Lübnan’da siyasi partiler, yasama seçimlerine hazırlık olarak sendika seçimlerinde saflarını birleştiriyor

Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yasama seçimleri hazırlıklarını görüşmek üzere 2 Aralık’ta İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi ile bir araya geldi (Dalati ve Nahra)
Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yasama seçimleri hazırlıklarını görüşmek üzere 2 Aralık’ta İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi ile bir araya geldi (Dalati ve Nahra)
TT

Lübnan’da siyasi partiler, yasama seçimlerine hazırlık olarak sendika seçimlerinde saflarını birleştiriyor

Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yasama seçimleri hazırlıklarını görüşmek üzere 2 Aralık’ta İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi ile bir araya geldi (Dalati ve Nahra)
Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yasama seçimleri hazırlıklarını görüşmek üzere 2 Aralık’ta İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi ile bir araya geldi (Dalati ve Nahra)

Lübnan’daki son sendika seçimleri, koalisyon özelliklerinin henüz ortaya çıkmadığı yasama seçimlerine hazırlık olarak, siyasi farklılıkları aşan ve destekledikleri adayları zafere ulaştıracak bir taraf’ üzerinde seçim ittifakına giren bazı büyük siyasi partilerin yaklaşımlarını yansıtıyor.
17 Ekim 2019 hareketinden sonra, son iki yılda sendika seçimlerinde iktidardaki partilerin büyük bir kaybıyla karşılaşıldı. Muhalif kaynakların belirttiğine göre daha sonra bu partiler, yeniden bir araya gelerek, belirli adayları desteklemek için sendika seçimlerini el ele, doğrudan veya anlaşma yoluyla yürütebildi.
İktidardaki partiler belirli adayları desteklemek üzere birleştiler. Öyle ki geçen çarşamba günü gerçekleşen Basın Sendikası seçimlerinde, mevcut sendika başkanı Joseph Avn başkanlığındaki farklı Lübnan partileri tarafından desteklenen liste kazandı. Basın sendikası seçimleri öncesinde ise baro seçimleri yapılmıştı. Bu seçimlerde de aynı siyasi başlık altında bir araya gelmeyen iktidar partileri, adaylarını desteklerken, daha sonra Avukat Nadir Kasbar’a destek verdiler. Daha sonra ise Joe Sallum’un kazandığı Eczacılar Sendikası seçimleri gerçekleşti. Bu seçimler, sivil kuvvetler tarafından aday gösterilen Mühendis Arif Yasin’in kazandığı Mühendisler Sendikası deneyiminden farklıydı.
Ancak sendika seçimlerinde belirli adayların desteklenmesine ilişkin siyasi eğilim, ‘her seçimin kendi koşulları ve hesaplamaları olduğu’ göz önüne alındığında, tam bir ittifak olarak görülemez. Emel Hareketi’ne yakın kaynaklar, yaptıkları açıklamada “Sendika seçimlerinde, Emel ve örneğin Ketaib, Mustakbel ve İlerici Sosyalist de dahil olmak üzere diğer partiler arasında, adayları desteklemek konusunda bir kesişme yaşandı. Ama bu duruma, seçimin niteliğine ilişkin özel koşullar neden oldu. Ve bu, adaylık ve ittifak özelliklerinin henüz ortaya çıkmadığı yasama seçimlerine hazırlık olarak genelleştirilemez” dedi.
Kaynaklar, sivil toplum güçleri arasından herhangi biriyle ittifaka girildiğini yalanlarken, “Emel Hareketi, 17 Ekim 2019 tarihinden bu yana Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’yi hareketi hükümette temsil etmeye davet ederek sivil toplumla iş birliğinin kapısını açtı. Hareket, 2020 yılında da mezhep kısıtlamalarından uzakta bir seçim yasasını onaylama, sivil devlete geçiş ve senato kurma talebini karşılama çağrısı yaptı. Ama bu gruplar çağrılara yanıt vermedi” dedi. Kaynaklar, “Partiler, koşullarını geliştirip, yollarını yeniden değerlendirirlerse ülkeye ek bir değer katarlar ve endişeye yol açmazlar” şeklinde konuştu.
Muhalif kaynakların belirttiğine göre siyasi partiler ve güçler, sendika seçimleri konusunu bölgesel ve partizan kriterlerin getirildiği yasama seçimlerinden farklı bir şekilde ele alıyor.
Öyle görünüyor ki her bir taraf, yaklaşan yasama seçimlerinde ittifakları için bir çerçeve belirlemiş durumda. İlerici Sosyalist Parti, bir sonraki oturumda Lübnan Kuvvetleri ve Mustakbel Hareket ile ittifakın kapılarını kapatmazken, Emel kaynakları ise “Siyasi hareketin değişmezlerine uygun başlıklar kapsamında, hiçbir taraf ile ittifaklar kapalı değildir” dedi.
Muhalif partiler de bu kapıyı açık tutarken, eski Milletvekili İlyas Hankaş, Lübnan Ketaib Partisi’nin yıllardır net bir çizgiyi takip ettiğini ve muhalefet içerisindeki konumunu belirlediğini söyledi. Hankaş, “Tüm faaliyetlerimiz, Bakanlar Kurulu ve parlamento dışından isimlerle yürütüldü” ifadelerini kullandı. Şarku’l Avsat’a konuşan Hankaş, “Bize en yakın olanlar, ilki ‘devlet içerisinde egemenlik ve devlete muhalefet ve ülkedeki yıkımla nasıl mücadele edileceği’, ikincisi ise ‘devletin nasıl yönetileceği ve yolsuzlukla nasıl mücadele edileceği’ olmak üzere iki konuda anlaştığımız istifa etmiş milletvekilleri, gruplar ve kişilerdir. Bu iki değişmez dahilinde herhangi bir kişi veya grupla ittifak kurabiliriz” şeklinde konuştu.
Ancak sendika seçimlerinde ‘muhalefeti zayıflatma’ deneyimi, 17 Ekim sonrası sivil akımlar ve yeni doğan siyasi gruplar arasındaki temel çelişkiler ortasında, sivil toplum güçlerinin tek başına olduğunu gösterdi ve bu güçleri, bir değerlendirme yapmaya itti. Muhalefet kaynakları, anlaşmazlıkların iki farklı yöne dağıldığını ve bunun da seçimlere yönelik tek bir yaklaşımın olmadığını gösterdiğini belirtti. Kaynaklar, “Bu yönlerden biri, bir zamanlar iktidarda olan siyasi güçlerle ittifakları kesinlikle reddediyor, ikincisi ise muhalefet güçleriyle seçim ittifaklarına karşı değil” dedi. Kaynaklar, bunların yanı sıra sivil güçlerin, Hizbullah ve diğerleriyle ilgili ekonomik yaklaşımlar veya siyasi başlıklara dair öneriler konusunda bölünmüş durumda olduğunu ifade etti.
‘Ben Kırmızı Çizgiyim (Ene Hattu Ahmer)’ kurucularından Vaddah es-Sadık, sendika seçimlerindeki sivil grupların tecrübesinin, yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söylerken, iktidardaki partileri ‘seçim sahnesinde ihlaller gerçekleştirmek ve görüşlerde duygusal ve radikalliğe yönelmeye öncülük etmek için muhalefetteki siyasi eylemin olgunlaşmamasından’ yararlanmaya iten farklılıkları dile getirdi. “Tecrübeler, muhalefetin tüm bileşenlerinin herhangi bir haktan mahrum bırakılamayacağını ve hedeflere ulaşmak için iş birliğinin olması gerektiğini kanıtlamıştır” diyen Sadık, sözlerinin devamında ise şunları söyledi;
“Muhalefeti sokaktan kurumların içine taşımada bir gedik elde etmek, ‘sesimizi kurumlara iletebilecek etkin güçlerle ittifak kurabilmemiz için’ siyasi başlıklar altında onlarla bir araya geldiğimiz ve ‘Devrimin Saflığı’ sloganının dayattığı standartlar tavanını düşürdüğümüz muhalif bir siyasi güçle bir koalisyon gerektirebilir.”
‘Muhalefet içindeki soruna’ da dikkati çeken Vaddah es-Sadık, ‘Lübnan’ın tamamında ciddi bir muhalefet inşa etme projesinin kabul edilmesi ve bu konuyu kabul etmeyen diğerleri’ hakkında anlaşmazlık yaşandığını söyledi. Sadık, “Bu, yaklaşan parlamento seçimlerinde büyük bir gedik elde etme şansımızı baltalayacak olan, aramızdaki çatışmanın bir parçasıdır” dedi.



Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz


Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, dün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'dan telefon aldı.

Prens Muhammed bin Salman ve Ahmed eş -Şara, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bu ilişkileri bir dizi alanda güçlendirme fırsatlarını gözden geçirdiler.

İki taraf ayrıca ortak ilgi alanlarına giren konuları ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesi ile ekonomik toparlanmanın sağlanması çabalarını görüştü.