Tigray isyancıları kademeli olarak geri çekildiklerini duyurdu

TPLF geri çekilmenin nedeninin yardım kapısı açmak olduğunu bildirirken Addis Ababa ise kayıpların gizlendiğini savundu.

Esir alınan yaralı Etiyopya askerlerinin Temmuz 2021’de, Mekkele’de alınan görüntüleri. AFP)
Esir alınan yaralı Etiyopya askerlerinin Temmuz 2021’de, Mekkele’de alınan görüntüleri. AFP)
TT

Tigray isyancıları kademeli olarak geri çekildiklerini duyurdu

Esir alınan yaralı Etiyopya askerlerinin Temmuz 2021’de, Mekkele’de alınan görüntüleri. AFP)
Esir alınan yaralı Etiyopya askerlerinin Temmuz 2021’de, Mekkele’de alınan görüntüleri. AFP)

Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ne (TPLF) bağlı isyancılar, 20 Aralık’ta Etiyopya’nın kuzeyindeki Amhara ve Afar bölgelerinden çekildiklerini duyurdu. Açıklama, binlerce ölüme neden olan 13 aylık savaşta yeni bir dönüm noktası olarak nitelendi.
TPLF Sözcüsü Getachew Reda açıklamasında “Bu iki bölgeden Tigray’a doğru geri çekilmeye karar verdik. İnsani yardımların kapısını açmak istiyoruz” dedi. Kararın birkaç hafta önce alındığını belirten Reda, TPLF savaşçılarının UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Lalibela bölgesi de dahil olmak üzere birçok kasabadan ‘kademeli olarak geri çekildiklerini’ kaydetti. Sözcü, dün ilerleyen saatlerde Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Güçlerimizin Amhara ve Afar bölgelerinden çekilmesinde sona ulaştık” ifadelerine yer verdi.
Söz konusu adım, daha önce hükümetin ‘müzakereler için bir ön koşul olarak’ Afar ve Amhara bölgelerinden geri çekilme talebini reddeden isyancılar açısından ‘büyük bir vazgeçiş’ olarak değerlendiriliyor. Öyle ki isyancılar, ‘geri çekilmenin mümkün olmadığını’ vurgulamıştı. Ancak Başbakan Abiy Ahmed’in Sözcüsü Beilin Seyoum, AFP’ye yaptığı açıklamada ‘askeri kayıpların gizlendiğini’ savundu. Seyoum açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“TPLF, geçtiğimiz haftalarda ağır kayıplar verdi ve daha sonra yenilgiyi telafi etmek için stratejik bir geri çekilme çağrısı yaptı. Amhara bölgesinin ve çatışma çıkarmaya çalıştıkları diğer cephelerin halen gerisindeler.”
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’e bağlı federal güçler ile TPLF arasındaki çatışma, ciddi bir insani krize neden oldu. Durum, Birleşmiş Milletler’in (BM) en yüksek insan hakları kuruluşunun, iddia edilen ihlallere ilişkin uluslararası bir soruşturma emri vermesine yol açtı.
Her iki taraf da geçen ekim ayının sonlarından bu yana sahadaki ilerlemelerine dikkati çekerken TPLF, başkent Addis Ababa’dan karayoluyla 200 km uzaklıkta olduğunu ilan etmişti.
Devlet medyasına göre ordunun eski subaylarından olan Abiy, geçen ay cepheye gitti. O günden bu yana hükümet birkaç önemli şehri geri aldığını belirtiyor. Çatışma bölgesinde iletişim kesildi ve gazetecilere erişim kısıtlandı. Bu durum ise savaş bölgesiyle ilgili iddiaların doğrulanmasını zorlaştırdı.
Çatışmalar uluslararası toplumun endişesini artırırken Afrika Birliği’nin (AfB) ateşkese ulaşmak için yürüttüğü diplomatik çabalarda da somut bir ilerleme sağlanamadı. TPLF Sözcüsü Getachew Reda, hareketin lideri Debretsion Gebremichael’in kararı bildirmek için BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup yazdığını ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 20 Aralık’ta Etiyopya ile ilgili kapalı bir toplantı yapmasının beklendiğini aktardı. Sosyal medyada dolaşan mektubun bir kopyasına göre Debretsion, BMGK’dan Amhara ve Eritre güçlerinin Tigray’ın batısından geri çekilmesini sağlamasını istedi.
Hem Amhara hem de Tigray, savaşın patlak vermesinden bu yana Amhara kuvvetleri tarafından işgal edilmiş bir bölge olan Tigray’ın batısında hak iddia ediyor. Bu durum, geniş çapta yerinden edilmelere ve ABD’nin etnik temizlik uyarılarına yol açtı. Getachew ise “Uluslararası toplumun harekete geçmesine ihtiyacımız var” açıklamasında bulundu.
Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) geçen hafta, Amhara güçlerini tartışmalı bölgede yaşayan Tigray sivillerini sistematik olarak gözaltına almak, işkence yapmak ve aç bırakmakla suçladı. TPLF liderleri dünkü açıklama öncesinde, ‘hükümetin, Tigray üzerine uyguladığı insani kuşatmaya son vermediği sürece’ Amhara ve Afar’dan geri çekilmeyi reddettiklerini belirtmişti. Yardım görevlileri, güvenlik ve bürokratik engellerin, yaklaşık 400 bin kişinin açlık sınırında yaşadığına inanılan bölgeye erişimi engellediğinden şikâyet ediyor.
BM, hükümetin bölgeye yönelik bombardımanları sırasında, ekim ayında Addis Ababa’dan Tigray’ın başkenti Mekelle’ye insani yardım uçuşlarını askıya aldı. Ancak uçuşları kasım ayında yeniden başlattı.
İsyancıların başkent Addis Ababa’ya ilerleyeceği korkusu, ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkeleri harekete geçirdi. Söz konusu ülkeler ‘vatandaşlarını, Etiyopya’yı mümkün olan en kısa sürede terk etmeye’ çağırdı.
Süreçte her iki tarafça işlenen katliamlara ve toplu tecavüzlere ilişkin raporlar yayınlandı. BM’nin tahminlerine göre çatışmalar, iki milyondan fazla insanı yerinden etti ve yüz binlerce insanı da kıtlığın eşiğine itti. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (İHYK) ile Etiyopya hükümeti tarafından kasım ayı başlarında kurulan Etiyopya İnsan Hakları Komisyonu tarafından yürütülen ortak bir soruşturmada, tüm tarafların insanlığa karşı suç olarak sınıflandırılabilecek suçlar işledikleri ortaya koyuldu. BM İnsan Hakları Konseyi, geçen cuma günü Afrika’nın en kalabalık ikinci ülkesine uluslararası müfettişler göndermek için oy kullandı. Oylama, Addis Ababa tarafından eleştirilere maruz kaldı.



Trump'ın “tarihi” ziyareti ve Riyad'da Körfez-ABD zirvesi

TT

Trump'ın “tarihi” ziyareti ve Riyad'da Körfez-ABD zirvesi

Trump'ın “tarihi” ziyareti ve Riyad'da Körfez-ABD zirvesi

ABD Başkanı Donald Trump Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar'ı kapsayan ziyaret turunu ‘tarihi’ olarak nitelendirdi. Trump, 13-16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek resmi ziyaretlerinin başlangıcında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a gitmek üzere yol çıkmadan önce Beyaz Saray'da bir basın toplantısı düzenledi.

Bugün Riyad'a ulaşan Trump, ilk başkanlık döneminde başlattığı yurtdışı ziyaretlerini 2017 yılının aynı ayında Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyareti yine tarihi bir ziyaretle tekrarlamış oldu. Trump, önceki ziyareti sırasında Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz ile görüşmüştü. Ziyaret sırasında iki ülke arasında bir dizi önemli anlaşma imzalandı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Başkan Trump'ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE'yi kapsayan ziyarete büyük önem verdiğini belirtti.

Leavitt, cuma günü düzenlediği basın toplantısında “Başkan Trump Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek istiyor” dedi.

Beyaz Saray Sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başkan Trump, sekiz yıl sonra ABD ve Ortadoğu ülkelerinin iş birliğine dayalı ilişkilere sahip olduğu, radikalizmin yenilgiye uğratıldığı ve yerini kültürel alışveriş ve ticarete bıraktığı müreffeh ve başarılı bir Ortadoğu vizyonunu yeniden teyit etmek üzere bölgeyi bir kez daha ziyaret edecek.”

Trump’ın toplantılarla dolu bir programı var

Beyaz Saray'ın aktardığı ABD Başkanı'nın ziyaret programına göre Trump, iş adamları ve yatırımcılarla ikili görüşmelerin yanı sıra Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu'na katılacak.

ujı
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'daki bir köprüde Suudi Arabistan ve ABD bayrakları dalgalanıyor (Reuters)

Trump yarın Riyad’da düzenlenecek beşinci Körfez İşbirliği Teşkilatı (KİK)-ABD zirvesi için KİK üyesi ülkelerin liderleriyle bir araya gelecek.

ABD Dışişleri Bakanlığı Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada ziyaretin, Suudi Arabistan’ın Ukrayna'daki savaşla ilgili müzakerelere ev sahipliği yapmasının yanı sıra Sudan ve Yemen'in istikrara kavuşturulmasında oynadığı rolü göz ardı edilmeyeceğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Samuel Warburg, ülkesinin, Suudi Arabistan’ın çatışmalara yönelik siyasi çözümleri destekleme girişimlerini, küresel enerji piyasalarını güvence altına almaya yönelik devam eden çabalarını ve bölgesel ve uluslararası diplomatik araçlar yoluyla bölgesel istikrara yaptığı katkıları takdir ettiğini söyledi.

Masada yer alan dosyalar

ABD Başkanının ziyareti sırasında ele alınması beklenen dosyalarla ilgili olarak bunların bölgesel güvenlik, savunma iş birliği, teknoloji ve yenilenebilir enerji yatırımlarıyla ilgili stratejik dosyaları içereceğini belirten Warburg, Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğine yönelik tehditlerin yanı sıra Gazze, Lübnan, Yemen, Sudan, Libya, Lübnan, Irak'taki gelişmeler ve İran'ın istikrarı bozucu davranışlarıyla mücadele konularında koordinasyonu arttıracaklarını vurguladı.

Warburg, sözlerine şöyle devam etti:

“Başkan Trump'ın Suudi Arabistan'a yapacağı ziyaret, Riyad ve Washington arasındaki ikili ilişkiler açısından savunma, güvenlik, yatırım ve enerji gibi alanlarda iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın güçlendirilmesi için önemli bir fırsat teşkil ediyor.”

fgrty
Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin ABD ziyareti sırasında ABD Başkanı ile çekilen bir fotoğrafı (SPA)

ABD’nin bölgesel ve uluslararası zorluklarla yüzleşmek ve ortak çıkarlara dayalı daha fazla çeşitlendirilmiş ve sürdürülebilir ekonomik ilişkiler kurmak için bu iş birliğini derinleştirme çabasına işaret eden Warburg, bu ziyaretin aynı zamanda Washington'un Ortadoğu'daki önemli ortaklarıyla ittifaklarını güçlendirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını da gösterdiğini söyledi. Görüşmelerin yatırım ve savunma konularını içermesinin muhtemel olduğunu ifade eden Warburg, “ABD, Suudi Arabistan ile özellikle yenilenebilir enerji ve teknoloji alanlarında ekonomik ortaklıkları güçlendirmenin yanı sıra bölgesel tehditler karşısında ortak çıkarları korumak için savunma iş birliğini genişletmeyi hedefliyor” diye ekledi.

Tüm bu görüşmeler, bölgedeki müttefik ve ortakların savunma kabiliyetlerini güçlendirmelerini ve ekonomilerini geliştirmelerini sağlamaya yönelik daha geniş bir yaklaşım çerçevesinde gerçekleştiriliyor.

Sekizinci başkan ve 14’üncü ziyaret

ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre Başkan Donald Trump, ABD başkanları Richard Nixon, Jimmy Carter, George H.W. Bush, Bill Clinton, George W. Bush, Barack Obama ve Joe Biden'ın ziyaretlerinin ardından son elli yılda Suudi Arabistan'ı ziyaret eden sekizinci ABD başkanı olurken, Trump'ın bugün başlayan ziyareti bir ABD başkanının Suudi Arabistan'a yaptığı on dördüncü ziyaret olacak.

rgtbhnj
Eski ABD Başkanı George Bush, 2008 yılında Suudi Arabistan'ı iki kez ziyaret etti (SPA)

Suudi Arabistan'ı iki kez ziyaret eden ABD başkanları George H.W. Bush ve oğlu George W. Bush'un yanı sıra resmi rakamlara göre iki dönemlik başkanlığı sırasında Suudi Arabistan'ı dört kez ziyaret eden eski Başkan Barack Obama gibi bazı ABD başkanları da Suudi Arabistan ziyaretlerini birden fazla kez tekrarladı. Başkan Trump da 2017 yılında, ilk başkanlık döneminde Suudi Arabistan'ı ziyaret etmişti. Şimdi ikinci döneminde dış gezilerine başlamak üzere Suudi Arabistan’ı yeniden ziyaret ediyor.

ABD Başkanı'nın Suudi Arabistan'a gelişi öncesinde Suudi Arabistan İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Mühendis Abdullah es-Sevaha dün Beyaz Saray Yapay Zeka ve Dijital Para Birimleri Kıdemli Danışmanı David Sachs ile yapay zeka alanında iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirmenin yollarını görüştü.

Şarku’l Avsat’a konuşan ABD'li ve Suudi üst düzey yetkili, ziyaretle birlikte düzenlenecek olan ve ABD yönetiminden bazı yetkililerin de katılacağı Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu'nda hayati alanlarda önemli anlaşmaların yapılacağını belirttiler.

“Siyasi açıdan belirleyici bir an”

Şarku’l Avsat'a konuşan gözlemciler, ABD Başkanı Donald Trump'ın ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktasını temsil ettiğini, stratejik ortaklığı güçlendireceğini ve her iki tarafın çıkarlarını yerine getirmek için güvenlik, ekonomi ve yatırım alanlarına ivme kazandıracağını düşünüyor. Aynı gözlemciler, Filistin meselesi ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmanın önemi, iki devletli bir çözüm için baskı yapılması ve Trump'ı Netanyahu'nun ABD'nin bölgedeki çıkarlarına ulaşmada gerçek bir engel olduğuna ikna etmenin Riyad ve Washington arasındaki başlıca tartışma dosyaları arasında yer alacağına inanıyorlar.

ABD'nin eski Riyad Büyükelçisi Michael Alan Ratney, Başkan Trump'ın mayıs ayı ortalarında Riyad'a yapacağı ziyaretin ABD-Suudi Arabistan ortaklığının gücünün açık bir göstergesi ve Washington'ın Riyad ile stratejik ittifakına duyduğu güvenin somut bir örneği olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Şarku’l Avsat'a yaptığı özel açıklamada Ratney, Başkan Trump'ın ikinci döneminin ilk durağı olarak Suudi Arabistan'ı seçmesinin sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin stratejik boyutunu değil, aynı zamanda Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile olan şahsi bağlarının derinliğini de yansıttığını söyledi.