NASA göktaşıyla çarpışacak uzay aracının çektiği ilk fotoğrafları paylaştı

Türkçe açılımı Çift Asteroid Yönlendirme Testi olan DART, 24 Kasım'da fırlatıldı (NASA)
Türkçe açılımı Çift Asteroid Yönlendirme Testi olan DART, 24 Kasım'da fırlatıldı (NASA)
TT

NASA göktaşıyla çarpışacak uzay aracının çektiği ilk fotoğrafları paylaştı

Türkçe açılımı Çift Asteroid Yönlendirme Testi olan DART, 24 Kasım'da fırlatıldı (NASA)
Türkçe açılımı Çift Asteroid Yönlendirme Testi olan DART, 24 Kasım'da fırlatıldı (NASA)

Göktaşıyla çarpışacak uzay aracı DART (Double Asteroid Redirection Test), yolculuğundaki ilk fotoğraflarını yakaladı.
NASA, iki görseli de 22 Aralık'ta paylaşıp göktaşı engelleme görevi için önem arz ettiğini vurguladı.
DART, asteroit saptırma yöntemlerinin test edildiği ilk gezegen savunma görevi olma unvanını taşıyor.
Uzay aracının Eylül 2022'ye kadar hedef göktaşı Didymos ve onun doğal uydusu Dimorphos'a ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu esnada iki göktaşı, Dünya'nın yaklaşık 11 milyon kilometre yakınında olacak.
Bilim insanları bu görevle aslında Didymos'un etrafında dönen Dimorphos'un yörüngesini değiştirmeyi hedefliyor. Bu asteroitler şu anda Dünya için tehlike arz etmiyor. Ancak görev, bilim insanlarının gelecekteki tehlikeli göktaşlarına hazırlanmasını sağlayacak bir denemeden ibaret.
NASA, paylaşılan fotoğrafları "uzay aracı ve DART ekibi için önemli bir operasyonel dönüm noktası" diye niteledi.
İlk görüntü, Dünya'dan yaklaşık 3 milyon 200 bin kilometre uzaktayken 7 Aralık'ta çekildi. Görüntüde Kahraman, Koç ve Boğa takım yıldızlarının kesiştiği bir bölgedeki yıldızlar var.

NASA, görüntüleri paylaşırken "DART gözünü açtı" ifadesini kullandı (NASA)
10 Aralık'ta kaydedilen ikinci fotoğrafsa, Messier 38 (M38) denen yıldız kümesini gösteriyor.

Görüntüler, uzay aracındaki DRACO adlı kamerayla çekildi (NASA)
NASA yolculuk boyunca görüntü yakalamanın, uzay aracı Didymos ve Dimorphos'a ulaştığı zamanki çalışmalar için iyi bir hazırlık olduğunu bildirdi.
Independent Türkçe, CNET, Sci-News



Yeni bir teknoloji ile çalışanların beyin verileri okunabilecek

Yeni teknoloji ile beynin verileri takip edilebiliyor. (Getty Images)
Yeni teknoloji ile beynin verileri takip edilebiliyor. (Getty Images)
TT

Yeni bir teknoloji ile çalışanların beyin verileri okunabilecek

Yeni teknoloji ile beynin verileri takip edilebiliyor. (Getty Images)
Yeni teknoloji ile beynin verileri takip edilebiliyor. (Getty Images)

Veri İzleme Gözlemevi, gelecekte şirketlerin işçileri izlemek veya işe almak için beyin izleme teknolojisini kullanabileceğini bildirdi. İngiliz Şarku’l Avsat’ın BBC’den aktardığı habere göre ak Bilgi Komisyonu Ofisi’ne (ICO) göre teknolojinin uygun şekilde geliştirilmemesi ve kullanılmaması ile ilgili bir ayrımcılık riski var.

ICO’nun beyinden ve sinir sisteminden elde edilen nörolojik veriler hakkındaki bu ilk raporu dikkat çekici olarak nitelendi. Bu gelişme, Elon Musk’un ve Neuralink gibi şirketlerin bilgisayarların insan beyniyle iletişim kurmasına izin vermesinin yeni yollarını keşfetmesiyle ortaya çıktı.

ICO’dan Stephen Almond, BBC’ye şunları söyledi:

Baktığımız tüm göstergelere dayanarak hem yatırımlarda hem de bu alanda geliştirilmekte olan patentlerde çok hızlı bir büyüme görüyoruz.

ICO, nöro teknolojinin katı düzenlemelere tabi olduğu sağlık sektöründe zaten kullanıldığını belirtti. 12 yıl önce geçirdiği bisiklet kazasından sonra felç olan Gert-Jan Oskam’ın beynindeki elektronik implantının tekrar yürümesini sağladığı hatırlatıldı.

Neuralink şirketi, beyin ve bilgisayar arasındaki implante edilmiş arayüzün insan üstünde denenmesi için izin aldı. Teknolojinin, ticari üretimden çok uzak olmasına rağmen şu an 5 milyar dolar değerinde olduğu belirtiliyor.

Bu yeni teknoloji yapay zeka da yeni olanaklar sunuyor. Zira araştırma projeleri artık beyin taraması yapılır yapılmaz cümleleri ve kelimeleri deşifre edebiliyor. Bu, bilinci açık olan fakat hareket edemeyen veya konuşamayan retansiyon sendromlu hastalara yardımcı olabilir.

Ancak rapor, gelecekte meydana gelebilecek ve sinirsel verilerin ortaya çıkardığı sorunları araştırmak için varsayımsal örnekler olarak kullandığı teknolojilere odaklanıyor. ICO, çalışan takibi genişledikçe 4 ila 5 yıl içinde işyerlerinin güvenlik, üretkenlik ve istihdam için rutin olarak nöro teknolojiyi kullanabileceğini öne sürüyor.

Kasklara veya güvenlik ekipmanlarına yerleştirilen teknoloji, çalışanın yüksek riskli ortamlardaki dikkatini ve konsantrasyonunu ölçebiliyor. Almond, yöneticilerin bunu bireylerin işyerindeki strese nasıl tepki verdiğini değerlendirmek için kullanabileceğini vurguluyor.


İlk kez uzaydan dünyaya kablosuz enerji iletimi gerçekleştirildi

Güç iletimi, üretilen özel elektronik çipler sayesinde yapıldı. (Caltech)
Güç iletimi, üretilen özel elektronik çipler sayesinde yapıldı. (Caltech)
TT

İlk kez uzaydan dünyaya kablosuz enerji iletimi gerçekleştirildi

Güç iletimi, üretilen özel elektronik çipler sayesinde yapıldı. (Caltech)
Güç iletimi, üretilen özel elektronik çipler sayesinde yapıldı. (Caltech)

Bilim insanları ilk kez, güneş enerjisinin uzayda kablosuz olarak iletileceğini başarıyla kanıtladı.

Şarku’l Avsat’ın İngiliz gazetesi Independent’tan aktardığı habere göre Maple olarak adlandırılan güneş prototipi, uzayda güneş enerjisi toplayıp dünya yüzeyine aktarmayı amaçlayan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nün (Caltech) Uzay Güneş Enerjisi Projesi (SSPP) tarafından test edilen üç ana teknolojisinden biri.

Maple adı, düşük enerjili taşıyıcı yörünge deneyinde mikrodalga dizisinin kısaltmasından geliyor. İstenen yerlere enerji göndermek için tasarlanan elektronik çipler kullanılarak oluşturulmuş, mikrodalgayla çalışan bir dizi esnek ve hafif enerji vericisinden oluşuyor. Bilim insanları, başarılı sonuçlar elde etmek için enerji transfer matrislerinin hafif yapılması, uzaya göndermek için gereken yakıt miktarını azaltması ve bir roketle katlanıp taşınabilmesi için esnek olması gerektiğini aktardı.

Caltech’de Elektrik Mühendisliği profesörü olan Ali Hajimiri şu açıklamada bulundu:

“Şimdiye kadar yaptığımız deneylerle, Maple’nin uzayda alıcılara başarılı bir şekilde enerji iletebileceğine dair onay aldık. Ayrıca enerjisini dünyaya yönlendirecek şekilde programlayabildik. Bunu burada Caltech’te keşfettik. Bildiğimiz kadarıyla, hiç kimse pahalı katı yapılarda bile uzayda herhangi bir kablosuz enerji iletimini kanıtlamadı. Bunu ilk kez esnek, hafif yapılar kullanarak ve kendi entegre devrelerimizle biz yapıyoruz.”

Bunu daha önce dünyada test etmiş olan araştırmacılar modelin (uzay koşulları için optimize edilmiş malzemelerden yapılmış) uzayda da çalışabileceği görüşünde.


Elektrikli otomobil şarjına eşsiz çözüm: Güneş ağaçları

SolarBotanic Trees'in ağaçları, güneş enerjisini toplayan nano fotovoltaik "yaprakların" yanı sıra gövdesinde bir batarya bulunduruyor (SolarBotanic Trees)
SolarBotanic Trees'in ağaçları, güneş enerjisini toplayan nano fotovoltaik "yaprakların" yanı sıra gövdesinde bir batarya bulunduruyor (SolarBotanic Trees)
TT

Elektrikli otomobil şarjına eşsiz çözüm: Güneş ağaçları

SolarBotanic Trees'in ağaçları, güneş enerjisini toplayan nano fotovoltaik "yaprakların" yanı sıra gövdesinde bir batarya bulunduruyor (SolarBotanic Trees)
SolarBotanic Trees'in ağaçları, güneş enerjisini toplayan nano fotovoltaik "yaprakların" yanı sıra gövdesinde bir batarya bulunduruyor (SolarBotanic Trees)

Birleşik Krallık (BK) merkezli bir girişim, şirketin yönetim kurulu başkanına göre elektrikli arabalara temiz enerjili şarj istasyonları sağlayan güneş ağaçlarının geniş çaplı ticari üretimine çok yaklaştı.

Geçen yıl kurulan SolarBotanic Trees, ağacın biri 5,5 metre diğeri 3,5 metre olmak üzere iki farklı boyuttaki versiyonunu geliştirirken, ağaçların ilk kurulumlarının gelecek yılın başlarında Oxford'da yapılması planlanıyor.

SolarBotanic'in CEO'su Chris Shelley, The Independent'a "Buradaki fikir, güneş panellerini ağaç kanopisi gibi kubbeli bir yüzeye yerleştirmek ve ardından gövdenin içine bir batarya depolama sistemi koymak" dedi.

Güneş pilleriyle bataryaları aynı yapıya yerleştirmek çok pratik çünkü bu sayede sadece yedekteki şebeke kaynağına bel bağlamadan fazla enerjiyi depolayabiliyorlar.

BK'deki elektrikli araç şarj istasyonlarının sayısı, artan talebe ayak uydurma çabaları kapsamında geçen yıl üçte birden daha fazla oranda arttı.

Elektrikli araç haritalama hizmeti Zapmap'e göre Mayıs 2023 itibarıyla 25 binden fazla şarj noktası var fakat bu sayı, BK İklim Değişikliği Komitesi'nin 2032'ye gelindiğinde ihtiyaç duyulacağını iddia ettiği 325 bin şarj noktasının hâlâ çok altında kalıyor.

Shelley, SolarBotanic'in halihazırda BK'deki çeşitli alanlara ağaçlar inşa etmek üzere elektrikli araç altyapısı tedarik eden şirketlerle anlaşmalar yaptığını ve bunların arasında Raw Charging Group'tan 200 ağaçlık bir siparişin de yer aldığını söyledi.

Asıl fikir, ekstra güç üretmek için rüzgarda dalgalanan fotovoltaik yaprakları kullanarak hem güneş hem de rüzgar enerjisini toplayabilen bir yapı tasarlamaktı.

Ön araştırmalar bu yöntemle rüzgar enerjisi toplamanın, henüz ticari açıdan kısa vadede elverişli olacak kadar gelişmediğini ortaya koysa da bu yöntemin gelecekte kullanılma ihtimali devam ediyor.

Halihazırda SolarBotanic, güneş ağaçlarını 2024'ün başında BK'deki müşterilere ulaştırmak adına gelecek aylarda üretime başlamaya odaklanıyor.

Şirket buradan Avrupa ve ABD de dahil diğer pazarlara girmeyi ve diğer uygulamalara uyacak şekilde kişiselleştirilebilir yapılar geliştirmeyi planlıyor.

Bunlar arasında şehir meydanlarında ve bar bahçelerinde kullanılacak büyük ağaçlar da yer alıyor. Ağaçların altına banklar yerleştirilecek, isteyenler telefonlarını şarj edebilecek ve hatta dahili kızılötesi ısıtıcılar sayesinde burada ısınabilecek.

Shelley, "Ana tema üzerinden tasarlanan epey fazla varyasyon var" dedi.

Şebekeden bağımsız olan ve elektrikli araçların elektrik ihtiyacını karşılaması gerekmeyen versiyonlar telefon ve dizüstü bilgisayar şarjı, bank ve çardağıyla, çalışma alanı veya sosyal alanlar olarak şehir meydanlarında hizmet verebilir. Ticari amaçlı ve belediyelere ait kullanımların ötesinde, bu ağaçlar çatılardaki güneş paneli sistemlerini desteklemek üzere evlerin bahçelerine yerleştirilebilir ya da birkaç tanesi orta büyüklükteki bir evin yıllık elektrik ihtiyacını bile karşılayabilir.

Independent Türkçe


Ahtapotların uyum sağlamak için beyinlerini yeniden yapılandırdığı belirlendi

Bilim insanları konu hakkında daha fazla araştırma yapmayı hedefliyor (Roy Caldwell/Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley)
Bilim insanları konu hakkında daha fazla araştırma yapmayı hedefliyor (Roy Caldwell/Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley)
TT

Ahtapotların uyum sağlamak için beyinlerini yeniden yapılandırdığı belirlendi

Bilim insanları konu hakkında daha fazla araştırma yapmayı hedefliyor (Roy Caldwell/Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley)
Bilim insanları konu hakkında daha fazla araştırma yapmayı hedefliyor (Roy Caldwell/Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley)

Bilim insanları, ahtapotların denizin sıcaklığına uyum sağlamak için beynini yeniden yapılandırdığını tespit etti.

Ahtapot ve diğer kafadanbacaklılar soğukkanlı hayvanlar grubuna yer alıyor. Ektotermik diye de adlandırılan bu canlılar, vücut ısısını düzenlemede dış ortama bağımlı. Yani suyun çok soğuması ya da ısınması ahtapotların beyin fonksiyonlarını tehdit edebiliyor.

ABD'nin Massachusetts eyaletindeki Deniz Biyolojisi Laboratuvarı'nın yönettiği araştırma ekibi, ahtapotların bu durumda RNA düzenlemesi yapıp yapmadığını görmek için bir çalışma yürüttü.

8 Haziran'da Cell adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan makalede 12 yabani Kaliforniya iki benekli ahtapotu incelendi. Araştırma ekibi, hayvanları iki gruba ayırdı. Bir grup 22 santigrat derecelik, diğeriyse 13 santigrat derecelik sulara kondu. 

Uzmanlar birkaç hafta sonra bu hayvanların RNA verilerini karşılaştırdı. Çok az farklılık bekleyen bilim insanları, incelenen 60 bin bölgenin 20 bininden fazlasında değişiklik gördü. Bu RNA düzenlemelerinin sıcaklığa maruz kaldıktan sadece birkaç saat sonra gerçekleşmeye başladığı tespit edildi.

Araştırma ekibi daha sonra bu değişikliklerin protein yapısını etkileyip etkilemediğini görmek için bir çalışma daha yaptı. Ahtapotların sinir sistemi için çok önem arz eden kinesis ve sinaptotagmin adlı iki protein analiz edildi. Bunların sıcaklığa bağlı olarak yapılarının değiştiği keşfedildi. Değişikliklerin, proteinlerin işlevini de etkilediği tespit edildi. Bunların muhtemelen ahtapotların içinde bulunduğu sıcaklığa daha iyi adapte olmasını sağladığı düşünülüyor. 

Uzmanlar ayrıca Kaliforniya iki benekli ahtapotuyla yakından akraba olan Verrill'in iki benekli ahtapotunda da (Octopus bimaculatus) sıcaklığa duyarlı RNA kanıtları buldu. Bu yüzden RNA değişikliğinin ahtapot ve kalamarlar arasında yaygın olabileceği düşünülüyor. 

Araştırma ekibinde yer alan genetik araştırmacı Eli Eisenberg "RNA'yı mevcut ortamın ihtiyaçlarına göre düzenleyebilmek güzel bir şey" dedi:

Ahtapotun kışın kullandığı proteinlerin çoğunun yazın kullandıklarıyla aynı olmadığı söylenebilir.

Araştırmada yer almayan ekolojist Michael Kuba, kafadanbacaklıların hâlâ gizemini koruduğunu hatırlattı:

Bu makale, kafadanbacaklıların ortamla nasıl başa çıktığını daha iyi anlama yolunda son derece önemli bir ilk adım.

 

Independent Türkçe, Live Science, Science Alert


Uzun süreli uzay görevlerinin beyne zarar verdiği tespit edildi

AFP
AFP
TT

Uzun süreli uzay görevlerinin beyne zarar verdiği tespit edildi

AFP
AFP

Bilim insanları, uzun uzay görevlerinin astronotların beynine zarar verdiğini söylüyor.

Artık uzmanlar uzayda uzun süre geçirecek kişilerin, beynin yolculuk sırasında yaşadığı değişikliklerin ardından toparlanmasına imkan tanımak için üç yıl ara vermesini öneriyor.

Bunlar, Dünya'nın yerçekiminden ayrılmaya beynin nasıl tepki verdiğini inceleyen yeni bir çalışmanın bulguları. Mars'a düzenlenecek ilk görevler de dahil, uzaydaki uzun yolculukların çağı olması beklenen yeni bir dönemin öncesinde bu çalışma yapıldı.

Araştırmacılar 30 astronotun uzaya gitmeden önce ve gittikten sonra çekilen beyin taramalarını inceledi. Bilim insanları, 6 aydan uzun süren yolculukların beynin ventriküllerini önemli ölçüde genişlettiğini ve iyileşmelerinin üç yıla kadar sürebileceğini tespit etti.

Ventriküller, beyni koruyup beslemenin yanı sıra atıkları da uzaklaştıran bir sıvıyla dolu olan beyin odacıklarıdır. Genellikle bu sıvı vücudun etrafına işlevsel şekilde dağılır fakat uzayda yerçekiminin olmaması, sıvının yukarı doğru itilerek beynin kafatasında daha yükseğe çıkmasına yol açabilir.

Florida Üniversitesi'nde uygulamalı fizyoloji ve kinezyoloji alanlarında öğretim görevlisi olan, çalışmanın yazarlarından Rachael Seidler, "Biri uzayda ne kadar çok zaman geçirirse, ventriküllerinin o kadar büyüdüğünü gördük" diyor.

Birçok astronot uzaya birden fazla kez seyahat ediyor ve çalışmamız ventriküllerin tamamen iyileşmesi için uçuşlar arasında yaklaşık üç yıl olması gerektiğini gösteriyor.

Çalışmada yer alan 30 astronottan 8'i iki haftalığına uzaya gitti, 18'i 6 aylık görevlere çıktı ve 4'ü de bir yıl boyunca seyahat etti. İki haftanın ardından beyinde belirgin bir değişiklik yaşanmazken, görünüşe göre 6 ay sonra da değişiklikler durdu.

Bu durum, SpaceX'inki gibi turizm projeleri aracılığıyla sunulan türden kısa yolculuklara katılanlar için faydalı.

Mars seyahati gibi uzun yolculuklara çıkacak astronotlar için de faydalı olabilecek bir şey bu. Araştırmacılar, bir yıldan uzun süre seyahat edenleri henüz incelemedi fakat 6 ila 12 ayda bir değişiklik yaşanmaması, bu uzun yolculuklar açısından da iyi haber olabilir.

Profesör Seidler, "Eninde sonunda bazı kişilerin uzayda daha uzun süre kalacağını düşününce, beyindeki değişikliklerin katlanarak artmadığını görmek bizi mutlu etti" diyor.

Independent Türkçe


Evrendeki gelmiş geçmiş en parlak patlamanın doğrudan Dünya'ya yöneldiği anlaşıldı

(NASA/Swift/A. Beardmore [Leicester Üniversitesi])
(NASA/Swift/A. Beardmore [Leicester Üniversitesi])
TT

Evrendeki gelmiş geçmiş en parlak patlamanın doğrudan Dünya'ya yöneldiği anlaşıldı

(NASA/Swift/A. Beardmore [Leicester Üniversitesi])
(NASA/Swift/A. Beardmore [Leicester Üniversitesi])

Bugüne kadar görülen en parlak patlamanın arkasındaki gizem nihayet çözüldü.

Geçen yıl ekimde Dünya'yı, Tüm Zamanların En Parlağı (Brightest of All Time/BOAT) diye bilinen bir patlama vurmuştu. Patlama dünyanın dört bir yanındaki teleskoplarca kaydedilirken bilim insanları da o zamandan beri buna açıklık getirmeye çalışıyor.

BOAT, tüm evrendeki en şiddetli ve yüksek enerjili patlamalar olan gama ışını patlamalarından biriydi. Bu patlamalar sadece birkaç saniye içinde, Güneş'in tüm ömrü boyunca üreteceği kadar enerji üretebiliyor.

Resmi adı GRB 221009A olmasına karşın daha çok BOAT diye bilinen sözkonusu gama ışını patlamasının, devasa bir yıldızın bir karadeliğin içine çökmesiyle gerçekleştiğine inanılıyor. Ancak bilim insanları, bu patlamanın kozmosta tam olarak neden bu kadar parlak şekilde ışıldadığından emin değildi.

Artık araştırmacılar gama ışını patlamasının neden bu kadar yoğun olduğunu anlayabileceklerini düşünüyor. Patlama doğrudan Dünya'ya yönelmiş ve beraberinde büyük miktarda yıldız materyali sürüklemişti.

Science Advances adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni makalede böyle belirtiliyor. Bilim insanları daha önce patlamanın parlaklığının, açısından kaynaklandığını ifade etse de gizemin bir kısmı varlığını koruyordu: Jetin sınırı gözlemlenememişti.

Bath Üniversitesi'nden Hendrik Van Earthen, "Artık ışınımın yavaşça solması dar bir gaz jetinin özelliği değil. Bunu bildiğimiz için patlamanın şiddetinin ardında başka bir sebebin varlığından şüphelendik ve matematiksel modellerimiz de bunu destekledi" diyor.

Gözlemler, normalde izole bir jet görülmesi beklenen yerde geniş çaplı bir gaz akışının içine gömülü dar jeti yavaş yavaş gözler önüne sererken, çalışmamız GRB'nin özgün yapısını açıkça ortaya koyuyor.

Patlamada genelde bu tür güçlü olaylardakinden farklı jetlerin keşfedilmesi, sözkonusu olağandışı davranışın açıklanmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda gama ışını patlamalarının her zaman beklendiği gibi davranmadığını da gösteriyor.

George Washington Üniversitesi'nde lisansüstü öğrencisi olan, çalışmanın baş yazarı Brendan O'Connor, "GRB 221009A, gama ışını patlamalarına yönelik anlayışımızda ileriye doğru atılan muazzam bir adımı temsil ediyor ve en uç patlamaların sıradan gama ışını patlamalarında kabul edilen standart fiziğe uymadığını gösteriyor" diyor.

Muazzam büyüklükteki yıldızların çöküşünde göreceli dışa akışların nasıl meydana geldiğine dair standart teorilerimizi gözden geçirmeye zorlayan GRB 221009A, uzun gama ışını patlamarı için Rosetta taşına eşdeğer olabilir.

Çalışma, Science Advances adlı bilimsel dergide yayımlanan "A structured jet explains the extreme GRB 221009" (Yapılandırılmış jet uç noktadaki GRB 221009'a açıklık getiriyor) adlı yeni bir makalede açıklanıyor.

 

Independent Türkçe


Özel sektörün ilk Venüs görevinden kötü haber

 Ortalama yüzey sıcaklığı 471 santigrat derece olan Venüs, Güneş Sistemi'nin en sıcak gezegeni unvanını taşıyor (NASA)
Ortalama yüzey sıcaklığı 471 santigrat derece olan Venüs, Güneş Sistemi'nin en sıcak gezegeni unvanını taşıyor (NASA)
TT

Özel sektörün ilk Venüs görevinden kötü haber

 Ortalama yüzey sıcaklığı 471 santigrat derece olan Venüs, Güneş Sistemi'nin en sıcak gezegeni unvanını taşıyor (NASA)
Ortalama yüzey sıcaklığı 471 santigrat derece olan Venüs, Güneş Sistemi'nin en sıcak gezegeni unvanını taşıyor (NASA)

Özel sektörün ilk Venüs görevi ertelendi. Rocket Lab'in geçen ay fırlatılması planlanan uzay aracının en az Ocak 2025'e kadar yola çıkmayacağı öğrenildi.

ABD merkezli şirketin adı açıklanmayan bir sözcüsü, teknoloji haberleri sitesi TechCrunch'a müşterilerinin taleplerine öncelik verdiklerini söyledi ve başka bir ayrıntı vermedi. 

Saygın bilim yayını MIT Technology Review ise uzay aracı ve sondanın fırlatılışı için yedek tarih olarak Ocak 2025'in planlandığını hatırlattı. 

Rocket Lab, Venüs'e gitme planını ilk kez Ağustos 2020'de duyurmuştu. Görevle ilgili ayrıntılarsa iki sene sonra yayımlanmıştı. Şirket, Venüs'ün bulutları arasına bir Elektron uzay aracı ve Foton sondası fırlatmak istediğini açıklamıştı. 

20 kilogram ağırlığındaki sondanın, 5 ayda Venüs'e varması, gezegenin bulutlarında yüksekten yeryüzüne düşerken sadece 3-5 dakikada veri toplaması planlanıyor. Sondanın yaşam veya yaşanabilirlik kanıtına bakılması isteniyor.

Birleşik Krallık'taki Cardiff Üniversitesi ve ABD'deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden bilim insanları, Eylül 2020'de Venüs'ün asidik bulutlarında  fosfin gazı tespit ettiklerini ve bunun potansiyel yaşam belirtisi olduğunu duyurmuştu. Araştırmacılar, Venüs atmosferinde tespit edilen fosfinin kaynağının ancak "canlı bir şey" olabileceğini öne sürüyor.  

Ancak bazı uzmanlar, bu hipotezi sorguluyor ve gazın henüz açıklanamayan atmosferik ve jeolojik süreçlerden kaynaklanabileceğini ifade ediyor.

Rocket Lab de Venüs'ün atmosferinde yaşam için gerekli koşulların mevcut olup olmadığını tespit etmek istiyor. Foton sondası fosfini değil bulut katmanlı parçacıklar içindeki organik moleküllerin varlığını araştırmayı hedefliyor. Şirket ayrıca bulut parçacıklarının kırılma şekillerini ve indekslerini (bileşime dair bir temsilci) belirlemeyi amaçlıyor.

Sondanın havadayken yakaladığı verileri basınç ve sıcaklar uzay aracını yok etmeden önce Dünya'ya yollaması bekleniyor.

 

Independent Türkçe, Space.com, TechCrunch


Rusya’da Robot taksi uygulaması deneme sürüşlerine başladı

Rusya’da Robot taksi uygulaması deneme sürüşlerine başladı
TT

Rusya’da Robot taksi uygulaması deneme sürüşlerine başladı

Rusya’da Robot taksi uygulaması deneme sürüşlerine başladı

Rus internet şirketi Yandex, başkent Moskova’nın bir bölgesinde sürücüsüz taksilerin test amacıyla hizmete girdiğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın TASS haber ajansından aktardığı habere göre, Yandex tarafından yapılan açıklamada, “Moskova’da yapay zeka tarafından kontrol edilen bir araba siparişi hizmeti olan bir robotaxi (robot taksi) başlatıldı. Robotaxi, Yasenevo bölgesinde her gün sabah 07:00’den gece 01:00’e kadar test modunda çalışıyor” ifadeleri kullanıldı.

Kullanıcılar, Yandex Go (Яндекс.Go) taksi uygulaması üzerinden robotaksi çağırabilecek.

Söz konusu bölgede şu anda yaklaşık 40 binme ve bırakma noktası bulunuyor.


Mars'ta bir yıllık yaşam deneyimi

Mars'ı simüle eden bir ortam (AFP)
Mars'ı simüle eden bir ortam (AFP)
TT

Mars'ta bir yıllık yaşam deneyimi

Mars'ı simüle eden bir ortam (AFP)
Mars'ı simüle eden bir ortam (AFP)

52 yaşındaki Kanadalı Kelly Haston, "Mars’ta imişiz gibi davranacağız" diyor. Haziran ayının sonundan itibaren Biyolog Haston, Teksas'ta yapay olarak oluşturulan Mars gezegeninde on iki ay boyunca yaşam koşullarını deneyimleyen dört gönüllü arasında olacak.

Biyolog gülerek şunu dile getiriyor: "Dürüst olmak gerekirse, durum hâlâ tam anlamıyla gerçekçi değil".

Kelly Haston (AFP)
Kelly Haston (AFP)

Adayları seçmeden önce dikkatlice mülakatlar yapan ve inceleyen NASA için bu uzun vadeli deneyler, mürettebat davranışlarını gerçek bir göreve göndermeden önce izole ve yapay bir ortamda değerlendirmeyi mümkün kılıyor.

Resim altı yazısı: Dünya üzerinde kurulan Mars'taki bir oturma odası (AFP)
Dünya üzerinde kurulan Mars'taki bir oturma odası (AFP)

Katılımcılar ekipman arızaları, su tayınlaması ve diğer "sürprizleri" içeren zor durumlarla karşı karşıya kalacak. Mürettebatın dış dünya ile iletişimlerinin koşulları, Dünya ile Mars arasındaki iletişim koşullarına benzer, yani yirmi dakikaya kadar (40 dakika ileri geri) gecikmeyle olacak.

Kelly Haston, konuyla ilgili şunu dile getirdi: "Bu deneyimi gerçekten dört gözle bekliyorum ama aynı zamanda gerçekçi olmaya çalışıyorum. Bu gerçek bir mücadele olacak".

Mars Dune Alpha olarak adlandırılan bu mekân, bir Amerikan şirketi tarafından 3 boyutlu olarak tasarlandı. Mekân, 160 metrekarelik bir alana sahip ve içinde odalar, spor salonu ve sebze yetiştirmek için dikey bir çiftlik bulunuyor.

Resim altı yazısı: Teksas'taki Johnson Uzay Merkezi'ndeki CHAPEA Mars Dune Alpha içindeki çalışma odası (AFP)
Teksas'taki Johnson Uzay Merkezi'ndeki CHAPEA Mars Dune Alpha içindeki çalışma odası (AFP)

2022 yazında katılımı onaylanmadan önce mekânı ziyaret eden Kelly Haston şöyle konuştu: Mars'ın kırmızı kum ortamını simüle eden bir dış mekan alanı bile var, ancak Kızıl Gezegende hayal edilen yaşam hissini sürdürmek için dış mekan yok. Mürettebat bir uzay giysisi giyerek uzay yürüyüşlerini simüle edebilir. Muhtemelen en çok sabırsızlıkla beklediğim şey bu".

Ekibin uyumu

Kelly Haston, NASA'nın gönüllüler aradığını öğrendiğinde başvurmakta tereddüt etmediğini şu şekilde açıkladı: "Başvurmak için bir form doldurdum. Bu, araştırma yapmanın farklı yollarını keşfetmek için hayattaki birçok hedefimle örtüşüyor.  Kendi başına uzay keşfini artırabilecek bir deneyim yaşamak son derece memnuniyet verici".

Haston'a ek olarak bir mühendis, bir acil durum doktoru ve bir hemşire, keşif gezisinin dört üyesi, seçim sürecinde bir araya geldi.

Ekibin lideri seçilen Haston, arkadaşlarıyla ilgili şuna dikkat çekti: "Aramızda büyük bir karşılıklı anlayış var. Nasıl uyumlu ve başarılı bir grup olacağımızı görmenin görevin en heyecan verici kısımlarından biri olduğuna inanıyorum. Temizlik ve yemek hazırlamayı da içerecek olan bu görevde anlayış esas olacak".

Deneme sahasına girmeden önce ekibin Houston'da bir ay sürecek bir eğitim alması bekleniyor.

Ancak acil bir durumda, örneğin tıbbi bir durumda ne olacak?

Kelly Haston bu soruyu şöyle cevapladı: "Elbette, biri yaralanırsa, bu, tedavi amacıyla dışarı çıkmak için bir neden olur".

Ancak ekip tarafından çözülebilecek durumlar için prosedürler sağlanacak. Örneğin mürettebat üyelerinin bir aile sorununu bildirmenin uygun yolları önceden düşünüldü.

İzolasyon

Haston, en büyük endişesini şöyle dile getirdi: "Eşimden ve akrabalarımdan uzakta olmak biraz üzücü. Onlarla düzenli olarak e-posta yoluyla, nadiren video aracılığıyla konuşacağım, herhangi bir canlı iletişim kuramayacağım. Dışarıda olmayı ve dağları ya da denizi görmeyi kesinlikle özleyeceğim”.

Haston, bu görevde, Afrika'da kurbağaların genetik özelliklerini incelemek için bilimsel bir göreve katılımı da dahil olmak üzere önceki deneyimlerinden yararlanmayı planlıyor. Nitekim Haston daha önce güveneceği bir cep telefonu olmadan dört kişiyle bir arabada veya bir çadırda birkaç ay yattı.

Hücre Biyoloğu Haston, son yıllarda Kaliforniya'da start-up'larla çalıştı. Haston, belirli hastalıklarla daha iyi savaşmak için kök hücre arama konusunda uzman.

Bu görev, NASA tarafından planlanan ve CHAPEA Crew Health ve Performance Exploration Analog başlığı altında toplanan üç görevden ilki.

2015-2016'da Hawaii'de NASA'nın katıldığı ancak bu sözde HI-SEAS görevlerinden doğrudan sorumlu olmadığı, Mars'ta yaşamı simüle eden bir yıllık bir deney gerçekleştirildi.

ABD uzay ajansı, Artemis programı aracılığıyla, muhtemelen 2030'ların sonlarında Mars'a yapılacak bir geziye hazırlanmayı amaçlayan insanları aya götürmek için projeler başlattı.


"Nefes alan, terleyen ve titreyen" robot icat edildi

ANDI dünyanın ilk "nefes alan, terleyen ve yürüyen termal mankeni" (Christopher Goulet/ASU)
ANDI dünyanın ilk "nefes alan, terleyen ve yürüyen termal mankeni" (Christopher Goulet/ASU)
TT

"Nefes alan, terleyen ve titreyen" robot icat edildi

ANDI dünyanın ilk "nefes alan, terleyen ve yürüyen termal mankeni" (Christopher Goulet/ASU)
ANDI dünyanın ilk "nefes alan, terleyen ve yürüyen termal mankeni" (Christopher Goulet/ASU)

Bilim insanları, farklı sıcaklıklarla başa çıkıp uyum sağlamak üzere tasarlanmış "nefes alan, terleyen, titreyen" ilk robotu inşa ettiklerini söylüyor.

ANDI adı verilen ısıya duyarlı "termal manken", insanlar gibi boncuk boncuk ter damlatan gözeneklerden oluşan, 35 ayrı ayrı kontrol edilen yüzeye sahip.

ABD'li Thermetrics firması tarafından Arizona Eyalet Üniversitesi'ndeki araştırmacıların kullanımı için tasarlanan robot, aşırı sıcaklıkların insanın vücut sağlığı üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla üretildi.

Çalışması aşırı sıcakların insanlar üzerindeki etkilerini tespit edip ölçmeyi hedefleyen, ASU araştırma projesinin baş araştırmacısı Konrad Rykaczewski, "ANDI terliyor, ısı üretiyor, titriyor, yürüyor ve nefes alıyor" diyor.

Aşırı sıcaklarla ilgili pek çok harika çalışma olsa da pek çok eksik de var. Isının insan vücudunu nasıl etkilediğine dair çok iyi bir anlayış geliştirmeye çalışıyoruz, böylece bunu ele alacak şeyleri niceliksel olarak tasarlayabiliriz.

Araştırmacılar tarafından inşa edilen 10 terleyen robottan bazıları halihazırda giyim şirketleri tarafından kıyafet testlerinde kullanılıyor ancak ASU'nun androidi açık havada kullanılabilen tek robot.

Bu, aşırı sıcak ortamlarda daha önce mümkün olmayan deneyler yapılmasına ve güneş radyasyonunun etkisine ilişkin çalışmalara olanak tanıyor.

ASU'daki araştırmacılar ANDI'nin insan vücudunun ısı stresinden nasıl etkilendiğini daha iyi anlamamızı sağlayacağını umuyor (Christopher Goulet/ASU)
ASU'daki araştırmacılar ANDI'nin insan vücudunun ısı stresinden nasıl etkilendiğini daha iyi anlamamızı sağlayacağını umuyor (Christopher Goulet/ASU)

ASU araştırmacıları, farklı yaş ve vücut tiplerinin yüksek sıcaklıklardan nasıl etkilendiğini anlamak amacıyla ANDI'yi bu yaz Phoenix çevresinde sıcaktan etkilenebilecek bölgelerde test etmeyi planlıyor.

Modelleme çalışmalarına liderlik eden ASU araştırma bilimcisi ve ANDI'nin baş operatörü Ankit Joshi, "Farklı vücut kitle endeksi modellerini, farklı yaş özelliklerini ve farklı sağlık sorunlarını [ANDI'ye] aktarabiliriz" diyor.

Bir diyabet hastası, sağlıklı birinden farklı bir termal düzenlemeye sahiptir. Dolayısıyla, kişiselleştirilmiş modellerimizle tüm bu değişiklikleri hesaba katabiliyoruz.

ANDI insan vücudunun termal fonksiyonlarını taklit ediyor (Christopher Goulet/ASU)
ANDI insan vücudunun termal fonksiyonlarını taklit ediyor (Christopher Goulet/ASU)

Sonuçlar, sıcak çarpması ve sıcağa bağlı ölümlerden korunmak için serinletici giysiler ve teknolojiler gibi girişimlerin tasarlanmasında kullanılacak.

 

Independent Türkçe