Japonya’da dünyanın ilk omurilik kök hücre nakli gerçekleştirildi

Embriyonik kök hücreler (Arşiv)
Embriyonik kök hücreler (Arşiv)
TT

Japonya’da dünyanın ilk omurilik kök hücre nakli gerçekleştirildi

Embriyonik kök hücreler (Arşiv)
Embriyonik kök hücreler (Arşiv)

Japonya’nın başkenti Tokyo’da bulunan Keio Üniversitesi’nde türünün ilk klinik denemesi yapılarak, subakut omurilik yaralanması olan bir hastaya kök hücre nakli başarıyla gerçekleştirildi.
Yalnızca Japonya’da 100 binden fazla insanı etkilediğine inanılan ciddi omurilik yaralanmalarının neden olduğu felç için şu anda etkili bir tedavi yok.
AFP’nin haberine göre, Keio Üniversitesi’ndeki cerrahlar, hastaya indüklenmiş pluripotent kök hücre (iPS) ve progenitör hücreler nakletti.
iPS hücreleri, yetişkin hücrelerden alınıyor ve vücutta nereye nakledildiğine bağlı olarak herhangi bir hücre tipinde çoğalmak üzere genetik olarak yeniden programlanıyor.
İngiltere’den John Gurdon ve Japonya’dan Shinya Yamanaka, belli bir organa ait hücreleri vücutta herhangi bir hücrenin yerini alabilecek kök hücrelere dönüştüren bu tekniğe ilişkin araştırmaları nedeniyle 2012 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü kazandı.
Keio Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, küçük hayvanlar üzerinde klinik denemeler yapıldıktan sonra geçen ay bir operasyonda iki milyondan fazla iPS türevi hücreyi bir hastanın omuriliğine nakletti.
Üniversiteden yapılan açıklamada, “Bu klinik çalışmanın ilk amacı, nakil yönteminin güvenliğini doğrulamaktır. İkinci amaç ise, kök hücre naklinin hastanın nörolojik işlev ve yaşam kalitesini iyileştirip iyileştirmeyeceğini kontrol etmektir” denildi.
Nakil yapılan hasta, çalışmanın güvenli bir şekilde devam edip edemeyeceğine karar verilmek üzere bağımsız bir komite tarafından üç ay izlenecek.
Bu tip iPS hücrelerinin Parkinson hastalığı ve görme kaybına yol açan yaşa bağlı makula dejenerasyonu (YBMD) gibi çeşitli hastalıklar üzerinde kullanımı ile ilgili daha önce başka klinik denemeler yapıldı.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell