NASA, İstanbul'un da aralarında yer aldığı 18 büyük kentin uzaydan nasıl göründüğünü fotoğraflarla ortaya koydu

Bilim insanlarına göre kentlerin gece çekilen görüntüleri gelişim süreçlerine ışık tutabilir

Şehir ışıklarının yüksek çözünürlükte görülebildiği, 18 kentten oluşan kolaj, NASA'nın 1999'da kurduğu çevrimiçi yayın organı Earth Observatory'de yayımlandı (NASA)
Şehir ışıklarının yüksek çözünürlükte görülebildiği, 18 kentten oluşan kolaj, NASA'nın 1999'da kurduğu çevrimiçi yayın organı Earth Observatory'de yayımlandı (NASA)
TT

NASA, İstanbul'un da aralarında yer aldığı 18 büyük kentin uzaydan nasıl göründüğünü fotoğraflarla ortaya koydu

Şehir ışıklarının yüksek çözünürlükte görülebildiği, 18 kentten oluşan kolaj, NASA'nın 1999'da kurduğu çevrimiçi yayın organı Earth Observatory'de yayımlandı (NASA)
Şehir ışıklarının yüksek çözünürlükte görülebildiği, 18 kentten oluşan kolaj, NASA'nın 1999'da kurduğu çevrimiçi yayın organı Earth Observatory'de yayımlandı (NASA)

NASA, aralarında İstanbul'un da yer aldığı bir dizi büyük kentin uzaydan çekilmiş görüntülerini paylaştı.
Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan (UUİ) gece kaydedilen görüntüler, şehirleri aydınlatan yapay ışıkların analiz edilmesini sağlıyor ve kentlerin gelişim süreçlerine dair ipucu veriyor.
NASA'nın fotoğraflarını inceleyen, ABD'deki Columbia Üniversitesi'nden araştırmacı Christopher Small, gece görüntülerinin gelişmişlik seviyelerini analiz etmede çok işlevli olduğunu belirtiyor.
Bilim insanı Dünya'nın görüntülerini analiz ederken çeşitli kentsel alanlarda kullanılan farklı aydınlatma türlerini sınıflandırıyor. Ona göre farklı türdeki şehir ışıkları ve bunların göreceli parlaklığı kentlerin gelişim süreçlerine ışık tutabilir.
İstanbul'dan Londra'ya, Kuveyt'ten Singapur'a, 18 şehrin UUİ'den çekilen yüksek çözünürlüklü görüntüsünü montajlayan NASA, fotoğtafları çevrimiçi ortamda halka açtı.
Görüntülerle birlikte yayımlanan açıklamaya göre Small bu fotoğrafların her birini aynı renk sıcaklığına denk gelecek şekilde düzenledi. Bu da şehir ışıklarının doğrudan karşılaştırılabilmesine olanak tanıdı.
NASA'ya göre fotoğraflardaki turuncu ve sarı renkler yüksek basınçlı sodyum ışıklarına işaret ediyor. Örneğin ABD'nin Chicago kenti, turuncu bir parıltıyla karakterize.
Kuveyt'in aynı ismi taşıyan başkenti ise açık sarı ve yer yer yeşil görünüme sahip. Bunun da cıva buharlı sokak lambalarından kaynaklandığı düşünülüyor. Özellikle Abdullah Mübarek Al-Sabah gibi yeni gelişen mahallelerdeki aydınlatmalar şehre yeşil rengini veren ana kaynaklardan.
kuveyt
Kuveyt'in renklerinde cami ışıklarının da etkili olduğu belirtiliyor (NASA)
NASA'nın açıklamasında, Fransa'nın başkenti Paris'in de birçok farklı rengi barındırdığı vurgulanıyor:
"Paris ve Kuveyt, çok farklı renkler ve mekansal konfigürasyonlar sergiliyor. Paris'teki ışık, neredeyse tamamen sokak lambalarından geliyor. Bunlar öncelikle sarı, ama aynı zamanda mavi ve yeşili de içeriyor."
Paris2015rgbPS.jpg
Small, Paris'in renk çeşitliliğini en iyi yansıtan örnek olduğunu belirtiyor (NASA)
İstanbul'un genelinde ise turuncu ve sarı ışık hakim. Özellikle iç kısımlarda açık sarı ve yeşil bölgeler göze çarpıyor.
Small, "Farklı aydınlatma türlerinin parlaklığı ve rengi, kentsel gelişimin biçimi ve işleviyle ilgili çeşitli altyapı türlerini ayırt etmemizi sağlayabilir" diyor.
NASA'ya göre ise bu analizler, şehirlerin nerede olursa olsun benzer gelişim süreçlerini takip ettiğini gösteriyor.
 
Independent Türkçe, NASA



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell