Hamaney: Düşmanlarla müzakere teslim olmak anlamına gelmez

Hamaney’in 9 Ocak’ta video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmadan bir görüntü
Hamaney’in 9 Ocak’ta video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmadan bir görüntü
TT

Hamaney: Düşmanlarla müzakere teslim olmak anlamına gelmez

Hamaney’in 9 Ocak’ta video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmadan bir görüntü
Hamaney’in 9 Ocak’ta video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmadan bir görüntü

İran rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney, ‘bir noktada’ müzakere etmenin ‘düşmana teslim olmak’ anlamına gelmediğini söyledi. Açıklama, İran’ın nükleer anlaşmayı kurtarmak için Viyana müzakerelerinde ‘ilerleme’ hakkında konuşması sırasında geldi.
Hamaney, resmi internet sitesinde 9 Ocak’ta yayınlanan açıklamasında, “Düşmanla pazarlık etmek, konuşmak ve anlaşmak, ona teslim olmak anlamına gelmez. Bugüne kadar teslim olmadık, bundan sonra da teslim olmayacağız” dedi.
Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere  göre Hamaney, konuşmasında doğrudan Viyana görüşmelerine değinmedi. Ancak Kasım ayı sonlarında Viyana’da nükleer anlaşmayı canlandırmak için müzakerelerin yeniden başlamasından bu yana genel olarak müzakere konusuna ilk kez yaklaştı.
İran resmi ajansları da Hamaney’in ‘ABD’ye ölüm’ sloganından vazgeçmeyi reddedici açıklamasını aktarırken, Rehber’in ‘Bu slogan, müstekbir ABD’nin İslam Cumhuriyeti’ne sürekli düşmanlığının nedenidir’ diyenleri de eleştirdiğini belirtti. Ali Hamaney, “ABD, İran İslam Cumhuriyeti’ne düşmanlığın tüm silahlarıyla donanmış durumda” diyerek, dini rejiminin kıskançlığını, ‘mantıksız ve şiddetli’ olarak nitelendirenleri de eleştirdi.
Rehber, 1978 yılında Kum halkının Şah rejimine karşı protestolarının yıldönümü münasebetiyle düzenlenen geleneksel törende açıklamada bulundu.
Hamaney, “Kibirli düşmana teslim olmamak devrimin ilkelerinden biridir. Düşmana ve kibrine teslim olmamalı, düşmanın kibrine müsamaha gösterilmemelidir” şeklinde konuştu. Rehber, düşmanın gündemlerinden birinin ‘temas ağlarında ve yabancı medyadaki kapsamlı propaganda yoluyla İran halkını devrimin ilkelerine karşı duyarsızlaştırmak’ olduğu konusunda uyarırken, sistematik bir duyarsızlığı da halka karşı geniş ve çeşitli yumuşak savaşın bir parçası olarak nitelendirdi. Hameney ayrıca, aydınlar, kalem sahipleri ve sosyal medya aktivistlerini de ‘planla mücadele etmeye’ çağırdı.
Hamaney, Devrim Muhafızları dış operasyonlar sorumlusu Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümü münasebetiyle de açıklamada bulunurken, ABD’nin bu hamlesini de ‘yanlış hesapların devamı’ olarak nitelendirdi.
İran, hala nükleer anlaşma tarafları (Fransa, Birleşik Krallık, Rusya, Çin ve Almanya) ile 2015 nükleer programı anlaşmasını canlandırma amacıyla Viyana’da görüşmelerde bulunuyor. ABD, bu görüşmelere dolaylı olarak katılıyor.
Son günlerde ister İran tarafında olsun ister ve Ruslar ve Çinliler olsun, müzakerelere katılanların açıklamaları görüşmelerde bir miktar ilerleme kaydedildiğini yansıtırken, Batılılar ilerleme hakkında çok az çekinceyle konuşuyor.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ise geçen cumartesi günü bir televizyon kanalına verdiği röportajda “İran tarafının girişimleri ve gerçekleşen müzakereler bizi iyi bir yola soktu” dedi. Abdullahiyan, “İyi bir anlaşmaya yakınız. Ancak bunu kısa sürede yapabilmek için karşı tarafın da devreye girmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. İran’ın müzakereleri uzatmak istemediğini söyleyen Bakan, “Ancak ülkenin hak ve çıkarlarını savunmamız bizim için önemli” dedi. Hüseyin Emir Abdullahiyan, “Karşı taraflardan ciddi bir irade ortaya koyulursa, en kısa sürede iyi bir anlaşmaya varabileceğimize inanıyorum. Mevcut durumda gidişatı olumlu ve ileriye dönük olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.
Tahran, Fransa’nın görüşmelerdeki performansını eleştirmesi sonrasında İranlı yetkililer de müzakerelere yaklaşırken, Batılıların ‘pozisyonlarına’ değindi.
AFP’ye göre Abdullahiyan, “Dün Fransa, kötü polis rolünü oynuyordu, ancak bugün rasyonel davranıyor. Dün ABD tarafının kabul edilemez talepleri vardı, ama bugün gerçeklere adapte olduğunu görüyoruz” diyerek, “Günün sonunda iyi bir anlaşma, tüm tarafların memnun olduğu bir anlaşmadır” şeklinde konuştu.
İran ve nükleer anlaşma taraflarının cumartesi günü geç saatlerde sona eren toplantısının ardından IRNA ajansı muhabirleri, İran baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’ye anlaşmazlıkların azalıp azalmadığını ve müzakerelerde ilerleme kaydedilip kaydedilmediğini sordu. İranlı yetkili, yalnızca ‘evet’ yanıtını vermekle yetindi.
Öte yandan İranlı bir gazetecinin Twitter hesabı aracılığıyla yaptığı yoruma cevaben Rus yetkili Mikhail Ulyanov, “Bu değerlendirmeyi paylaşıyoruz, ancak gerekli çözüme ulaşmak ek zaman ve çaba gerektirecek” dedi.
‘Cihane Sanat’ gazetesi, 9 Ocak’taki başyazısında, bazı İranlı çevreler tarafından dile getirilen ‘iyimserliğin’, diplomatların, özellikle de Batılı diplomatların açıklamalarında yer almadığını belirtti. Gazete, “Sadece İranlı yetkililer değil, Rus ve Çinli yetkililer de müzakerelerin gidişatı hakkında çekinceyle konuşuyor ve görüşmelerin gidişatının olumlu olduğunu söylüyorlar. Batı, İran’ın aceleci olmamasını ve Çin ve Rusya’daki müttefiklerinden aldığı desteği, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetiminden uzaklaştırmak nükleer yeteneklerini ilerletmek için zaman kazanma girişimi olarak yorumluyor” ifadelerine yer verdi.
Bazı tarafların, anlaşmadaki yakınlaşmadan ve doların fiyatında kaydedilen önemli düşüşten bahsettiğine dikkati çeken gazete, “Karmaşık ve kronik çatışmalar, yavaş yavaş sıkıcı ve dayanılmaz hale gelir. Bu karmaşık süreci sürdürmek, İran’dan faydalanan taraf için bile çekiciliğini kaybedecektir” dedi.
İran internet sitelerinin geçen cuma günü yayınladıklarına göre İranlı müzakerecilerden oluşan medya ekibinin üyesi Mustafa Huş Caşm, ABD’lilerin ‘tavizler veya geçici bir anlaşma elde etmek için’ baskı uyguladıklarını söyledi. Caşm, “Bu planın bileşenlerinden biri de toplumumuzda psikolojik baskıyı ve olumlu beklentiler tavanını yükseltmektir. Yani Şubat ayına kadar anlaşma olmazsa İran toplumu şaşkına uğrayacaktır” dedi. “Böyle bir durumda müzakerecilerimiz, sokakların şok olacağı korkusunun ağırlığı altında müzakere sürecini sürdürmek zorundadır” diyen yetkili, beklenti tavanının yükseltilmesinin ‘şok etkisi yaratacağını ve beklenti olmadan döviz kurlarının yüksek kalacağını’ kaydetti.
Öte yandan İbrahim Reisi ve ekibi, ekonomik dalgalanmaların ve dolar kurunun Viyana’daki müzakerelerle hiçbir ilgisi olmadığını yüksek sesle açıklasa da ‘Cihane Sanat’ gazetesi, 9 Ocak’ta hükümet üzerindeki kamuoyu baskısına ve İranlı vatandaşların müzakerelerin akıbetini belirleme talebine değindi. Vatandaşlar, birçok şeyin müzakereler ve sonuçlarıyla ilgili olduğuna inanıyor.
Diğer taraftan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, cuma günü yaptığı açıklamada ‘görüşmelerin ilerlediğini, ancak zamanın tükenmekte olduğunu’ söyledi. “Hızlı bir şekilde anlaşmaya varamazsak, müzakere edilecek hiçbir şey kalmayacak” diyen Fransız Bakan, İran’ın uranyum zenginleştirme alanında kaydettiği önemli ilerlemenin, kendisini nükleer silah edinmeye daha da yaklaştırdığını vurguladı. Le Drian ayrıca, “Bir anlaşmaya varabileceğimiz kanaatindeyim. Çok fazla irade ile biraz iyimserim” dedi.
Nisan ayında başlayan müzakereler, Haziran ayından itibaren yaklaşık beş ay süreyle askıya alındı. Müzakereler, daha sonra Kasım ayı sonlarında yeniden başladı. Görüşmeler sırasında Tahran, Washington’un anlaşmadan çekilmesinin ardından yeniden uyguladığı yaptırımları kaldırmanın ve ABD’nin anlaşmadan geri çekilme eylemini tekrarlanmayacağının garantisini almanın öncelik olduğunu vurguladı. Buna karşılık ABD ve Avrupalı taraflar, İran’ın anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine tam olarak saygı göstermesinin önemine odaklandı. İran, ABD’nin anlaşmadan geri çekilmesine yanıt olarak 2019’da yükümlülüklerini ihlal etmeye başladı.
Batılı diplomatlar, Ocak sonu veya Şubat başında bir atılım yaşanacağını umuyor. Ama en zorlu konularda dair keskin anlaşmazlıklar devam ediyor. Ayrıca İran, Batılı güçler tarafından dayatılan herhangi bir süreyi reddediyor.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.