İsrail, Arap toplumu içerisindeki şiddetle mücadele için yeni bir tugay kurdu

Yeni adımla şehirlerde güvenliğin sağlanması ve olası protestoların bastırılması hedefleniyor.

Filistinliler İsrail’in baskı uygulamaları ve yürüttüğü saldırılar nedeniyle protestolar düzenlemeyi sürdürüyor. (Reuters)
Filistinliler İsrail’in baskı uygulamaları ve yürüttüğü saldırılar nedeniyle protestolar düzenlemeyi sürdürüyor. (Reuters)
TT

İsrail, Arap toplumu içerisindeki şiddetle mücadele için yeni bir tugay kurdu

Filistinliler İsrail’in baskı uygulamaları ve yürüttüğü saldırılar nedeniyle protestolar düzenlemeyi sürdürüyor. (Reuters)
Filistinliler İsrail’in baskı uygulamaları ve yürüttüğü saldırılar nedeniyle protestolar düzenlemeyi sürdürüyor. (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ve İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev, İsrail’deki Arap toplumuyla birlikte çalışacak birçok taburdan oluşan askeri tugay kurma konusunda anlaştılar. Bu adımla ‘silah ve şiddet olgusuyla mücadelede düzenli güvenlik operasyonları yürütülmesi ve İsrail çatışmalarla mücadele edip meşgul olurken olası protestoların önüne geçilmesi’ amaçlanıyor.
İsrail Hayom gazetesi, sınır muhafızlarına yedek güçlerin de dahil edileceğini aktardı. Söz konusu anlaşmaya göre tugay, düzenli hizmetlerinden sonra terhis edilecek olan sınır muhafızlarından binlerce unsuru içerecek. Tugayı oluşturma fikri, İsrail’in geçen mayıs ayında Gazze’ye düzenlediği son saldırı sırasında Arap toplumunun tanık olduğu güçlü protestoların ardından geldi.
Yafa, Lod, Ramla, Hayfa ve Akka gibi şehirler, İsrail tarihinde benzeri görülmemiş çatışmalara tanık oldu. İsrailli yetkililer, ülkenin iç savaşa doğru gittiği konusunda uyarılarda bulundu. Yetkililer ayrıca İsrail’in Gazze savaşından sonra içerisiyle ilgili çıkardığı derslerden birinin ‘savaşın başlangıcından itibaren hızlı adımlar atma ihtiyacı’ olduğunu bildirdi.
Gantz ve Bar Lev, yeni tugayı İsrail ordusunun piyade ve zırhlı birliklerinden subaylarla güçlendirme konusunda uzlaşı sağladı. Yeni tugayın karmaşık bir görevi olacağını aktarırken normal günlerde devam eden güvenlik operasyonlarına da katılacağını ve savaşlar sırasında olası protestoları bastıracağını aktaran İsrail Hayom gazetesinin haberinde şu ifadeler yer aldı:
“İsrail ordusu, orduya alımlardan ve yeni tugaydaki yedek kuvvetlerin eğitiminin bir kısmından sorumlu olacak. Polis de bu güçleri yedek sınır muhafızları olarak hazırlamaya çalışacak.”
Yedek sınır muhafızlarının, Batı Şeria ve Kudüs’te sürekli eğitim ve operasyonel faaliyetler yürütmesi bekleniyor. Gerekirse farklı şehirlerde şiddetli protestoların önlenmesi gibi iç güvenlik görevlerinde İsrail polisinin sorumluluğunda faaliyet gösterecekler.
Bir İsrail güvenlik yetkilisi konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Bu, herkes için bir kazan-kazan çözümü. Ordu, sahada görev yapabilecek daha eğitimli kuvvetler kazanacak, polis de iç güvenliğe yardımcı olabilecek eğitimli kuvvetlere sahip olacak. Çalışanlar ise düzenli hizmetteki kazanımlarını uygulayarak yedek hizmete devam edecekler.”
Söz konusu yedek tugay, gelecek yıl içinde oluşturulacak. 2023’te yeni bir tugay ve daha sonraki bir aşamada üçüncü bir tugay kurulacak. Plana göre bu tugaylar, ‘polisin, farklı şehirlerdeki şiddet eylemlerini, hızlı ve pratik bir şekilde kontrol etmesini sağlamak için’ savaşın başlamasından hemen sonra çağrılacak.
Bu hamle, İsrail güvenlik yetkililerinin, ‘farklı şehirlerde şiddetli çatışmalar patlak verebileceği’ yönündeki uyarısıyla birlikte geldi.
Arap toplumu ve İsrail makamları arasındaki ilişki, bölgedeki şiddet düzeyi nedeniyle gergin durumda.
25 yaşındaki Muhammed İbrahim Baransi geçen cuma günü Taybeh kasabasındaki evinin önüne düzenlenen bir silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. Bu olayla birlikte bu yılın başından bu yana Arap toplumu içerisinde ölenlerin sayısı, 15’i kadın olmak üzere 107 kişiye yükseldi. Söz konusu sayıya Kudüs ve Golan Tepeleri’ndeki ölümler dahil değil.
Arap toplumu içerisinde şiddet olayları önemli ölçüde artarken, İsrail polisinin bu durumla mücadelede yetersiz kaldığına dikkat çekiliyor.
Öyle ki İsrail hükümeti, Arap toplumundaki sosyal ve ekonomik boşlukları doldurmak ve suç oranını azaltmak için yaklaşık 30 milyar şekel tahsis etmesine rağmen söz konusu şiddet olayları halen sürüyor.
Başbakan Naftali Bennett’ın ofisi ‘istihdamın geliştirilmesi, belediye faaliyetlerinin güçlendirilmesi, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, ileri teknoloji ve diğer alanlarda entegrasyonun teşvik edilmesi’ amacıyla yaklaşık 30 milyar şekellik (9,35 milyar dolar) bir plana onay vermişti.
Planın farklı alanlarda ayrımcılığa neden olduğundan şikâyet eden Arap toplumu için beş yıllık bir süre içerisinde uygulanması bekleniyor. Araplar, 9 milyondan fazla İsrail nüfusunun yüzde 20’sini oluşturuyor. Arap toplumu, 1948 yılında İsrail’in kurulmasından sonra topraklarını terk etmeyen Filistinlilerin torunlarından oluşuyor.
Söz konusu planın 2,5 milyar şekellik (779 milyon dolar) kısmı, yüksek cinayet ve şantaj oranlarına tanık olan Arap toplumunda suç ve şiddetle mücadele amacıyla tahsis edildi.
Plan, ‘suç örgütlerini dağıtmayı, kişisel güvenliği artırmayı, yasa dışı silah bulundurmayı azaltmayı ve Arap toplumunun şiddetle mücadele direncini artırmayı amaçlıyor.
İsrail polisi, ‘Güvenli Yol Operasyonu’ adı altında düzenlenen genişletilmiş bir operasyon kapsamında yaklaşık iki aydır Arap kasabalarında faaliyet gösteriyor. Operasyon, Arap toplumundaki suçla mücadele ve bu suçları ortadan kaldırmayı hedefliyor.
İsrail polisi, 19 Aralık’ta 900 milyon şekel civarında olduğu tahmin edilen mülklere el koydu.
Edinilen bilgilere göre 72 otomobil, onlarca silah ve yüz milyonlarca şekel ele geçiren polis, Hint keneviri seralarına da el koydu. İsrail polisi bu operasyonlarda 342 şüpheliyi de gözaltına aldı.



Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
TT

Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)

Suriye hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki müzakerelerin çöktüğünü reddeden Kürt liderler, egemenlik ve ulusal konularda mevcut mutabakatların varlığını vurgulayarak, Esed rejiminin yıkılmasından bu yana ilk kez geçtiğimiz haziran ayı başında ve bu ayın 9'unda gerçekleştirilen doğrudan görüşmelerin ardından farklılıkların ve çözüm bekleyen konuların aşılması için diyalog ve görüşmelerin yoğunlaştırılması çağrısında bulundu.

Bu açıklamalar, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında cumartesi günü Ürdün'ün başkenti Amman'da yapılan görüşmenin ardından geldi. İki taraf entegrasyon sürecini, Suriye'deki mevcut durumu ve sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için tüm tarafların acil adımlar atması gerektiğini ele aldı. Kürt kaynaklar, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani'nin de toplantıya katılacağını öne sürdü.

ABD'nin Şam Büyükelçiliği X hesabından yaptığı açıklamada, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Mazlum Abdi ile Suriye'deki gelişmeleri ve ülkede sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesinin yollarını görüştüğünü duyurdu.

Büyükelçilikten yapılan açıklamaya göre Barrack ve SDG lideri, kimseyi dışlamayan birleşik bir Suriye devletine entegre olmak için atılacak pratik adımları ele aldı ve her iki taraf da ‘birlik zamanının geldiği’ konusunda mutabık kaldı.

xcdvfghyj
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Suriye hükümetiyle diyalog heyeti başkanı Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Şam'da yetkililerle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin başkanı Fevze Yusuf Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Uluslararası arabulucular ve Suriye hükümeti bizden taviz vermemizi istiyor. Ancak bölgelerimizdeki bileşenlere tek bir dil, tek bir bayrak ya da tek bir kültür dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Biz bileşenler olarak tüm halkların ve mezheplerin haklarını garanti altına alan çoğulcu ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

Kurulduğu 2014 yılından bu yana özerk yönetimi yöneten en önemli siyasi partilerden biri olan Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Eş Başkanı, hükümetin vizyonunun özerk yönetimin kurumlarını feshetmek ve siyasi niteliğini iptal etmek üzerine kurulu olduğunu açıkladı. Fevze Yusuf, “Özerk yönetim anlaşmanın uygulanmasının önünde bir engel değil, aksine devleti güçlendirecek ve bütünleştirecek güçlü bir dayanak” dedi.

vfgthy
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından Haseke şehrinin girişine yapılan tasarım (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, ‘entegrasyon süreci’ kavramına odaklanan ikinci bir ihtilaf noktasına işaret ederek şunları söyledi: “Her iki tarafın da entegrasyon konusunda farklı bir anlayışı var. Bu noktada, toplantı ve diyalogla bu hususun ele alınması ve anlaşmanın geri kalan hükümlerinin açıklanması gerekiyor.”

10 Mart anlaşması SDG'nin ve sivil kurumlarının bu yılın sonuna kadar Suriye ordusuna ve devlet birimlerine entegre edilmesini öngörüyor. Anlaşma, Irak ve Türkiye ile tüm sınır kapılarının ve Kamışlı Uluslararası Havaalanı'nın yanı sıra kuzeydoğudaki petrol sahaları ve elektrik santralinin hükümetin kontrolüne geçmesini amaçlıyor, ancak bu yerler halen SDG tarafından yönetiliyor.

Fevze Yusuf, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesinin bileşenlerinin ‘farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleriyle geleceğin Suriye'sine katılacaklarını’ belirtti. “Anayasal haklarımızı alamazsak bize dayatılan hiçbir koşulu kabul etmeyeceğiz” diyen Fevze Yusuf, Suveyda vilayetinde ve ülkenin güneyinde kötüleşen durumdan hükümeti sorumlu tuttu ve bunun nedenini ‘merkeziyetçi zihniyete’ bağladı.

ABD ve Fransa'nın çabalarına rağmen Suriye Cumhurbaşkanı'nın SDG lideri ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasındaki gecikmeyle ilgili olarak Kürt lider, geçiş hükümetinin önceki anlaşmalara uymamasının iki taraf arasında bir anlaşmazlık noktası olduğunu vurguladı. Fevze Yusuf, “10 Mart anlaşması anayasa taslağında yer almayan hükümler içeriyordu ki bu da hükümetin özerk yönetim ve askeri güçleriyle ilgili niyetleri konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor” dedi.

Mazlum Abdi bu ayın 14'ünde bir Alman gazetesine verdiği röportajda, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile varılan anlaşmanın uygulanması halinde güçlerinin silah bırakmasına gerek kalmayacağını ifade etti ve mart ayında varılan anlaşmanın tamamına bağlı olduklarını yineledi. Abdi, “Anlaşmanın şartlarının uygulanmasının SDG'yi Suriye ordusunun bir parçası haline getireceğine inanıyoruz. Bu nedenle şimdi ya da gelecekte silahsızlandırılmamıza gerek yok” ifadelerini kullandı.

sdfrgty
Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed ise hükümet ile SDG arasındaki müzakerelerin çöktüğü iddialarını yalanlayarak, ulusal konularda mevcut mutabakatların bulunduğunu, farklılıkların giderilmesi için toplantı ve diyalogların yoğunlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Özerk yönetim bölgelerindeki askeri kurumların ve sivil yönetim yapılarının entegrasyonunun müzakerelerin önündeki en zor konulardan biri olduğunu belirten Ahmed şunları söyledi: “Müzakereler çökmedi. Suriyeliler yıllardır birbirleriyle diyalog kurmadıkları için bazı toplantılarda anlaşmazlıklar ve yanlış anlamalar olması normal.”

İlham Ahmed, Suriye güvenli bir ortama kavuşana kadar bu görüşmelerin devam etmesi çağrısında bulundu. Ahmed, 9 Temmuz'da Şam'da yapılan ve hükümet bakanları, yönetim yetkilileri ve SDG liderinin katıldığı toplantıya ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: “Yetkililer olumlu göstergeler ve her iki tarafta da gerçek bir istek gördüklerini söyledi. Toprak bütünlüğü ve devletin birliği gibi genel ulusal konularda görüş birliği var. Bunlar ortak zemin olarak kabul edilebilecek temel noktalar.”

Ahmed, özerk yönetimin devlet çerçevesi dışında alternatif askeri ve idari yapılar oluşturduğu yönündeki suçlamaları şiddetle reddederek, “Yerel yönetişim bağlamında adem-i merkeziyetçilik terimi bir arada yaşama durumunu ifade eder. Başka bir deyişle, bu bir yerel yönetişim biçimidir” dedi.