hububat ekim alanı yüzde 41 oranında azaldı.
Rapor, tarım sektöründeki bu düşüşü, Husi milislerinin ülkenin tahılının dörtte birinin üretildiği Tihame bölgesine mayın ve patlayıcıların yerleştirmesinin yanı sıra, tarım arazilerine erişimin sınırlı olmasına ve tarımsal maliyetin yükselmesine neden olan çatışmaların yol açtığı istikrarsızlık dalgalarına bağladı.
Rapora göre, 2012 yılından 2018 yılına kadar, tahıl ekilen arazileri yüzde 41 azalırken, zaten sınırlı bir taban seviyede olan tahıl üretimi de yüzde 62 azaldı. 2015 yılından bu yana, tahıl ekilen arazilerin bozulmaya devam etmesinin arkasında, çatışmaların etkileri, iklim değişkenliği ve doğal afetler gibi ana faktörlerdi. Söz konusu tüm faktörün katkısının ne kadar olduğu bölgeden bölgeye değişiyordu.
Rapor, 2020 yılı içerisinde, çatışmaların artması, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin etkisi, tahılların ekilmesi aynı zamana denk gelen şiddetli yağışlar ve seller, çöl çekirgesi istilaları, ekonomik çöküş, yakıt krizi ve işçilerin ödemelerinin azalması ile krizin daha da kötüleştiğini belirtti.
Ülkedeki çatışmanın sivil etkilerini değerlendiren rapora göre, Husi milisler tarafından başlatılan savaşın başlangıcından sadece bir yıl sonra, yani 2016 yılında, tahıl üretimi yüzde 11 düşerken, iki yıl sonra 2018 yılında, akaryakıt fiyatlarındaki keskin artışların kuzey illerinde yakıta bağlı tarımı kısıtlaması ile tahıl üretim yüzde 3 kayıp daha kaydetti. Bununla birlikte, yerel gıda üretimi Yemen’de mevcut gıdanın sadece yüzde 25’ini ve temel gıda maddelerinin ise yüzde 10’undan azını oluşturuyordu.
Bunun yanı sıra, rapora göre, ülke nüfusunun yüzde 65’i kırsal alanlarda yaşıyor ve yüzde 60’nın ana gelir kaynağı tarım sektörüne bağlıydı. Kırsal bölgelerdeki tarım, çatışmalar sırasında da önemli bir geçim kaynağı olarak kaldı.
Rapordaki veriler, yağışların düzensiz olmasının yanı sıra yoğun su tüketen ihracat mahsullerine geçiş ile, sulama kullanımında bir artışa ve yeraltı suyu seviyesinde önemli bir düşüşe yol açtı. Bu durum da, ülkedeki sınırlı ekilebilir arazinin mevcut olması ve diğer doğal koşullara sonucunda yerel tarımın tahribatına neden oldu ve Yemen’de yerel gıda ihtiyacının büyük çoğunluğu için ithalata bağlı bir hale gelindi.
Rapor, Husi milislerinin Kızıldeniz kıyısında bulunan, ülkenin en önemli tarım alanlarından biri olan Tihame bölgesindeki tarım sektörü üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne serdi. 2018’den bu yana, Tihame Ovası’ndaki el-Hudeyde ili, yerel tahıl üretiminin yaklaşık dörtte birini üretti.
Çatışma ve Çevre Gözlemevi (CEOBS) tarafından Ekim 2020’de uydu görüntüleri üzerinden yapılan analize göre, Tihame bölgesindeki tarım arazilerinin yüzde 46’sı büyük bir oranda biyokütle kaybına maruz kalmış. Bölgenin devamlılığı olamayan su yönetimi uygulamaları nedeniyle esnekliğinin düşük olması da göz önüne alındığında, çatışmanın ekonomik etkileri nedeniyle tarımda ve verimde çok önemli bir düşüş oldu. Aynı zamanda nüfus kayıpları, tarımsal gelir kaybı, bu konudaki düşüşe yönelik yönetimin azalması da bölgedeki geçim kaynakları ve gıda güvenliği üzerinde önemli bir etkisi oldu.
Raporda, patlayıcı maddelerin bölgedeki varlığının tarım arazilerine erişime engel olduğuna da dikkat çekiliyor. Zira, sahil boyunca, büyük kasaba ve şehirlerin içinde ve çevresinde ve ulaşım yolları boyunca, belirgin bir düzen olmaksızın elle döşendi. Bu durum sakinlerin su kuyularına ulaşmalarını zorlaştırarak, mahsul toplamaları, sulama ve hayvancılık için su çekmelerine ve çiftçilerin çalışmalarına da engel oluyor. Anı zamanda tarım araç ve gereçlerine de zarar veriyor. Bu zorluklar tarlaların terk edilmesine yol açıyor ve birçok çiftçiyi son 6 yıldır devam eden çatışmalar sırasında tek gelir kaynağı olan tarımdan da mahrum bırakıyor.
CEOBS’ye göre, uzaktan kumandalı patlayıcılar, mayınlar ve el yapımı patlayıcılar ile gerçekleştirilen patlamaların yüzde 34’ü tarıma elverişli arazilerde meydana geldi. Milisler tarafından döşenen mayınlar özellikle el-Hudeyde’deki balıkçılık faaliyetlerini etkiledi.



Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.


İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
TT

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi artıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken, Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin’in işgalinin ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek, ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin, bağımsız devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somali'nin bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.

Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “İsrail'in Somaliland'ı tanıyarak bölgedeki çatışmada yeni bir cephe açmak ve uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nden başka yöne çekmek istediğini” düşündüğünü belirtti. Ayrıca, “Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ve Mısır'ın ulusal güvenliğini korumak anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını, ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, "anayasanın (Somaliland'ın) bunu yapmasına izin vermediğini" kaydetti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.