İran’ın müzakere heyetinden, nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına yeni engel

İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakeri Kani’nin ekibi, kaldırılması istenen ABD yaptırımlarıyla ilgili ek bir liste sundu

Rusya'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Mihail Ulyanov tarafından önceki gün Twitter üzerinden paylaşılan nükleer anlaşmanın tarafları ve Rob Malley başkanlığındaki ABD heyeti arasındaki toplantıdan bir kare
Rusya'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Mihail Ulyanov tarafından önceki gün Twitter üzerinden paylaşılan nükleer anlaşmanın tarafları ve Rob Malley başkanlığındaki ABD heyeti arasındaki toplantıdan bir kare
TT

İran’ın müzakere heyetinden, nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına yeni engel

Rusya'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Mihail Ulyanov tarafından önceki gün Twitter üzerinden paylaşılan nükleer anlaşmanın tarafları ve Rob Malley başkanlığındaki ABD heyeti arasındaki toplantıdan bir kare
Rusya'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Mihail Ulyanov tarafından önceki gün Twitter üzerinden paylaşılan nükleer anlaşmanın tarafları ve Rob Malley başkanlığındaki ABD heyeti arasındaki toplantıdan bir kare

Viyana'da İran ile yapılan nükleer müzakerelerin önüne İran’ın müzakere heyetinin, kaldırılmaları talep edilen ABD yaptırımlarının ek bir listesini sunmasının ardından yeni engeller koyuldu. Öte yandan İngiltere, müzakerelerin çıkmaza girmesi durumunda İran'a yaptırım uygulamaya hazırlanıyor.
Ali Bakeri Kani başkanlığındaki İran’ın müzakere heyetine yakın basın kaynakları, yeni ek listenin ABD'nin nükleer müzakerelerin yeniden başlamasının arifesinde İranlı kişi ve kuruluşlara uyguladığı yaptırımlarla ilgili olduğunu söylediler. İran heyetinin, böylece müzakerelere katılan taraflara ‘bu yaptırımların olumsuz etkileri olabileceği ve devam eden görüşmeleri daha da karmaşık hale getirebileceği’ mesajını ilettiği düşünülüyor.
ABD Hazine Bakanlığı, geçtiğimiz Çarşamba günü, ‘ciddi insan hakları ihlallerine’ karıştıkları gerekçesiyle 9 kişi ve 4 kuruluşun adının yer aldığı yeni bir yaptırım listesi yayınladı. Bu kişilerin başında Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Besiç milis güçlerinin başında bulunan Gulam Rıza Süleymani yer aldı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, listenin açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, “Yaptırımlara yeni isimler eklemek daha güçlü bir etki yaratmaz. Bu, ancak ciddiyet ve iyi niyetten başka şeyler ifade eder” ifadelerini kullandı. İran’ın müzakere heyeti, Washington'ın bu konuyu gündeme getirmesini istiyor. Ayrıca, anlaşmayla hiçbir ilgisi olmadığını öne sürdüğü, ancak ABD’nin bu iddiayı reddettiği eski Başkan Donald Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra uyguladığı yaptırımların kaldırılmasında da ısrar ediyor.
Öte yandan The Daily Telegraph gazetesinin geçtiğimiz Cumartesi günü yayınladığı bir habere göre İran'ın uzlaşmazlığı, İngiltere'nin müzakerelerin aksaması halinde İran'a yeni yaptırımlar uygulama tehdidiyle aynı zamanda ortaya çıktı. Haberin yayınlanmasından bir gün sonra, İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, ‘İranlı müzakerecilerin masaya ciddi önerilerle gelmeleri için son şansları olduğu’ uyarısında bulundu.
İngiltere merkezli gazeteye göre Londra, nükleer anlaşmada yer alan ve daha önce uygulanan ekonomik yaptırımlar dahil olmak üzere İran'a yeniden yatırımlar uygulama seçeneğine hazırlanıyor. Gazete, İngiliz yetkililerin, müzakereler dururken İran'ın nükleer programını ilerletmesinden endişe ettiklerini bildirdi. Bu yüzden İngiliz yetkililerin, İran’ın müzakere konusunda ciddi görünmemesi halinde bir ‘B planına’ hazırlandığı uyarısında bulunan ABD tarafının dile getirdiği endişeleri paylaştıkları söylenebilir. Viyana müzakerelerinde yer alan uzman komiteler, İran'ın sunduğu tekliflerle anlaşmazlığın daha da arttığı bir ortamda toplantılarını kapalı kapılar ardında sürdürdüler.
Rusya'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Mihail Ulyanov, (İran'ın olmadığı) nükleer anlaşmanın tarafları ile ABD’nin müzakere heyeti arasında Pazartesi akşamı yapılan toplantının ardından Twitter hesabından, İran’ın müzakere heyetinin geçtiğimiz hafta sunduğu iki taslak üzerinde görüşmelerin devam ettiğini ve yakında bu taslakları ‘kabul edilmesi, reddedilmesi veya değişikliğe gidilmesi’ yönünde bir karara varılacağını yazdı. Ardından bir tweet daha paylaşan Ulyanov, birçok önemli sorunun devam ettiğini, ancak müzakerecilerin anlaşmazlıkları azaltmak için çok çalıştıklarını söyledi.
Viyana’daki İran heyetine danışman olarak eşlik eden Tahran Üniversitesi Profesörü Muhammed Marandi, Twitter hesabından paylaştığı ve İran’ın geçtiğimiz hafta Batılı ülkeleri korkutan tekliflerini yorumladığı tweetinde, “20 Haziran taslağındaki anlaşmazlıkların, parantezlerin ve boşlukların sayısı sunduğumuz iki taslağa göre çok daha büyük ve kapsamlı. Bu iki taslak, bazı konuları açıklığa kavuşturmayı ve metin ile nükleer anlaşma arasındaki çelişkileri çözmeyi amaçlıyordu” yazdı.
İran’ın müzakere heyeti, yedinci müzakere turunun ilk bölümünün sonunda, mevcut taslağa dahil edilmelerini talep ettiği ek iki taslak daha sundu. Bu adım karşısında Batılı ülkeler adeta şok yaşadılar. Çünkü bu taslaklarda İran’ın önceki baş müzakerecisi Abbas Arakçi başkanlığındaki eski müzakere heyeti ile yapılan altı turluk müzakerelerde üzerinde anlaşmaya varılanların çoğundan geri adım atıldığı görüldü. Batılı taraflar, bu iki yeni taslağın müzakereleri tamamlamak için bir temel oluşturamayacağını düşünseler de bunları kapsamlı bir şekilde tartışmayı kabul ettiler.
Öte yandan Rus yetkili Ulyanov, ABD’nin yedinci turun arifesinde uyguladığı yaptırımları eleştirerek, bu adımın ‘olumlu bir atmosfer yaratmaya yardımcı olmadığını’ ve ABD'nin müzakereleri daha da karmaşık hale getirebilecek bu tür adımlar atmayı bırakması gerektiğini söyledi.
Ulyanov, ABD’nin müzakere heyeti başkanı Rob Malley ile görüşen tüm tarafların ayrılmasından sonra Malley ile bir saat daha görüşmesi nedeniyle ABD ve İran heyetleri arasındaki arabuluculukta kilit bir rol oynuyor. Ulyanov ve Malley’in Avrupa Birliği'nin (AB) yanı sıra nükleer anlaşmanın taraflarının da katıldığı genişletilmiş toplantının yapıldığı salondan birlikte çıktıkları görüldü. Kendisinin bir arabulucu olarak gösterilmesine itiraz eden Rus diplomat,  arabuluculuğun AB’nin görevi olduğunu, ancak Malley ile uzun yıllara dayanan şahsi ilişkilerinin ve aynı zamanda bir Rus diplomat olarak İran heyetine yakınlığının olduğunu söylüyor.  Bu faktörler de onu arabulucu rolü oynamaya uygun hale getiriyor.
Diğer taraftan Rusya merkezli haber ajansı TASS’ın aktardığı bilgilere göre dün Rusya ve İran arasında nükleer müzakerelerle ilgili olarak üst düzey görüşmeler gerçekleşti. TASS, İran tarafının talebi üzerine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İranlı mevkidaşı Emir Abdullahiyan arasında bir telefon görüşmesi yapıldığı bildirdi. TASS’ın haberine göre iki bakan, 2015 yılında nükleer anlaşmaya varılmasını sağlayan ortak çıkarlarını bir kez daha teyit ettiler.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.