Arap Koalisyonu: Yemenlilerin birlik olması onları Sana'ya ulaştıracak

Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki dün Riyad'da basın toplantısında konuştu (Reuters)
Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki dün Riyad'da basın toplantısında konuştu (Reuters)
TT

Arap Koalisyonu: Yemenlilerin birlik olması onları Sana'ya ulaştıracak

Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki dün Riyad'da basın toplantısında konuştu (Reuters)
Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki dün Riyad'da basın toplantısında konuştu (Reuters)

Yemen'deki meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Yemenlileri birleştirmenin ve farklılıkları bir kenara bırakmanın onları Sana'ya ulaştıracağını ve böylece İran destekli Husi milislerinin pençesinden kurtulacaklarını söyledi.
Amalika Tugayları, ulusal ordu ve aşiret mensuplarının kazandığı Beyhan zaferinden sonra Şarku'l-Avsat'ın bundan sonraki aşamaya ilişkin sorusuna cevaben, Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki, “Yemenliler birleşirse Sana'ya ulaşacaklar. Yemen Ulusal Ordusu, sahildeki ortak kuvvetler, Amalika Tugayları, halk direniş güçleri ve aşiret mensupları arzu, kararlılık ve fedakarlık duygularına sahip. Bir de aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakırlarsa Sana'ya gidecekler. Ortak Kuvvetler olarak Yemen Ulusal Ordusu’nu destekliyoruz ve sivilleri korumaya ve Yemen'deki kardeşlerimizin yanında olmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.
Arap Koalisyonu sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki ve Ortak Kuvvetler Sivil Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Tümgeneral Abdullah el-Habbabi dün Riyad'da düzenledikleri ortak basın toplantısında, “Husi milislerinin, güney Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'ndaki uluslararası ticaret ve nakliye hatlarını tehdit etmek için Hudeyde limanlarını askeri olarak kullandığını” ifade ettiler.
Tümgeneral Habbabi, Kızıldeniz'de Hudeyde, Salif ve Ras-İsa limanlarında bazı deniz ihlallerinin yaşandığını belirtti.
Habbabi, “Şu ana kadar Hudeyde'den denize indirilen bubi tuzaklı teknelerin sayısı 100'e ulaştı ve bu durum güney Kızıldeniz'de deniz seyrüseferini tehdit ediyor. Koalisyon bununla ilgileniyor. Koalisyon, 13 ticari gemi ihlaline ek olarak, tüm ticari gemileri ve petrol tankerlerini tehdit eden 248 deniz mayını konusunu da ele aldı. Bu durum, küresel ticaret için ciddi bir tehdit oluşturuyor” dedi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bandıralı Ravabi adlı kargo gemisinin Husiler tarafından kaçırılması ile ilgili konuşan Habbabi, “Ticari bir nakliye gemisi. Sokotra Adası’ndan Cizan Limanı’na yol alan bu gemi, adadaki bir Suudi Arabistan hastanesine malzeme taşıyor. Sahra hastanesinden gelen gemi ambulans araçları, tıbbi ekipman, iletişim ekipmanı, çadırlar, sahra mutfağı, sahra çamaşırhanesi ve aksesuarları ile teknik ve güvenlik desteği taşıyor. Gemiye uluslararası sularda taarruz planlanması yapıldı, bu balıkçı tekneleri tarafından gerçekleştirildi ve ardından gemi Salif limanına yönlendirildi” dedi.
Geçtiğimiz dönemde Güney Kızıldeniz'de ticari gemilere ve petrol tankerlerine yönelik çeşitli korsanlık eylemlerine de atıfta bulunan Habbabi, “Bunlardan en önemlisi Suudi Arabistan’a ait Rabigh 3’ün kaçırılması ve Yemen halkı için buğday taşıyan Türk gemisi Arsan ile Abkayk petrol tankerinin füzeyle hedef alınmasıdır” diye konuştu.
İran'ın tehdit edici operasyonların Hürmüz Boğazı'ndan Arap Denizi'ne taşındığını belirten Tuğgeneral Turki el-Maliki deniz mayınlarının, bubi tuzaklı teknelerin ve kıyı savunma füzelerinin hepsinin İran’a ait olduğunu kaydetti.
Maliki, "Husilerin askeri ve siyasi pazarlıklar çerçevesinde ticari gemilere yönelik korsanlık eylemleri yürüttüğüne ve bu eylemleri gerçekleştiren ve gemileri zorla kaçıran özel kuvvetlerinin olduğuna" dikkati çekti.
Koalisyon, ABD Hazinesi'nin yaptırımlar listesinde yer alan terörist Mansur es-Saadi liderliğindeki "Ravabi" gemisine geçtiğimiz günlerde el konulması eylemine katılan 10 kişinin isimlerini yayınladı. 
Tuğgeneral Maliki, koalisyonun yıllardır Husilerin limanları askeri olarak kullandığına dair bilgileri belgelediğini ancak Yemen halkının iyiliği için sabırlı davrandığını ve Husilerin reddettiği siyasi çözüm çabalarını desteklediğini dile getirdi.
Maliki, Husi liderlerine ait 23 şirketin petrol ticareti, kaçakçılık ve karaborsada satış yaptığından bahsetti ve bu yüzden limanların onlar için büyük önem arz ettiğini dile getirdi.  
Koalisyon, deneyler, testler, eğitim, donatma ve bubi tuzaklı tekneleri inceleme gibi faaliyetlere ilişkin fotoğraflar ve videolar göstererek Salif limanının askeri olarak kullanıldığını kanıtladı. Ayrıca limanın balistik füze depolama alanı ve askeri üretim atölyelerine dönüştürüldüğü de görüntülerde ortaya çıkıyor.
Koalisyon sözcüsü, Hudeyde limanıyla ilgili olarak, limanın İran balistik füzelerini parça parça almak için ana varış noktası olduğunu açıkladı. Ardından füzeler Devrim Muhafızları'nın gözetimi altında toplanarak liman içine yerleştirildi ve daha sonra ticari bir örtü altında Zimar, Sana ve Saada'ya nakledildi. Görüntüler ayrıca, Hudeyde limanında balistik füzelerin montajı için füze montajı atölyesi kurulduğunu ortaya koyuyor. 
Kızıldeniz'den geçen tüm İran gemilerinin askeri gemiler olduğunu ileri süren Maliki, “Ticaret gemileriyle hiçbir ilgileri yok, Bab’ul Mendeb ve Kızıldeniz'deki ticaret gemilerine saldıran Husilerle bir bağlantıları var” diye konuştu.
Maliki, limanların Husiler tarafından askeri olarak kullanmasının ardından hedef alınıp alınmayacağı ile ilgili bir soruya şu yanıtı verdi: "Limanları hedef almak istemiyoruz, BM elçisi öncülüğünde kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak istiyoruz. Ancak Husiler sivil nesneleri kullandıklarında uluslararası hukuka göre dokunulmazlıklarını kaybediyorlar ve böylece limanlar meşru bir askeri hedef haline geliyor.”



Hızlı Destek Güçleri Batı Kordofan’da orduyu kuşatıyor… El-Ubeyd’de çatışmalar sürüyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
TT

Hızlı Destek Güçleri Batı Kordofan’da orduyu kuşatıyor… El-Ubeyd’de çatışmalar sürüyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)

Sudanlı kaynaklara göre, Hızlı Destek güçleri, Batı Kordofan eyaletinin Babunusa kentindeki askeri garnizonun çevresinde kuşatmayı sıkılaştırırken, kuzey bölgesindeki bazı şehir ve kasabalar çevresinde taraflar arasında şiddetli ileri-geri çatışmalar devam ediyor.

Bu askeri gerilim, Suudi Arabistan, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan oluşan “dörtlü”nün, tarafları siyasi çözüm için masaya çekmeye yönelik 3 aylık insani ateşkes sağlama çabalarıyla eş zamanlı olarak yaşanıyor.

Mısır’dan Sudan’ın bölünmesine karşı tutum

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati  bugün yaptığı açıklamada Kahire’nin  Sudan’ın bölünmesini veya istikrarının bozulmasını hedefleyen girişimlere tamamen karşı olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tamim Halef, Abdulati’nin G20 Zirvesi kapsamında Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian ile görüşmesinde, uluslararası çabaların kapsamlı bir ateşkes sağlamak ve siyasi sürecin başlatılmasını temin etmek için bir araya gelmesi gerektiğini vurguladığını bildirdi.

Bakan ayrıca, insani yardımların engelsiz ulaşabilmesi için güvenli geçişler ve sığınakların sağlanmasının önemine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, “Sudanlı kardeşlerin” Türkiye’nin barış çabalarına katılmasını istediğini ve Ankara’nın çatışmayı sona erdirmek için azami çaba göstereceğini söyledi.

Cephede durum

Sudanlı kaynaklar, Hızlı Destek güçlerinin yavaş ve temkinli bir şekilde kara ilerleyişini genişlettiğini, buna karşın ordunun Babunusa’daki üssü savunmak için güçlü bir direnç gösterdiğini aktardı.

Hızlı Destek komutanları, Batı Kordofan’daki ordunun son kalesi olan 22. Piyade Tümeni’ni ele geçirip El-ubeyd kentini kuşatarak Hartum’a doğru ilerlemeyi hedefliyor.

Babunusa’ya bombardıman

Kaynaklar, Hızlı Destek güçlerinin, uzun süren görüşmeler sonucunda garnizonun güvenli tahliyesi karşılığında teslim edilmesi teklifinin başarısız olmasının ardından, topçu atışları ve stratejik insansız hava araçlarıyla bombardımanı yoğunlaştırdığını belirtti.

gh
3 Kasım'da El Faşir'in Hızlı Destek Güçleri'nin eline geçmesinin ardından Darfur bölgesinden kaçan iki yerinden edilmiş kadın (AFP)

Babunusa, başkent Hartum’a yaklaşık 697 km uzaklıkta olup, Sudan’ın batısı ile doğu ve kuzeyini bağlayan demiryolu hatlarının kesişim noktası olarak stratejik bir öneme sahip.

Hızlı Destek güçleri, Pazar günü Telegram üzerinden Babunusa’daki en büyük garnizon olan 89. Tugay’ı kuşattıklarını iddia eden görüntüler paylaştı.

El-Ubeyd’in batısında çatışmalar

Öte yandan ordunun, El-Ubeyd’in batısındaki Um Sümime ve Ebu Koud bölgelerinde günlerdir şiddetli çatışmalar yürüttüğü ve bölgede kademeli ilerleme sağladığı bildirildi.

Geçen hafta ordu, Kordofan eyaletinde Hızlı Destek güçlerine karşı yürütülen yoğun çatışmalarda önemli ilerlemeler kaydettiğini ve kritik bölgeleri yeniden güvence altına almak için yeniden konuşlanma planlarını başlattığını duyurmuştu.

Kuzey Kordofan’da çatışmalar geniş bir coğrafyaya yayılarak artarken, her iki taraf da bölgede üstünlük sağlamak için büyük miktarda asker ve teçhizat sevk ediyor.

Hızlı Destek kaynakları, ordunun kuzey ve batı Kordofan’a sızma girişimlerinin önlendiğini ve güçlerinin kontrol ettiği cephelerde tam hakimiyet sağladığını açıkladı.

ds
Bir çocuk, 15 Kasım'da Sudan'ın kuzeyindeki Debba kasabasındaki bir kampta yardım almak için sıraya giren kadınlara bakıyor (AFP)

Ordu ve müttefikleri, kuzey ve batı Kordofan’da başarı elde ettiklerini iddia etse de, Hızlı Destek bu iddiaları yalanlayarak, dağlık bölgelerde çekilen videolarla kontrolün kendilerinde olduğunu gösterdi.

Babunusa garnizonu, son aylarda Hızlı Destek’in topçu bombardımanları ve sürekli sızma girişimlerine karşı direndi ve kara ile havadan ikmalin kesilmesine rağmen ayakta kaldı.

Taraflar Kordofan’da bir haftadan uzun süredir şiddetli çatışmalar yürütüyor, sosyal medyada üstünlük iddialarını paylaşmayı sürdürüyor.

Ordu, Hızlı Destek’in ele geçirdiği şehirleri geri almak ve El-Ubeyd ile Hartum’un bir banliyösü olan Um Derman’ı bağlayan ana yollar üzerindeki kontrolü sağlamak için birden fazla cephede karşı saldırılar düzenliyor.


İsrail, Beyrut'ta Hizbullah'ın en üst düzey askeri liderini hedef aldı

Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
TT

İsrail, Beyrut'ta Hizbullah'ın en üst düzey askeri liderini hedef aldı

Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, bugün Beyrut’ta düzenlenen bir hava saldırısının Hizbullah’ın en üst düzey askeri komutanı olan Haytham Ali Tabatabai’nin hedef aldığını açıkladı.

Yapılan kısa açıklamada, “Bir süre önce, Beyrut’un kalbinde, İsrail ordusu Hizbullah’ın yeniden yapılanma ve silahlanma faaliyetlerini yöneten en üst düzey askeri komutanını hedef aldı. Başbakan Netanyahu saldırı emrini verdi” denildi.

Lübnan Sağlık Bakanlığı’na dayandırılan yerel medya haberlerine göre Beyrut’un güney banliyösüne düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü, 21 kişi yaralandı.

İsrail ordusu ise daha önce, kimliğini açıklamadan Beyrut’ta “üst düzey bir Hizbullah mensubunun” nokta operasyonuyla vurulduğunu duyurmuştu. İsrail basını, Hizbullah’ın iki numarası ve en üst düzey askeri komutanı olduğu belirtilen Haytham Ali Tabatabai’nin hedef alındığını aktardı.

th
İsrail’in Beyrut’un güney banliyösünde hedef aldığı konut binasının altında toplanan insanlar (AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı, saldırının gerçekleştiği bölgede çok sayıda araç ve binada ağır hasar meydana geldiğini bildirdi.

Saldırı, Netanyahu’nun iki saat önce yaptığı ve İsrail’in “Hizbullah ve Hamas’ın güçlenmesini engellemek için gereken her şeyi yapmaya devam edeceğini” söylediği açıklamanın ardından gerçekleşti. Netanyahu, haftalık kabine toplantısında “Ordu bu hafta Lübnan’da operasyonlar gerçekleştirdi. Hizbullah’ın kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapacağız” ifadelerini kullandı.

ABD’den ilk yorumlar

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığı habere göre üst düzey bir ABD yetkilisi, “İsrail, Beyrut’taki saldırı hakkında bizi önceden bilgilendirmedi, yalnızca saldırıdan hemen sonra haber verdi” dedi. Başka bir yetkili ise, Washington’un İsrail’in Lübnan’daki operasyonları yoğunlaştırmayı planladığını günlerdir bildiğini söyledi.

Haytham Ali Tabatabai kimdir?

Haytham Ali Tabatabai, ya da bilinen adıyla Ebu Ali Tabatabai, Hizbullah’ın önde gelen askerî komutanlarından biri olup örgütün özel kuvvetlerini Suriye ve Yemen’de yönetti.

ABD’nin Adalet İçin Ödüller (Rewards for Justice) programı, Tabatabai hakkında bilgi sağlayanlar için 5 milyon dolara kadar ödül vadetmişti. Washington, Tabatabai’nin Suriye ve Yemen’deki faaliyetlerini, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlığı artırmaya yönelik geniş çaplı çabalarının bir parçası olarak nitelendiriyor.

gt
Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısında hedef alınan daireler (Şarku’l Avsat)

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016’da Tabatabai’yi “Küresel Terörist” olarak tanımlamış; bu kapsamda ABD yargı yetkisi altındaki tüm mal varlıkları dondurulmuş ve Amerikalıların kendisiyle herhangi bir işlem yapması yasaklanmıştı. Ayrıca Hizbullah’a sağlanacak her türlü bilinçli destek, ABD yasalarına göre suç sayılıyor.

Güney Lübnan’da saldırı: Bir kişi öldü

Öte yandan Lübnan Ulusal Haber Ajansı, Güney Lübnan’ın Ayta el-Şaab kasabasında bir aracın İsrail’e ait insansız hava aracı tarafından hedef alındığını, saldırıda “eski bir mahkûm” olarak tanımlanan Muhammed Salih’in hayatını kaybettiğini bildirdi. Salih’in evini onarmak için malzeme almaya giderken vurulduğu belirtildi.


Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
TT

Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)

Eski Mossad Başkanı Yossi Cohen, yakın zamanda yayınlanan ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ adlı kitabında, mevcut savaş sırasında Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarma planının mimarı olduğunu ortaya koyuyor, ancak bunun kalıcı değil, ‘geçici bir yerinden etme’ önerisi olduğunu iddia ediyor. Şarku’l Avsat’ın yaptığı kapsamlı kitap incelemesine göre Cohen, Mossad’ın çalışma yöntemleri ve ajan devşirme tekniklerinden söz ediyor. Cohen, yürüttüğü istihbarat faaliyetleri kapsamında Lübnan’da ‘arkeolog’, Sudan’da ise ‘çay tüccarı’ kılığına girdiğini anlatıyor.

Cohen'in kitabının İbranice baskısının adı ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ iken, İngilizce baskısının adı farklı: The Sword of Freedom: Israel, the Mossad and the Secret War (Özgürlüğün Kılıcı: İsrail, Mossad ve Gizli Savaş).

Gazzelilerin ‘geçici yerinden edilmesi’

Yossi Cohen, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısına yanıt olarak Gazze Şeridi'nden yaklaşık 1,5 milyon Filistinliyi Mısır'ın Sina Yarımadası'na sınır dışı etme planının arkasında kendisinin olduğunu açıkladı. Cohen, planının ‘geçici bir yerinden edilme’ öngördüğünü savunuyor. Anlattığına göre, İsrail kabinesi bu plana onay verdi ve siviller arasındaki kayıpları azaltmayı amaçladığı gerekçesiyle Arap ülkelerini ikna etme görevi kendisine verildi.

frgt
Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan yerinden edilmiş insanlar, 23 Eylül 2025 (AP)

Cohen, bu çerçevede çeşitli Arap başkentlerine gittiğini söylüyor, ancak Arap liderlerin, ‘geçici’ diye sunulan göçün kalıcı bir sürgüne dönüşmesinden endişe ettiklerini aktarıyor. Bunun üzerine, göçün gerçekten geçici olacağına dair uluslararası güvence sağlamaya hazır olduğunu ilettiğini belirtiyor. Bu amaçla ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Çin ve Hindistan ile temas kurduğunu ifade ediyor. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin planı kesin bir dille reddetmesiyle konu kapanmış.

Kibir... İsrail propagandasının başarısızlığı

Yossi Cohen kitabında İsrail liderlerinin alçakgönüllü olması gerektiğini defalarca vurguluyor. Ancak aynı zamanda, kendi anlatımında kibirli davranışları tekrar ettiğine dair izlenim veriyor. Örneğin, dünyanın birçok yerinde İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaş nedeniyle ülkeye karşı tepkiler oluşmasını ve Gazze’den gelen görüntülerin yoğun şekilde paylaşılmasını şaşkınlıkla karşılıyor.

dcfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz ekim ayında Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasını duyurmak üzere Şarm eş-Şeyh zirvesine katılanlarla birlikte (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün Facebook hesabı)

Cohen, Gazze’deki sivillere yönelik kitlesel şiddeti ve on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan operasyonları eleştirmek yerine, sorunu İsrail’in kamu diplomasisinde ve propaganda çalışmalarındaki eksikliklerde görüyor. Ona göre hükümet, gerçekleri yeterince ortaya koymak ve İsrail’in duruşunu doğru şekilde tanıtmak için yeterince çaba harcamıyor. Öte yandan, Cohen dünya genelindeki İsrail lobisinin yabancı medya üzerindeki etkisini ve çok sayıda Yahudi’nin İsrail’in uygulamalarını protesto eden kampanyalara katıldığını göz ardı ediyor.

Cohen daha da ileri giderek, İsrailli liderlerin halktan uzaklaştıklarını ve İsrail vatandaşlarına karşı insani duygulardan ve şefkatten yoksun olduklarını söylüyor. Bu nedenle, halkın acısını yeterince hissetmiyorlar ve dolayısıyla halkın yaşadığı acının gerçekliğini küresel ve hatta yerel kamuoyuna nasıl aktaracaklarını bilmiyorlar. Ona göre bu durum, dünyayı Hamas'ın ve propagandasının etkisine karşı savunmasız hale getiriyor.

Cohen, barış yanlısı olarak bilinen Gazze çevresindeki İsrail kasabalarının sakinlerine yönelik toplu tecavüz, kafa kesme, cesetlere zarar verme ve çocukları yakma gibi acımasız saldırılara rağmen, dünyanın İsrail'den savaşı durdurmasını istediğini söylüyor. İsrail, Hamas mensuplarının Aksa Tufanı Operasyonu sırasında bu eylemleri gerçekleştirdiğini iddia ediyor, ancak hareket bunu reddediyor.

dfr
Gazze şehrinin er-Rimal mahallesinde bir çadırın içinde yemek yiyen Filistinli çocuklar, 5 Kasım 2025 (AFP)

Bu bağlamda Cohen, İsrail'in benimsemesi gereken propaganda türünü özetliyor. Örnek olarak, iki devletli çözümü reddettiğini ve Filistin'de nehirden denize kadar İsrail işgaline direnmek istediğini söyleyen Hamas lideri Halid Meşal'in açıklamalarını gösteriyor. Cohen, var olma hakkını tanımayanlarla barışın sağlanamayacağını savunuyor. Ancak Cohen, Filistin halkının meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) de Oslo Anlaşmaları ile İsrail’i tanımasına rağmen İsrail tarafından baskı ve yıldırma politikalarına maruz kaldığını göz ardı ediyor.

Muhammed Ali

Cohen, geçirdiği istihbarat deneyimlerini anlatırken, hayatını kaybeden efsanevi boksör Muhammed Ali’den etkilendiğini belirtiyor. Ali’nin, zaferin veya mağlubiyetin seyirciler görmeden, yani ringe çıkmadan önce kazanıldığını söylediğini aktarıyor: “Antrenman yaparken veya arabayla yolculuk ederken, ringde dansa başlamadan çok önce.” Cohen, kendi gençlik hayalini de paylaşıyor: “Kendimi bir ajan olarak, şahin gözüyle, tilki kurnazlığıyla ve kaplanın sıçrama gücüyle hayal ediyordum. Görev başındayken keskin nişancı sabrına, sihirbaz çevikliğine sahip oluyordum ve Beyrut, Gazze, Hartum gibi yerlerde görev yapmanın getirdiği risklerle yüzleşiyordum.”

fgthy
Kitabın İbranice versiyonunun kapağı

Eski Mossad Başkanı, bir istihbarat görevlisinin karşısındakiler karşısında üstünlük sağlamasının önemine değiniyor. Baalbek’te bir ‘arkeolog’ ve Sudan’da bir Lübnanlı çay tüccarına karşı ‘çay poşeti koleksiyoncusu’ kimliğine bürünme deneyimlerini anlatıyor. İsrail istihbaratının ajan toplama yöntemlerini açıklarken, bu yöntemlerin binlerce yıldır casuslukta kullanılan klasik yöntemlerin aynısı olduğunu ortaya koyuyor: İnsan zaaflarını tespit etme, alışılmadık davranışları kullanma, çıkarları ve çıkar çatışmalarını araştırma, motivasyonları (mali, ideolojik, cinsel, duygusal, kin, kıskançlık vb.) değerlendirme.

Kendi yöntemlerini şöyle gerekçelendiriyor: “Hedef, iş birliği yapmazsa çok şey kaybedeceğini bilmeli; böylece onu İsrail istihbaratının tuzaklarına düşürürsünüz. Çoğu zaman hedef, Suriye ordusunun üst düzey bir subayı veya İranlı bir atom bilimcisi olduğunda, onu öyle bir tuzağa düşürürsünüz ki bir noktada ihanette bulunacak bir eylem yapar. Tuzak kurulduğunda, onu son ana kadar kullanırsınız; çünkü ihaneti ortaya çıkarmakla tehdit ediyorsunuz.”

Dünyada İsrail

Cohen, Mossad'ın İsrail'i doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen her türlü gelişmeyi izlediğini söylüyor. İran, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve bağlı silahlı örgütlerdeki gelişmelerle yakından ilgileniyor. Ancak, istihbarat teşkilatlarının gerekli özeni göstermesi gereken, tüm insanlığı tehdit eden bir sorun olduğunu düşünüyor: iklim krizi. Bu konuyla, görevinden ayrıldıktan sonra da kişisel olarak ilgilendiğini ve ilgilenmeye devam ettiğini belirtiyor.

fgtyh
Eylül ayında Gazze'de kıtlık ve yerinden edilme dalgaları devam ederken, Han Yunus'ta gıda yardımı almak için bekleyen Filistinliler (AFP)

Ancak, istihbarat konularında uluslararası iş birliği Mossad için en önemli proje olarak görülüyor. Cohen, dünya çapındaki istihbarat kurumlarıyla nasıl ilişkiler kurduğunu anlatıyor. Bunun, 2016 yılında DEAŞ'ın Belçika'da terör saldırıları düzenlemesiyle başladığını söylüyor. Terör saldırısının gerçekleştiği gün, Cohen operasyonlarla ilgili önemli bir ihbar aldı. Ancak ihbar çok geç geldi. Yine de Belçikalı meslektaşıyla iletişime geçerek onu bilgilendirdi. Soruşturmaya yardımcı olacak daha fazla bilgi verdi. O yılın ilerleyen aylarında, Abu Dabi'den Sidney'e uçan bir sivil uçağı havaya uçurma planı hakkında Avustralya'yı bilgilendirdi. Mossad sayesinde operasyon engellendi ve silahları ve patlayıcıları hazır olan hücre ortaya çıkarıldı.

Cohen, Mossad’ın operasyonları ve terör hücrelerini ortaya çıkarmasıyla birçok ülkenin İsrail’e borçlu olduğunu belirtiyor. Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa istihbarat teşkilatlarının üst düzey yöneticilerinden bazılarını alıntılayarak, bu ülkelerin halklarının, Mossad’ın ortaya çıkardığı terör hücreleri sayesinde İsrail’e minnettar olduklarını aktarıyor. Cohen, İsrail’in de bu istihbarat teşkilatlarından faydalandığını vurguluyor.

Türkiye de bu kuralın dışında değil. İlişkilerin kötü olmasına rağmen Cohen, Türkiye’ye topraklarındaki terör hücreleri hakkında bildiklerini aktarmaktan çekinmemiş. Cohen, “2018 yazında, iki ülke arasındaki kötü ilişkilere rağmen İsrail, Türkiye’nin 16 saldırı gerçekleştiren terör hücreleri hakkında bilgi toplamasına yardımcı oldu” diyor. Ayrıca, o dönemde Türk istihbaratının başında bulunan kişinin, günümüzde Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan olduğunu özellikle vurguluyor.

‘Güçlü bir lider, uzlaşmaya hazır olan kişidir’

Cohen’in kitabında Mossad’ı olumlu bir ışık altında göstermeye çalıştığı açık, ancak kitapta kendi kariyerini ve başarılarını ön plana çıkardığı da gözleniyor; bu, kitabın kişisel bir anlatı olmasından kaynaklanıyor. Eleştirmenler, Cohen’in amacının açık olduğunu, yani başbakanlık görevine ulaşmak istediğini söylüyor. Cohen, hem İsraillilerin hem de diğer ülkelerden okuyucuların aklına gelebilecek her soruya yanıt vererek, bu makam için en uygun kişi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Kitap boyunca farklı bakış açılarını memnun edecek şekilde ilerliyor, ancak en dikkat çekici yönü, kendisine hayran olanlar arasında Yahudi, Arap, sağcı, solcu, dindar, laik, İsrailli ve yabancı pek çok kişinin sözlerine yer vermesi.

fgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve 7 Aralık 2015 tarihinde Netanyahu tarafından Mossad başkanlığına atanan Yossi Cohen. (Getty Images)

İsrail’in sonsuz bir savaş içinde yaşamasını isteyenlere, “1973 Ekim Savaşı’ndan sonra, sadece beş yıl içinde Mısır’la tarihi bir barış anlaşması imzalanacağını kimse düşünemezdi” diyerek cevap veriyor. Cohen, güçlü liderin gerektiğinde taviz verebilen lider olduğunu vurguluyor. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan İbrahim Anlaşması sırasında duygulandığını ve ağladığını belirtiyor. Kitapta, gerçek bir barış arzusunu gösteren Arap liderleri övdüğünü de ifade ediyor. Ancak Cohen’e göre barışın sağlanabilmesi için önce güç gösterilmesi gerekiyor.