Bilim dünyası tartışıyor: İki doz sonrası Kovid-19 aşıları gerekli mi?

Koronavirüsün güçlendirici dozun faydaları konusundaki tartışmalar yeniden gündemde

Arşiv_AA
Arşiv_AA
TT

Bilim dünyası tartışıyor: İki doz sonrası Kovid-19 aşıları gerekli mi?

Arşiv_AA
Arşiv_AA

Yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirilen aşıların güçlendirici (rapel) dozlarının faydaları, tüm bireyler için gerekli olup olmadığı ve ne zaman verilmesi gerektiği hakkındaki tartışmalar yeniden gündemde.
Çeşitli araştırma enstitüleri ve üniversiteler tarafından yapılan araştırmalar, sağlıklı bir insan vücudunun Kovid-19'a karşı geliştirilen aşılardan tam doz yaptırması sonrasında, virüse enfekte olsa bile enfeksiyondan birkaç hafta sonra salgını ortadan kaldırmak için gerekil tüm araçlarla donatılmış bir makine haline geldiğini vurguluyor.
Viral hastalık ve immünoloji uzmanlarına göre, söz konusu bu vakaların büyük çoğunluğu çok fazla antikor üretmeye yardımcı olan rapel doza benzer bir şey üretiyor. Bazı devletlerin enfeksiyondan bir ay sonra ve ikinci dozdan altı ay sonra ek aşı dozunu almayı benimsemeye başladıkları ve önerdikleri yeni aşılama stratejilerine de şaşırdıklarını ifade eden uzmanlar, enfeksiyondan kısa bir süre sonra yapılan bu dozun immünolojik bir fayda yaratmadığını düşünüyorlar.
Diğer yandan, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uzmanları gerçek göz önüne alındığında, şu anda bu hareketi haklı çıkaracak hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığına dikkati çekiyor. Çünkü koronavirüsün mutasyona uğramış yeni türü Omikron varyantı çok kısa bir süre önce ortaya çıktı. Aşılar ve antibiyotiklerle etkileşimi konusunda gerekli çalışmaları yapmak için henüz vakit olmadı. Uzmanlar ayrıca tüm aşı stratejilerinin her zaman kanıtlanmış bilimsel kanıtlara dayandığını da belirtiyor.
Uzmanların, tam doz aşı olunması durumunda ölüm ve ciddi semptomların görülmesi gibi muhtemel riskler nedeniyle 60 yaş ve altındakilere rapel dozu tavsiye ederken yine de acele edilmemesi gerektiğini belirtiyorlar. Harvard Üniversitesi Epidemiyoloji Bölüm Başkanı Miguel Hunan gibi bazı bilim insanları ise güçlendirici dozun verilmesinin 40 yaş ve üzeri için geciktiğini, oysa bu dozların ilgili kişilere daha önce verilmesi durumunda yeni varyantın ve onu yaratan dalganın yayılmasını azaltacağını düşünüyor.
Bununla birlikte, diğer uzmanlar, bilimsel kanıtlar bunu garanti etmeden önce rapel dozu vermek için acele etmenin, tam döngüyü aldıktan birkaç hafta sonra bağışıklık sorunlarına neden olabileceğine ve bazı durumlarda ciddi solunum komplikasyonlarına yol açabileceğine inanıyor.
Avrupa Epidemiyoloji Derneği Başkanı López Hoyos yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Aşı yapıldıktan sonra Omikron varyantına enfekte olmanın rapel doz gibi, hatta daha güçlü olduğunu ve nitekim aşı olduktan sonra Omikron'a yakalanmak, vücudun sadece virüslere karşı koymasını sağlamakla kalmaz, diğer tüm saldırgan unsulara karşı da güçlendirir. Böylece enfekte olduktan haftalar sonra vücut bolca antagonistler üretir”.
Hoyos açıklamasının devamında "Aşı dozlarını yeterli aralık olmadan sonsuz bir şekilde tekrarlamak, virüse karşı daha iyi koruma sağlamaz" diye ekledi.
Öte yandan sağlık yetkilileri tarafından verilen kararlar ve tavsiyeler, bazı durumlarda diğer ülkelerde benimsenen stratejilerden ve karşılıklılık ilkesi temelinde birleştirilme gereksinimlerinden etkileniyor. Rapel doz almayan bir kişinin, virüsün bulaştığı enfeksiyondan bağımsız olarak, onu uygulayan diğer ülkelere girmesi engellenebiliyor.
New York'taki Mount Sinai Hastanesi'nde Küresel Sağlık ve Gelişen Patojenler Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Adolfo García yaptığı açıklamada, virüse yakalandıktan kısa bir süre sonra rapel dozu vermek için hiçbir neden görmediğini söylüyor.
García açıklamasının devamında şunları söyledi; “Virüse enfekte olduktan 4 hafta sonra, aşı yaptırmanın bir anlamı yok. Virüse maruz kalma rapel aşı dozuna eşdeğer olduğundan, yeni varyantlara karşı özel olarak tasarlanmış aşılar ortaya çıkana kadar birkaç ay bekletmek en iyisi. Ancak henüz koronavirüse enfekte olmamış kişilere rapel doz verilmesi tavsiye edilebilir. "
WHO aşı danışmanı Frederic Martinon ise yaptığı açıklamada, “Şu anda mevcut olan bilgiler ışığında tam doz aşı iki değil üç doz gerektiriyor. Şimdi aşı kampanyalarına başlarsak, iki doz aşı yeterli koruma sağlamadığı için insanlara üç doz vermeliyiz" ifadelerini kullandı.
Martinon, virüsle doğal enfeksiyonun aşı gibi kesin bir koruma sağlamadığını düşünüyor.



Uçaklar için "köpekbalığı derisi" geliştirildi

MicroTau'nun köpekbalığı derisinden esinlenen film kaplaması ABD Hava Kuvvetleri'nin Lockheed Martin C-130J aracına uygulandı (MicroTau)
MicroTau'nun köpekbalığı derisinden esinlenen film kaplaması ABD Hava Kuvvetleri'nin Lockheed Martin C-130J aracına uygulandı (MicroTau)
TT

Uçaklar için "köpekbalığı derisi" geliştirildi

MicroTau'nun köpekbalığı derisinden esinlenen film kaplaması ABD Hava Kuvvetleri'nin Lockheed Martin C-130J aracına uygulandı (MicroTau)
MicroTau'nun köpekbalığı derisinden esinlenen film kaplaması ABD Hava Kuvvetleri'nin Lockheed Martin C-130J aracına uygulandı (MicroTau)

Köpekbalığı derisinden ilhamla uçaklara film kaplama geliştiren Avustralyalı bilim insanları, sürükleme kuvvetini azaltabileceklerini ve havayolu endüstrisinde milyarlarca dolarlık yakıt tasarrufu sağlayabileceklerini iddia ediyor.

Delta Air Lines, Avustralya merkezli havacılık şirketi MicroTau'yla işbirliği yaparak yakıt verimliliğini artırmak üzere uçaklara uygulanabilecek özel bir filmin kullanımını araştırdı.

Avustralya Ulusal İmalat Tesisi'yle (ANFF) birlikte geliştirilen teknoloji, köpekbalıklarının suda sorunsuzca süzülmesini sağlayan, üst üste binmiş binlerce küçük pula sahip derisini taklit ediyor.

Araştırmacılar yapay film kaplamanın da benzer şekilde uçakların türbülansı azaltmasına, uçuş hızını artırmasına ve yakıt maliyetlerini düşürmesine katkı sağladığını söylüyor.

Bir uçağın içinde ilerlediği hava, uçağın yüzeyini ovalayıp direnç yaratan, saç tokası girdabı (hairpin vortex) adlı küçük girdaplar oluşturur.

Yeni film kaplamasının üzerinde, bu girdaplardan daha dar olan ve girdapların uçak yüzeyinin yakınında oluşmasını engelleyen küçük oluklar var.

İşin zor kısmı filmi sürtünmeye dirençli hale getiren bu tür minik olukların olduğu bölümler oluşturmaktı.

Özel lazer üretim teknolojisini kullanan MicroTau, köpekbalığı derisi benzeri deseni hafif bir malzemeyle hızla üretip bunları kendinden yapışkanlı yamalar haline getirerek bu engeli aştı.

Şirket film kaplamanın, mevcut ulaşım araçlarına uyarlanabilen ölçeklenebilir bir çözüm sunarak taşımacılık endüstrilerinin karbon ayak izini en aza indirebileceğini belirtiyor.

Firma bu teknoloji sayesinde ticari havacılık ve nakliye şirketlerinin yakıt maliyetlerinde 34 milyar doların üzerinde tasarruf sağlayabileceğini ve yüzlerce milyon ton civarında karbondioksit emisyonunu azaltabileceğini iddia ediyor.

MicroTau, örneğin filmin Airbus A380 gibi bir uçağa uygulanması halinde, Sidney'den Los Angeles'a uçuş başına 5 bin dolardan fazla yakıt ve 18 tondan fazla karbondioksit emisyonu tasarrufu sağlanabileceğini ifade ediyor.

Şirket, bu rakamın bir uçağın ömrü boyunca milyonları bulabileceğini dile getiriyor.

MicroTau, kaplamayı Lockheed Martin'in devasa C-130J nakliye uçakları ve Boom Supersonic'in şık XB-1 prototipi de dahil bir dizi hava aracında halihazırda test ediyor.

New Scientist'e konuşan Boom Supersonic sözcüsü "Yamalar gözle görülür bir bozulma olmadan bu koşullara rahatlıkla dayandı" diyor.

Delta'nın Sürdürülebilir Gökyüzü Laboratuvarı Direktörü Sangita Sharma ise CBC News'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanıyor:

Köpekbalığı derisini taklit eden teknoloji, bu mikro oluklardan yararlanarak yüzeydeki bir tür sürükleme kuvvetini azaltıyor. Yüzeydeki bu sürükleme kuvveti yüzde 4'e varan bir yakıt avantajı sağlayabilir.

Sharma'ya göre havayolu şirketleri bu sayede yılda 15 milyar litre yakıt tasarrufu yapabilir. 

Avustralya merkezli şirket, teknolojinin daha da geliştirilmesiyle havayolu şirketlerinin verimliliği yüzde 10'a kadar artırmasını sağlamayı umuyor.

Independent Türkçe