Tahran’dan gelişmiş santrifüjle uranyum zenginleştirme konusunda Viyana müzakerelerine baskı

UAEA, İran'ın gelişmiş santrifüjleri çalıştırdıktan sonra Fordo Nükleer Tesisi’ndeki izleme faaliyetlerini artırma anlaşmasına varıldığını doğruladı

İran Dışişleri Bakanlığı tarafından AB Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora’nın katılımıyla İran heyetinin Avrupa Troykası temsilcileriyle yaptığı toplantıya ilişkin dün dağıtılan fotoğraf
İran Dışişleri Bakanlığı tarafından AB Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora’nın katılımıyla İran heyetinin Avrupa Troykası temsilcileriyle yaptığı toplantıya ilişkin dün dağıtılan fotoğraf
TT

Tahran’dan gelişmiş santrifüjle uranyum zenginleştirme konusunda Viyana müzakerelerine baskı

İran Dışişleri Bakanlığı tarafından AB Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora’nın katılımıyla İran heyetinin Avrupa Troykası temsilcileriyle yaptığı toplantıya ilişkin dün dağıtılan fotoğraf
İran Dışişleri Bakanlığı tarafından AB Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora’nın katılımıyla İran heyetinin Avrupa Troykası temsilcileriyle yaptığı toplantıya ilişkin dün dağıtılan fotoğraf

İran ile yapılan nükleer anlaşma konulu müzakerelere bir bekleyiş havası hakim. İranlılar somut teklifler sunmadan önce ABD’nin uyguladığı tüm yaptırımları kaldırmayı taahhüt etmesini beklerken, Batılılar İran'dan müzakerelere ciddi şekilde girmesi ve sadece yaptırımlarla ilgili müzakereleri değil, nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerle ilgili müzakereleri de kabul etmesini bekliyorlar. Öte yandan nükleer anlaşmadaki yükümlülükler konusunu inceleyen uzmanlar komitesi, bu turda ilk kez dün toplanmış olsa da, dosyada veya önceki gün ilgili uzman komite tarafından tartışılan yaptırımlar dosyasında herhangi bir ilerleme kaydedilemediği görüldü.
Avrupalıların ​​ve Amerikalıların İran'ın zaman kazanmaya çalışması ve nükleer programıyla ilgili herhangi bir müzakerede bulunmama konusundaki ısrarı karşısında artık sabırları tükenirken Avrupalı ​​diplomatlar, Salı günü bir grup Batılı gazeteciyle yaptıkları açıklamalarda, İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakeri Kani başkanlığındaki İran heyetinden somut yanıtların gelmemesinden duydukları hayal kırıklığını dile getirdiler.
İran heyeti, henüz müzakere için belirli bir hedef yerine nükleer anlaşmayla ilgili olmayanlar da dahil olmak üzere eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından uygulanan tüm yaptırımların kaldırılmasını talep ederek genel hedefler sunmuş gibi görünüyor. Yetkililer, bu durumu, önceki müzakere turlarında, her turda belirli müzakere hedefleriyle masaya gelen İran’ın eski baş müzakerecisi Abbas Arakçi başkanlığındaki İran heyetinin tutumuyla kıyasladılar.
Bakeri Kani, Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora’nın açıklamasının aksine müzakerelerin kaldığı yerden yeniden başlayıp başlayamayacağını sorgulayan açıklamalarıyla ortalığı ayağa kaldırdı. Bu durum, Avrupalıları, önceki müzakere turlarında anlaşmanın yüzde 70 ila 80'inin hazırlandığını hatırlatarak İranlılardan, müzakerelere önceki turlarda kalınan yerden devam edip etmeyeceklerini netleştirmelerini istemeye itti. Bakeri Kani, şimdiye kadar yapılan müzakerelerde üzerinde uzlaşıya varılanları nihai anlaşma değil, bir anlaşma taslağı olduğunu ve bu nedenle müzakere edilebilir olduğunu söyledi.
İran basını dün, üç Avrupa ülkesinin (İngiltere, Fransa ve Almanya) heyetlerinin başkanlarının yanı sıra Mora ile iki oturum gerçekleştiren Bakeri Kani'nin, İran heyetinin önceki müzakerelerde üzerinde uzlaşılanın ‘bir anlaşma taslağı olduğu, bununda tüm metinlerin yeniden müzakereye tabi olduğu anlamına geldiği’ şeklindeki tutumunu yinelediğini aktardı.
İran basınına göre Bakeri Kani'nin Mora ve diğer Avrupalı ​​yetkililerle yaptığı görüşmelerde değindiği bir diğer nokta, ‘anlaşmanın amacının, özellikle İran'la ekonomik ve ticari ilişkilerin normalleştirilmesini ihlal eden’ her türlü yaptırımın kaldırılması yönünde yaptığı çağrıydı. Batılıların yaptırımların kaldırılmasına paralel olarak tartışmak istediği nükleer anlaşmadaki taahhütlerle ilgili üçüncü noktaya dair İran heyeti, Mora'ya ‘nükleer anlaşmadaki yaptırımların ve yükümlülüklerin bir birlerini rehin alan denklemler olmamaları gerektiğini ve anlaşmayı ihlal eden ABD olduğu için, öncelikle ABD tarafından uygulanan yaptırımlar sorununun çözülmesinin önemli olduğunu’ söyledi.
Bakeri Kani'nin Mora ile yaptığı görüşmelerde, İran'ın talep ettiği ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin yerini alacak herhangi bir yeni ABD yönetiminin anlaşmayı tekrar terk edip yeniden yaptırımlar uygulamasını engelleyecek garantiler konusuna değinmediği görülüyor. İran’ın bu talebi çok önceleri dile getirdi. Önceki turlarda dönemin İran baş müzakerecisi Arakçi tarafından da talep edilmişti. Fakat İran’ın yeni müzakere heyeti, bunun önemli noktalardan biri olduğunu, üzerinde anlaşmaya varılmazsa müzakerelerde ilerleme olmayacağını vurguladı. Avrupalı ​​yetkililer daha önce İranlıların istediklerini garanti altına almanın neredeyse imkansız olduğunu ve Biden yönetiminin İranlılara bu tür garantileri veremeyeceğini söylemişti. Çünkü ABD Senatosu tarafından onaylanmayan hiçbir anlaşma, ABD yönetimleri üzerinde bağlayıcı olamaz.
Biden yönetimi, böyle bir anlaşmayı yasalaştırmak için ABD Senatosu’na sunmayı kabul etse bile, İran nükleer anlaşmasına yalnızca Cumhuriyetçiler değil, Demokratların da büyük bir bölümü karşı olduğundan hiçbir şey ABD’li kongre üyelerinin anlaşmayı oylayacaklarını garanti edemez.
Geriye yedinci müzakere turunun ne zaman yapılacağı ve ne kadar süreceği sorusu kaldı. Avrupalılar ‘müzakerelerin ilerlemesi durumunda hafta sonuna kadar’ Viyana'da kalabileceklerine dair uyumlu bir tutum sergilerken, sadece kalmış olmak için kalmayı değil, önceki turlarda bir kısmı oluşturulan anlaşma taslağı üzerinde çalışmaya başlamayı ve yazılı metinde halen eksik olan kısımları yazmaya devam etmeyi düşünüyorlardı. Anlaşma taslağında halen eksik olan kısımlar arasında, İran’ın son aylarda ve yıllarda edindiği modern nükleer teknoloji ile ilgili noktalar yer alıyor. Amerikalılar, İran'ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum üretme kapasitesine sahip gelişmiş santrifüjlerini teslim etmesini veya imha etmesini istiyor. İran ise bunu reddediyor ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından izlenecek bir anlaşma yapılması karşılığında santrifüjlerin kendisinde kalmasını talep ediyor.
İran, UAEA ile iş birliğini, geçtiğimiz Şubat ayında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kapsamında uygulanan Ek Protokol'den çıkma kararından bu yana en düşük seviyelere indirdi. Şimdi, UAEA müfettişlerinin nükleer tesislere tam erişimlerin izin vermek için nükleer anlaşmanın canlandırılmasını şart koşuyor.
Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı olan UAEA, dün, İran'ın IR-6 model gelişmiş santrifüjler kullanarak yüzde 20'ye varan saflıkta uranyum zenginleştirmeye başladığına işaret eden bir rapor yayınladı. Raporda, nükleer anlaşmanın İran’ın birinci nesil santrifüjler kullanmasına ve uranyumu ancak yüzde 3,67 oranına kadar zenginleştirmesine izin verdiği hatırlatıldı.
Reuters’ın haberine göre UAEA, dün, İran'ın yüzde 20 saflıkta uranyum üretmek amacıyla Kum kenti yakınlarındaki dağların altında inşa edilen Fordo Nükleer Tesisi’nde yüzde 5'e kadar zenginleştirilmiş uranyum hekzaflorürü (UF6) pompaladığını doğruladı. UAEA’nın aktardığı bilgilere göre söz konusu tesiste IR-6 model 166 santrifüj çalıştırılıyor.
UAEA, İran'ın bu adımı karşısında Fordo Nükleer Tesisi’ndeki denetimleri artırmayı planladığını, ancak detayların halen açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirtti. UAEA’dan yapılan açıklamada, “İran, UAEA’nın Fordo Nükleer Tesisi’ndeki denetimlerini artırmayı kabul etti. Bu denetimlerin uygulanmasını kolaylaştırmak için gerekli düzenlemelerin yapılması konusunda İran ile istişareler devam edecek” ifadeleri yer aldı.
Batılı müzakereciler, İran'ın görüşmeler sırasında elini güçlendirmek amacıyla sahada bir takım gerçekler yaratmasından çekiniyor.
Axios haber sitesi, iki gün önce ABD’li iki kaynağından, İsrail istihbaratının, Amerikalılara ve Avrupalılara, İran'ın yüzde 90 civarında uranyum zenginleştirmeyi planladığı şeklinde bir bilgilendirmede bulunduğunu aktardı. Avrupalı ​​yetkililer bununla ilgili olarak Viyana'da, ‘uranyumu askeri düzeyde zenginleştiren bir ülkenin barışçıl bir nükleer program müzakeresi konusunda ciddi olamayacağı’ gerekçesiyle böyle bir adımın müzakereleri ciddi şekilde baltalayabileceği uyarısında bulundular. İran'daki bu tırmanış, Batılı ülkelerin dışişleri bakanlarını İran'ın nükleer programını ve Viyana'daki nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik devam eden çabaları görüşmek üzere bir toplantı yapmaya itti. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, mevkidaşları Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ve İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss ile Letonya'nın başkenti Riga'da bir araya geldi. Bakanlar, Batılı ülkelerin karşı karşıya olduğu çeşitli zorlukları ele aldılar.
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, İsrail'i Viyana’daki müzakerelerin gidişatını bozmak amacıyla ‘çeşitli yalanlar yaymakla’ suçladı. Hatibzade, ‘müzakerelerin tüm taraflarının görevi tamamlama konusundaki siyasi iradelerinin test edildiğini’ söyledi.
Batılıların, eğer İran müzakerelere devam etmek istiyorsa bu turda pozisyonunu netleştirmesi yönündeki çağrılarına karşın İran heyeti, İran basınına Avrupalı ​​tarafların ‘mevcut turu çok erken bitirmek istedikleri, ancak kendilerinin müzakereleri mümkün olduğunca tamamlamayı tercih ettikleri’ yönünde bir açıklama yaptı. Daha sonra İran'ın İngilizce yayın yapan devlet televizyonu Press TV’ye göre İranlı kaynaklar, ‘İran’ın suni tarihler karşılığında ilkeli taleplerini feda etmeye hazır olmadığını’ söylediler. Bakeri Kani, Mora ile yaptığı görüşmenin ardından dün öğleden sonra Coburg Palace Oteli’nden ayrılırken bir gazetecinin sorusuna yanıt olarak, İran heyetinin Viyana’da kaldığını söyledi. Ancak Bakeri Kani, heyetin ne zamana kadar kalacağına dair detay vermedi.
Avrupalı ​​diplomatlar, önceki gün yaptıkları açıklamada, müzakerelerde herhangi bir ilerleme olmaması durumunda bir ‘duraksama sürecine girilebileceğini’ belirtmişler, “Diplomatik yaklaşımı yeniden gözden geçirmenin zamanı gelebilir, ancak henüz bu noktada değiliz” diye eklemişlerdi.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.