Afrika'da 2021, darbeler ve Kovid-19 salgınının gölgesinde geçti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Afrika'da 2021, darbeler ve Kovid-19 salgınının gölgesinde geçti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Afrika 2021'de sık sık askeri müdahalelerle gündeme gelirken, Sudan ve Etiyopya'da patlak veren siyasi kriz halen bitmedi.
Afrika kıtasında 2021, darbeler ve Kovid-19 salgınının gölgesinde geçerken, Etiyopya'daki iç savaş, Güney Afrika'daki yağmalama olayları, Nijerya, Mozambik ve Somali'deki terör saldırıları ve iç çatışmalar bu sene gündeme damgasını vurdu.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Afrika'da 2021'de Etiyopya, Benin, Cape Verde, Çad, Cibuti, Gambiya, Kongo Cumhuriyeti, Nijer, Uganda ve Zambiya gibi ülkelerde seçimler düzenlendi.
Nijerya'da 1 Kasım'da 21 katlı binanın çökmesi sonucu 43 kişi hayatını kaybederken, 5 Kasım'da Sierra Leone'de yakıt tankeri ile aracın çarpışması sonucu meydana gelen patlamada 144 kişi öldü.
Afrikalı liderler Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyindeki üye sayısı adaletsizliğini yeniden gündeme taşıdı.

Etiyopya'da iç savaş 2021 boyunca sürdü
Etiyopya'da isyancı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi'nin (TPLF), 2020'nin sonunda merkezi hükümete karşı isyan başlatmasıyla ülkede iç savaş patlak verdi.
Ordu ile isyancılar arasındaki çatışmalar nedeniyle yüz binlerce kişi evini terk etmek zorunda kaldı, binlerce insan hayatını kaybetti.
İsyancılar başkent Addis Ababa'ya yaklaşırken Etiyopya ordusunun aralık ayında başlattığı hava operasyonlarıyla TPLF geri çekilmek zorunda kaldı.

Gine'de darbe
Gine'de Özel Kuvvetler Birlikleri (GFS) komutanı Mamady Doumbouya, 5 Eylül'de darbe yaparak yönetimi ele geçirdi.
Cumhurbaşkanı Alpha Conde'nin en güvendiği isimlerden biri olan ve 2018'de bizzat Conde tarafından bu göreve getirilen Doumbouya, ülkedeki kötü gidişat nedeniyle darbe yaptıklarını açıkladı.
Darbe sonrası kurulan askeri cunta Ulusal Birlik ve Kalkınma Komitesinin (CNRD) başındaki Paris Harp Okulu çıkışlı Fransız vatandaşı Doumbouya, 1 Ekim'de düzenlenen törenle geçiş sürecinin cumhurbaşkanı olarak yemin etti.
Gine'de darbeyle devrilen cumhurbaşkanı Alpha Conde, 30 Kasım'da serbest bırakıldı.

Mali'de ikinci darbe
Ağustos 2020'deki darbenin arkasındaki isim olan Albay Assimi Goita, 24 Mayıs'taki kabine değişikliğinin usullere uygun olmadığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Bah N'daw ve Başbakan Moctar Ouane'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkilinin gözaltına alınması emrini verdi.
Ndaw ve Ouane, 27 Mayıs'a kadar bir önceki darbeyle devrilen Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'nın da tutulduğu Kati kışlasında alıkonuldu, akabinde ev hapsinde tutulmaya başlandı.
Goita ise 7 Haziran'da düzenlenen resmi törenle yemin ederek cumhurbaşkanlığı görevine resmen başladı, başbakanlık görevine de Choguel Maiga'yı getirdi.

Sudan'da siyasi uzlaşı sağlanamadı
Sudan'da ordunun 25 Ekim'de hükümeti feshedip Başbakan Abdullah Hamduk dahil onlarca siyasetçiyi gözaltına almasıyla sonuçlanan askeri müdahale sonrasındaki yönetim krizini sona erdirmek amacıyla 21 Kasım'da, Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan ile teknokrat hükümeti kurması için görevine iade edilen Hamduk arasında siyasi anlaşma imzalandı.
"Darbe" olarak nitelendirdikleri müdahale ve sonrasında alınan kararlara tepki gösteren eski sivil iktidar koalisyonu Özgürlük ve Değişim Güçleri, Hartum Direniş Komiteleri, Sudan Meslek Odaları Birliği ve bazı siyasi partiler, iktidar sivillere devredilene kadar barışçıl direniş ve sivil itaatsizlik çağrısı yaptı.
Eski Cumhurbaşkanı Beşir'in, 19 Aralık 2018'de başlayan halk ayaklanmasıyla 11 Nisan 2019'da devrilmesinin ardından Ağustos 2019'dan bu yana geçiş sürecinin yaşandığı, siyasi ve ekonomik krizin sürdüğü ülkede, henüz hükümet kurulamadı.
Sudan'da geçici iktidarın askeri ortakları, Temmuz 2023'te seçimle iş başına gelen hükümet kurulana kadar iktidar ortağı olmayı sürdüreceğini açıkladı.

Güney Afrika'da yağmalama
Güney Afrika'yı 2009-2018'de yöneten Jacob Zuma'nın yolsuzluk, haraç, dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı ve kara para aklama dahil 16 ayrı suçlamadan yargılandığı davada mahkemeye itaatsizlik suçundan 15 ay hapis cezasına çarptırılması temmuzda binlerce kişiyi sokağa döktü.
Protestolar önce şiddet olaylarına, ardından yağmalamaya dönüştü.
Zuma, mahkemenin aldığı karara karşı dirense de 7 Temmuz'da Nkandla kentinde güvenlik güçlerine teslim oldu.
En az 340 kişinin hayatını kaybettiği olaylarda yaklaşık 200 alışveriş merkezi, 3 bin mağaza, 1400 ATM, 200 banka ve postane, 11 depo ve 8 fabrika yağmacılar tarafından hedef alındı.
Zuma, 5 Eylül'de sağlık sorunları nedeniyle şartlı tahliye edildi.

Mozambik'teki çatışmalar
Hint Okyanusu kıyısındaki Doğu Afrika ülkesi Mozambik'te Ensar'us Sunna örgütünün sivillere yönelik saldırıları nedeniyle göç edenlerin sayısı 730 bini geçti.
Mozambik'te, doğal gaz ve değerli maden kaynaklarının bulunduğu Tanzanya sınırındaki Cabo Delgado'da 4 yıl önce ortaya çıkan terör örgütü Ensar'us Sunna'nın saldırılarında bugüne kadar 2 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Saldırıları düzenleyen ve terör örgütü DEAŞ ile bağlantılı olduğu öne sürülen silahlı gruba, yerel halk arasında "Eş-Şebab" deniyor.
Afrika, Avrupa ve ABD askerlerinden oluşan 3 bin 100'den fazla yabancı asker ülkede teröre karşı mücadeleye devam ediyor.

Güney Afrika ülkelerine omicron varyantı kısıtlamaları
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 25 Kasım'da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından "omikron" olarak isimlendirilen B.1.1.529 varyantının tespit edildiğinin bildirilmesi sonrası 7 Güney Afrika ülkesine seyahat yasağı getirilmesi tepkilere neden oldu.
WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, varyantın ilk ortaya çıktığı Güney Afrika Cumhuriyeti ve Bostvana'nın, Uluslararası Sağlık Tüzüğü uyarınca omikron vakalarını hızlıca tespit edip raporlayarak başarılı mücadele sergilediğini, yeni varyant sebebiyle seyahat kısıtlaması kararının yanlış olduğu vurguladı.
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa da seyahat kısıtlamalarını kınayarak Avrupa ülkelerinde de varyantın tespit edilmesine rağmen sadece Afrika ülkelerine yönelik kısıtlama tedbirleri alındığına dikkati çekti.

BMGK'ye Afrikalı temsilci çağrısı
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yüzde 28 ile en çok temsil edilen grup Afrika olmasına rağmen BM Güvenlik Konseyi'nde çoğu kendisini ilgilendiren konuların hiçbirinde daimi üye olmadığı için Afrikalı ülkelerin söz hakkı bulunmuyor.
Sadece Afrika ülkeleri değil, Asya ve Latin Amerika ülkeleri de daimi üye olmak istediklerini dile getirseler de BMGK'de veto yetkisi bulunan 5 daimi üye ABD, Çin, Rusya, Fransa ve Birleşik Krallık bu taleplere sıcak bakmıyor.
BMGK'da 54 ülkenin bulunduğu Afrika'da hiçbir ülkenin daimi üye olarak yer almaması, Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall ve Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa'nın Senegal'in başkenti Dakar'da düzenledikleri basın toplantısında yeniden gündeme geldi.
İki lider BMGK'da reform çağrısı yaparken, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'de Twitter'dan yaptığı açıklamada iki lidere desteğini açıkladı.

Güvenlik problemleri devam ediyor
Afrika'nın farklı bölgelerinde güvenlik problemleri devam ederken hükümetler ise iç sorunlarını çözmek için farklı arayışlar içerisinde.
Nijerya, Mozambik, Somali, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Burkina Faso gibi ülkelerde silahlı grupların saldırıları ve çatışmalardan milyonlarca kişi olumsuz etkileniyor.
Nijerya'da Boko Haram örgütünün neden olduğu güvenlik sorununa son yıllarda silahlı çeteler de dahil oldu. Ülkenin kuzeyinde artan güvenlik krizi nedeniyle Nijeryalılar gösteriler düzenledi.
Mozambik'te ise Ensar'us Sunna örgünün saldırıları sürerken, Zimbabve, Güney Afrika Cumhuriyeti, Ruanda ve Botsvana gibi Afrika ülkeleri Mozambik'e destek için asker gönderdi.

Uganda'da bombalı saldırılar ve KDC'ye askeri müdahale
KDC'nin Ruanda, Uganda ve Burundi sınırının bulunduğu doğusu, 20 yıldır altın ve kobalt gibi madenlerin kontrolünü sağlamaya çalışan silahlı grupların saldırıları ve çatışmalarına sahne oluyor.
KDC Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Ugandalı mevkidaşı Yoweri Museveni'nin talebi üzerine, Uganda ordusunun isyancılarla mücadele için, ülkesine asker gönderilmesine onay verdi ve Uganda tarafından KDC'nin doğusunda faaliyet gösteren isyancı grup Demokratik İttifak Güçlerine (ADF) karşı 30 Kasım'da ortak operasyon başlatıldı.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin (KDC) doğusundaki Goma şehrinde, yabancı askerlerin ülkedeki varlığını protesto eden göstericilerle polis arasında çıkan çatışmada en az 4 kişi hayatını kaybetti.
Afrika'da en fazla mültecinin bulunduğu Uganda, ülkelerindeki çatışmalardan kaçan 20 binin üzerinde Kongoluya ev sahipliği yapıyor.
Operasyonun, Uganda'da kasım ve aralık aylarında ardı sıra gelen bombalı saldırılar sonrası başlaması dikkati çekti.

Somali'de kuraklık
Somali'de iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kuraklıktan binlerce kişi etkileniyor.
Hükümet, ülkede yaşanan kuraklığın ölümcül etkileri nedeniyle 10 Kasım'da küresel yardım çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) de gelecek yıl 7,7 milyon Somali vatandaşının kuraklık nedeniyle insani yardıma ihtiyaç duyabileceği uyarısı yaptı.
Ülkede en şiddetli kuraklık 2011'de yaşanmış ve yaklaşık 260 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Çad lideri isyancılarla çıkan çatışmada öldü
Çad Ordu Sözcüsü Azem Bermandoa Agouna, 20 Nisan'da yaptığı açıklamada, 68 yaşındaki İdris Debi Itno'nun ülkenin kuzeyinde ayrılıkçı Çad Değişim ve Birlik Cephesi adlı gruba karşı düzenlenen operasyona katıldığını, çıkan çatışmada yaralandığını ve hayatını kaybettiğini duyurdu.
Itno'nun 37 yaşındaki oğlu, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Korgeneral Muhammed İdris Deby başkanlığındaki Askeri Geçiş Konseyi 20 Nisan'da ülkenin yönetimini devraldı.
Çad Devlet Başkanı Itno'nun cephede hayatını kaybetmesinin ardından geçici olarak yönetimi devralan Çad ordusu tarafından 26 Nisan'da yapılan açıklamada, Çad'ın geçici hükümet başbakanı olarak Albert Pahimi Padacke'nin seçildiği duyuruldu.

Kenya ile Somali arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı devam ediyor
İki ülke, Hint Okyanusu'na bakan, zengin petrol ve gaz yataklarına sahip olduğu ileri sürülen kıyılar üzerinde uzun süredir anlaşmazlık yaşıyor.
Somali, iki ülkenin Hint Okyanusu'ndaki deniz sınırının Somali'nin kara sınırı ile aynı yönde ilerlemesi gerektiğini savunurken, Kenya, sınırın Somali'nin aleyhine olacak şekilde kıyı şeridinde yaklaşık 45 derecelik bir açıyla ilerlemesi gerektiğini iddia ediyordu.
Anlaşmazlığın çözümü için Somali ve Kenya, Uluslararası Adalet Divanına başvurmuş ancak ilk duruşması Eylül 2019'da görülmesi gereken dava, Kenya'nın talebiyle defalarca ertelendi.
Somali hükümeti, 11 Şubat’ta, Kenya'nın deniz sınırı anlaşmazlığı davasını erteleme talebine tepki göstererek, Kenya'yı Somali topraklarını gasbetmeye çalışmakla suçladı.
Uluslararası Adalet Divanı, 12 Ekim'de, Kenya ile Somali arasında anlaşmazlığa neden olan deniz sınırında ihtilaflı alanın büyük bölümünü Somali'ye bırakması kararı aldı.
Buna göre, iki ülke arasında paylaştırılan ihtilaflı alanın büyük bölümü Somali'ye verilirken, küçük bir kısmı Kenya'ya bırakıldı ancak Kenya bu kararı reddettiğini açıkladı.

Seçimler
Afrika'da 2021'de birçok ülkede başkanlık seçimleri oldu ve bazı ülkelerde hükümetler değişti.
Etiyopya, Benin, Cape Verde, Çad, Cibuti, Gambiya, Kongo Cumhuriyeti, Nijer, Uganda ve Zambiya'da seçimler düzenlendi.
Doğu Afrika ülkesi Cibuti’deki cumhurbaşkanı seçimini mevcut Cumhurbaşkanı ve iktidardaki İlerleme için Halk Hareketi (RPP) lideri İsmail Ömer Ciyle kazanırken, Orta Afrika ülkesi Çad'da, 6. kez aday olan mevcut Cumhurbaşkanı İdris Debi Itno seçimin galibi oldu.
Gambiya'da mevcut devlet başkanı Adama Barrow, Nijer'de Mohamed Bazoum, Kongo Cumhuriyeti'nde mevcut Cumhurbaşkanı Denis Sassou Nguesso, Uganda’da devlet başkanı Yoweri Kaguta Museveni, Zambiya’da muhalafet adayı Hakainde Hichilema, Cape Verde'de ise muhalefet adayı Jose Maria Neves seçimleri kazanan liderler oldu.
Etiyopya'da ertelenmesi eleştirilere neden olan seçimi, Başbakan Abiy Ahmed'in öncülük ettiği iktidardaki Refah Partisi kazandı.



İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
TT

İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmaya başladığını ve bunun birbiriyle örtüşen hedefleri olduğunu düşünüyor.

AFP'nin haberine göre İran güçleri, Şam'daki ve Suriye'nin güneyindeki karargâhlarını Golan Tepeleri sınırına kadar tahliye etti. Bu kararın, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey komutanlarını hedef alan son saldırıların ardından alınan bir tedbir olduğunu öne sürdü.

“Geri çekilme haberinin sızması, İran'ın Suriye'den ayrıldığına dair bir hile olabilir” diyen Iraklı kaynaklar, “bu aldatmacanın kendilerine üçüncü bir tarafa bilgi sızmasını araştırmak için yeterli zaman verdiğini” kaydetti.

Suriye dosyasıyla bağlantılı bir Şii siyasetçi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Iraklı militanların İran ordusunun bıraktığı boşluğu doldurmak için Suriye'ye geçmeye hazır olmalarına rağmen, bu operasyon bir kamuflaj olabilir” dedi ve “İran'ın sahadaki varlığı başından beri sınırlıydı” ifadelerini kullandı.

Şii siyasetçi, “İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmasının özellikle ABD Başkanı Joe Biden'a yönelik bir önlem olduğunu, İran'ın eski Başkan Donald Trump'ın ya da herhangi bir aşırılık yanlısı Cumhuriyetçinin ABD başkanlık seçimlerini kazanmamasını istemesi nedeniyle, Biden'a bölgede nominal bir zafer kazandırmak için yapıldığı” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynaklar, Tahran'ın, ‘Suriye'deki casuslara geri çekildikleri yanılsamasını vererek tuzak kurmak ve böylece bilgi sızdıran ağı tespit etmek’ istediğini iddia etti. Kaynaklar ayrıca, İran'ın ‘İsrail ve ABD'nin Şam'daki kontrollerini gevşetme yolunda olduklarından emin olmak için herkese sahayı terk ettiği yanılsamasını vermek istediğini’ kaydetti.


Çikolata fiyatlarında sert artışa neden olan virüse karşı yeni yöntem

Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
TT

Çikolata fiyatlarında sert artışa neden olan virüse karşı yeni yöntem

Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)

Batı Afrika'daki kakao ağaçlarına saldıran virüs, çikolata fiyatlarının küresel çapta artmasına yol açarken araştırmacılar hastalığı önlemek için yeni bir yöntem buldu.

Dünya genelinde çikolatalardaki kakaonun yaklaşık yüzde 60'ı Batı Afrika ülkeleri Fildişi Sahili ve Gana'daki kakao ağaçlarından elde ediliyor. Gana'daki ağaçlara saldıran CSSV (cacao swollen shoot virus disease / kakao sürgününü şişiren virüs) hasadın yüzde 15 ila 50'sini yok ediyor. 

Unlu bitler denen küçük böcekler, ağaçların yaprak, tomurcuk ve çiçeklerini yiyerek bu virüsü yayıyor. 

Teksas Üniversitesi Matematik Bölümü'nden Benito Chen-Charpentier, "Bu virüs küresel çikolata tedariği karşısında gerçek bir tehdit yaratıyor" diyor:

Pestisitler unlu bitlere karşı iyi sonuç vermediğinden çiftçiler, virüs bulaşan ağaçları keserek ve virüse dayanıklı ağaçlar yetiştirerek hastalığın yayılmasını önlemeye çalışmak zorunda kalıyor.

Unlu bitlerle mücadele amacıyla çiftçiler ağaçları aşılayabilir fakat aşıların pahalı olması bu yöntemi elverişsiz hale getiriyor. Ayrıca aşılanmış ağaçların verdiği ürün miktarı da daha az oluyor.

PLOS One adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmadaysa matematiksel verileri kullanan araştırmacılar yeni bir yaklaşım benimsedi: Virüslerin ağaçtan ağaca geçişini sınırlandırmak için aşılanmış ve aşılanmamış ağaçların hangi aralıklarla dikilmesi gerektiğini hesapladılar. 

Matematikçiler, çiftçilerin aşılanmamış ağaçların etrafında aşılanmış kakao ağaçlarından oluşan koruyucu bir kalkan yaratmasını sağlayan iki farklı model yarattı. Araştırmanın yazarlarından Chen-Charpentier "Unlu bitler çeşitli yollarla hareket ediyor" diyor:

Yapmamız gereken şey kakao yetiştiricileri için bir model oluşturarak virüsün yayılmasını önleme amacıyla aşılanmış ağaçları aşılanmamışlardan ne kadar uzağa güvenle dikebileceklerini bilmelerini ve küçük ölçekli çiftçilerin maliyetleri makul seviyede tutmasını sağlamaktı.

Araştırmacılar çalışmaları henüz deneysel olsa da kakao ağaçlarını korumak için umut vaat ettiğini söylüyor. 

Son bir yılda fiyatı üç katına çıkan kakaonun bir tonunun fiyatı geçen ay tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarak 10 bin doları görmüştü. Uzmanlar dünyanın 60 yıldan uzun süredir en büyük kakao arz açığıyla karşı karşıya olduğunu söylerken Uluslararası Kakao Örgütü 2023-2024 döneminde 374 bin tonluk bir arz açığı yaşanmasını öngörüyor. Bu, önceki sezondaki 74 bin tonluk açığa kıyasla yüzde 405'lik bir artışa denk geliyor.

Kakao ağaçlarını tehdit eden tek şey unlu bitler de değil. El Nino hava olayı mevsim normallerinin üzerinde yağışa neden olurken, bunun iklim kriziyle birleşmesi sonraki aylarda aşırı sıcaklara yol açarak hasadın azalmasına zemin hazırlıyor.

Independent Türkçe, Phys.org, CNBC, Euronews, PLOS One


Cephedeki Ukraynalılar, ABD yardımının çözemeyeceği sorunu anlattı

Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
TT

Cephedeki Ukraynalılar, ABD yardımının çözemeyeceği sorunu anlattı

Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)

ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'eyse 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a gönderdi. Başkan Joe Biden'ın en kısa sürede onay vermesi bekleniyor. 

Bu gelişme Kiev'de sevinçle karşılanırken ABD'nin Wall Street Journal gazetesi cephe hattındaki Ukrayna askerlerine düşüncelerini sordu.

Ülkenin doğusunda yer alan Çasov Yar'da abluka altındaki askerler, Amerikan silahlarına ihtiyaçları olduğunu zira Rusya'nın bu konudaki avantajını hissettirdiğini vurguladı. Yeni silahlar gelene kadar burayı ellerinde tutmaya çalıştıklarını belirttiler.

Ukrayna askerleri, uçaklardan fırlatılan yarım ton patlayıcı yüklü bombaların mevzilerini yok ettiğini, drone'ların hareket eden her şeye saldırdığını anlattı. 

Moskova'nın geçen sene istilasının en kanlı muharebesiyle kazandığı Bahmut'un karşısındaki Çasov Yar stratejik öneme sahip. Eğer Kiev bu kenti kaybederse Donetsk bölgesinde kontrol ettiği diğer bölgeleri bu yaz kaybetmesi ihtimali kayda değer ölçüde artıyor. 

Ukrayna'nın 92. Taarruz Tugayı'ndaki drone'lardan sorumlu komutan Yuriy Fedorenko, Çasov Yar'ın kaybı durumunda bölgede kontrol ettikleri yerlerden en büyük üçünün önemli tehlikeye gireceğini söylüyor.  

Her Ukrayna topuna karşı Rusya'nın 10 tanesini fırlattığını ve bu oranın daha da kötüye gittiğini belirten askerler, ağır hasarlar verdikleri Moskova güçlerinin istikrarlı bir şekilde ilerlemeyi sürdürdüğünü vurguluyor. 

Nemo kod adlı 29 yaşındaki asker, "Ağaçları sırf eğlencesine bombalayabiliyorlar. Bizim karşılık vermek için hedeften yüzde 100 emin olmamız lazım" diyor.

Kentin doğusuna ulaşan Rusları durdurmakta kullanılması gereken binalar da Moskova'nın saldırılarında yok ediliyor. 

Moskova'nın Ukrayna'daki birincil hedefine dönüşen bu doğu kentinde savaşan askerlerin birinci sıkıntısıysa savaşçı eksikliği. Bu, Amerikan yardımının çözüm bulamayacağı bir sorun. 

Aylardır aralıksız savaşan askerlerin öne cephede 5 günü aşmamaları gerekirken bu süre artık 10-15 günü bulabiliyor. 

Bu süre zarfında gıda, su ve ilaçtan yoksun kalan askerler, tedavi edilebilecekken yaşamlarını kaybediyor. 

38 yaşındaki Kıpiş, geçen hafta Rusların cephede ilerlememesini sağladıklarını ama 110 adamdan yalnızca 35'inin savaşabilecek durumda kaldığını söyledi:

Komutanlarımız bile bizimle birlikte mevzilerde çünkü adam eksiğimiz var.

Moskova'nın attığı kayma bombalarından şikayetçi olan 59 yaşındaki insani yardım çalışanı Vitaliy Yeremenko da yataktayken bunlardan birinin şok dalgasıyla kendini yerde bulduğunu anlattı:

Duvarlar o kadar fazla sallanıyordu ki binanın yıkılabileceğini düşündüm. Bir bodrumdan diğerine koşuyoruz. Bizim hayatımız böyle.

Ukraynalı yetkililer, savaş öncesinde 12 bin civarında kişinin yaşadığı kentte 700 sivilin kaldığını söylüyor. 

Ayrılmak isteyen sivilleri tahliyeyle görevlendirilen Mykola Mohylevskiy, hedef kitlesindekilerin çoğunun kendi başına bölgeyi terk edemeyecek yaşlılar olduğunu belirtiyor. Bölgedeki durumun bir önceki görev yeri Bahmut'tan kötü olduğunu vurguluyor:

İki ay önce otomobille kente girip etrafta yürüyebilirdim. Şimdiyse hızlı hareket etmek gerekiyor. Drone'ların otomobili patlatma riski büyük. Bazen sivillere bile saldırıyorlar.

Askeri uzmanlarsa Rusya'nın nüfusunun Ukrayna'nın 4 katı olduğuna işaret ederek Moskova'nın bu kayıpları daha iyi karşılayabileceğini söylüyor. 

Avustralya Ordusu'ndan emekli tümgeneral Mick Ryan, Ukraynalı liderler hakkında şöyle konuşuyor:

Bazı zor siyasi kararlar almak zorundalar. Elindeki toprağı tutup pek çok yaşamı yitirmek mi, toprak verip ordunu kurtarmak mı? Bulundukları pozisyon bu şekilde.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, AA


ABD'de Filistin eylemleri: Columbia Üniversitesi protestoculara süre tanıdı

Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
TT

ABD'de Filistin eylemleri: Columbia Üniversitesi protestoculara süre tanıdı

Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)

ABD'nin elit üniversitelerindeki öğrenciler, Filistin için ayağa kalkarken New York şehrindeki Columbia Üniversitesi'nde geçen hafta başlayan eylemler de sürüyor. 

Columbia Üniversitesi Başkanı Minouche Shafik, salı gününün geç saatlerinde okulun internet sitesinden bir açıklama yayımladı. Protestoculardan kurdukları kamp bölgesini boşaltmaları talep edilirken gece yarısına kadar süre tanındı. 

Okulun protestoları düzenleyen öğrencilerle bir süredir bu konu hakkında görüşme halinde olduğunu hatırlatan Shafik, eğer Morningside Heights kampüsündeki West Lawn bölgesinde yer alan çadırlar kaldırılmazsa üniversite yönetiminin "huzuru yeniden tesis etmek için alternatifleri değerlendirmek zorunda kalacağını" söyledi.

Bu alternatiflerin neler olacağıysa açıklanmadı. 

Verilen sürenin dolmasından sonra herhangi bir ciddi etkinlik gözlemlenmedi. Ne öğrenciler çadırların tamamını söktü ne de okula polis geldi.

Üniversitenin tanıdığı süreyi uzattığı dedikodularıysa resmen doğrulanamadı.

Geçen hafta yönetimin kampüse polis sokmasının ardından güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 

Shafik'in bu hamlesi insan hakları örgütleri ve öğrenci liderleri tarafından eleştirilmişti. Güvenlik ve huzurun önceliğini savunanların karşısında ifade ve eylem özgürlüğünün üniversite kampüslerinde gerçekten yaşanabilmesinin önemini vurguluyorlar. Öğrenciler, okullarının İsrail'le bağı olan şirketlerle iş yapmamaları çağrısında bulunuyor.

Columbia haricinde Yale, Harvard ve MIT gibi elit üniversitelerde de benzer eylemler sürdürülüyor.

ABD Başkanı Joe Biden pazartesi günkü açıklamasında Yahudi öğrencilerin bir kısmının rahatsız olduğu bu eylemlere tepki göstererek "Yahudi düşmanlığı içeren bu protestoları kınıyorum" demişti.

Beyaz Saray Sözcü Yardımcısı Andrew Bates de pazar günkü açıklamasında "Yahudilere karşı şiddet çağrısı yapan antisemitik protestoları kınıyoruz" ifadelerini kullanmıştı. 

Columbia'daki eylemleri düzenleyen Columbia Üniversitesi Apartheid'ı Durdur ve Filistin'de Adaleti Savunan Columbia Öğrencileri adlı gruplar,  pazartesi yayımladıkları açıklamada "eylemlerinde hiçbir nefret ve bağnazlığa yer olmadığını" savunmuştu.

Independent Türkçe, Washington Post, New York Times


Refah'a kara operasyonu: İsrail'in "insani bölge" planı tatmin etmedi

Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
TT

Refah'a kara operasyonu: İsrail'in "insani bölge" planı tatmin etmedi

Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)

Pentagon, İsrail'in bu konudaki planları için "hâlâ endişeli" olduklarını vurgularken İsrail resmi televizyonu KAN, gece "Ordu çok kısa süre içinde Refah'a girmeye hazırlanıyor" haberini geçti. 

ABD'nin New York Times gazetesiyse İsrail'in planlarının neler olduğunu anlatan bir haberi bugün yayımladı. 

Kudüs Muhabiri Adam Rasgon'ın imzasını taşıyan haber için konuşan bir İsrail askeri yetkilisi, büyük bir kara operasyonuna başlanması halinde, bir milyona yakın Filistinlinin sığındığı Refah'ta yaşayanların İsrail'in sahilde büyüttüğü "insani bölge"ye gönderileceğini söyledi. 

İsmi açıklanmayan yetkilinin "insani bölge" için gösterdiği yerlerden El-Mavasi'de görev yapan sağlıkçı Muhammed el-Hassi, buranın halihazırda İsrail'in yerinden ettiği kişilerle dolup taştığını vurguladı:

Yeterince tuvalet, su ve alan yok. Mevcut altyapı buradaki insan sayısını bile zar zor kaldırıyor.

İsrailli yetkili, El-Mavasi dışında da bazı yerlerin "insani bölgeye" dönüştürülebileceğini söylerken bunların adını vermedi. Uydu görüntülerini inceleyen New York Times da bölgenin önceki aylara göre kayda değer ölçüde kalabalıklaştığını bildirdi. 

İsrail, Gazze'nin diğer yerlerinden kaçanları El-Mavasi'ye yönlendirmişti. Bölgedeki Filistinliler, İsrail'in roket atıldığını savunarak buraya da saldırdığını söylüyor.

Sağlık görevlisi El-Hassi şu ifadeleri kullanıyor:

Burada güvenli bir yer yok. İsrail ya da dünyada kim olursa olsun, herhangi birisine karşı hiçbir düşmanlığım yoktur ama içinde bulunduğum otomobil, arazi ya da binanın sıradaki hedef olmayacağının teminatını veremem.

Aneri adlı yardım kuruluşunun direktörü Sandra Rasheed, İsrailli yetkililerin kendilerine hemen operasyon düzenleyeceğine dair bir sinyal vermediğini belirtirken El-Mavasi'de çalışanları için yer bulduklarını da sözlerine ekledi.

BM yetkilileri de muhtemel istilaya dair kendilerine bilgi verilmediğini vurguladı. 

İsrail aylardır Refah'a büyük bir kara operasyonu düzenleyeceği tehdidini savuruyor. ABD de dahil olmak üzere uluslararası toplumsa buna karşı çıkıyor. 

Kuzey Gazze'den Refah'a sürülen ikinci el kıyafetçi Receb el-Sindavi'yse eşi ve 7 çocuğuyla birlikte küçük bir çadırda yaşamak zorunda kaldığını söylüyor:

Burada herkes bizi nasıl taşıyacaklarını duymayı bekliyor.

İsrail resmi televizyon kanalı KAN'ın askeri haberler yorumcusu İtay Blumental, gece haberlerinde "İsrail ordusunun planına göre, Refah'taki bir milyondan fazla Filistinlinin bölgeyi tahliye ederek, Gazze Şeridi'nin güneyi ve orta kesiminde son zamanda hazırlanan barınaklara gelmesi istenecek" dedi.

Blumental, İsrailli güvenlik yetkililerinin Refah'ın tahliyesinin 4-5 hafta süreceğini söylediğini aktardı.

Hizbullah'tan saldırı açıklaması

Diğer yandan Hizbullah'la İsrail arasındaki çatışmalar da sürüyor. Lübnan'daki İran destekli Hizbullah Hareketi'nden yapılan açıklamada, Lübnan'ın güneyinde sivillerin ölümüne neden olan dünkü İsrail saldırısına karşılık bugün sınır bölgesinde bulunan yerleşim biriminin hedef alındığı belirtildi.

Açıklamada, İsrail'in sınır hattı üzerinde yer alan Şumira yerleşim birimine onlarca katyuşa füzesi fırlatıldığı ifade edildi.

Ayrıca İsrail'in Er-Rahib askeri mevziisinin de topçu atışlarıyla vurulduğu kaydedildi.

Öte yandan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'dan gelen birkaç saldırı üzerine Teyrharfa bölgesindeki Hizbullah hedeflerinin savaş uçaklarıyla vurulduğu belirtildi.

Açıklamada, Lübnan'ın Merkaba, Ayta eş-Şaab ve Mervahin beldelerindeki Hizbullah'a ait askeri altyapıların savaş uçaklarıyla hedef alındığı kaydedildi.

İsrail ordusuna ait savaş uçakları, dün Lübnan'ın güneyindeki Hanine beldesinde yer alan iki katlı bir binaya hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda bir kadın ve bir çocuk hayatını kaybetmiş, 6 sivil de yaralanmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, AA

 


Katil ölüm döşeğinde itiraf etti: 24 yıl önce öldürülen anne kızın kalıntılarına ulaşıldı

Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
TT

Katil ölüm döşeğinde itiraf etti: 24 yıl önce öldürülen anne kızın kalıntılarına ulaşıldı

Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)

ABD'nin Batı Virginia eyaletinden bir baba, Ağustos 2000'de hararetli bir velayet anlaşmazlığı sırasında 10 yaşındaki kızı ve kızın annesinin ortadan kaybolmasının ardından 20 yılı aşkın bir süre boyunca bir yanıt bulabilmek için mücadele etti.

Şimdiyse eyalet polisi ve FBI'ın salı günü Susan Carter ve kızları Natasha "Alex"in kalıntılarının bulunduğunu açıklamasının ardından Rick Lafferty nihayet onu evine götürebilecek. Carter'lar, pazartesi günü yani Larry Webb'in tutukluyken hayatını kaybettiği gün Webb'in evinde bulundu. 

Lafferty, basın toplantısında "Bugün biraz üzücü ama aynı zamanda mutlu bir gün çünkü sonunda bebeğimi eve götürebiliyorum" dedi.

Geçen 24 yılın ve bu davanın pek çok kez rafa kaldırılmasının ardından birçok kez neredeyse umudumu kaybediyordum.

Batı Virginia Eyalet Polisi salı günü yaptığı açıklamada, 80'li yaşlardaki Webb'in önceki haftalarda kızın ölümüyle bağlantılı olarak tutuklandıktan sonra kefaletsiz olarak tutulduğu Mount Olive Cezaevi Kompleksi'nde pazartesi sabahı ani bir sağlık sorunu yaşadığını duyurdu.

Savcı, Webb'in ölüm döşeğindeyken cinayetleri itiraf ettiğini bildirdi. Webb, evdeki bir miktar parayı harcadığını düşündüğü için Susan Carter'la tartıştığı sırada onu vurduğunu itiraf etti.

sdvgrftb
Alex Carter, Ağustos 2000'de ortadan kaybolduğunda 10 yaşındaydı (FBI)

Müfettişlere Carter'ı vurduğunu söyleyen Webb, "hayatını sonsuza dek mahvettiğini bildiğini", tespit edilmemek için de 10 yaşındaki kızı Alex'i de vurup öldürmesi gerektiğine karar verdiğini belirtti.

Webb, kızı ve anneyi öldürdükten sonra cesetlerini nasıl sardığını ayrıntılı olarak anlattı. Cesetleri, bodrum katında iki gün boyunca tuttuktan sonra arka bahçesinde sığ mezarlar kazdığını ve 25 yıldan uzun bir süredir burada gömülü kaldıklarını açıkladı.

Webb'in hayatını kaybettiği açıklandıktan 6 saat sonra anne ve kızın kalıntıları Batı Virginia eyaletindeki Beckley'deki evinin arka bahçesindeki sığ mezarlarda bulundu.

dfvbr
Susan Carter'ın 2000'deki hali ve (üstte) yaşlandırılmış fotoğrafı (FBI)

Beckley Polis Departmanı Komiser Yardımcısı Dave Allard, "Aynı gün öğleden sonra Susan ve Alex Carter'ı bulduk" dedi.

Benim bile yazamayacağım kadar şiirsel bir son.

FBI'a göre Ağustos 2000'de Carter ve Lafferty, çocukları Alex için  "çekişmeli" bir velayet savaşı içindeydi. Anne ve kızın öldürülmeden önce evden ayrıldıkları ve Webb'in evinde kaldıkları yönünde haberler vardı.

Dava yıllarca çözülemedi ta ki 2021'de cevap arayışı yeniden hız kazanana kadar. 2023'te Batı Virginia Eyalet Polisi, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve ABD Kolluk Kuvveti, Webb'in evinde arama emri çıkartarak DNA ve diğer kanıtları ortaya çıkarmış, bu da Webb'e Alex'i öldürmeden suç isnat edilmesine yol açmıştı.

xdy
Larry Webb, ölüm döşeğinde cinayetleri itiraf etti (WVNS 59News/YouTube)

2023'te yapılan aramalar sırasında Webb yerel haber kaynaklarına yaptığı açıklamada kızın başına ne geldiğini ve onu en son ne zaman gördüğünü bilmediğini söylemişti. 

Webb o zaman "Hatırlamıyorum" demişti.

Bende bunama var. Kesin bir şey söyleyemem.

Ama artık Alex'in babası nihayet cevaplara sahip. Lafferty, sevdikleri kaybolan ya da çözüme kavuşmamış davalara sahip kişileri denemeye devam etmelerine dair cesaretlendirdi.

Lafferty, "Benim durumumdaki kişilere asla umutlarını kaybetmemelerini söylemek istiyorum" dedi.

Independent Türkçe


Dışişleri: (ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Dışişleri: (ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "(ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." denildi.
Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığınca yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu'nda yer alan Türkiye'ye yönelik asılsız iddialara ilişkin, "ABD'nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." açıklamasında bulundu.

Bakanlık, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu hakkında yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığının 22 Nisan'da yayımladığı ve 200'e yakın ülke hakkında bölümler içeren "2023 İnsan Hakları Raporu"nda, geçmiş yıllarda olduğu gibi, Türkiye'ye yönelik asılsız iddialara, gerçek dışı bilgilere ve ön yargılı yorumlara yer verildiği kaydedildi.

Bu yıl da "kaynağı belirsiz iddialar ile terör örgütleriyle iltisaklı çevrelerin söylemleri temelinde hazırlanmış olan" bu rapora itibar edilmediği vurgulanan açıklamada, "Ülkemiz, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlılığını, karşı karşıya bulunduğu çok yönlü ve ağır terör tehditlerine rağmen kararlılıkla sürdürmektedir." ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Türkiye'nin meşru müdafaa hakkı temelinde yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarının, "tamamen terörist unsurlar ile bunların terör faaliyetlerinde kullandıkları yeteneklere yönelik" olduğuna dikkat çekilirken, "ABD’nin, terörün her türüne karşı sürdürdüğü haklı ve meşru mücadelenin kapsamını iyi bilen bir müttefik olarak gerçekleri çarpıtan tutarsız iddialarda ısrarını anlamak mümkün değildir." denildi.

Raporda "Gazze'de devam eden ve yalnızca Filistin halkının asli haklarına değil aynı zamanda tüm insanlığın ortak değerlerine büyük bir darbe vuran insanlık dışı saldırılara layıkıyla yer verilmemesinin" büyük endişeyle karşılandığı kaydedilen açıklamada, "Bu durum, söz konusu raporun tarafsızlık ve objektiflikten uzak bir şekilde, siyasi saiklerle hazırlandığını açıkça göstermektedir." değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, "ABD'nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." ifadeleri kullanıldı.


Gazze'deki Nasır Hastanesi'nde bulunan toplu mezardan 51 ceset daha çıkarıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Gazze'deki Nasır Hastanesi'nde bulunan toplu mezardan 51 ceset daha çıkarıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinden çekilmesinin ardından Nasır Hastanesi kompleksinde bulunan toplu mezardan 51 cesedin daha çıkarıldığı belirtildi.

Gazze'deki Hükümet Basın Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, yaptığı yazılı açıklamada, Nasır Hastanesi kompleksindeki toplu mezardaki arama çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Sevabite, sivil savunma ekiplerinin Nasır Hastanesi'nde bulunan toplu mezardan 51 ceset daha çıkardığını belirtti.

Cesetlerden 30'unun kimliğinin belirlendiğini, 21'inin ise henüz belirlenemediğini ifade eden Sevabite, hastane kompleksinde 20 Nisan'dan beri devam eden arama kurtarma faaliyetleri kapsamında toplu mezardan çıkarılan ceset sayısının 334'e yükseldiğini kaydetti.

Sevabite, insan hakları kurumlarına, İsrail'in insanlığa karşı suçları nedeniyle yargılanması için çalışma çağrısında bulundu.


Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier: (Türkiye-Almanya) İki ülke olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier: (Türkiye-Almanya) İki ülke olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, "(Türkiye-Almanya) İki ülke olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz, birbirimize ihtiyacımız var." dedi.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Almanya-Türkiye ilişkilerinin uzun ve zengin bir geçmişe dayandığını dile getiren Steinmeier, "Benim için diplomatik ilişkilerimizin başlamasının 100. yıl dönümünde Türkiye'ye gelmek çok önemliydi." dedi.

Steinmeier, bu ilişkilerin sadece devletler ve hükümetler arasında olmadığını söyleyerek, özellikle insani ilişkilerin iki ülke arasındaki bağları özel kıldığına işaret etti.

"Dünyadaki hiçbir ülkeyle Almanya'nın (Türkiye'yle olduğu gibi) bu kadar yoğun dostane ve ailevi ilişkileri yoktur." ifadesini kullanan Steinmeier, 1961'de işgücü anlaşması imzalanmasından bu yana yaklaşık 3 milyon Türk kökenli insanın Almanya'da yaşadığını hatırlattı.

Steinmeier, iki ülkenin NATO'da, G20 nezdinde ve özellikle de Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler karşısında bilgi ve görüş alışverişinde bulunması gerektiğini söyleyerek, "(Türkiye-Almanya) İki ülke olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz, birbirimize ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.

"Gazze'de insani durumu düzeltmeliyiz"
Gazze'de yaşanan son gelişmelere de değinen Steinmeier, "Gazze'deki insani durumu düzeltmeliyiz, düzeltmek durumundayız." dedi.

Steinmeier, savaşın bölgeye yayılmasının engellenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Filistinliler için siyasi bir perspektif olmadan orta veya uzun vadede İsrail için de güvenlik sağlanamaz. Sonucunda bu siyasi perspektif sadece iki devletli bir çözüm olabilir, bu yönde yine adım atmalıyız.

Kısa süre içinde ve bu çok zor dönemlerde Türk-Alman ilişkilerine yeniden önem kazandırmalıyız, ivme kazandırmalıyız. Çok yoğun ve detaylı görüşmelerimiz sonrasında size tekrar davetiniz için tüm gönlümle teşekkür etmek istiyorum."

Erdoğan'a İstanbul, Gaziantep ve Ankara'ya daveti için teşekkür eden Steinmeier, Erdoğan'ın Almanya'ya 2018'deki ziyaretinden sonra iki kere daha görüşme fırsatına sahip olduklarını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Steinmeier, Rusya-Ukrayna Savaşı ve Filistin'deki duruma ilişkin, "Bu iki olay tehlikeli bir zamanda yaşadığımızı gösteriyor. Bu gerçekler bizim siyasi hayatımızı ne kadar etkilese de ilişkilerimiz çok uzun bir geçmişe ve zengin bir geçmişe dayanıyor." ifadelerini kullandı.

İki ülkenin insani ilişkilerine işaret eden Steinmeier, şöyle devam etti:

"100 yılı aşkın bir süre önce zanaatkarlar Almanya'daki yoksulluktan kaçarak Türkiye'ye, bu uzaklara gelmişlerdi. 1920'li yıllarda Alman bilim adamları, mimarlar, şehir plancıları genç Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşuna katkıda bulunmak için geldiler. 1930'lu, 1940'lı yıllarda ise Nazi Almanya'sında baskıya uğrayan çoğu Yahudi olan aileler buraya geldiler."

Steinmeier, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde katıldığı etkinlikte, geçmişte Türkiye'ye gelen bilim insanları konusunda yeni bilgiler edindiğini söyleyerek, iki ülkenin tarihi bağlılığının son derece güncel olduğunu ifade etti.

6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde Almanya'dan insani yardım kuruluşlarının, doktorların kısa sürede Türkiye'ye ulaşarak arama kurtarma ekiplerine katıldığını anımsatan Steinmeier, Almanya'dan çok yoğun maddi destek de sağlandığını belirtti.

Steinmeier, deprem bölgesi ziyaretiyle ilgili konuşurken de yeniden inşa çalışmalarının "takdire şayan" olduğunu ifade ederek, "Burada aynı zamanda Suriyeli göçmenler de aynı şekilde bu depremin mağdurları oldular. Dün onlarla da konuştum. Almanya olarak depremzedeleri unutmayacağız ve desteklemeye devam edeceğiz." dedi.

Ticaret hacmi 55 milyar avroya ulaştı
Görüşmelerinde kültürel, bilimsel ve ekonomik ilişkilerin de konuşulduğunu belirten Steinmeier, "İki ülke arasındaki ticaret 55 milyar avroluk hacimle yeni bir rekora ulaştı. Türkiye'de finans politikalarındaki reformlar Avrupa'da da Batı'da da büyük bir takdirle karşılanıyor. Bana refakat eden Maliye Bakanım da bana bu konuda bilgi verdi." şeklinde konuştu.

Stenmeier, ekonomik açıdan zor bir dönemden geçildiğine işaret ederek, "Bu nedenle ekonomik ilişkilerimizi daha da geliştirmek zorundayız." dedi.

Yasal güvenlik ve hukuk devleti ilkelerinin önemli olduğunu vurgulayan Steinmeier, "Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler konusunda da basın özgürlüğü, hukuk devleti ilkeleri son derece önemli. Geçtiğimiz hafta AB Zirvesi sırasında bu konuda somut ilerlemelerin kaydedilmesi konusunda, örneğin vize konularında ilerleme kaydedilmesini, çaba harcamamız gerektiğini söyledik." diye konuştu.

Steinmeier, Türkiye'de "son derece gayretli bir sivil toplum, ülkelerinin iyiliğini isteyen, çabalayan insanlar" olduğunu vurgulayarak, "Bu nedenle Türkiye'ye dinamik, demokratik ve Avrupa'ya yönelen bir gelişme diliyorum. 100 yıldır süren ilişkilerimizin daha da başarılı olması ve geleceğe dönük olmasını arzu ediyorum. Bunu arzu ediyorum çünkü biraz önce söylediğim gibi dünyada yaşanan gelişmeler hepimizi son derece endişelendiriyor." dedi.

Cumhurbaşkanı Steinmeier, Erdoğan ile Rusya-Ukrayna savaşını da ele aldıklarını ve ABD'nin Ukrayna'ya yardımlarının söz konusu olduğunu belirterek, "Türkiye'nin de Ukrayna'yı desteklediğini biliyoruz. Biz de aynı şekilde bu desteği vermeye çalışıyoruz. Gelecekte de bu desteği yoğun bir şekilde, askeri ve ekonomik açıdan sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.

Birkaç hafta sonra Almanya'da "Ukrayna Yeniden Yapılanma Konferansı" düzenleneceğini kaydeden Steinmeier, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da bu konferansa davet etti.

Gazze'deki insani durum
Hamas’ın 7 Ekim saldırısının, Orta Doğu’daki son çatışmanın nedeni olduğunu savunan Steinmeier, "(Gazze'deki insani durum) Bu konuda da Türkiye'nin önemli bir görevi var. Sayın Cumhurbaşkanı'yla birlikte hepimizin, elimizden geldiğince özellikle rehinelerin serbest bırakılması için bölgedeki ilişkilerimizi kullanmamız gerektiğini konuştuk. Bu, diğer adımların bu olayın tırmanmasına engel olması için ön koşul." diye konuştu.

Steinmeier, iki ülke ilişkilerinin "yüzeysel" olmadığını, kendisine Türkiye ziyaretinde çeşitli alanlardaki kişilerden oluşan kalabalık bir heyetin eşlik ettiğini aktardı.

Berlin'de döner dükkanı işleten üçüncü kuşaktan Arif Keleş'in dönerinin de "bu çeşitliliğin bir parçası" olduğunu kaydeden Steinmeier, "Bu, yeni Almanya'yı şekillendiren bir çeşitlilik. Bunun anlaşılmasını arzu ediyorum." ifadelerini kullandı.

Steinmeier, Almanya'nın İsrail'e silah ihracatına ilişkin soruya da bu desteğin "soykırıma katkı olduğu" fikrini paylaşmadıklarını ve uluslararası mahkeme nezdinde de bu konumlarını savunduklarını söyleyerek karşılık verdi.

Almanya'nın Solingen kentinde geçen ay kundaklama sonucu Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı aynı aileden 4 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya ilişkin Steinmeier, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile toplantılarında bu konuyu konuştuklarının altını çizdi.

Steinmeier, bu saldırıdan duyduğu üzüntüye değinerek, Alman makamlarının saldırıyı yapanlara hak ettikleri cezayı vereceğini sözlerine ekledi.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier Ankara'dan ayrıldı
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından Berlin'e dönmek üzere Ankara'dan ayrıldı.

Steinmeier ve beraberindeki heyeti Ankara Valisi Vasip Şahin uğurladı. Steinmeier ve heyetini Berlin'e götürecek uçak, saat 19.36'da Ankara'dan hareket etti.

Steinmeier, 3 günlük Türkiye ziyareti kapsamında 22 Nisan'da İstanbul'a gelmiş ve 63 yıl önce Almanya'ya iş gücü göçünün başladığı nokta Sirkeci Garı'na ziyarette bulunmuştu. Burada, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP TBMM Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın tarafından karşılanan Steinmeier, sonrasında İmamoğlu ve İstanbul Valisi Davut Gül ile Demiryolu Müzesi'ni ziyaret etmişti.

Cumhurbaşkanı Steinmeier, Almanya'nın Ankara Büyükelçiliğinin Tarabya'daki tarihi yazlık rezidansında da iş dünyası, gazeteci, siyasetçi ve spor dünyasından isimlere davet vermişti.

Steinmeier, 23 Nisan'da da İstanbul Havalimanı'nda Alman lojistik firması DHL'yi ziyaret ederek yetkililerden bilgi almıştı. Ardından Gaziantep'e giden Steinmeier, Gazikent İlkokulu'nu ziyaret etmiş; Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerin etkilediği Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde çeşitli ziyaretlerde bulunmuştu.

Dün akşam saat 20.48'de de Ankara'ya gelen Steinmeier, bugün Anıtkabir'i ziyaret etmesinin ardından Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile bir araya gelmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Steinmeier, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlemişti.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden Almanya'nın Ankara Büyükelçiliğine gelen Steinmeier, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmüştü.
 


Cumhurbaşkanı Erdoğan: (İsrail-Filistin) Şu anda rehinelerin takası noktasında bir gayretin içerisindeyiz

Fotoğraf: Emin Sansar/AA
Fotoğraf: Emin Sansar/AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (İsrail-Filistin) Şu anda rehinelerin takası noktasında bir gayretin içerisindeyiz

Fotoğraf: Emin Sansar/AA
Fotoğraf: Emin Sansar/AA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(İsrail-Filistin) Şu anda rehinelerin takası noktasında bir gayretin içerisindeyiz, temenni ederiz ki bu takasta başarılı oluruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terörle mücadele hususunda Alman makamlarından daha fazla destek ve dayanışma beklediğimizi ifade ettik." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde baş başa yaptıkları görüşme ve heyetlerin bir araya gelmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ve heyetini Ankara'da misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, ziyaretin, Steinmeier'in Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'ye yaptığı ilk ziyaret olması ve Türkiye-Almanya Dostluk Anlaşması'nın 100'üncü yılına tekabül etmesi bakımından değerli olduğunu söyledi.

Beşeri bağlarla bugüne kadar hep güçlenen Türk-Alman dostluğunun, kuvvetlenerek gelişmeye devam edeceğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kıymetli dostum Steinmeier'in ilişkilerimizi ilerletme konusunda bizimle hemfikir olduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duyuyorum. Bu vesileyle Almanya'ya ve Alman halkına 6 Şubat depremlerinde milletimizle sergiledikleri dayanışma için tekrar teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier'in Gaziantep'e giderek, Almanya'nın katkısıyla inşa edilen ilkokulu ve Nurdağı konteyner kentini ziyaretinin kendilerini duygulandırdığı ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu ilişkileri ikili olarak ele alma fırsatını bulduk. NATO müttefikimiz Almanya ile güvenlikten ekonomiye, kültürden bilime, her alanda yoğun ilişkilere sahibiz. 50 milyar doları bulan ikili ticaret hacmimizi dengeli biçimde, 60 milyar dolar seviyesine ulaştırmayı hedefliyoruz. Karşılıklı yatırımların arttırılmasına bu bakımdan özel önem veriyorum. Savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi de ikili ilişkilerimize ve müttefiklik ruhuna uygun şekilde ilerletmek arzusundayız. Savunma sanayinde karşılaştığımız kısıtlamayı artık gündemimizden tamamen çıkartalım istiyorum.

Türkiye ve Almanya'nın bilhassa savunma alanında engelleri değil bundan sonra ortak üretim projelerini konuşacağını ümit ediyoruz. Turizm alanındaki işbirliğimiz de her geçen gün gelişmektedir. 2023'te Almanya'dan 6 milyonu aşkın turisti ülkemizde ağırladık. Bu rakamı daha da yukarılara taşıyacağımıza inanıyorum. Almanya ile ikili ilişkilerimizin en müstesna ortak paydası ve taşıyıcı sütunu güçlü, beşeri bağlarımızdır. Bundan 63 yıl önce Sirkeci Garı'ndan uğurladığımız insanlarımızın sayısı 3,5 milyona ulaştı. 63 yıllık süre zarfında Türk toplumu, gurbetçilikten çıkarak Almanya'nın sosyal, ekonomik, kültürel ve akademik hayatında kritik rolleri üstlenmeye başladı."

"(25 Mart saldırısı) Sorumluların cezalandırılması beklentilerimizi paylaştım"
Steinmeier'in heyetinde yer alan temsilcilerin de bunun örneği olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vatandaşlarımızın kültürden sanata, siyasetten bilim ve ticarete kadar her alanda önemli başarılarına şahit oluyoruz. Alışılagelmiş kalıpları yıkan, ön yargıları kıran, önlerine çıkan engelleri tek tek aşarak Türkiye-Almanya arasında beşeri bir köprü vazifesi gören tüm vatandaşlarımızla gurur duyuyoruz." dedi.

Görüşmelerde Almanya'daki Türk toplumunu ilgilendiren konuları ele aldıklarını söyleyen Erdoğan, Türk toplumunun eşit katılım temelli entegrasyonuna önem verdiklerini ve teşvik ettiklerini dile getirdi.

Çifte vatandaşlığı mümkün kılan yeni Alman vatandaşlık esasını, bu bağlamda atılmış kıymetli bir adım olarak gördüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ancak Avrupa'yla birlikte Almanya'da yükselen yabancı karşıtı, İslam düşmanı, aşırı sağcı ve ırkçı örgütlere ilişkin endişelerimiz giderek artıyor. Solingen Faciası'ndan 31 yıl sonra benzer bir saldırıda maalesef ikisi çocuk, dört kardeşimizi kurban verdik. 25 Mart'ta yaşanan menfur hadisenin tamamen aydınlatılması ve sorumlularının cezalandırılması noktasında beklentilerimizi paylaştım." değerlendirmesinde bulundu.

Terör örgütleri PKK/PYD ve FETÖ başta olmak üzere Türklerin huzurunu kaçıran ve temsilciliklere saldıran terör örgütleriyle mücadeleye de değindiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Müttefiklik hukukumuza zarar veren bu örgütlerle mücadelede daha etkin iş birliğine ihtiyacımız bulunuyor. Terörle mücadele hususunda Alman makamlarından daha fazla destek ve dayanışma beklediğimizi ifade ettik." dedi.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin de gündemlerinde yer aldığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gümrük Birliği ve vize serbestisi başta olmak üzere atılması gereken adımları ele aldık. Sayın Cumhurbaşkanı'yla bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında görüş alışverişinde de bulunduk. Bu vesileyle Gazze'de 200 gündür yaşanan benzeri görülmemiş zulmün son bulması çağrımızı tekrarladım. Netanyahu, sırf siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşları dahil tüm bölgemizin güvenliğini tehlikeye atıyor. İsrail yönetiminin, Gazze'de işledikleri insanlık suçlarını ve katliamlarını gündemden düşürme çabalarına prim verilmemesi gerekiyor.

İsrail'in saldırıları devam ettiği müddetçe hem bölgesel hem de küresel barışa yönelik tehditlerin arttığının herkes bilincindedir. İran ile İsrail arasında geçtiğimiz hafta tırmanan gerilim, bunun en son ve en çarpıcı örneğidir. Masumların ölüm, açlık ve sefalete mahkum edilmesinin ızdırabının, nesiller geçse de unutulmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiye olarak bu konuda ilk günden itibaren kararlı, vicdanlı ve cesur bir duruş sergiledik. İnşallah bundan sonra da ateşkesin sağlanması, kesintisiz ve yeterli insani yardımın Filistin halkına ulaştırılmasına yönelik çabalarımızı arttırarak sürdüreceğiz."

"Herhalde döner İstanbul'da bitirildi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın Haziran ayında Almanya'da düzenleneceğini hatırlatarak, "Milli Takımımız da bu turnuvada mücadele edecek. Turnuvada yer alacak tüm milli takımlara ve organizasyonda yer alacak ekiplere şimdiden başarılar ve kolaylıklar diliyorum." dedi.

Steinmeier'ın Alman Büyükelçiliğine ait yazlık Tarabya rezidansında döner keserek davetlilere ikram etmesine atıf yapılan bir soru üzerine Erdoğan, "Herhalde döner İstanbul'da bitirildi." ifadesini kullandı.

"Ağır manzara var. Bu manzarayı Alman dostlarımızın görmesi lazım"
Bir basın mensubunun, "İsrail'e karşı sık sık sesinizi yükseltiyorsunuz, Netanyahu'yu Nazi yöntemleri uygulamakla suçluyorsunuz fakat aynı zamanda yoğun ticari ilişkileri ayakta tutuyorsunuz. Bunu nasıl açıklarsınız?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz. O iş bitti. Bunu da kısa zaman önce Dışişleri Bakanım açıkladı. Fakat şunu bilmenizi istiyorum; şu anda İsrail'in Gazze'ye yaptığı saldırılardaki ölüm sayısı ne yazık ki 45 bini buldu. Bu rakamı bir kenara koymamız söz konusu olamaz. Yaralılar 75 bini buldu ve bu yaralılar içerisinde durumu ağır olanların bir kısmını biz ülkemize aldık. Burada tedavileri devam ediyor. Çocuk, kadın, yaşlı... Burada maalesef ağır manzara var. Bu manzarayı Alman dostlarımızın görmesi lazım. Gazze, Filistin tamamıyla yerle yeksan olmuş, her taraf yıkılmış. Böyle bir durumda. Kaldı ki İsrail'le Gazze'nin silah, mühimmat, araç, gereç bunlar zaten mukayese edilmez. Bunları görerek değerlendirmeyi yapmak lazım. Bütün bunların yanında tüm Batı kimin yanında yer alıyor? İsrail'in yanında yer alıyor. İsrail'in acımasız saldırıları karşısında Gazze'nin böyle bir imkanı var mı? Yok. İmkansızlıklar içerisinde bütün bunlara rağmen biz şu anda rehinelerin takası noktasında bir gayret ve mücadelenin içerisindeyiz. Temenni ederiz ki bu takasta başarılı oluruz."