AB, Kovid-19 vakalarındaki artış nedeniyle seyahat kurallarını gözden geçirecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

AB, Kovid-19 vakalarındaki artış nedeniyle seyahat kurallarını gözden geçirecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Avrupa Birliği (AB), son dönemde ciddi oranda artan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakaları nedeniyle üye ülkelerin aldığı farklı tedbirleri uyumlandırmaya ve seyahatlerle ilgili kuralları revize etmeye hazırlanıyor.
Strazburg'da toplanan Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda, AB'de Kovid-19 vakalarındaki artış ve üye ülkelerin farklı düzeylerde sıkılaştırdığı tedbirlerin koordinasyonu ele alındı.
AB Komisyonunun sağlıktan sorumlu üyesi Stella Kyriakides, oturumda yaptığı konuşmada "Bu konuda bölünmeyi önlememiz gerekiyor" dedi.
Kyriakides, "Dijital Kovid Sertifikası" uygulamasının tüm üye ülkeleri birleştiren bir unsur olduğuna dikkati çekerek, Komisyonun bu hafta içinde AB'deki mevcut seyahat kurallarında salgının yeni durumuna uygun şekilde düzenlemelere gideceğini söyledi.
AB'nin salgında seyahatleri kolaylaştırmak için hazırladığı Dijital Kovid Sertifikası uygulaması, 1 Temmuz'da yürürlüğe girmişti. AB, Türkiye'nin aşı sertifikasını 19 Ağustos'ta tanımıştı.
Sertifika AB'de onaylı; BioNTech-Pfizer, Moderna, AstraZeneca ve Johnson & Johnson aşılarını içerirken, son dozun üzerinden 2 hafta geçmiş kişilere seyahatlerde genellikle ek test veya ilave kısıtlamalar uygulanmıyor.
Öte yandan AB ülkeleri son dönemde ciddi oranda artan vaka sayıları nedeniyle kısıtlamalarını sıkılaştırıyor.
AB Komisyonunun 24 Kasım'da üye ülkelerin AB nezdindeki temsilcilerine, AB ile üçüncü ülkeler arasında zorunlu olmayan seyahatlerle ilgili önerilerini sunması bekleniyor. Seyahatlere yasak getirilmesinin öneriler arasında yer almayacağı ancak bazı ülkelerdeki kapanma kararları ve salgının seyrinin seyahatleri etkileyeceği öngörülüyor.



Küresel şirketlerin yüzde 40'a yakını Rusya'dan ayrıldı

(AA)
(AA)
TT

Küresel şirketlerin yüzde 40'a yakını Rusya'dan ayrıldı

(AA)
(AA)

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Moritz Körner, geçen hafta Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'na uygulanan yaptırımlara rağmen "kaç Batılı firmanın Rusya'da faaliyetlerini sürdürdüğüne" yönelik soru önergesi iletti.

AB Komisyonu ise Körner'in sorusunu ABD'deki Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün verilerine dayanarak yanıtlarken uluslararası şirketlerin sadece yüzde 40'ının Rusya'dan ayrılmaya karar verdiğini bildirdi.

Bu durum, AB Komisyonu'nun soru önergesine verdiği yanıtta dayanak yaptığı Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün konuya ilişkin tuttuğu veri tabanını yeniden gündeme getirdi.

AA'nın haziran ayında söz konusu veri tabanında konuya ilişkin yaptığı araştırmada, savaş öncesi Rusya'da faaliyet gösteren uluslararası 1.500'ü aşkın şirketten 525'inin faaliyetlerini tamamen durdurduğu belirlendi. 555'inin ise kısmen veya normal şekilde ülkede faaliyetlerini sürdürdüğü ortaya çıkmıştı. Veri tabanına göre halihazırda faaliyetlerini tamamen durduran şirketlerin sayısı 535'e çıkarken, 547'sinin kısmen veya normal şekilde işlerine devam ettiği görülüyor.

Veri tabanı 28 Şubat 2022'den bu yana tutuluyor

AB Komisyonu'nun referans gösterdiği Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün 28 Şubat 2022'den beri yayınladığı veri tabanında, okul mantığı kullanılarak oluşturulan A, B, C, D ve F listesi kapsamında, uluslararası şirketlerin Rusya'daki konumu "ülkeden tamamen çıkanlar", "Rusya'daki faaliyetlerini geçici olarak durdurmasına veya askıya almasına rağmen ülkeye geri dönüş kapısını açık bırakanlar", "Rusya'da bazı iş kollarını sürdürmesine karşın önemli ölçüde faaliyetini sonlandıranlar", "işlerini sürdürürken gelecek yatırımlarını veya büyümeyi erteleyerek zaman satın alanlar" ve "normal şekilde işlerine devam eden şirketler" kategorisine ayrıldı.

Buna göre, Rusya'dan tamamen çıkanların olduğu A kategorisinde 535, faaliyetlerini geçici durduran veya askıya alanları oluşturan B kategorisinde 504, bazı iş kollarını sürdürenlerin olduğu C kategorisinde 156, zaman satın alanları oluşturan D kategorisinde 175 ve işlerine normal şekilde devam eden F kategorisinde ise 216 şirket bulunuyor.

Toplamı 1.500'ü aşan bu şirketlerin üçte ikisini Batılı, kalan kısmını çok uluslu şirketler oluşturuyor. Bu şirketler arasında C, D ve F kategorisindeki 547 şirket, kısmen veya normal şekilde Rusya'daki faaliyetlerini sürdürüyor.

Veriler, özellikle Batılı şirketlerin savaşın hemen ardından Rusya'dan çekileceklerine yönelik hızla yaptıkları açıklamaların uygulamaya aynı şekilde yansımadığını ve savaşın başından bu yana geçen 20 aylık sürede çok sayıda şirketin ülkedeki faaliyetlerini sürdürdüğünü gösteriyor.

Rusya'da varlığını sürdürenlerde ABD'li ve Alman şirketler öne çıkıyor

Almanya'dan 26, Fransa'dan 24, ABD'den 23, İtalya'dan 12, Avusturya'dan 8, İspanya'dan 5, İngiltere'den 4 ve İsviçre'den 3 şirket, Batılı ülkelerin yaptırımlarına rağmen Rusya'da her zamanki gibi işlerine devam ediyor. Rusya'da geleceğe yönelik büyüme planlarını erteleyerek "zaman satın alanlar" arasında ise ABD'den 47, Almanya'dan 20, Fransa'dan 12, İtalya'dan 9, Avusturya'dan 7, İngiltere ve İsviçre'den 9'ar şirket bulunuyor.

54 ABD'li, 19 Alman, 12 İsviçreli, 6 Fransız, 5 İtalyan, 5 İngiliz ve 2 Avusturyalı şirket ise Rusya'da bazı iş kollarını sürdürmeye devam edenler arasında.

Rus basınında yer alan haberlere göre, Rusya'da kalan ilk 100 Batılı şirketin 2022'deki karları 2021'e göre yüzde 54 artarak 1,1 trilyon rubleye (13,2 milyar dolar) ulaştı. Söz konusu şirketler, 2022'de yaklaşık 288 milyar ruble (3,5 milyar dolar) kurumlar vergisi ödedi. Alman şirketlerin ödediği kurumlar vergisi ise 402 milyon dolar oldu.

İlk 100 Batılı şirket tarafından Moskova'ya sağlanan vergi geliri, Rusya'nın bütçe gelirlerinin yüzde 1'ine denk gelirken, en büyük yabancı kurumsal vergi mükellefleri sırasıyla 40 milyar ruble, 47 milyar ruble ve 55 milyar ruble ödeyen ABD, İngiltere ve Fransız şirketleri oldu.

Geçen yıl büyük karlar elde eden şirketler arasında Fransız enerji şirketi Total Energies, Avusturyalı Raiffeisen Bank ve İngiliz petrol şirketi BP yer alıyor.

Çin ve Hindistanlı şirketlerin varlığı ABD'li şirketlere göre daha az

Batılı şirketler haricinde uluslararası firmalar arasında Çin'den 42 şirket işlerini normal şekilde sürdürenler kategorisinde, 4 şirket D ve bir şirket de C kategorisinde. Hindistan'dan 13 şirket Rusya'da faaliyetlerine her zamanki gibi devam ederken, merkezi Hindistan'da bulunan 2 şirket "zaman satın alanlar" listesinde yer alıyor ve bir şirket de iş kolunun bir kısmını sürdürüyor.

Japon şirketlerden 13'ü Rusya'da normal şekilde işlerine devam edenler kategorisinde bulunurken, 10 şirket D ve 5 şirket de C listesinde.

Batılı şirketlerin Rusya'dan çekilmesi çok karmaşık ve maliyetli

AB, Kiev ve Moskova arasındaki savaşta Ukrayna'ya siyasi, mali, insani ve askeri destek sağlamaya devam ederken, Rusya’ya karşı Batı’nın mevcut yaptırımları küresel şirketlerin ürün portföyünün tamamını kapsamadığından gıda hem AB hem de ABD tarafından açıkça yaptırımların dışında tutuluyor.

AB, ekonomik yaptırımların bir parçası olarak Rusya'ya bir dizi ithalat ve ihracat kısıtlaması getirdi. Bu, Avrupalı şirketlerin belirli ürünleri Rusya'ya satamayacağı (ihracat kısıtlamaları) ve Rus şirketlerinin belirli ürünleri AB'ye satamayacağı (ithalat kısıtlamaları) anlamına geliyor.

Rus nüfusuna zarar vermemek amacıyla öncelikle tüketime yönelik ürünler ile sağlık, ilaç, gıda ve tarım sektörlerine yönelik bazı ürünler ihracat ve ithalat kısıtlamalarının dışında tutuluyor.

Alman kamu yayın kuruluşu Südwestrundfunk'un (SWR) araştırmasına göre Ruslar Moskova'ya alışverişe gittiklerinde Batı'nın yaptırımlarını neredeyse hiç fark etmiyor. Araştırmaya göre, giyim ve spor sektörleri de dahil olmak üzere diğer Alman markaları Moskova mağazalarında mevcut. Volkswagen, BMW ve Mercedes Benz modellerini satan çoğu otomobil bayisi de normal şekilde açık.

Birçok şirket Moskova şubelerinin artık yasal olarak Rus şirketlerine ait olduğunu ya da Rus bayilerin hala eski ithal ürünleri sattığını savunuyor.

Batılı şirketlerin Rusya'dan çekilmesinin çok karmaşık olduğu belirtiliyor. Ülkedeki faaliyetlerini gerçekten sona erdirmek isteyen Rus olmayan şirketler için engeller mevcut.

Rus yetkililerin potansiyel yatırımcılara yönelik onay vermeleri gerekiyor. Yabancı şirketlerin satışa çıkardıkları varlıklarında da indirim yapmaları bekleniyor. Bu uygulama da söz konusu yabancı şirketlerin milyarlarca dolar kaybetmesine neden oluyor.


İran, döviz kaynaklarını kullanmak için işlemlerin başlatılması konusunda Katar ile anlaştı

(AA)
(AA)
TT

İran, döviz kaynaklarını kullanmak için işlemlerin başlatılması konusunda Katar ile anlaştı

(AA)
(AA)

İran Merkez Bankası, ABD ile tutuklu takası kapsamında serbest bırakılan yaklaşık 5,6 milyar avroluk döviz kaynaklarının kullanılması amacıyla bankacılık işlemlerinin başlatılması konusunda Katar ile anlaştığını duyurdu.

İran resmi haber ajansı IRNA'nın Merkez Bankasının açıklamasına dayandırdığı habere göre, beraberindeki heyetle Katar'ı ziyaret eden İran Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Ferzin, Katarlı mevkidaşı Bender bin Muhammed Al Sani ile bir araya geldi.

İki ülke arasındaki bankacılık ilişkilerinin ele alındığı görüşmede, ABD ile tutuklu takası kapsamında serbest bırakılarak Katar'daki bankalara aktarılan İran'ın döviz kaynaklarının kullanılması için gerekli işlemlerin başlatılması konusunda anlaşma sağlandı.

İran'ın Güney Kore'de dondurulan petrol gelirleri tutuklu takasıyla serbest bırakıldı

ABD ve İran, 10 Ağustos'ta ABD'de tutuklanan 5 İran vatandaşıyla İran'da tutuklu 5 ABD vatandaşının takası ve İran'ın Güney Kore'deki yaklaşık 6 milyar dolarlık bloke edilen petrol gelirine erişimi konusunda anlaşmıştı.

Anlaşma kapsamında söz konusu kişiler, 18 Eylül'de yaklaşık 5,6 milyar avronun Katar'daki bankalarda İran'a ait 6 hesaba aktarılmasının ardından serbest bırakılmıştı.

ABD yönetimi, serbest bırakılan kaynakların Katar hükümetince kontrol edileceğini ve İran'ın yalnızca ilaç ve gıda gibi insani yardım malzemeleri için ödeme yapmak üzere paraya erişebileceğini duyurmuştu.

İran Merkez Bankası Başkanı Ferzin, Katar'a transfer edilen döviz kaynaklarına erişim hakkında görüşmeler yapmak üzere Doha'ya gitmişti.


Kremlin ve Paşinyan Karabağ yüzünden birbirini suçluyor

Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
TT

Kremlin ve Paşinyan Karabağ yüzünden birbirini suçluyor

Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)

Kremlin, Ermenistan kamuoyunun Moskova'nın Karabağ'ı "hayal kırıklığına uğrattığı" yönündeki suçlamaları karşısında Erivan'la yaşadığı gerilimi gidermeye çalışıyor. Moskova’dan yapılan açıklamada Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yakın temasları sürdürme arzusunu vurgulandı.

İki gün önce Paşinyan, Rus barış güçlerinin Karabağ'daki performansını sert bir şekilde eleştirmiş ve onları Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan saldırısını durdurmasına yardım etmek için harekete geçmemekle suçlamıştı. Ayrıca imzacı ülkelerden herhangi birinin dış saldırıya maruz kalması durumunda üyelerinin müdahale etmesini zorunlu kılan Kolektif Güvenlik Anlaşması'ndan (KGAÖ) çekilme tehdidinde bulundu.

ZXSCDF
Azerbaycan ordusunun askeri kamyonları Karabağ'a doğru yola çıktı (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan aktardığı açıklamaya göre Paşinyan'ın ifadeleri Moskova'da tepkiye yol açtı. Putin rejimi yanlısı Rus medyası ise Karabağ’da yaşanan başarısızlıktan doğrudan Paşinyan’ı sorumlu tutuyor. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Moskova'nın "durumun suçunu Rusya'ya ve Rus barışı koruma güçlerine yüklemeye yönelik her türlü girişimi kategorik olarak reddettiğini" söyledi.

CDF
Rusya ve Azerbaycan askerlerinin gözetiminde Karabağ’dan kaçan Ermeniler Laçin sınır kapısında (EPA)

Peskov, “Şu anda duyguların hararetini anlıyoruz ancak sorumluluğun kendilerine verilen yetkiye uygun olarak görevlerini yerine getirirken gerçek kahramanlık gösteren Rus tarafına veya Rus barışı koruma güçlerine yükleme girişimlerine kesinlikle katılmıyoruz” diyerek, kimsenin barış güçlerini hata yaptıkları için eleştiremeyeceğini bildirdi. Sözcü, bu tür kınamalara asla katılmayacaklarını aktardı.

Rusya’nın Paşinyan’la temaslarını ve Karabağ'daki Ermenilerin tüm haklarına saygı gösterilmesi yönünde tüm çabalarını sürdüreceğine dikkati çeken Peskov, “Ermenistan müttefikimiz, bize yakın bir ülke ve halkı da Rus halkına yakın bir ülke olmaya devam ediyor. Ülkemizde yaşayan Ermenilerin sayısının Ermenistan nüfusundan daha fazla olduğunu biliyorsunuz. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz, Ermenilerle, Paşinyan'la diyalogu sürdüreceğiz” dedi.

Peskov, Moskova'nın, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile temasları da dahil olmak üzere görüşmelerinin Karabağ'da güvenliğin sağlanmasına ve hayatın normalleşmesine yardımcı olmasını umduğunu bildirdi.

XCSDF
Bir adam, ailesiyle birlikte bir kamyonun arkasında Ermenistan'a gelen Karabağlı Ermeni kadına bir torba ekmek veriyor (Reuters)

Peskov, doğrudan Washington'a atıfta bulunarak Paşinyan'ın Batı politikaları uyguladığı yönündeki suçlamalara değindi ve Rusya'nın "Karabağ'da arabuluculuk kabiliyeti olmayan ülkelerin bölgede varlık kurma girişimlerine karşı çıktığını" söyledi.

Erivan, Paşinyan'ın eşinin geçtiğimiz günlerde Ukrayna'yı destekleyen bir konferansa katılması da dahil olmak üzere, Moskova ile ilişkilerdeki gerilimi daha da artıracak bir dizi adım atmıştı. Ayrıca Ermenistan Parlamentosu, aylar önce Rusya Devlet Başkanı'nın arananlar listesine dahil edildiği Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katılım belgesinin onaylanması için görüşmelerin başlatıldığını duyurdu.

Erivan ile Moskova arasında son zamanlarda artan gerilimler ve özellikle Azerbaycan'ın Karabağ'daki askeri operasyonu bağlamında Rusya, Roma Tüzüğü'nün Erivan tarafından onaylanması sürecinin Ermeni liderliği tarafından atılan "dostça olmayan bir dizi adımın" parçası olduğunu belirtti.

Diğer yandan Ermenistan Bakanlar Kurulu basın ofisinden yapılan açıklamada, Karabağ'dan yerinden edilenlerin son iki günde artış eğilimine girdiği ve dün itibariyle 13 bin 550 yerinden edilmiş kişinin Ermenistan'a geldiği aktarıldı. Açıklamada, hükümetin tüm vatandaşlara uygun konut sağlayacağı bildirildi.

Bu bağlamda Azerbaycan hükümetinden bir kaynak, Karabağ'dan gelen koridorlara konuşlandırılan sınır muhafız güçlerinin, Karabağ'dan Ermenistan'a gitmek üzere ayrılan mülteciler arasında “savaş suçu” işlediğinden şüphelenilen kişileri arama çalışmalarını başlattığını söyledi.

XSCD
Karabağlı Ermeni mültecileri taşıyan uzun bir araba konvoyu Salı günü Ermenistan topraklarına ulaştı (AP)

Rusya ve İran Batı’nın Kafkasya’da nüfuzunu arttırmasından rahatsız

Kremlin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi ile yaptığı telefon görüşmesinde Karabağ'daki durumu görüştüğünü duyurdu.

Kremlin, Putin ve Reisi’nin telefon görüşmesi sırasında  Karabağ bölgesini çevreleyen tüm sorunların barışçıl yollarla çözülmesinin önemini vurguladıklarını açıkladı. Ayrıca, Putin’in İranlı mevkidaşına "Rus barışı koruma güçlerinin Karabağ'daki faaliyetlerine ilişkin ayrıntılar" hakkında bilgi verdiği kaydedildi.

Tahran, Azerbaycan'ın Karabağ'ı tümüyle kontrol altına almasıyla sonuçlanan yıldırım anti-terör operasyonu sonrasında oluşabilecek her türlü jeopolitik değişikliğe karşı olduğunu duyurdu.

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Müdürü Samantha Power, Karabağ'daki Ermeni sivillere gerekli insani yardımın ulaştırılmasının kolaylaştırılması için Azerbaycan'a çağrıda bulunarak, bölgedeki durumu "korkunç" olarak nitelendirdi.

Power, Ermenistan ziyareti sırasında ABD'nin "11,5 milyon dolar değerinde acil insani yardım sağlayacağını" söyledi.


Rusya: Sivastopol saldırısında Londra’nın tedarik ettiği Storm Shadow füzeleri kullanıldı

(AA)
(AA)
TT

Rusya: Sivastopol saldırısında Londra’nın tedarik ettiği Storm Shadow füzeleri kullanıldı

(AA)
(AA)

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, gündemdeki konulara ilişkin düzenlediği basın toplantısında “Batı’nın Ukrayna’ya yeni silah tedariki” ve “son günlerde Ukrayna’nın Kırım’a yönelik yeni füzeler kullandığına yönelik iddialar” ile ilgili soruları cevapladı.

ABD ve NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya yeni silah tedariki kapsamında sınırlı sayıda Abrams tankları sevk ettiğini belirten Zaharova, bu tankların ABD ordusunun depolarında bulunan eski modifiyeli tanklar olduğunu dile getirdi.

Zaharova, Ukrayna’ya bu silahların tedarik edilmesinin belirli bir uzman çevresine göre Rusya ile Ukrayna güçlerinin temas bölgesindeki durumunu değiştirmeyeceğini aktardı.

Geçen hafta sonu Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’na yönelik saldırıda kullanılan füzeler konusunda Zaharova, “Kırım Yarımadası’na ve doğrudan Karadeniz Donanması’nın Sivastopol’deki karargahına yapılan son füze saldırılarına gelince, bunun için İngiliz-Fransız 'Storm Shadow' havadan karaya füzeler kullanıldı. Bunlar Londra tarafından tedarik ediliyor. Kullanılan taşıyıcılar ise Ukrayna’nın bu amaçlar için dönüştürülmüş Mig-29 ve Su-24 ön cephe uçaklarıdır” açıklamasında bulundu.

“Fransa Cumhurbaşkanı Macron hayalperest”

Zaharova, Rusya'yı Azerbaycan'ın “suç ortağı” olarak nitelendiren ve Rusya'nın Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü tehdit edebileceğini ima eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamasını, şöyle değerlendirdi:

Macron hayalperest. Ne söyleyebilirim? Bunu ancak çok zengin bir hayal gücüne sahip bir kişi tamamlayabilir. Neden bahsedildiği hiç de açık değil; belki Fransa Cumhurbaşkanı toprak bütünlüğü konusunda kimsenin bilmediği bir şeyler biliyordur? Görüşünü paylaşmasını isterim, ne demek istediğini anlamak isterim.

Zaharova, bu açıklamayla Erivanlı yetkililerin kendi eylemlerinin sorumluluğunu başkalarına yüklemeye çalışma girişimine kimin ittiğini gördüklerini vurgulayarak, “Görünüşe bakılırsa, aynı şekilde Erivan'ı da bazı adımlar atmaya teşvik ederek sorumluluğu Rusya'ya ya da başkasına devretmişler” dedi.

Fransız yetkililerin bu tekniklerini özellikle Afrika kıtası örneğinden çok iyi bildiklerini dile getiren Zaharova, şöyle devam etti:

Pek çok Afrika ülkesi, Paris'in orada aynı şekilde davrandığını, önce söz verdiğini, sonra yerine getirmediğini, önce Napolyon planlarını ilan ettiğini ve kritik bir anda kelimenin tam anlamıyla ortaklarını dışlayarak ve bu bölgelerdeki durumu kötüleştirerek hatta onları terk ettiğini söyledi. Bu kışkırtmadır, Fransız temsilcilerinin kışkırtıcı dilidir. Ermenistan-Azerbaycan normalleşme sürecine katılımları da bölgeye barışı geri getirme hedefiyle arabulucu pozisyonunda değil, yalnızca kendi siyasi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri ile de açıkça görülüyor.


Nijer, Fransız kuvvetlerinin geri çekilmesi için ‘müzakere çerçevesi’ istiyor

Nijer’deki Fransız askerler (AFP)
Nijer’deki Fransız askerler (AFP)
TT

Nijer, Fransız kuvvetlerinin geri çekilmesi için ‘müzakere çerçevesi’ istiyor

Nijer’deki Fransız askerler (AFP)
Nijer’deki Fransız askerler (AFP)

Nijer’de darbe liderleri, Fransız kuvvetlerinin ülke topraklarından geri çekilmesi için haftalardır talep ettikleri ‘müzakere çerçevesini’ dillendirmeye devam ederken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önceki gün bu talebe yanıt verdi.

Nijer'deki askeri rejim, önceki akşam devlet televizyonunda yayınlanan açıklamasında, terörle mücadele için Nijer'deki bin 500 Fransız kuvvetinin geri çekilmesine ilişkin takvimin ‘daha iyi etkinlik için müzakere edilmiş bir çerçeve ve ortak anlaşma çerçevesinde gerçekleştirilmesi’ gerektiğini duyurdu.

Geçtiğimiz Pazar günü Macron, Batı Afrika ülkesinde meydana gelen ve müttefiki olan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'u deviren darbeden iki ay sonra Fransa’nın Niamey Büyükelçisi Sylvain Itte’yi Nijer'den çekeceğini ve ardından yaklaşık bin 500 Fransız askerini Fransa’ya geri göndereceğini duyurdu.

Nijer'deki cunta, ‘bu duyurunun ardından ilgili Fransız makamları tarafından resmi önlemlerin alınmasını’ beklediklerini doğruladı.

Fransız kararı

Nijer’in Büyükelçi Itte'ye ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre vermesinden yaklaşık 1 ay sonra Büyükelçi’nin bugün sabah saatlerinde başkent Niamey'de uçakla ülkeden ayrıldığı belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Macron, “Nijer'deki fiili yetkililerle askeri işbirliğimizi sonlandırıyoruz çünkü artık terörle mücadele etmek istemiyorlar” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Bazoum'a devam eden desteğini ve ‘Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun çabalarına tam destek çerçevesinde Nijer'deki anayasal sisteme geri dönme’ arzusunu teyit etti.

Ağustos ayının başında, yani darbeden birkaç gün sonra ordu, Paris'le yapılan birçok askeri işbirliği anlaşmasını iptal etti. Ayrıca, Fransız askerlerinin kendi topraklarındaki varlığını ‘yasadışı’ olarak tanımlamadan önce, Ağustos ayının sonunda Fransız büyükelçisinin sınır dışı edilmesini talep ettiler.

Macron'un açıklamalarının hemen ardından, Niamey'deki askeri rejim ‘Nijer'in egemenliğine yönelik yeni adımı’ kutladı.

ABD varlığı

Son haftalarda Niamey, Fransız varlığına karşı on binlerce kişinin katıldığı birçok gösteriye tanık oldu.

Nijer'e bin 100 asker gönderen ABD ise seçeneklerini değerlendirdiğini duyurdu.

Nijer, birkaç yıldır El Kaide ve DEAŞ’e bağlı grupların özellikle batıda, Mali ve Burkina Faso sınırlarına yakın Tillabéri bölgesinde gerçekleştirdiği kanlı saldırılara tanık oluyor.

Dün Nijerya Silahlı Kuvvetleri, Tillaberi bölgesindeki Oro Galadio'da bir el bombasının patlamasının ardından iki sivilin öldüğünü duyurdu.

Ayrıca 11-16 Eylül tarihleri ​​arasında gerçekleştirilen çok sayıda operasyonda bölgede yaklaşık 20 şüphelinin gözaltına alındığı bildirildi.


Kuzey Kore, ülkeye "yasa dışı" giren ABD'li askeri sınır dışı etme kararı aldı

(AA)
(AA)
TT

Kuzey Kore, ülkeye "yasa dışı" giren ABD'li askeri sınır dışı etme kararı aldı

(AA)
(AA)

Kuzey Kore'nin resmi Kore Merkezi Haber Ajansı (KCNA), sorgulanması tamamlanan King'e ilişkin alınan güncel kararı paylaştı.

Ajansın açıklamasında, "Kuzey Kore'nin ilgili makamları, ülkeye yasa dışı yollardan giren ABD ordusu askeri Travis King'i ülkenin yasaları uyarınca sınır dışı etme kararı aldı." bilgisi verildi.

King'in nasıl ve ne zaman sınır dışı edileceğine ilişkin detay verilmedi.

Travis King olayı

Güney Kore'deki Birleşmiş Milletler (BM) Komutanlığı, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, ABD'li bir sivilin 18 Temmuz'da "izinsiz ve isteyerek" Kuzey Kore sınırını geçtiğini açıklamıştı.

Daha sonra ortaya çıkan ayrıntılarda, 23 yaşındaki King'in asker olduğu, Güney Kore'de gece kulübünde bir sivili darbetmek ve polis aracını tekmelemek suçundan 2 aya yakın hapis cezası aldığı kaydedilmişti. King'in, 10 Temmuz'da serbest bırakılarak disiplin cezası için ABD'nin Teksas eyaletinde bulunan Fort Bliss Askeri Üssü'ne geri gönderilmek istendiği belirtilmişti.

Asker eşliğinde getirildiği havalimanında uçağın kapısından pasaportunu kaybettiği gerekçesiyle geri dönen King'in, daha sonra havalimanından ayrılarak turistlerin yer aldığı Kuzey ile Güney Kore arasındaki Askerden Arındırılmış Bölge (DMZ) olan fiili sınır köyü Panmunjom'a düzenlenen tura katıldığı aktarılmıştı.

Güney Kore'deki BM Komutanlığı, ABD'li askerin nerede olduğuna dair Kuzey Kore'den bilgi talebinde bulunulduğunu ve gelen ilk yanıtta King'in gözaltına alındığının bildirildiğini duyurmuştu.


Gürcistan: Rusya'nın işgal ettiği bölgeleri kurtarmak temel sorunumuz

İrakli Garibaşvili (AA)
İrakli Garibaşvili (AA)
TT

Gürcistan: Rusya'nın işgal ettiği bölgeleri kurtarmak temel sorunumuz

İrakli Garibaşvili (AA)
İrakli Garibaşvili (AA)

Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili, Abhazya Savaşı'nın bitmesinin 30. yıl dönümü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, Gürcistan'ın toprak bütünlüğü sorunlarının devam ettiğini hatırlattı.

Bundan 30 yıl önce, 27 Eylül 1993'te Abhazya Savaşı'nın sona erdiğini anımsatan Garibaşvili, söz konusu savaşın ülkenin yeni tarihinde dramatik bir olay olarak kaydedildiğini belirtti.

Garibaşvili, Abhazya Savaşı'nın ülkede ağır bir iz bıraktığını vurgulayarak "Etnik temizlik, yüz binlerce insanı kendi topraklarında yerinden etti, birçok vatandaşımızın hayatına mal oldu. Bu çok üzücüdür. Rusya'nın işgal ettiği bölgelerin kurtarılması ve ülkemizin birleşmesi, devletimiz ve toplumumuzun temel sorunu olmaya devam ediyor" ifadesini kullandı.

Gürcistan'ın toprak bütünlüğü sorununu barışçıl yollardan çözmeye sadık olduğunu kaydeden Garibaşvili, "Hükümetimiz bu yolda kararlılıkla ilerlemektedir çünkü biz, Abhaz ve Oset kardeşlerimizle birleşik, güçlü, gelişmiş bir ülke inşa etmemizin temelinin barış vesilesi ile oluşturulmasına yürekten inanıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Garibaşvili, "Geleceğin, Abhaz ve Gürcülere birlik, barış ve refah getireceğine inanıyorum" ifadesine yer verdi.

Abhazya ve Güney Osetya sorunu

Gürcistan ordusu ile Rusya'nın desteklediği Abhazyalı ayrılıkçılar arasında 1992-1993'te 13 ay boyunca savaş yaşanmıştı.

Rusya ile Gürcistan arasında 2008'de Güney Osetya Savaşı olarak bilinen çatışmalar çıkmış, savaşın ardından Rusya'nın desteklediği Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri, Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etmişti.

Rusya, 2008'de bu iki bölgenin sözde bağımsızlığını tanımış, Gürcistan ise buna karşılık Rusya ile diplomatik ilişkileri kesmişti.

İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kesilmesi sonrası İsviçre taraflar arasında arabuluculuk rolü üstlenmişti.


Nijer'de Fransa'ya karşı öfke büyüyor: "Bizi aptal yerine koyuyorlar"

Fransız ordusu karargahının önüne giden protestocular "Artık Fransa'yı istemiyoruz" diyor (Reuters/Arşiv)
Fransız ordusu karargahının önüne giden protestocular "Artık Fransa'yı istemiyoruz" diyor (Reuters/Arşiv)
TT

Nijer'de Fransa'ya karşı öfke büyüyor: "Bizi aptal yerine koyuyorlar"

Fransız ordusu karargahının önüne giden protestocular "Artık Fransa'yı istemiyoruz" diyor (Reuters/Arşiv)
Fransız ordusu karargahının önüne giden protestocular "Artık Fransa'yı istemiyoruz" diyor (Reuters/Arşiv)

Batı Afrika ülkesi Nijer, 26 Temmuz'daki askeri darbeden beri dünya basınının gündeminden düşmüyor. Paris'le yaşanan sürtüşmenin ardından Fransız lider Emmanuel Macron, 1500 Fransız askerinin yıl sonuna kadar ülkeyi terk edeceğini 24 Eylül'de duyurdu.

Diğer yandan askeri yönetimin 25 Ağustos'ta Büyükelçi Sylvain Itte'ye ülkeden ayrılması için 48 saat süre vermesinden sonra Fransa'nın diplomatik temsilcisi bugün ülkeden gitti.

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC, eski Fransız kolonisinde yaşayanlarla konuşup bölgedeki durumu aktardı. Dün yayımlanan haberde cuntacıları destekleyenler ve karşıtları da yer aldı. 

İki çocuk annesi Adama Zourkaleini Maiga, ülkedeki Fransız askerleri şiddet olaylarını engelleyemediği için Paris yönetimini sorumlu tuttuğunu söylüyor:

Annemin kuzeni Tera köyünün lideriydi. Yalnızca 7 ay önce suikasta uğradı. Teröristler onu arıyordu. Bir otomobil kiralayıp kaçtığını öğrendiklerinde onu yakalayıp öldürdüler. Boğazını kestiler. Tüm ailemiz gerçek bir şok yaşadı. Bize Fransız ordusunun başarılı olduğunu söyleyemezler. Durum her yıl daha da kötüye giderken terörle mücadelede buranın halkına yardım ettiklerini nasıl söyleyebiliyorlar, anlayamıyorum!

Sahel bölgesindeki son Batı müttefiki olarak görülen Nijer'de İslamcı örgütlerin yükselişi halka sorun yaratıyor. Diğer yandan hem ABD hem de Fransa'nın bölgede birlikleri var. Hatta Washington en büyük drone üssünü bu ülkeye kurdu. 

Pek çok Nijerli, Fransa'nın ülkedeki yöneticilere ve doğal kaynaklara fazlasıyla nüfuz ettiğini düşünüyor. Darbe destekçileri, ordunun Fransız etkisini ülkeden silip egemenliği tamamen ele geçirmesini ümit ediyor. 

Ülkenin Fransa'dan bağımsızlığını kazandığı 1960'tan beri 5 darbenin gerçekleştiğini işaret eden Adama, "Ordu Nijer'de hiçbir zaman uzun süre yönetimde kalmadı. Nihayetinde üslerine dönüp yönetimi daha iyi bir sivil hükümete teslim edecekler" diyor. 

Başkent Niamey'deki Fransız birliklerinin üslerinden ayrılması için haftalardır kamp kuran yüzlerce gösterici, cumaları burada topluca namaz kılıyor. İmam Abdülaziz Abdulaye Amadou cemaate şöyle sesleniyor:

Tıpkı bir kadınla erkeğin boşanması gibi, bu işler zaman alıyor. Nijer'in Fransa'dan ayrılması da böyle…

Namazdan sonra BBC muhabirine konuşan İmam Amadou, ülkedeki tepkiyi şu ifadelerle özetliyor:

Tüm Sahel bölgesinde Fransa'nın en iyi ortağı Nijer. Ancak şimdi isteklerimizi reddeden de Fransa, bu yüzden tansiyon yükseliyor. Fransa darbeden sonra sessizce ayrılıp sonra darbecilerle müzakere edebilirdi. Gabon ve Çad gibi diğer ülkelerdeki darbeleri kabullendikleri halde neden şimdi bizim yetkililerimizi tanımadıklarını söylüyorlar? Bizi bu sinirlendirdi ve Fransa'nın bizi aptal yerine koyduğunu düşünüyoruz.

30 Temmuz'da düzenlenen darbe yanlısı gösteride "Yıkılsın Fransa, Putin sen çok yaşa" gibi döviz ve pankartlar da görülmüştü (AP)
30 Temmuz'da düzenlenen darbe yanlısı gösteride "Yıkılsın Fransa, Putin sen çok yaşa" gibi döviz ve pankartlar da görülmüştü (AP)

Diğer yandan Fransız birliklerinin ülkeden ayrılmasının felakete yol açacağını savunanlar da var. BBC, ülkede yaşayanların cuntadan korkarak konuşmadığını aktardı. Devrik devlet başkanı Muhammed Bazum'un eski sözcüsü İdrissa Veziri, Zoom üzerinden görüştüğü BBC muhabirine Paris'ten sesleniyor:

Teröristlerle mücadelede Fransa bize çoğu istihbaratı sağlayan kilit ülke konumunda. Fransızların aceleyle ayrılması Mali ve Burkino Faso'daki güvenlik durumunun bozulmasına yol açtı. Bugünlerde Fransa, halkı sokağa çıkarmak için kullanılan bir günah keçisi oldu. Sorun Fransa değil; günümüzün problemi, Nijer için büyük bir gerileme anlamına gelen darbe girişimi.

Ancak bazı uzmanlar, darbenin ardından Senegal, Fildişi Sahili, Benin ve Nijerya'nın da üyesi oldukları Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) Nijer'e askeri operasyon tehdidinde bulunmasının ardından Mali, Burkina Faso ve Nijer'in 16 Eylül'de kurduğu askeri ittifakı işaret ediyor. 

Güney Afrika merkezli Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde Sahel bölgesinden sorumlu proje yöneticisi olan Fahiraman Rodrigue Koné, "Bu üç ülke arasındaki yardımlaşma eksiği, terör örgütlerinin bir bölgeden ötekisine rahatça geçmesini sağlayan sebeplerden biriydi. Şimdiden bu üç ülke ortak askeri operasyon düzenledi. Artan yardımlaşma, isyancılar üzerinde gerçek bir baskı oluşturuyor" diyor. 

Geçen sene Nijer'de terör olaylarıyla bağlantılı ölümler yüzde 79 azalmıştı. Koné, Bazum yönetiminin yürüttüğü askeri stratejiyle birlikte, halkı yanına alıp sosyoekonomik gelişimi önceleyerek bu başarıyı sağladığını söylüyor. Cuntanın bu yolu sürdürüp sürdürmeyeceğiyse henüz bilinmiyor.

Nijer'de halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, 26 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı unsurlarınca alıkonmuş ve o akşam asker, yönetime el koyduğunu duyurmuştu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı General Abdurrahmane Tchiani, 28 Temmuz'da Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) isimli geçiş hükümetinin başına geçmişti.

CNSP, 7 Ağustos'ta Lamine Zeine'yi başbakan olarak atamış, 10 Ağustos'ta asker ve sivillerden oluşan 21 üyeli kabineyi açıklamıştı.

63 yaşındaki Bazum, tutuklandığı Nijer'de yargılanmayı bekliyor.

Independent Türkçe


Fransa'nın Niamey Büyükelçisi Itte, Nijer'den ayrıldı

(AA)
(AA)
TT

Fransa'nın Niamey Büyükelçisi Itte, Nijer'den ayrıldı

(AA)
(AA)

Nijer'de 26 Temmuz'da başa geçen askeri yönetimin 25 Ağustos'ta Büyükelçi Itte'ye ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre vermesinden yaklaşık 1 ay sonra Büyükelçi ülkeden ayrıldı.

Fransız RFI radyosunun haberine göre, Büyükelçi Itte, sabah saatlerinde Çad'ın başkenti Encemine'ye gitmek üzere Nijer'in başkenti Niamey'de uçağa bindi.

Paris'e dönmek için Encemine'den uçağa binecek olan Itte'nin ilerleyen saatlerde Fransa'ya ulaşması bekleniyor.

Fransa ile Nijer arasında "büyükelçi" krizi

Nijer'de 26 Temmuz'da başa geçen askeri yönetim, 25 Ağustos'ta Fransa'nın Niamey Büyükelçisi Itte'ye ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre tanımış ancak Büyükelçi Itte, ülkeden ayrılmamıştı.

Fransa, "askeri cuntanın Fransız elçinin gitmesini talep edebilecek bir otorite olmadığını" belirtmiş ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 15 Eylül'de yaptığı açıklamada, Büyükelçi Itte'nin "rehin alındığını", Büyükelçiliğe gıda girişine izin verilmediğini dile getirmişti.

Macron 25 Eylül'de yaptığı açıklamada ise Büyükelçi Itte'nin Fransa'ya geleceğini bilgisini paylaşmıştı.


Bangladeş'te dang hummasında vaka sayıları, resmi verilerin 5 katı olabilir iddiası

Bangladeş'te dang hummasından hayatını kaybedenlerin sayısı 778'e çıktı (AA)
Bangladeş'te dang hummasından hayatını kaybedenlerin sayısı 778'e çıktı (AA)
TT

Bangladeş'te dang hummasında vaka sayıları, resmi verilerin 5 katı olabilir iddiası

Bangladeş'te dang hummasından hayatını kaybedenlerin sayısı 778'e çıktı (AA)
Bangladeş'te dang hummasından hayatını kaybedenlerin sayısı 778'e çıktı (AA)

Ülkede hızla yayılan dang hummasının sağlık sistemi üzerindeki etkisini artırdığına işaret eden doktorlar, AA muhabirine yaptıkları açıklamada, bu etkiyle mücadele için birinci ve ikinci seviye sağlık tesislerinin geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Bangladeş'in bazı il ve ilçelerindeki yetersizlikler nedeniyle hastalar başkent Dakka'ya yönelirken hükümetin, ülkenin diğer bölgelerinden başkente hasta sevk edilmemesi emri yayımladığı belirtiliyor.

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünden (DGHS) Dr. Shahadat Hossain, yakın zamanda yapılan bir ankete göre, ülkedeki dang hummasında vaka sayılarının hükümetin paylaştığı verilerin 4 ya da 5 katı olabileceğini ileri sürdü.

Hossain, vaka sayısının fazla olmasına karşın ölü sayısının aynı oranda yüksek olmadığını vurgulayarak can kayıplarının yaklaşık yüzde 20'sinin bildirilmemiş olabileceğine işaret etti.

Kendilerinin sadece hastaneye başvuran vakalar ile burada gerçekleşen ölümleri kayda aldıklarına dikkati çeken Hossain, son dönemlerdeki vakaların yarısından fazlasının başkent Dakka'nın dışından olduğunu vurguladı.

Kırsalda hastanelerin kapasite ve uzman personel eksikliği var

Bangladeş sağlık sisteminin dang hummasıyla mücadelede yerel seviyede kapasite ve uzman personel eksikliği olduğu ifade ediliyor.

Ülkenin ünlü hekimlerinden Dr. Abu Jamil Faisel, salgının etkisinin düşürülmesi için ülke genelinde hastanelerdeki kapasitenin ve müdahale gücünün artırılması çağrısından bulundu.

Faisel, salgına uygun bir kampanya geliştirilmemesi halinde milyonlarca dolarlık harcamaların dang hummasıyla mücadelede etkisinin olmayacağı uyarısı yaptı.

Viroloji ve halk sağlığı uzmanı Dr. Muhammed Mushtuq ise Bangladeş'in sağlık sisteminde reforma gitmesi gerektiğini söyledi.

Mushtuq, "Birinci ve ikinci derece sağlık hizmetlerini geliştirmemiz gerekiyor. Tüm ilçe, belde ve kırsal bölgelerdeki hastanelerin gerekli hizmetlere, testlere sahip olması gerekiyor. Bir hastaya dang humması testi erken yapılırsa, dang humması veya diğer hastalıklar nedeniyle olası ölümleri önleyebiliriz dedi.

Muson yağmurları sona erene kadar dang humması vakalarına ilişkin durumun düzelmeyeceğinden korktuğunu kaydeden Mushtuq, aralıklı yağmurların salgını daha da kötüleştireceği için durumun ekim ayına kadar devam edebileceğini dile getirdi.

Dünya Bankası, ağustosta, Bangladeş'e sağlık tesislerinin geliştirilmesi ve söz konusu salgın nedeniyle 200 milyon dolarlık krediye onay vermişti.

Yılbaşından bu yana ülkede dang humması nedeniyle 928 kişi hayatını kaybederken 180 bin kişi ise hastanelik oldu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise dang hummasının bir tedavisinin bulunmadığını ancak vakaların tespitinin can kaybı sayısını düşürebileceğini ifade ediyor.

Dang humması

Tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen dang humması, insanlara sivrisinekler aracılığıyla bulaşıyor. Kuluçka döneminden sonra genel olarak hafif ateşe yol açan hastalık, bazı vakalarda ölüme neden oluyor.

Vaka sayıları, genellikle yağış dönemleri olarak bilinen mart, haziran, eylül ve aralık aylarında artış gösteriyor.

Bilim insanları, yüksek sıcaklık ve uzun süren yağışların sıtma ve dang humması taşıyan sivrisineklerin artmasına sebep olduğunu belirtiyor.

Bu hastalığa yol açan sivrisinek türünün su birikintilerinde larva oluşturması nedeniyle muhtemel üreme alanlarının sürekli ilaçlanması gerekiyor.

Bangladeş'te daha önce dang humması nedeniyle bir yıl içinde gerçekleşen en fazla ölüm 2022'de 281 olarak kayıtlara geçmişti.