İsviçre Dışişleri Bakanı Cassis, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır’

Cassis, Tahran'ın ‘nükleer’ müzakerelere geri dönmesi gerektiğini vurguladı.

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
TT

İsviçre Dışişleri Bakanı Cassis, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır’

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Tahran’ın nükleer programla ilgili müzakerelere dönmesinin önemini vurguladığı açıklamasında. Riyad ile bölgenin güvenliği ve istikrarı konusunda olumlu sonuçlar verecek görüşmeleri sabırsızlıkla beklediğin, söyledi. Cassis, Yemen krizine siyasi bir çözüm bulma yönünde çağrı yaptı. “Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır” diyen İsviçre Dışişleri Bakanı, Riyad’da ülkesinin Suudi Arabistan ile ilişkilerini güçlendirme ve kalkınma iş birliğini derinleştirme stratejisini uygulamanın yollarının ele alındığını kaydetti.
Cassis, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, Suudi Arabistan ile İsviçre arasındaki güçlü ikili ekonomik ilişkilerin, özellikle de genç, iyi eğitimli bir işgücünün potansiyelinden yararlanmak ve dijitalleşme ile yeni teknolojileri teşvik etmek için eğitim, bilim ve inovasyon alanlarında iş birliğinin de ziyaretinin gündeminde olduğunu söyledi.
Cassis açıklamasında ülkesinin Libya'ya verdiği desteği ve sürdürülebilir barış ve birlik yolunda yanında olduğunu vurguladı. Ülkenin 10 yılı aşkın süredir çatışmalardan muzdarip olduğunun altını çizen İsviçre Dışişleri Bakanı, bu nedenle Ekim 2020’de Cenevre’de imzalanan ateşkes anlaşmasının ilk umut ışığı niteliğinde olduğunun altını çizdi. 
Cassis, savaşın paramparça ettiği bölgelerden kaçış ve göç nedeniyle mülteci krizi yaşandığını belirterek İsviçre’nin diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte, söz konusu yönetimleri desteklemek ve en fazla ihtiyacı olanlara koruma sağlamak için büyük çaba sarf ettiğini söyledi. İsviçre'nin risk altındaki mültecileri ülkeye almasının yanı sıra sığınmacılar tarafından yapılan toplam başvuruların yüzde 60'ından fazlasını kabul ettiğini kaydetti.
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda bölgesel gelişmelerden uluslararası alanda yaşanan tartışmalara kadar birçok başlıkta soruları cevapladı:

Suudi Arabistan ziyaretinizde öne çıkan konuları nelerdir? Krallık'taki yetkililerle görüşeceğiniz en önemli dosyalar arasında hangileri var?
Elbette ki Suudi Arabistan ile İsviçre arasındaki güçlü ikili ve ekonomik ilişkiler söz konusu. Özellikle eğitim, bilim ve inovasyon alanındaki iyi iş birliğimiz gündemde. Ayrıca İsviçre geçtiğimiz ekim ayında Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi stratejisini benimsedi. Ziyaretim büyük ölçüde İsviçre'nin çatışmaları önleme, insani yardım ve kalkınma iş birliğini teşvik etme konusundaki uzun süredir devam eden taahhüdüne dayanan bu stratejinin uygulanmasına odaklanıyor. Ayrıca Suudi pazarındaki İsviçreli şirketlerin sahip olduğu fırsatların yanı sıra genç, iyi eğitimli işgücünün potansiyelini kullanmak için aralıksız arayışımızın yanı sıra dijitalleşmeyi ve yeni teknolojileri teşvik etmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan Vizyon 2030 projesi çerçevesinde, özellikle kadınların güçlendirilmesiyle ilgili son gelişmelerle de yakından ilgileniyorum.

Daha önceki anlaşmalarla ilgili neler yapıldı ve bu ziyaret yeni anlaşmalara sahne olacak mı? Olacaksa kapsamları neler?
Avrupa Serbest Ticaret Birliği ile Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, çifte vergilendirme anlaşması ve ikili yatırım anlaşması ile ilişkilerimizin sağlam temellere dayandığını söyleyebiliriz. Burada, yakın zamanda İsviçre Menkul Kıymetler Borsası ‘SIX’ ve Suudi Menkul Kıymetler Borsası ‘Tadawul arasında iş birliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandığını belirtmek isterim. Doğal olarak, iki ülke arasındaki bu verimli ilişkiyi güçlendirmek gayretindeyim.

Suudi Arabistan kısa süre önce Suudi Yeşil Girişimi ve Ortadoğu Girişimi'ni başlattı. Diğer yandan iklim değişikliğiyle mücadele, karbon emisyonlarını azaltma ve karbon ekonomisini geri dönüştürmedeki rolünü de güçlendirme eğiliminde. Bu girişimler iki ülke arasındaki iş birliğinde ne kadar yer kaplıyor?
İsviçre, iklim değişikliği tehdidini azaltmak ve buna uyum sağlamak için tüm ülkelerin gösterdiği çabaları memnuniyetle karşılamaktadır. Çünkü iklim değişikliği ancak birlikte karşı çıkabileceğimiz küresel bir mücadele için mükemmel bir örnektir. Daha önce de belirttiğim gibi; kalkınma iş birliği MENA bölgesindeki önceliklerimizden biridir. Ancak özellikle iki ülke, İsviçre ve Suudi Arabistan, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nde birçok çıkarı paylaşıyor. Öncelikli başlıklarımız arasında suyun ve sağlığın iyileştirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele, tarım ve gıda güvenliğinin teşvik edilmesi yer alıyor. Burada söz konusu başlıkların Suudi Arabistan Krallığı Vizyon 2030 projesi açısından da ele alındığını belirtmek istiyorum. Bu sürdürülebilirlik gündemle ilgili uzun vadeli stratejik ortaklıklarla ilgileniyoruz.

Husilerin Krallık’a yönelik saldırılarını artırdığı bir zamanda Suudi Arabistan, Yemen krizini çözmek için Riyad Anlaşması’nın uygulanmasını istiyor..
Çatışmanın şiddetini azaltmayı destekleyen ve Yemen halkının acılarını dindiren her anlaşma doğru yönde atılmış bir adımdır. Bu noktada Riyad Anlaşması'nın önemi ortaya çıkıyor. Bu anlaşma, Yemen'in geleceği için kapsamlı, barışçıl ve kapsamlı bir çözümdür. Bu nedenle İsviçre, tüm tarafları uluslararası hukuka uymaya ve sivillere yönelik saldırıları durdurmaya çağırıyor. Aynı zamanda tüm taraflara şiddeti sona erdirmek ve siyasi bir çözüm bulmak için müzakerelere yeniden katılma çağrısında bulunuyoruz. Bence uluslararası toplumun, özellikle de bölgesel aktörlerin bu hedefi desteklemesi önemli. Sürdürülebilir barışı ancak diyalog yoluyla sağlayabiliriz. Bu nedenle İsviçre, Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in çalışmalarını desteklemektedir.

Hem Suudi Arabistan hem de İran, iki ülke arasında birçok müzakere turu gerçekleştirildiğini açıkladı. Bu turları nasıl değerlendiriyorsunuz ve İsviçre'nin bunda bir rolü var mı?
Ben bölge ülkeleri arasında yalnızca kapsamlı bir uzlaşının, uzun vadeli barış, istikrar ve refaha yol açacağına eminim. Yani Suudi Arabistan ve İran arasında devam eden görüşmeler iyiye işaret.

İran'ın nükleer programına ilişkin müzakereleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerinin riskleri nelerdir?
Bize göre Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ilerleme süreci uluslararası güvenliğe ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesine önemli bir katkıdır. Ama elbette ki anlaşmaya imza atan bir ülke olmayan İsviçre, Viyana görüşmelerine doğrudan katılmıyor. Ancak müzakerelerin yakında yeniden başlayacağı haberini memnuniyetle karşılıyoruz ve bu müzakerelerin tüm tarafların taahhütlerine hızlı ve tam bir dönüşe yol açmasını umuyoruz.

Lübnan'ın Suudi Arabistan ile yaşadığı krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak, İsviçre bölgede diyalogu teşvik eden birçok barış girişimini zaten destekliyor. İlgili taraflar bizden bunu istiyorlarsa daha fazlasını yapmaya da hazırız.

Libya krizine ilişkin vizyonunuz ve bunu farklı seçim atmosferi ışığında çözmenin yolları nelerdir?
Elbette Libya 10 yılı aşkın süredir çeşitli çatışmalardan muzdarip. Bu nedenle 2020 yılının ekim ayında Cenevre'de imzalanan ateşkes anlaşması ilk umut işaretiydi. O zamandan bu yana birçok önemli kazanıma tanık olduk. Yılın sonunda birine daha tanık olacağız: Libya halkı için özgür ve kapsayıcı seçimler. Bu nedenle İsviçre, BM liderliğindeki barış sürecini uzun yıllardır desteklemektedir ve Berlin sürecinin de aktif bir üyesidir. Tabii ki uluslararası insan hakları hukuku konusunda çalışma grubuna da eş başkanlık ediyoruz. Ev sahibi ülke olarak Libyalı aktörlerin birçok önemli toplantısını destekledik. Hizmetlerimizi sunmaya ve sürdürülebilir barış ve birlik yolunda Libya'nın yanında olmaya devam edeceğiz.

Mülteci sorunu Avrupa için ne ölçüde bir gerçekliğe sahip?
Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki birçok ülke binlerce mülteciye ev sahipliği yapıyor. İsviçre, Avrupa düzeyinde diğer ülkelerle birliktedir. Bu ülkeleri desteklemek için büyük çaba sarf ediyoruz. Avrupa ayrıca en çok ihtiyacı olanlara koruma sağlıyor. Sığınmacılardan gelen tüm başvuruların yüzde 60'ından fazlası kabul ediliyor. Özellikle büyük risk altındaki mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin başında geliyoruz. Bununla birlikte İsviçre ve genel olarak Avrupa için söz konusu ülkeler için mültecilere güvenli, onurlu ve sürdürülebilir bir dönüş sağlanabildiği sürece korumaya ihtiyacı olmayanları ülkelerine geri göndermeleri esastır.



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.