Antik Mısırlılar, babunları neden kutsal kabul ediyordu?

Habeş maymunu diye de bilinen bu canlılar, Mısır mitolojisinde ülkeye özgü olmayan tek hayvan

Uzmanlar, Antik Mısırlıların statüleriyle zenginliklerini göstermek için babun satın aldıklarını ve bu hayvanları mumyalaştırdığını düşünüyor (British Museum)
Uzmanlar, Antik Mısırlıların statüleriyle zenginliklerini göstermek için babun satın aldıklarını ve bu hayvanları mumyalaştırdığını düşünüyor (British Museum)
TT

Antik Mısırlılar, babunları neden kutsal kabul ediyordu?

Uzmanlar, Antik Mısırlıların statüleriyle zenginliklerini göstermek için babun satın aldıklarını ve bu hayvanları mumyalaştırdığını düşünüyor (British Museum)
Uzmanlar, Antik Mısırlıların statüleriyle zenginliklerini göstermek için babun satın aldıklarını ve bu hayvanları mumyalaştırdığını düşünüyor (British Museum)

Antropolog ve evrimsel biyolog Nathaniel J. Dominy, Antik Mısırlıların babunları neden kutsal kabul ettiği hakkında bir yazı kaleme aldı.
1 Kasım'da Scientific American'da yayımlanan makalesinde Dominy, babunların ısınmak ve sindirimi kolaylaştırmak için güneşlendiğini, Antik Mısırlıların da bu nedenle hayvanı, güneş tanrısı Ra'yla ilişkilendirmiş olabileceğini söyledi.
Piramitleriyle ünlü Antik Mısırlılar, mitolojilerinde yer verdikleri hayvanlarla da dikkat çekiyor. Örneğin çakal, ölüm tanrısı Anubis; şahin, gök tanrısı Horus; su aygırı ise doğurganlık tanrıçası Taweret'le ilişkili.
Ancak Dominy, Habeş maymunu adıyla da bilinen babunun bunlar arasında ilginç bir tercih olduğunu savundu.
Zira bu hayvanlar pek çok kişi tarafından tehlikeli olarak görülüyor. Ayrıca habeş maymunları, ülkeye özgü olmayan Mısır mitolojisindeki tek hayvan.
Afrika'daki pek çok çiftçinin başına bela olan babunlar adeta istenmeyen hayvan konumunda. Dominy, Sahraaltı Afrika'daki geleneksel sanat eserlerinde bu hayvanın pek görülmediğinin altını çizdi.
Ancak Mısır'daki Khons Tapınağı'nda bulunan bir babun mumyası, Birleşik Krallık'taki British Museum'un koleksiyonunda yer alıyor. Buna benzer şekilde Antik Mısır'dan kalma babunlarla ilgili çok sayıda eser var.
Çünkü Antik Mısırlılar, bu maymunu hem Ra'nın bir danışmanı hem de ay ve bilgelik tanrısı Thoth'un vücut bulmuş hali olarak görüyordu.
Günümüzde babunlar 6 türe ayrılıyor. Antik Mısır'daysa Arap babunu (Papio hamadryas) ve Zeytuni babun (Papio anubis) olduğu düşünülüyor.
Yapılan bir araştırma da mumyadaki hayvanın türünün Arap babunu (Papio hamadryas) olduğunu gösterdi.
Dolayısıyla Antik Mısırlıların, Arap babununu kutsal gördüğü tahmin ediliyor.

"Güneşi selamlamak"
Mısırolog Elizabeth Thomas, 1979'da babunlarla Ra'nın arasındaki ilişkiye dair bir fikir sunmuştu. Thomas, ısınmak için güneşlenen hayvanların, Antik Mısırlılar tarafından "Bu hayvanlar güneşi selamlıyor" şeklinde yorumlanabileceğini öne sürmüştü.
Başka bir mısırolog Herman te Velde ise bu fikri geliştirerek hayvanların çıkardığı seslerin de "güneşi selamlamak" şeklinde yorumlanabileceğini iddia etmişti.
Peki bu görüşler makul mü? Dominy, son dönemde bu sorunun cevabına ilişkin çalışmalar yapıldığını kaydetti.
Pek çok hayvan vücudu ısıtmak için harcanan enerjiyi azaltmak için sabahları güneşleniyor. Örneğin halka kuyruklu lemurlar (Lemur catta), yogadaki bir pozisyona benzeyen duruşla güneşleniyor. Primatolog Alison Jolly, Madagaskar mitolojisinde lemurların "Ellerini uzatıp dua ediyorlar ve güneşe tapıyorlar" diye tanımlandığını bildirdi.
2016'da yapılan bir çalışmaysa, geceleri soğuk olan havayla lemurların güneşlenmesi arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösterdi. Ayrıca lemurların göğüs ve karın derisinin sırt derisine göre daha fazla melanin içerdiği ortaya çıktı. Bu pigmentler ışığı emiyor. Karın bölgesinde daha fazla bulunması ısınmanın yanı sıra sindirimi de kolaylaştırıyor.
Primatlar üzerinde yapılan çalışmalar, babunların güneşlenerek sindirimde benzer bir fayda gördüğünü ortaya koydu.
Dominy, "Dolayısıyla nerede yaşadıklarına ve ne yediklerine bağlı olarak bazı primat türlerinin diğerlerinden daha fazla güneşlenmesi gerektiği mantıklı" diye yazdı.
Antik Mısırlıların kutsal gördüğü Arap babunları, kurak bölgelerde yaşıyor. Yapılan gözlemler, bu hayvanların Zeytuni babunlarına göre daha fazla lif tükettiğini ortaya koyuyor.
Dominy'ye göre bu durum teoride, iki türün sindirim için ihtiyaç duyduğu mikropların sayısının ve türlerinin farklılık gösterdiği anlamına geliyor.
Aralarında Dominy'nin de yer aldığı bir araştırma ekibi de bu fikri destekledi. Bulgular, güneşlenmenin zeytuni babunlara göre Arap babunlarına daha yararlı olduğunu gösterdi. Dominy, bulguların Thomas'ın fikrini de doğruladığını savundu.
 
Independent Türkçe, Scientific American



Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
TT

Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)

Cilalı Taş Devri topluluklarının düşünüldüğü kadar cinsiyetçi olmadığı ortaya çıktı. Genetik analizler, bu toplumdaki bireylerin geniş alanlara yayıldığını da gösterdi.

MÖ 10 bin civarında başlayıp MÖ 2 bin 200'lerde biten Cilalı Taş Devri'nden kalma erkek mezarlarının, ok gibi aletler içermesi ve erkeklerin avlandığını gösteren mağara çizimleri, cinsiyetler arasında bir eşitsizlik olduğu düşüncesine yol açıyordu. 

Bilim insanları, ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla kadın ve erkekler arasında hiyerarşik bir düzen oluşmaya başladığını tahmin ediyordu. 

Ancak Viyana, York ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışması, bu kanıyla çelişen güçlü kanıtlar buldu. 

Bilim insanları, Avrupa'daki Lineer Çömlek Kültürü'nün görüldüğü bölgelerden en az 250 kişinin DNA'sını analiz etti. Spiral şeklinde düzenlenmiş paralel çizgilerle süslenen çömlekleriyle bilinen Lineer Çömlek Kültürü, MÖ 5500-5000 civarında Avrupa'da geniş bir alana yayılmıştı. 

Araştırmacılar bu topluluklara ait farklı kişilerin mezarlarını ve beslenme biçimlerini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Nature Human Behaviour'da dün (29 Kasım) yayımlayan ekip, kadın ve erkek mezarları arasında kayda değer bir fark saptayamadı.

Ayrıca genetik veriler, toplulukların sadece birkaç nesil içinde kilometrelerce uzağa gittiğini gösterdi. Çalışmada, doğduğu yerden uzak yere gömülen kadın sayısının da erkeklerden fazla olduğu kaydedildi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Ron Pinhasi "Slovakya'daki Nitra ve Macaristan'daki Polgár-Ferenci-hát kazı alanlarındaki ailelerin tükettikleri gıdalar, birlikte gömüldükleri mezar eşyaları veya kökenleri açısından farklılık göstermediğini ilk kez bildiriyoruz" diyor:

Bu da sözkonusu Cilalı Taş Devri bölgelerinde yaşayanların aile ya da biyolojik cinsiyet temelinde tabakalaşmadığını ve kaynaklara veya alanlara farklı seviyede erişim diye bilinen eşitsizlik belirtilerine rastlamadığımızı gösteriyor. 

Ekip bazı kişilerin aile üyelerinden çok uzakta yaşamasının Cilalı Taş Devri'nde "özgür" bir toplumun varlığına işaret ettiğini düşünüyor. 

Diğer yandan genetik bulgular, geniş ailenin de önemini ortaya koyuyor. Üç kişiyi içeren bir mezarda daha önce anne ve iki çocuğunun yattığı sanılırken, yeni çalışma kadının çocukların halası olduğunu saptadı. 

Makalenin bir diğer yazarı Dr. Penny Bickle "Üçü birbirine yakın gömülmüş ve kadının çocukları kucaklaması, bariz bir şefkat eylemini gösteriyor" diye açıklıyor. 

Arkeolog "Ayrıca mezarlara bırakılan taş aletler ve çanak çömlek gibi eşyalardan, kadınların tarım işlerinde daha önce düşünülenden çok daha aktif bir rol oynadığını ve bazı kadınların erkeklerden daha fazla seyahat ederken, diğer bölgelerdeki kadınların evden pek uzaklaşmadığını biliyoruz" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da belki de düşündüğümüzden çok daha dinamik bir topluluk olduğunu gösteriyor.

"Gizem devam ediyor"

Yeni çalışma, nasıl sona erdiği bilinmeyen Lineer Çömlek Kültürü'ne dair soru işaretlerine yenilerini ekliyor.  

Daha önce Avusturya'da bu kültürden en az 100 kişiyi içeren bir mezar bulunması topluluğun katliamla silindiği düşüncesine yol açmıştı.

Fakat son çalışmada mezardaki çoğu kişi arasında genetik bağ olmadığının tespiti, şiddetin tek bir gruba yöneldiği fikrine meydan okuyor. 

Mezarda çocuklar da bulunurken, genç kadın sayısı azdı. Dr. Bickle "Daha büyük bir topluluktan seçilip taşınmış olabilirler mi? Genç kadınlar vardı ama öldürülmediler mi ya da başka bir yerde esir mi tutuldular? Neden yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da vardı?" diye sorarak ekliyor:

Gizem devam ediyor.

Arkeolog daha fazla çalışmayla bu soruların yanıtlanacağını umuyor.

Independent Türkçe, Telegraph, New York Post, York Üniversitesi, Nature Human Behaviour