Laboratuvarda yeni bir elmas türü üretildi: "Bildiklerimizden tamamen farklı"

Yeni elmas biçimi malzeme biliminde çığır açabilir (Pixabay)
Yeni elmas biçimi malzeme biliminde çığır açabilir (Pixabay)
TT

Laboratuvarda yeni bir elmas türü üretildi: "Bildiklerimizden tamamen farklı"

Yeni elmas biçimi malzeme biliminde çığır açabilir (Pixabay)
Yeni elmas biçimi malzeme biliminde çığır açabilir (Pixabay)

Bilim insanları laboratuvar ortamında yeni bir elmas formu üretti. 
Doğal elmaslara benzer özelliklere sahip bu eşsiz yapı, sıcaklığa karşı da daha dayanıklı.
Uzmanlara göre elmaslarda ve diğer birçok malzemede iki ana moleküler yapı türü bulunuyor: Tüm atomların tekrar eden örüntüler oluşturduğu kristal yapılar ve düzensiz, amorf yapılar.
ABD'deki George Mason Üniversitesi'nden Howard Sheng'in liderliğindeki araştırma ekibi, ilk kez bu iki tür arasındaki bir yapıya sahip bir malzeme üretmiş oldu.
Parakristalin elmas adı verilen yeni madde, sadece birkaç karbon atomundan meydana gelen ve parakristalit diye bilinen küçük yapılardan oluşuyor.
Sheng ürettikleri malzemeyi, "Bu bildiğimiz elmastan tamamen farklı" diye niteliyor.
Yeni elmas türü, yaklaşık 30 gigapaskal basınçta üretildi. Bu basınç seviyesi, Dünya üzerinde bilinen en derin nokta olan Mariana Çukuru'ndaki basıncın 270 katına denk geliyor.
Elmasın oluştuğu koşullarda sıcaklığın da 1200 dereceyi aştığı belirtiliyor.
Bu nedenle parakristalin elmasların, doğal elmaslar kadar sert ve sıcaklığa çok daha dayanıklı olduğu ifade ediliyor.
Sheng bu malzemenin yüksek sıcaklıklarda uzun süre çalışması gereken testerelerde ve diğer endüstriyel aletlerde kullanılabileceğini söylüyor.
Araştırmacılar benzer parakristal yapıların başka katı malzemelerde de oluşturulabileceğine inanıyor. 
Bulgularını hakemli bilimsel dergi Nature'da yayımlayan ekip bu nedenle ileri araştırmalarda başka malzemelerin de ısıya dayanıklı versiyonlarını üretmeyi umuyor.
Independent Türkçe, New Scientist



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy