Çalışma: Koronavirüs aşıları sonrası görülen yan etkilerin üçte ikisinden fazlası aşı kaynaklı değil

Brezilya’da aşı olan bir çocuk (Reuters)
Brezilya’da aşı olan bir çocuk (Reuters)
TT

Çalışma: Koronavirüs aşıları sonrası görülen yan etkilerin üçte ikisinden fazlası aşı kaynaklı değil

Brezilya’da aşı olan bir çocuk (Reuters)
Brezilya’da aşı olan bir çocuk (Reuters)

ABD’de yapılan yeni bir çalışma, insanlarda yeni tip koronavirüs (Kovi19) aşılarını olduktan sonra oluşan yan etkilerin üçte ikisinden fazlasının aşıdan kaynaklanmadığını ortaya çıkardı.
The Guardian gazetesinin haberine göre, Harvard Tıp Fakültesi’deki bilim insanları, aşı sonrası görülen yan etkilerin büyük kısmının negatif beklentilerin kişiyi olumsuz etkilemesi anlamına gelen ‘Nocebo’ etkisine bağlı olabileceğine inanıyor.
Çalışma ekibi, koronavirüs aşılarının etkileri üzerine yapılan önceki 12 çalışmanın verilerini inceledi.
Aşı olanlar tarafından bildirilen baş ağrısı, yorgunluk, kol ağrısı gibi yan etkiler, plasebo alan kişiler tarafından bildirilenlerle karşılaştırıldı.
Ekip, ilk dozdan sonra bildirilen tüm baş ağrıları, yorgunluk, kol ağrısı ve diğer yan etkilerin yüzde 76’sının aşıdan kaynaklanmadığını tahmin etti. Ancak ikinci dozdan sonra bu oran yüzde 52’ye düştü.
Çalışma ekibi, bildirilen semptomların çoğunun kaygı ve aşılamadan önce bu semptomları yaşama beklentileri olmak üzere iki faktörden kaynaklandığına dikkat çekti.
Araştırmacılar, bu bulguların aşıların yan etkileriyle ilgili endişeleri azaltarak, insanları aşı olmaya teşvik etmeye yardımcı olabileceğini söyledi.
Araştırmayı yöneten Harvard Tıp Fakültesi’nden Ted Kaptchuk, olumsuz beklentilerin bazı ‘yan etkilerin’ yanlış bir şekilde aşılara atfedilmesine yol açtığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı;
“İnsanların aşının bildirilen yan etkilerinin çoğunun gerçek olmadığının farkında olmaları, aslında aşı olma konusundaki endişelerini azaltıyor. Ancak daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var. Çalışmamız, kan pıhtılaşması veya kalp iltihabı gibi ciddi yan etkilere bakmadı.”
Çalışma Jama Network Open isimli bilimsel dergide yayımlandı.



Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
TT

Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)

Orta Amerika'daki obsidyen eşyaların kökenini araştıran arkeologlar, Aztek İmparatorluğu'nun geniş ticaret ağını ortaya çıkardı. 

Aztek İmparatorluğu'nun obsidyeni geniş çapta kullandığı biliniyor. Sıradan çelikten daha sert olan bu volkanik cam, jiletten daha keskin kenarlara ve aynaları andıran yansıtma özelliğine sahip olabiliyor. Ayrıca farklı renklerde oluşması, bu mineralin silahlardan takılara kadar çeşitli alanlarda kullanılmasına olanak tanıyor.

Bugüne kadar Azteklere ait arkeolojik kazı alanlarında yapılan çalışmalarda çok fazla obsidyen eşya bulunsa da bunların nereden geldiği detaylıca incelenmemişti. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te dün (12 Mayıs) yayımlanan çalışmada, Aztek İmparatorluğu'nun başkenti Tenoçtitlan'ın ana tapınağı Templo Mayor'dan çıkarılan 788 obsidyen obje analiz edildi. Araştırma bugüne kadar bölgede yapılan en kapsamlı obsidyen çalışması olma özelliği taşıyor.

Örneklerin yaklaşık yüzde 90'ının başkentin 94 kilometre kadar kuzeydoğusundaki Sierra de Pachuca'dan çıkarıldığı tespit edildi. Bu bölge, yeşil ve altın rengi volkanik camlarıyla biliniyor.

Ancak nesnelerin geri kalanındaki mineral, 7 farklı bölgeden geliyordu. Araştırmacılar Ucareo gibi bazı bölgelerin, imparatorluğun sınırlarının dışında yer aldığını belirtiyor.

Aztek İttifakı kurulmadan önce Tenoçtitlan'ın obsidyeni çoğunlukla yakındaki Pachuca'dan temin ettiği görülüyor. Ancak MS 1430 civarında imparatorluğun güçlenmesinden sonra başkente rakip devletlerden daha çok obsidyen girdiği anlaşılıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu dönemde dini amaçlarla kullanılan obsidyenin neredeyse tamamının Pachuca'dan geldiğini saptadı. Bu durum merkezi kontrolün artarak dini alanı tek tipleştirdiği anlamına gelebilir.

Tulane Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Diego Matadamas-Gomora "Meksikalılar yeşil obsidyeni tercih etse de çoğunlukla ritüel dışı amaçlarla kullanılan obsidyen eserlerdeki yüksek çeşitlilik, birden fazla kaynaktan gelen obsidyen aletlerin, imparatorluğun başkentine doğrudan madenler yerine pazar yoluyla ulaştığını düşündürüyor" diyor.

Tarihi belgeler de Orta Amerika'nın çeşitli bölgelerinden gelen tüccarların, Tenoçtitlan pazarında mallarını sattığını gösteriyor.

Araştırmacılar makalede şu ifadeleri kullanıyor:

En az 7 obsidyen kaynağının varlığı, Meksikalıların bu dönemde ticari etkileşimlerini genişlettiğine işaret ediyor.

Araştırmacılar, Aztek obsidyeninin kökenlerini inceleyerek Orta Amerika'daki ticari ağların daha net bir haritasını çıkarmayı umuyor.

Matadamas-Gomora yeni çalışma hakkında "Bu tür bir analiz imparatorluk topraklarının, siyasi ittifakların ve ticari ağların zaman içinde nasıl geliştiğinin izini sürmemizi sağlıyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, PNAS