İsviçre Dışişleri Bakanı Cassis, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır’

Cassis, Tahran'ın ‘nükleer’ müzakerelere geri dönmesi gerektiğini vurguladı.

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
TT

İsviçre Dışişleri Bakanı Cassis, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır’

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis. (Şarku'l Avsat)

İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Tahran’ın nükleer programla ilgili müzakerelere dönmesinin önemini vurguladığı açıklamasında. Riyad ile bölgenin güvenliği ve istikrarı konusunda olumlu sonuçlar verecek görüşmeleri sabırsızlıkla beklediğin, söyledi. Cassis, Yemen krizine siyasi bir çözüm bulma yönünde çağrı yaptı. “Riyad Anlaşması, Yemen'de siyasi çözüm için doğru yönde atılmış bir adımdır” diyen İsviçre Dışişleri Bakanı, Riyad’da ülkesinin Suudi Arabistan ile ilişkilerini güçlendirme ve kalkınma iş birliğini derinleştirme stratejisini uygulamanın yollarının ele alındığını kaydetti.
Cassis, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, Suudi Arabistan ile İsviçre arasındaki güçlü ikili ekonomik ilişkilerin, özellikle de genç, iyi eğitimli bir işgücünün potansiyelinden yararlanmak ve dijitalleşme ile yeni teknolojileri teşvik etmek için eğitim, bilim ve inovasyon alanlarında iş birliğinin de ziyaretinin gündeminde olduğunu söyledi.
Cassis açıklamasında ülkesinin Libya'ya verdiği desteği ve sürdürülebilir barış ve birlik yolunda yanında olduğunu vurguladı. Ülkenin 10 yılı aşkın süredir çatışmalardan muzdarip olduğunun altını çizen İsviçre Dışişleri Bakanı, bu nedenle Ekim 2020’de Cenevre’de imzalanan ateşkes anlaşmasının ilk umut ışığı niteliğinde olduğunun altını çizdi. 
Cassis, savaşın paramparça ettiği bölgelerden kaçış ve göç nedeniyle mülteci krizi yaşandığını belirterek İsviçre’nin diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte, söz konusu yönetimleri desteklemek ve en fazla ihtiyacı olanlara koruma sağlamak için büyük çaba sarf ettiğini söyledi. İsviçre'nin risk altındaki mültecileri ülkeye almasının yanı sıra sığınmacılar tarafından yapılan toplam başvuruların yüzde 60'ından fazlasını kabul ettiğini kaydetti.
İsviçre Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda bölgesel gelişmelerden uluslararası alanda yaşanan tartışmalara kadar birçok başlıkta soruları cevapladı:

Suudi Arabistan ziyaretinizde öne çıkan konuları nelerdir? Krallık'taki yetkililerle görüşeceğiniz en önemli dosyalar arasında hangileri var?
Elbette ki Suudi Arabistan ile İsviçre arasındaki güçlü ikili ve ekonomik ilişkiler söz konusu. Özellikle eğitim, bilim ve inovasyon alanındaki iyi iş birliğimiz gündemde. Ayrıca İsviçre geçtiğimiz ekim ayında Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi stratejisini benimsedi. Ziyaretim büyük ölçüde İsviçre'nin çatışmaları önleme, insani yardım ve kalkınma iş birliğini teşvik etme konusundaki uzun süredir devam eden taahhüdüne dayanan bu stratejinin uygulanmasına odaklanıyor. Ayrıca Suudi pazarındaki İsviçreli şirketlerin sahip olduğu fırsatların yanı sıra genç, iyi eğitimli işgücünün potansiyelini kullanmak için aralıksız arayışımızın yanı sıra dijitalleşmeyi ve yeni teknolojileri teşvik etmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan Vizyon 2030 projesi çerçevesinde, özellikle kadınların güçlendirilmesiyle ilgili son gelişmelerle de yakından ilgileniyorum.

Daha önceki anlaşmalarla ilgili neler yapıldı ve bu ziyaret yeni anlaşmalara sahne olacak mı? Olacaksa kapsamları neler?
Avrupa Serbest Ticaret Birliği ile Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, çifte vergilendirme anlaşması ve ikili yatırım anlaşması ile ilişkilerimizin sağlam temellere dayandığını söyleyebiliriz. Burada, yakın zamanda İsviçre Menkul Kıymetler Borsası ‘SIX’ ve Suudi Menkul Kıymetler Borsası ‘Tadawul arasında iş birliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandığını belirtmek isterim. Doğal olarak, iki ülke arasındaki bu verimli ilişkiyi güçlendirmek gayretindeyim.

Suudi Arabistan kısa süre önce Suudi Yeşil Girişimi ve Ortadoğu Girişimi'ni başlattı. Diğer yandan iklim değişikliğiyle mücadele, karbon emisyonlarını azaltma ve karbon ekonomisini geri dönüştürmedeki rolünü de güçlendirme eğiliminde. Bu girişimler iki ülke arasındaki iş birliğinde ne kadar yer kaplıyor?
İsviçre, iklim değişikliği tehdidini azaltmak ve buna uyum sağlamak için tüm ülkelerin gösterdiği çabaları memnuniyetle karşılamaktadır. Çünkü iklim değişikliği ancak birlikte karşı çıkabileceğimiz küresel bir mücadele için mükemmel bir örnektir. Daha önce de belirttiğim gibi; kalkınma iş birliği MENA bölgesindeki önceliklerimizden biridir. Ancak özellikle iki ülke, İsviçre ve Suudi Arabistan, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nde birçok çıkarı paylaşıyor. Öncelikli başlıklarımız arasında suyun ve sağlığın iyileştirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele, tarım ve gıda güvenliğinin teşvik edilmesi yer alıyor. Burada söz konusu başlıkların Suudi Arabistan Krallığı Vizyon 2030 projesi açısından da ele alındığını belirtmek istiyorum. Bu sürdürülebilirlik gündemle ilgili uzun vadeli stratejik ortaklıklarla ilgileniyoruz.

Husilerin Krallık’a yönelik saldırılarını artırdığı bir zamanda Suudi Arabistan, Yemen krizini çözmek için Riyad Anlaşması’nın uygulanmasını istiyor..
Çatışmanın şiddetini azaltmayı destekleyen ve Yemen halkının acılarını dindiren her anlaşma doğru yönde atılmış bir adımdır. Bu noktada Riyad Anlaşması'nın önemi ortaya çıkıyor. Bu anlaşma, Yemen'in geleceği için kapsamlı, barışçıl ve kapsamlı bir çözümdür. Bu nedenle İsviçre, tüm tarafları uluslararası hukuka uymaya ve sivillere yönelik saldırıları durdurmaya çağırıyor. Aynı zamanda tüm taraflara şiddeti sona erdirmek ve siyasi bir çözüm bulmak için müzakerelere yeniden katılma çağrısında bulunuyoruz. Bence uluslararası toplumun, özellikle de bölgesel aktörlerin bu hedefi desteklemesi önemli. Sürdürülebilir barışı ancak diyalog yoluyla sağlayabiliriz. Bu nedenle İsviçre, Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in çalışmalarını desteklemektedir.

Hem Suudi Arabistan hem de İran, iki ülke arasında birçok müzakere turu gerçekleştirildiğini açıkladı. Bu turları nasıl değerlendiriyorsunuz ve İsviçre'nin bunda bir rolü var mı?
Ben bölge ülkeleri arasında yalnızca kapsamlı bir uzlaşının, uzun vadeli barış, istikrar ve refaha yol açacağına eminim. Yani Suudi Arabistan ve İran arasında devam eden görüşmeler iyiye işaret.

İran'ın nükleer programına ilişkin müzakereleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerinin riskleri nelerdir?
Bize göre Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ilerleme süreci uluslararası güvenliğe ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesine önemli bir katkıdır. Ama elbette ki anlaşmaya imza atan bir ülke olmayan İsviçre, Viyana görüşmelerine doğrudan katılmıyor. Ancak müzakerelerin yakında yeniden başlayacağı haberini memnuniyetle karşılıyoruz ve bu müzakerelerin tüm tarafların taahhütlerine hızlı ve tam bir dönüşe yol açmasını umuyoruz.

Lübnan'ın Suudi Arabistan ile yaşadığı krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak, İsviçre bölgede diyalogu teşvik eden birçok barış girişimini zaten destekliyor. İlgili taraflar bizden bunu istiyorlarsa daha fazlasını yapmaya da hazırız.

Libya krizine ilişkin vizyonunuz ve bunu farklı seçim atmosferi ışığında çözmenin yolları nelerdir?
Elbette Libya 10 yılı aşkın süredir çeşitli çatışmalardan muzdarip. Bu nedenle 2020 yılının ekim ayında Cenevre'de imzalanan ateşkes anlaşması ilk umut işaretiydi. O zamandan bu yana birçok önemli kazanıma tanık olduk. Yılın sonunda birine daha tanık olacağız: Libya halkı için özgür ve kapsayıcı seçimler. Bu nedenle İsviçre, BM liderliğindeki barış sürecini uzun yıllardır desteklemektedir ve Berlin sürecinin de aktif bir üyesidir. Tabii ki uluslararası insan hakları hukuku konusunda çalışma grubuna da eş başkanlık ediyoruz. Ev sahibi ülke olarak Libyalı aktörlerin birçok önemli toplantısını destekledik. Hizmetlerimizi sunmaya ve sürdürülebilir barış ve birlik yolunda Libya'nın yanında olmaya devam edeceğiz.

Mülteci sorunu Avrupa için ne ölçüde bir gerçekliğe sahip?
Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki birçok ülke binlerce mülteciye ev sahipliği yapıyor. İsviçre, Avrupa düzeyinde diğer ülkelerle birliktedir. Bu ülkeleri desteklemek için büyük çaba sarf ediyoruz. Avrupa ayrıca en çok ihtiyacı olanlara koruma sağlıyor. Sığınmacılardan gelen tüm başvuruların yüzde 60'ından fazlası kabul ediliyor. Özellikle büyük risk altındaki mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin başında geliyoruz. Bununla birlikte İsviçre ve genel olarak Avrupa için söz konusu ülkeler için mültecilere güvenli, onurlu ve sürdürülebilir bir dönüş sağlanabildiği sürece korumaya ihtiyacı olmayanları ülkelerine geri göndermeleri esastır.



SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
TT

SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi’nin bugün Şam’a yapması planlanan ziyaretinin “teknik nedenlerle” ertelendiği duyuruldu.

SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, bugün (pazartesi) X hesabından yaptığı açıklamada, Abdi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi temsilen oluşturulan müzakere heyetinin bugün Şam’a gitmesinin planlandığını, ancak ziyaretin teknik gerekçelerle ileri bir tarihe alındığını bildirdi.

Şami, SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam ziyaretine ilişkin yeni tarihin, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat doğrultusunda daha sonra belirleneceğini ifade etti. Ertelemenin lojistik ve teknik düzenlemeler kapsamında olduğunu vurgulayan Şami, temasların seyri ya da hedeflerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını kaydetti.

Öte yandan Suriye devlet televizyonu, cuma günü Halep’te bir güvenlik kontrol noktasında SDG’ye bağlı keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucu bir iç güvenlik mensubunun yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ordunun, Halep’in doğu kırsalındaki Tişrin Barajı çevresinde SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçları düşürüldü.

Devlet televizyonuna göre, Halep’in Eşrefiye Mahallesi’nde konuşlanan SDG unsurları, Şeyhan Kavşağı’ndaki güvenlik noktasında bulunan iç güvenlik güçlerine ateş açtı.

SDG ise buna karşılık, Şam hükümetine bağlı grupların kendi mevzilerine iki roket mermisi attığını ve bu nedenle karşılık vermek zorunda kaldıklarını savundu.

Daha sonra yapılan bir başka SDG açıklamasında, hükümete bağlı grupların Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine “ağır makineli silahlar ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı” düzenlediği belirtildi. Açıklamada saldırı, “sivillerin güvenliğini tehdit eden ve ciddi sonuçlar doğurma riski taşıyan açık bir saldırganlık” olarak nitelendirildi.


Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
TT

Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)

Yemen’in doğu vilayetleri, özellikle Hadramut, meşruiyet bloğu içindeki güç ilişkilerinin yeniden tanımlandığı kırılgan bir sürece girmiş durumda. Güney Geçiş Konseyi’nin sahada tek taraflı askeri tırmanışa yönelmesi, bölgesel ve uluslararası çevrelerde ciddi itirazlara yol açarken, gerilimi daha da bir boyuta taşıyor. Gözlemcilere göre bu tablo, silah zoruyla fiili durum dayatma girişimlerine kapı aralanmayacağını açık biçimde ortaya koyuyor.

Uzmanlara göre yaşananlar, ne Yemen’deki meşru yönetim ne de onu destekleyen aktörler açısından göz ardı edilebilecek yerel bir ayrıntı. Aksine bu süreç; Güney’in iç dengeleri, Husilerle yürütülen savaşın seyri ve bölgesel barış seçeneklerinin kesiştiği çok boyutlu bir siyasi ve güvenlik sınavı niteliği taşıyor.

Şu ana kadar Geçiş Konseyi’nin tutumu, doğrudan meydan okumadan ziyade baskı altında manevra arayışı olarak değerlendiriliyor. Son açıklamalarda kullanılan ve siyasi gerekçelerle askeri hamleleri bir arada sunan, “koordinasyon” ve “endişeleri anlama” vurgusu yapan dil, manevra alanının hızla daraldığının farkında olunduğuna işaret ediyor. Ancak bu aşamada doğru kararın verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Öte yandan, Yemen’de “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”na liderlik eden Suudi Arabistan’ın uyarılarının geçici ya da yoruma açık olmadığına dikkat çekiliyor. Söz konusu uyarılar, siyasi ikaz seviyesinden sahadaki caydırıcı mesaja evrilerek Hadramut’ta düzenlenen hava saldırısıyla somutlaştı.

Bu ton değişikliği, Hadramut ve Mehri’nin iç çatışma sahasına dönüşmesine ya da kısmi projelerin silah zoruyla dayatılmasına izin verilmeyeceğine dair açık bir karar anlamına geliyor.

sdf
Güney Geçiş Konseyi mensupları, liderleri Aidarus ez-Zübeydi’nin fotoğrafını taşıyor. (EPA)

Gözlemciler, Geçiş Konseyi ve ona yakın çevrelerin bu mesajların görmezden gelinmesinin, Yemen dosyasındaki en ağır bölgesel aktör olan Suudi Arabistan’la doğrudan bir çatışmaya yol açacağını bildiğini ifade ediyor. Böyle bir çatışmanın ise konseyin ne siyasi ne de askeri olarak taşıyabileceği bir maliyeti olmadığı belirtiliyor.

Bu nedenle Yemenli uzmanlar, Geçiş Konseyi’ne uyarıları ciddiyetle ele alması ve zaman kazanma taktiğine bel bağlamaması çağrısında bulunuyor. Aksi halde konsey, son yıllarda elde ettiği sınırlı kazanımları koruma şansını yitirebilir. Zorla geri adım atılması durumunda ise bu, destekçileri açısından telafisi güç, ağır bir yenilgi anlamına gelecek.

Hesapsız bir çıkmaz

Yemenli gözlemcilere göre Geçiş Konseyi, kendisini hesapsız bir çıkmaza sürükledi. Son hamleler; “güney davasını koruma”, “halk taleplerine cevap verme”, kaçakçılık yollarını kesme, Husilere giden ikmal hatlarını engelleme ve terörle mücadele gibi gerekçelerle pazarlanmıştı. Ancak Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın verdiği mesajlar, bu söylemlerin yeterli olmadığını açık biçimde ortaya koydu.

Uzmanlar, konseyin Hadramut ve Mehri’ye sevk edilen güçlerini acilen geri çekmesi hâlinde, yaşanan krizin en az kayıpla aşılabileceğini belirtiyor.

sdfvgh
Aden’de Güney Geçiş Konseyi güçlerine mensup unsurlar. (EPA)

Diğer yandan mevcut veriler, Geçiş Konseyi’nin Hadramut ve Mehri’de kalıcı bir varlık tesis etme kapasitesine sahip olmadığını gösteriyor. Bunun başlıca nedeni, özellikle Hadramut’ta silahlı dış güçlere karşı son derece hassas olan toplumsal ve kabilesel yapının geniş çaplı muhalefetinden kaynaklanıyor.

Ayrıca karar mekanizması belirli bölgelerden gelen sınırlı bir kadronun elinde olan konsey, güvenlik dengelerini değiştirecek bir adım için gerekli olan bölgesel siyasi desteği de yitirmiş durumda. Uluslararası toplumun fiili durumun zorla değiştirilmesine karşı net tutumu ve resmi kurumların birliğine verdiği destek de bu tabloyu pekiştiriyor.

Bu nedenle analistlere göre en olası ve en az maliyetli senaryo, “yeniden konuşlanma” ya da “güvenlik düzenlemeleri” gibi teknik adlar altında düzenli bir geri çekilme.

Aksi yönde bir tercih, yani tırmanışın sürdürülmesi hâlinde, Geçiş Konseyi çok katmanlı ve ağır bedellerle karşı karşıya kalacak. Siyasi düzeyde, meşru yönetimdeki ortaklık görüntüsü tamamen ortadan kalkacak ve konsey, bölgesel ve uluslararası söylemde istikrarı bozan bir aktör olarak tanımlanmaya başlanacak. Bu sürecin uluslararası yaptırımlara kadar uzanabileceği ifade ediliyor.

Askeri alanda ise “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”nun açıklamaları, Yemen’in doğusunda silah zoruyla fiili durum oluşturulmasına izin verilmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Yeni bir tırmanış, doğrudan caydırıcı müdahalelerle karşılanabilir ve bu da telafisi zor saha kayıpları anlamına gelir.

Toplumsal açıdan bakıldığında da Hadramut ve Mahra, Geçiş Konseyi için doğal bir taban oluşturmuyor. Gerilimin sürmesi, konsey ile geniş güneyli kesimler arasındaki mesafeyi derinleştirecek ve güney meselesini birleştirici bir çatı olmaktan çıkarıp bölücü bir projeye dönüştürecek.

Analistlere göre en tehlikeli kayıp ise güney davasının özünün tahrip edilmesi. Davanın, müzakereyle çözülebilecek adil bir siyasi mesele olmaktan çıkarılarak militarizm, ihlaller ve zor yoluyla dayatma ile anılır hâle gelmesi, uzun vadede onarılması zor bir hasar doğurabilir. Oysa meşru yönetim çatısı altındaki Yemenli güçlerin ve Suudi Arabistan’ın desteklediği yaklaşım, sorunun siyasi müzakere yoluyla çözülmesini öngörüyor.

İhlallerin yükü

Hadramut’ta belgelenen ihlaller, tırmanış sürecinde kritik bir kırılma noktası oluşturuyor. Baskınlar, keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler ve yerleşim alanlarının kuşatılması, yalnızca güvenlik tedbirleri olarak değil, sistematik bir baskı modeli olarak değerlendiriliyor.

Güvenilir insan hakları raporlarına göre son günlerde sivillerin evlerine baskınlar düzenlendi, keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmeler yaşandı, Humum kabilesine bağlı bölgeler askeri kuşatma altına alındı, hastaların hareketi engellendi ve kamu ile özel mülklere el konuldu. Bu uygulamalar, Geçiş Konseyi’nin yalnızca ahlaki konumunu zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda ileride kullanılabilecek ciddi bir hukuki ve siyasi dosya oluşturuyor.

c
Güney Geçiş Konseyi, Hadramut ve Mahra’da tek taraflı askeri tırmanışa gitti. (EPA)

Tüm bu gelişmeler ışığında, yaşananların Güney Geçiş Konseyi için bir “siyasi olgunluk sınavı” olduğu değerlendiriliyor. Konsey, yerel, Suudi ve uluslararası mesajları doğru okuyup siyasi sürece dönerek zararını sınırlayabilir ya da tırmanışta ısrar ederek telafisi güç siyasi, askeri ve hukuki bedeller ödeyebilir.

Uzmanlara göre mevcut an, maceraya yer bırakmıyor. Bu anı yanlış okuyan, bedelini tek başına ödeyecek.


Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Resmi Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), bugün Şam'ın Mezze bölgesi yakınlarında bir patlama sesi duyulduğunu ve patlamanın niteliğinin araştırıldığını bildirdi.