Putin-Reisi Zirvesi: Mesafeli ve dönüm noktalarına odaklı

Putin ile Reisi arasında gerçekleşen zirvede uzun soluklu iş birliğinin geliştirilmesi en önemli gündem maddelerinden biri olurken Rus basını, iki taraf arasında güven duygusunun zayıf olduğuna işaret etti

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün Kremlin'de bir araya geldiler (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün Kremlin'de bir araya geldiler (AP)
TT

Putin-Reisi Zirvesi: Mesafeli ve dönüm noktalarına odaklı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün Kremlin'de bir araya geldiler (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün Kremlin'de bir araya geldiler (AP)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin dün Moskova'ya yaptığı ilk ziyaretin seyri, öncesindeki büyük çıkışının ve Rus ve İran basınında, iki tarafın stratejik iş birliğini güçlendirmek için bu ziyaretin bir başlangıç ​​noktası haline getireceklerine olan inanca tekrar tekrar yapılan atıfların aksine, Kremlin'de (Rusya Cumhurbaşkanlığı) büyük bir resepsiyon havasında geçen ziyaretin bir tür kayıtsızlığı yansıtması oldukça dikkat çekiciydi. Kremlin’in Protokol Hizmetleri Dairesi, Putin'in genellikle devlet başkanlarını kabul ettiği törenlerin aksine, toplantıyı büyük bir masanın etrafında düzenlemeyi tercih etmişti. Katılımcılar arasında mesafe olmasına özen gösterildi. Bazı çevreler, bunu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yeniden patlak vermesi nedeniyle alınan önlemlere bağladı.
Ancak zirve sonunda, Putin ve Reisi arasında daha önce devlet başkanlarının yaptığı ziyaretlerde alışılagelen ortak bir basın toplantısının düzenlenememesi büyük dikkat çekti. Buna karşın Kremlin’deki kaynaklar, bu durumu Putin'in mesafeyi koruma ve kamuya açık etkinliklere katılmama kararıyla ilişkilendirdiler.
Öte yandan iki liderin, görüşmelerin kamuya açık kısmında ülkeleri arasındaki özellikle Suriye ile ilgili koordinasyon düzeyinden duydukları memnuniyeti göstermek istedikleri açıktı. Putin, açılış konuşmasında özellikle bu konu üzerinde durdu.
Rusya Devlet Başkanı, Moskova ve Tahran arasındaki iş birliğinin, Suriye topraklarındaki terör tehditleriyle mücadeleye yardımcı olan belirleyici bir faktör haline geldiğini söyledi.
Rus lider, misafirine hitaben şunları söyledi:
“Uluslararası alanda çok yakın iş birliği içerisindeyiz. Çabalarımızın, Suriye hükümetinin uluslararası terörle ilgili tehditlerin üstesinden gelmesine büyük ölçüde yardımcı olduğundan bahsetmiyorum bile.”
İranlı mevkidaşının Afganistan'daki gelişmeler ve Tahran ile büyük güçler arasındaki nükleer anlaşmayla ilgili müzakerelerin seyri hakkında tutumlarını öğrenmek istediğini ifade eden Putin, Reisi ile İran cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinden bu yana temas halinde olduğunu, ancak ‘telefon veya görüntülü aramaların yüz yüze görüşmelerin yerini tutamayacağını’ vurguladı. Rus lider, İran ile Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) arasındaki ilişkilerdeki gelişmeye ve bir serbest ticaret bölgesi kurmak için devam eden çalışmalara övgüde bulundu.
Putin, Reisi'den İran'ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney’e ‘en iyi dileklerini’ iletmesini istemeyi de ihmal etmedi. Görüşmenin ‘soluk’ havasına rağmen ziyaretin gündemi, Moskova'nın ziyarete verdiği özel ehemmiyeti teyit etmeye çalışıyor gibiydi. İran Cumhurbaşkanı Reisi bugün Rusya Devlet Duması'na hitap edecek. Bu tür etkinlikler, konuk liderlerin gündeminde nadiren yer alıyor.
Diğer taraftan Suriye'de İran ve Rusya arasındaki iş birliğinin önemini vurgulayan Reisi, bu deneyimden başka alanlarda da yararlanmanın mümkün olduğuna işaret etti.
İran Cumhurbaşkanı, Rusya’nın ziyaret öncesinde değinmediği bir konu olarak İran tarafının Rusya'ya 20 yıllık bir stratejik iş birliği anlaşması taslağı sunduğunu söyledi.
Rusya’daki çevreler, Moskova ve Tahran'ın daha önceki beklentilerin aksine ‘mevcut ziyaret sırasında belgeyi imzalamayacaklarını’ söylemişlerdi. Bu, henüz tam olarak üzerinde anlaşmaya varılmamış noktalardan biri gibi görünüyordu. Rus analistler, Moskova'nın benzer bir adım atmadan önce Avusturya'nın başkenti Viyana’daki nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinin sonucunu bekleyebileceğini söylüyorlar.

Reisi: Tahran şuan ülkesine uygulanan yaptırımları kaldırmak için çaba sarf ediyor
İran Cumhurbaşkanı, Tahran'ın şuan ülkesine uygulanan yaptırımları kaldırmak için çaba sarf ettiğini vurgulayarak, İran’ın Batı’nın tehditleri veya yaptırımları nedeniyle ‘gelişmeyi bırakmayacağını’ söyledi. Ülkesinin, ABD'nin uluslararası düzeyde atacağı tek taraflı adımlar karşısında Rusya ile iş birliğini güçlendirmesini umduğunu belirten Reisi, “İran İslam Cumhuriyeti olarak bizim için dost ülke Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi ve genişletilmesi konusunda herhangi bir kısıtlama yok. Bu ilişkiler kısa vadeli ve taktiksel değil, kalıcı ve stratejik olacaktır” ifadelerini kullandı.
Reisi, İran’ın Rusya ile ekonomi, siyaset, kültür, bilim, teknoloji, savunma ve askeri alanların yanı sıra güvenlik, uzay ve diğer alanlarda ilişkilerini geliştirmek istediğini söyledi.
İran Cumhurbaşkanı, Moskova’ya gitmeden önce, ziyaretinin Rusya ile İran arasındaki siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerde bir dönüm noktası olabileceğini açıklamıştı. Reisi, ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada, “Bu ziyaret, Rusya ile İran arasındaki siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerde bir dönüm noktası ve bölgedeki ticari ve ekonomik ilişkilerin güvenliğinin sağlanmasında etkili olabilir” dedi.
Rusya ve İran arasında iş birliğinin güvenliği sağlayacağına ve tek taraflılığı önleyeceğine hiç bir şüphenin olmadığını vurgulayan Reisi, “İran ve Rusya, bölgedeki birçok siyasi ve ekonomik organizasyonun katılımcılarıyız. Rusya, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi bu organizasyonlarda önemli bir rol oynuyor” şeklinde konuştu. İran Cumhurbaşkanı, Rusya'nın AEB’de çok önemli bir rol oynadığını ve bu yöndeki iş birliklerinin ekonomik ve ticari projelerin canlandırılmasında etkili olabileceğini vurguladı.
Moskova ile ilişkilerde uzun vadeli stratejik bir gidişatın güçlendirilmesine birçok kez değinen Reisi, bu dosyanın ekibi için bir öncelik olduğunu belirtirken Moskova'ya, nükleer anlaşmanın canlandırılması konusunda bir anlaşmaya varılmasının Tahran'ın Ruslara sırt çevirmesi anlamına gelmeyeceğine dair güvence vermeye çalıştı. Bu mesele, son zamanlarda Rusya'daki gözlemciler ve analistler arasındaki tartışma konularından biri oldu.

Moskova, İran ile iş birliğini geliştirmeye hazır olduğunu açıkladı
Moskova, Tahran ile başta askeri sektör olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliğini geliştirmeye hazır olduğunu açıklamıştı. Batı medyası, Reisi’nin Moskova ziyareti öncesinde Rusya’dan 10 milyar dolarlık askeri teçhizat alımı için bir sözleşme imzalanması ihtimali de dahil olmak üzere Rusya ve İran arasında askeri ve teknik iş birliğine ilişkin tahminlere geniş yer verdi.
Askeri analistler, Tahran'ın Rus yapımı modern askeri teçhizatlar edinmeye büyük önem verdiğine inanıyorlar. Ancak uzmanlara göre sorun, İran'ın bunların ücretini, mal veya petrol takası yoluyla ya da Rusya'nın sağladığı bir krediyle ödeme arzusunda yatıyor.
Buna karşın Rusya’nın önde gelen gazeteleri, İran'da yapılan anketlerin İranlıların çoğunluğunun ‘Rusya'ya güvenmediğini ve Moskova yerine Washington ile diyalogu tercih ettiğine’ işaret etmesi dikkat çekiciydi.
Rusya’da yayınlanan Kommersant gazetesi, İranlı kaynaklarından, Rusya'nın, Viyana’daki müzakereler sırasında Tahran'ın yaptırımları kaldırma konusundaki sağlam duruşu da dahil olmak üzere İran'ın tutumlarına verdiği desteğin, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirdiğini aktardı. Gazetenin kaynaklarına göre İranlılar, Moskova ile ikili ilişkilerin tüm yönlerini ele alan yeni, ileriye dönük 20 yıllık bir stratejik iş birliği anlaşmanın ülkelerine yardımcı olmasını umuyorlar. Kaynaklar ayrıca İran’ın bir önceki hükümet döneminde iki yıl önce tartışılmaya başlanan anlaşma taslağının halen hazır olmadığına da dikkati çektiler.
Gazete, yakın tarihli bir anketin sonuçlarına göre İranlıların yüzde 52’sinin ABD ve yüzde 35’inin İsrail'e karşı ‘olumlu bir tutuma’ sahip olduğunu, buna karşın yüzde 39’unun ABD’ye yüzde 48’inin ise İsrail’e karşı olumsuz duygulara sahip olduğunu bildirdi. 
Anket sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 71'i ‘İran ile Çin arasındaki 25 yıllık iş birliği anlaşmasına’, yüzde 66'sı ise ‘İran ile Rusya arasındaki 20 yıllık iş birliği anlaşmasına’ karşı olduklarını söylediler.
İran ile Rusya arasındaki ‘güven kaybının tarihi boyutunu’ ortaya koyan anket sonuçları, İran’ın reformcu gazetesi Etimad tarafından da yayınlandı. Etimad gazetesi, iki taraf arasındaki bu güvensizliğin, gerek çarlar döneminde, gerek Sovyetler Birliği döneminde gerekse çağdaş Rusya döneminde tarihin tüm aşamalarında her zaman mevcut olduğunun altını çizdi.
Kommersant gazetesi tarafından yapılan ankette, İranlıların yüzde 70'inden fazlasının ‘İran ile Rusya arasında Hazar Denizi'nin yasal statüsüne ilişkin anlaşmaya’ karşı oldukları görüldü.
İran Şura Meclisi’nin 2018 yılında imzalanan anlaşmayı halen onaylamadığını aktaran gazete, Rusya merkezli Politik Araştırmalar Merkezi (PIR Center) uzmanı Yulia Sveshnikova’nın “İranlıların ruh halinin istikrarlı olmayabilir, ama Rusya'nın güvensizliği faktörü her zaman vardı” şeklindeki değerlendirmesini aktardı.
Sveshnikova’nın yorumuna göre İran’da geleneksel olarak muhafazakarlar, Rusya ile iş birliği yapma ve Batı'dan uzak durma eğilimi gösterirken reformistler, Rusya ile ilişkileri güçlendirmek yerine Batı ile yakınlaşmayı tercih ediyorlar.



Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
TT

Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)

Britanya çevresindeki kritik sualtı altyapısını haritalayan casus geminin yanında bir Rus denizaltının görevlendirildiği ortaya çıktı.

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı (MoD), olayın fotoğrafını kamuoyuyla paylaştı. Fotoğrafta, resmi olarak Rus araştırma gemisi diye tanımlanan ve Britanya'yla İrlanda arasındaki doğalgaz boru hattını incelediği bildirilen Yantar'ı bir denizaltının takip ettiği görülüyor. Eşlik eden denizaltının Rusya tarafından özellikle sabotaj için inşa edilmiş denizaltılardan biri olup olmadığı net değil.

Geçen yıl kasımda İrlanda Denizi'nde Yantar'ı takip eden bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopteri ve yakınlarda yüzeye çıkmış bir Britanya denizaltısı da fotoğrafta görülebiliyor.

Sunday Times'a göre, bunun Rus denizaltılarının Yantar'a Britanya Adaları'na yakın sularda eşlik ettiği birkaç operasyondan biri olduğuna inanılıyor.

Kraliyet Donanması Komutanı General Sör Gwyn Jenkins bu ay, son iki yılda "Britanya sularındaki Rus ihlallerinde yüzde 30'luk artış" olduğunu söylemişti.

Bu faaliyetin en belirgin şekilde Birleşik Krallık (BK) sularının yakınında faaliyet gösteren Yantar gibi casus gemilerinin varlığında görüldüğünü belirten yetkili, "Beni en çok endişelendiren şey, dalgaların altında olup bitenler" uyarısında bulundu.

Geçen hafta Sör Gwyn, Rusya'nın GUGI diye bilinen seçkin derin denizaltı birimine yaptığı yatırımı yenilediği konusunda uyarıda bulunmuştu. BK, Rusya'nın sualtı istihbarat toplama operasyonlarının geliştirilmesine öncülük eden Rus askeri teşkilatına bu yıl haziranda yaptırım uygulamıştı.

Savunma Bakanlığı Sözcüsü şunları söyledi:

Savunma Bakanı'nın da söylediği gibi, Başkan Putin'e mesajımız açık: Sizi görüyoruz, ne yaptığınızı biliyoruz ve bu ülkeyi korumak için güçlü bir şekilde harekete geçmekten çekinmeyeceğiz. Rusya'nın hem BK'ye hem de müttefiklerimize ait denizaltı kablolarını, ağlarını ve boru hatlarını haritalama girişimlerini de içeren tehdidinin son derece farkındayız ve bu tehditlerle doğrudan mücadele ediyoruz. Bu nedenle başbakan, Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük sürekli savunma harcaması artışını açıkladı; bu artış, Nisan 2027'den itibaren GSYİH'nin yüzde 2,5'ine kadar harcama taahhüdünü ve ekonomik ve mali koşullar elverdiği takdirde bir sonraki parlamentoda GSYİH'nin yüzde 3'üne kadar harcama yapma hedefini içeriyor. Ayrıca, Rusya rejimi altındaki bireylere, kuruluşlara ve gemilere karşı 900 yeni yaptırım uyguladık ve ileri seviye denizaltısavar teknolojisinin geliştirilmesini ve konuşlandırılmasını hızlandırdık.

BK hükümeti, otonom gemileri, yapay zeka destekli sensörleri, savaş gemilerini ve uçakları entegre ederek kritik denizaltı altyapısını gelişen zorluklara karşı korumayı amaçlayan Atlantik Kalesi programının, BK ve NATO için Kuzey Atlantik'i güvence altına alarak Rusya'nın gelişen denizaltı gücünün tehdidine karşı koymaya katkı sunacağına inanıyor.

Independent Türkçe


Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
TT

Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)

Miami’deki Mar-a-Lago’da pazartesi günü yapılması planlanan Donald Trump– Binyamin Netanyahu görüşmesi öncesi İsrail’de kulisler hareketlenirken, siyasi kaynaklar bu zirveyi Netanyahu’nun siyasi kaderini şekillendirecek bir dönüm noktası olarak tanımlıyor. Ancak görüşmenin, Netanyahu’nun Beyaz Saray’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki ivmesini frenleme çabalarını da gündeme taşıması bekleniyor.

Taraflar arasında öncelikler konusunda ciddi bir görüş ayrılığı olduğu belirtiliyor. İsrailli siyasi kaynaklar, “Walla” sitesine yaptıkları değerlendirmede, “ABD yönetimi Netanyahu’dan rahatsız ve onu Trump’ın planını engellemekle suçluyor. Buna karşın Trump, Netanyahu’ya olan güvenini koruyor, onu kolluyor ve azarlamak yerine uzlaşma arayışında olacak. Trump, görüşmenin merkezine Gazze’yi koyarken, Netanyahu öncelikleri değiştirerek gündemi İran’la başlatmak istiyor” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkililer, Netanyahu’nun “İran’a yönelik, özellikle İsrail-ABD ortak bir saldırısının, gelecekteki nükleer anlaşma açısından daha iyi sonuçlar doğuracağı ve hatta Tahran’daki rejimi sarsabileceği” görüşünü savunduğunu aktarıyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot gazetesinden aktardığı habere göre İran, Trump’ın girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla Hizbullah ve Hamas’a büyük yatırımlar yapıyor. Gazete, bu örgütlerin silahsızlanmayı reddetmesinin Devrim Muhafızları’nın teşvikiyle gerçekleştiğini ileri sürüyor.

Gazze planında değişiklik arayışı

Aynı kaynaklara göre Netanyahu, Gazze dosyasını soğutmayı hedefleyen bir yol haritası önermeye hazırlanıyor. Bu planın, Trump’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki “görünen aceleciliğini” durdurmayı, süreci yavaşlatmayı ve hatta Beyaz Saray’da çizilen yol haritasının yerine İsrail önceliklerini esas alan yeni bir plan koymayı amaçladığı belirtiliyor.

“Maariv” gazetesine göre Trump’a sunulması planlanan İsrail önerisi, Hamas’ın fiilen silahsızlanmasına kadar Gazze Şeridi’nin yüzde 75’ine varan bir alan üzerinde İsrail kontrolü öngörüyor. İsrail’in mevcut anlaşmalar kapsamında şu anda Gazze’nin yüzde 53’ünü kontrol ettiği, son bir ayda bu oranı yüzde 58’e çıkardığı ifade ediliyor.

h
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Trump ise Gazze konusunda farklı bir yaklaşım benimsiyor. ABD Başkanı, Gazze’de ilerleme sağlanmasının İran’ı izole edeceğini ve diplomatik sürece yönelteceğini düşünüyor. İsrail değerlendirmelerine göre Trump, silahsızlanma sürecini zamana yayılan bir aşama olarak görüyor ve derhal ikinci aşamaya geçilmesini, yeniden imar sürecine odaklanılmasını istiyor. Bu çerçevede İsrail’den engel çıkarmamasını ve Gazze’de yeni bir çekilmeye hazırlanmasını talep ediyor.

Bu nedenle, Yediot Ahronot Netanyahu’nun, Trump’ın taleplerinin savaşta elde edilen kazanımları aşındıracağı endişesini taşıyan İsrail ordusunu da sürece dâhil ettiğini yazıyor. Netanyahu’nun, “ileri ve önleyici savunmayı da içeren yeni bir güvenlik doktrininin” merkezde yer almasını isteyeceği ve bu yaklaşım için ABD’den siyasi ve askeri destek talep edeceği belirtiliyor. Gazeteye göre Netanyahu ayrıca, Trump çevresinde etkili olan Türkiye ve Katar’ın nüfuzunu dengelemeye çalışacak.

Çatışma endişesi ve temkinli yaklaşım

Netanyahu, bu önerilerin Trump ve ekibiyle ciddi tartışmalara, hatta bir krize yol açabileceğinin farkında. Gazetenin stratejik işler muhabiri Ron Ben-Yişay, İsrail liderliğinin Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan “küçük düşürücü” karşılaşmayı hatırladığını ve Trump’ın Netanyahu’ya karşı da ani bir tutum değişikliğine giderek İsrail’i “nankörlükle” suçlayabileceğinden endişe duyduğunu yazıyor.

csdfvgh
Trump ve Netanyahu, 29 Eylül 2025’te Beyaz Saray’daki basın toplantısının sonunda tokalaşırken (AFP)

Haberde, İsrail tarafının son derece temkinli davranmak zorunda olduğunun farkında olduğu vurgulanırken, Netanyahu’nun ikili ilişkiler kapsamında birçok talebi bulunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında, önümüzdeki yılları kapsayan çok yıllı güvenlik yardımı planı çerçevesinde İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünün korunması ve bölge ülkelerine gelişmiş silah satışlarına kısıtlamalar getirilmesi de yer alıyor.

Bölgesel başlıklarda ise Türk meselesinin de Mar-a-Lago’daki görüşmede gündeme gelmesi bekleniyor. Netanyahu’nun, Gazze’de ve Suriye’nin orta ve güney kesimlerinde Türkiye’nin askeri varlığına İsrail’de geniş bir karşıtlık bulunduğunu savunacağı, bu varlığın İsrail’in güvenlik tehditlerini bertaraf etme kabiliyetini sınırladığını ileri süreceği belirtiliyor. Ancak Trump’ın bu konuda farklı bir tutum sergileyebileceği ve Netanyahu’nun muhalefetini yumuşatmak zorunda kalabileceği değerlendiriliyor.

İsrailli yorumculara göre Trump, Mar-a-Lago zirvesinde Netanyahu’dan, seçim yılı olması nedeniyle İsrail’deki sağ tabanı rahatsız edebilecek tavizler isteyebilir. Bu nedenle Netanyahu’nun her başlıkta sert bir pazarlık yürütmesi bekleniyor. İsrail basınına göre bu görüşme, Netanyahu için Florida sahillerinde “rahat bir gezinti” olmayacak.


Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.