Türkmenler, yeni hükümet kurma sürecinde Kerkük'ün pazarlık konusu olmasını istemiyor

AA
AA
TT

Türkmenler, yeni hükümet kurma sürecinde Kerkük'ün pazarlık konusu olmasını istemiyor

AA
AA

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, Irak'ta yeni hükümet kurma sürecinde Kerkük'ün bir kez daha siyasi pazarlık konusu olmaya başladığını ancak buna izin vermeyeceklerini söyledi.
Salihi, Kerkük'te düzenlediği basın toplantısında, Kerkük'ün özellikle Kürt siyasi partileri tarafından gündeme getirildiğini, Türkmenler olarak Kerkük'ten taviz vermeyeceklerini ifade etti.
Hükümet kurma sürecini yakından takip ettiklerini vurgulayan Salihi, bu hassas süreçte Kerkük'ün yeniden siyasi pazarlık konusu olmasına izin vermeyeceklerini söyledi.
Konuya ilişkin Bağdat'taki hemen hemen tüm siyasi taraflarla görüştüklerini aktaran Salihi, siyasi koalisyonların çağrılarına olumlu yanıt verdiklerini kaydetti.
Salihi, yeni hükümette Kerkük'teki devlet görevlerinde Türkmen, Arap ve Kürtler olmak üzere tüm kesimler arasında dengeli dağılımın sağlanmasını istediklerini belirtti.
Kerkük dosyasının Bağdat'taki siyasi süreçten uzak tutulmasını sağlayacaklarını söyleyen Salihi, mecliste Türkmen vekiller olarak kurdukları ve başkanlığına kendisinin seçildiği Türkmen Grubu olarak Kerkük ile ilgili ciddi adımlar atacaklarına işaret etti.



Irak’ta Haşdi Şabi’nin siyasi partilerin masasındaki kaderi

ABD tarafından düzenlenen saldırıda öldürülen arkadaşlarının cenaze törenine katılan Haşdi Şabi üyeleri (AFP)
ABD tarafından düzenlenen saldırıda öldürülen arkadaşlarının cenaze törenine katılan Haşdi Şabi üyeleri (AFP)
TT

Irak’ta Haşdi Şabi’nin siyasi partilerin masasındaki kaderi

ABD tarafından düzenlenen saldırıda öldürülen arkadaşlarının cenaze törenine katılan Haşdi Şabi üyeleri (AFP)
ABD tarafından düzenlenen saldırıda öldürülen arkadaşlarının cenaze törenine katılan Haşdi Şabi üyeleri (AFP)

Irak’ta seçimleri kazanan Şii partiler, iç ve dış baskılar altında Halk Seferberlik Güçleri’nin (Haşdi Şabi) geleceği ve İran'a yakın gruplar hakkında hassas tartışmalar yürütüyor. Nihai karar, Şii ittifakı Koordinasyon Çerçevesi içindeki uzlaşı ve İran'ın onayı ile Washington ile yürütülen sıra dışı müzakerelerin sonucuna bağlı olarak, tehdit kaynaklarının ortadan kaldırılmasını gerektiriyor.

Müzakereler üç yol üzerinde odaklanıyor. Bunlardan birincisi Haşdi Şabi'yi devlet kurumlarına entegre etmek, ikincisi mali ve güvenlik açısından kontrol etmek için sayısını azaltmak, üçüncüsü ise siyasi bağlarını koparmak ve merkezi askeri komutaya tabi kılmak.

Silahlı gruplar ve liderleri arasındaki anlaşmazlıklar nihai bir formüle ulaşmayı zorlaştırıyor. Öte yandan kaynaklar, pratik olarak atılacak herhangi bir adım için Tahran'ın yeşil ışık yakmasına ihtiyaç duyulduğunu ve Şii güçlerin bu konuyu yeni hükümet programına dahil etmeye hazır olduğunu belirtti.


Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan: Kordofan ve Darfur'da HDK'nın kontrolündeki tüm bölgeleri geri alacağız

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)
TT

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan: Kordofan ve Darfur'da HDK'nın kontrolündeki tüm bölgeleri geri alacağız

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün yaptığı açıklamada, Sudan ordusunun Kordofan ve Darfur'da Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolündeki tüm bölgeleri geri almaya kararlı olduğunu söyledi. Orgeneral Burhan, “HDK’yı Sudan'dan kovacağız ve haklı olduğumuz sürece zafer bizim olacak. Bu savaşı onurlu bir şekilde ve herhangi bir dış müdahale olmadan sürdürmeye kararlıyız” dedi.

Orgeneral Burhan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman'ın Sudan'da barışı sağlamaya yönelik çabalarından ötürü teşekkür etti. Orgeneral Burhan, Veliaht Prensin ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmenin Sudan'da olup bitenlerin gerçek resmini netleştirdiğini belirtti.

Mevcut savaştan büyük zarar gören Sudan halkının Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin çabalarını memnuniyet ve takdirle karşıladığını söyleyen Orgeneral Burhan, “Bu girişim, ülkemizi yıkım ve bölünmeden kurtarmak için bir fırsat. Kızıldeniz'in güvenliği herkes için önemli olduğu için, bu girişime güveniyor ve onu gerçeğin ve bölgenin sesi olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

HDK'nın iki numarası Abdurrahim Dagalu'yu destekleyen aşiret liderleri ve belediye başkanlarına mantıklı davranmaları ve çocuklarını ‘bu cehenneme’ göndermemeleri çağrısında bulunan Orgeneral Burhan, bu aşiretlerden birçok gencin savaşta öldürüldüğünü belirtti.


Gazze Ateşkesi: BM Güvenlik Konseyi'nin kararının ardından ne olacak?

Filistinliler, İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği askeri operasyonun ardından yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını kurdukları bölgeyi inceliyor, 22 Kasım 2025 (AFP)
Filistinliler, İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği askeri operasyonun ardından yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını kurdukları bölgeyi inceliyor, 22 Kasım 2025 (AFP)
TT

Gazze Ateşkesi: BM Güvenlik Konseyi'nin kararının ardından ne olacak?

Filistinliler, İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği askeri operasyonun ardından yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını kurdukları bölgeyi inceliyor, 22 Kasım 2025 (AFP)
Filistinliler, İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği askeri operasyonun ardından yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını kurdukları bölgeyi inceliyor, 22 Kasım 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

Gazze ateşkes anlaşmasını, çeşitli iç nedenlerden dolayı çeşitli tarafların, özellikle de Hamas ve İsrail’in gönülsüzce kabul ettiği gerekli bir anlaşma olarak gördüm. Anlaşma, mecazen “garantör devletler” olarak adlandırılan ABD, Mısır, Katar ve Türkiye tarafından kabul edildi ve nedeni de bu ülkelerin, İsrail'in Gazze'deki toplu katliamlarını ve Gazze sakinlerinin açlıktan ölmeye devam etmesini, bunun bölgesel ve uluslararası konumlarına yönelik etkilerini kabul etmekte zorluk çekmeleriydi.

 

Elbette, anlaşma gönülsüzce sağlandı ve Mısır'ın, bölgesel ve uluslararası liderlerin katıldığı Şarm el-Şeyh Konferansı'nda sunduğu sağlam siyasi teklifi desteklemekle birlikte, anlaşmanın 20 maddesinin sadık kalınarak, kapsamlı bir şekilde uygulanarak hayata geçirilmesinin çok sayıda risk ve tehlike ile karşı karşıya kalacağının en başından beri farkındaydım. Gazze Şeridi için geçici uluslararası ve Filistinli idari organların oluşturulması ve yetkilendirilmesi, güvenlik düzenlemeleri, uluslararası gücün yetkilendirilmesi ve Gazze’nin yeniden inşası ve kalkınmasıyla ilgili insani yardım sağlanması da dahil olmak üzere birçok unsurun hayata geçirilmesinde yoğun müzakereler, ölçülü duruşlar ve meşruiyet ilkelerine bağlılık gerekiyor. Tüm bunlar, İsrail güçlerinin geri çekilmesiyle ilişkilendirilmeli ve tüm süreç, İsrail ile birlikte yaşayacak egemen bir Filistin devleti kurulması bağlamında ele alınmalı. Dolayısıyla tüm bu unsurlara Filistinli bir renk de kazandırılmalı ve buna saygı duyulmalı.

Tüm bu nedenlerden dolayı ve beklenen zorlukların, kapsamlı diplomatik eylem gerekliliğinin bilincinde olarak, güçlendirilmesi ve pekiştirilmesi gerektiği için Gazze anlaşmasını mecazi olarak, kurşun kalemle yazılmış bir çerçeve anlaşmasına daha yakın bir anlaşma olarak tanımladım. BM Güvenlik Konseyi tarafından uygun bir süreçle uluslararası alanda onaylanmasını talep ettim ve talep etmeye devam ediyorum. BM'nin Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını teyit eden çok sayıda karar yayınladığı, ayrıca, İsrail'in meşruiyetinin temelini oluşturan ve bir Filistin devletinin kurulmasına bağlı olan Taksim Planı'nı yayınlayan kuruluş olduğu göz önüne alındığında, uluslararası hukukla uyumlu olması için bu şarttır.

Bu nedenlerden dolayı, ABD ve daha sonra Rusya, Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sunduğunda ne aşırı endişelendim ne de aşırı iyimserliğe kapıldım. Başkan Trump ve yönetimine ait bir anlaşmanın uygulanması bekleniyorsa, ABD'nin Konsey kararlarına ortak olması veya bunlarla uyumlu olması doğal ve mantıklı olduğundan endişeli değildim. Ancak, taslak kararın başlangıçta ABD tarafından ilgili Arap taraflarıyla yeterli istişare yapılmadan sunulması nedeniyle iyimser de değildim. Üstelik yönetim, en başından kararın unsurlarının müzakere edilemez olduğunu deklare etti ki bu, medyan okuyan ve ciddiyetsiz bir tavırdı çünkü herkes, hükümlerinin Gazze Anlaşması'nın hedefleriyle uyumlu olmasını sağlamak için müzakere edilmeden kararın kabul edilmeyeceğini biliyordu. Dahası, Konsey'in diğer üyeleri, özellikle de daimi üyeler, tek taraflı, İsrail yanlısı bir ABD yönetiminin Konsey'in kararlarını ve yönünü tekeline almasından rahatsız olurdu.

Bu konuda bir Güvenlik Konseyi kararının mümkün olan en kısa sürede yayınlanmasını desteklesem de –kaldı ki bunu öneren ilk kişi ben olabilirim- ilk Amerikan taslak kararının üslubu ve içeriği hakkında bazı çekincelerim vardı. Çekincelerimin en önemli nedenlerinden biri, metin ve prosedürler ile nihai bir çözüm ve “iki devletli çözüm” arasında yeterince bağlantı kurulmamasıydı. Ayrıca, İsrail'in yükümlülüklerinden kaçma ve statükoyu korumak için başkalarının ihlallerini bahane olarak kullanma gibi tipik uygulamalarına karşı güvencelerden de yoksundu. Bu durum, karar aracılığıyla İsrail işgalini fiilen meşrulaştırıyor. Ayrıca, ABD'nin İsrail'e yönelik taraflı tutumunun ve herhangi bir başarısızlıktan dolayı onu sorumlu tutmayı reddedeceğinin de farkındayım. Yine taslak karar, Güvenlik Konseyi'nin uluslararası barış ve güvenliği sağlama sorumluluğunu da dikkate almadı.

Çatışmaların barışçıl çözümü bağlamında, zorluklar ve koşullarla başa çıkmanın en iyi yolunun, ister kabul ederek, ister değiştirerek veya reddederek, bunları objektif bir şekilde ele almak olduğuna her zaman inandım. Bu arada, alternatif fikirler önerilmeli, Şarm Şeyh'te Mısır’ın yaptığı teklifi destekleyen uluslararası ivmeden yararlanmak için yoğun ve çok yönlü diplomatik temaslar yürütmeli, aynı zamanda nihai metinleri, uluslararası hukuka uygunluklarına göre onaylamaya veya reddetmeye hazırlanılmalı. ABD'nin, taslak karar Konsey tarafından kabul edilmeden önce, Arap ve İslam ülkelerinden gelen gözlemleri karşılıksız bırakmayan bazı küçük değişiklikler içeren çeşitli versiyonlarını sunmuş olması, bu değerlendirmenin geçerliliğinin bir göstergesi. Bu değişiklikler arasında İsrail tarafını büyük ölçüde rahatsız eden, kendi kaderini tayin hakkı ile Filistin devletine yapılan atıftı.

Güvenlik Konseyi'nin 17 Kasım Pazartesi günü 13 lehte ve Rusya ile Çin'in çekimser oylarıyla kabul ettiği kararla birlikte, tüm maddelerinin uygulanması yakından izlenmelidir. Bu, Şarm Şeyh'te yorumlandığı şekliyle ateşkes anlaşmasının hedeflerini korumak, İsrail'in olağan oyalama taktiklerine karşı koymak, uluslararası meşruiyetin temel unsurlarını aksaklık veya değişiklik olmaksızın güvence altına almak için elzemdir. Nihai hedef, özellikle İsrailli yetkililerin bunu reddettiklerine dair defalarca işaretler verdikleri göz önüne alındığında, İsrail ile komşu bir Filistin devletinin kurulmasıdır.

Anlaşmanın uygulanışını, elde edilen kazanımları korumak ve Güvenlik Konseyi kararının bir ilerleme mekanizması olarak hizmet etmek yerine çözüme engel oluşturmak için kullanılmasını önlemek amacıyla bazı noktaları yakından izlemenin yolları var.

İlk olarak, İsrail işgalinin sona erdirilmesinin amacının kapsamlılığını ve gerekliliğini vurgulamak için Arap, İslam ve diğer ülkelerle temasların yoğunlaştığına şahit olmalı ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmeye devam etmesinin yakından ve kararlı bir şekilde izlenmesini sağlamalıyız.

İkinci olarak, durumu ve anlaşma hükümlerinin uygun şekilde uygulanıp uygulanmadığını takip etmek üzere Arap, İslam ve diğer ülkelerden oluşan teknik komitelerin oluşturulması faydalı olacaktır. Bu, herhangi bir ihlal konusunda Amerikan tarafıyla üst düzey siyasi temasların önünü açacaktır.

Üçüncü olarak, temaslar yoğunlaştırılmalı, insani yardım artırılmalı ve Gazze'nin yeniden inşası için çalışmalar başlatılmalıdır. Mısır'ın bir insani yardım konferansı düzenleme girişimi bunun en iyi örneğidir.

 Dördüncüsü, krizin asıl nedeninin Filistin'in durumu değil, İsrail politikaları olduğuna dair inancıma rağmen, Filistin Ulusal Otoritesi’nin Suudi Arabistan ve Fransa'nın sponsor olduğu BM konferansının kararları doğrultusunda öz reform sürecini hızlandırması yararlı olacaktır. Bu, İsrail ve ABD'ye ilerlemeyi durdurma bahanesi vermemek, Gazzeli kurumların Filistin kimliğini pekiştirmelerini kolaylaştırmak ve Batı Şeria'dan ayrılmalarını önlemek için hayati önem taşımaktadır. İsrail'in geri çekilmede gecikmesi de endişe vericidir, çünkü Gazze'yi İsrail tarafından güvenli bir bölge ve izole bir Filistin bölgesi olarak ikiye bölme planlarına dair çok sayıda haber bulunmaktadır.

Beşinci olarak, bu bağlamda, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunun, Şarm Şeyh’in yorumladığı şekliyle Gazze Anlaşması'nın daha geniş bir yorumunu benimseme taahhüdünden yararlanmalıyız. Bu, sonunda statükoyu meşrulaştıran kısmi ve aşamalı bir anlaşmaya varılmaması için önemlidir. Zira İsrail, Filistin sorununu çözme ve bağımsız bir Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak, anlaşmanın Gazze'den çekilme ile ilgili bölümünü tam olarak uygulama konusunda gerçek bir niyet göstermiyor.