2022’de bilim dünyasında beklenen gelişmeler neler?

2022 yılında bilimsel araştırmaların bize vereceği yenilikler neler olacak?

2022’de bilim dünyasında beklenen gelişmeler neler?
TT

2022’de bilim dünyasında beklenen gelişmeler neler?

2022’de bilim dünyasında beklenen gelişmeler neler?

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 11 Mart 2020'de yaptığı pandemi ilanından bu yana üçüncü yılına giren yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) sonuçlarını göz önünde bulundurmadan bilimsel yeniliklerden söz edemeyiz.
Bilim insanları, daha önce yıllar süren aşı icadı yöntemlerinde bilimsel bir devrim yapmayı başararak bu virüse karşı 10 ay içerisinde bir aşı geliştirdiler.
Araştırmacılar bu virüsle yaşamak zorunda kalacağımızı ve Kovid-19’un endemik bir hastalık olarak varlığını devam ettireceğini düşünseler de aşıyı geliştiren bilim insanları, 2022 yılının bu aşıların yeni nesline tanık olmasını bekliyorlar. Aşıların bazıları RNA'ya değil de hücre proteinlerine dayalı olarak geleneksel teknoloji ile geliştirilen aşılar olabilir. Bilim insanları bu aşıları Kovid-19 virüsünün çeşitli varyantları ve suşlarıyla savaşmada etkili hale getirmeye çalışıyorlar.
Kovid-19 aşılarının yakaladığı hızlı başarı, aşı uzmanlarının araştırmalarının hızlanmasında ve HIV/AIDS ile Malaria (sıtma) gibi diğer virüslere karşı aşıların bulunmasında rol oynayacak.
Aynı şekilde gerek hükümetlerden gerekse özel sektörden gen teknolojisi aracılığıyla aşı teknolojisinin geliştirilmesi ve genel olarak tıp sektörünün geliştirilmesi için akmaya başlayan maddi yatırımlardaki büyük artıştan ötürü bilim adamları biyoteknoloji, çevre bilimleri, hücre biyolojisi ve tıbbın birçok alanında bir atılıma şahit olacağımızı düşünüyorlar.
Bu da bizi bu yıl ilerleme kaydetmesi beklenen ikinci meseleye, yani genetik tekniklerin ve ‘nano’ robot teknolojisinin kullanımıyla her hastayı tamamen durumuna göre tedavi eden kişiye özel tıp konusuna getiriyor. Nano robotlar virüsün boyutundan daha küçük olan minik sensörlerdir. Hastanın vücuduna yerleştirilebilen bu sensörler vücuda girdikten sonra kanser hücresini ortadan kaldırabiliyor veya vücudun içindeki kanserli hücreye ilaç taşıyabiliyor.
Ayrıca bu yılın bizlere, kan testi aracılığıyla DNA analizi yaparak birçok tümörü erken teşhis etme yöntemlerinde büyük bir gelişme getireceğini umuyoruz.
CRISPR/Cas9 (Düzenli aralıklarla bölünmüş kısa palindromik tekrar kümeleri/CRISPR ilişkili nukleaz 9) tekniklerinin genetik mutasyonlardan kaynaklanan birçok genetik hastalığın yenilmesinde büyük bir payı olacak. Bu teknoloji, bazı enzimlerin DNA'nın bozuk kısmını kesip DNA’yı normal haline getirmesine izin verir. Böylece insan vücudundaki bozuk genleri değiştirebiliyoruz.

Teknik düzeye gelince, yenilenebilir enerji teknolojisi, sürdürülebilir enerji ve yeni enerji teknolojileri ile yeşil enerji üretiminde önemli gelişmelere tanık olacağız. Bunun küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini yavaşlatma üzerinde ciddi bir etkisi olacak.
Ayrıca yapay zeka dünyasındaki büyük gelişimin sonuçlarını ve bunun hayatın tüm alanları üzerindeki etkisini göreceğiz. Bu yapay zeka, teknolojinin gelişmesiyle sürücüsüz ve çevre dostu elektrikli arabaların yayılmasını sağlayabilir.
Bilim alanında bu yıl tanık olabileceğimiz gelişmelere ilişkin tahminleri yeni uzay yarışından bahsetmeden tamamlamamız mümkün değil. 2022 yılında Çin'in uzay istasyonuna son rötuşlarını yapması beklenirken Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu (ISRO) Chandrayaan-3 uzay aracını 2022'de gerçekleştireceği bir görevin parçası olarak aya gönderecek. Chandrayaan programı, aydaki su moleküllerinin keşfedilmesinde rol oynamıştı.
Japon Uzay Araştırma Ajansı (JAXA) da 2022'de SLIM (Ay'ı Araştırmak için Akıllı İniş) adlı uzay aracını Ay’a fırlatacak. Uzay aracı Ay’ın yüzeyine iniş yaparken yüzeyle ilgili keşif amaçlı önemli bilgileri gözden geçirecek.
Ayrıca Avrupa Uzay Ajansı (ESA) 2022'nin sonunda, kasım ayında yeni astronot programını açıklayacak.
SpaceX ve Virgin Galactic gibi özel uzay şirketlerine gelince, bu şirketler uzay turizmi konusunda birbirleriyle yarışıyorlar ve 2022 yılı içerisinde sivillerin uzaya gönderilmesini geliştirip artıracaklar.
2022 yılında kızıl gezegen Mars’ı keşfetme arayışı devam edecek. ESA ve Rus Uzay Ajansı Roscosmos ortaklığında yürütülen ExoMars programının bir parçası olarak bu yıl başka bir keşif aracı daha Mars'a inecek.
Son olarak arkeolojide, bilim adamlarının 1 milyon yıldan daha eskiye dayanan bazı fosillerin topraklarından DNA çıkarıp inceleyerek yapmayı başardıkları keşiflerin hızlanması sayesinde, insanlık öncesi canlılar hakkında önemli bilgilerin bulunuşuna tanık olacağız.
Pandemiye rağmen 2022'de tanık olacağımız bu gelişmeler, insanın etrafındaki çevresel koşullara rağmen uyum sağlama ve gelişme konusundaki üstün kabiliyetinin ve hayatta kalma ve sürekli yenilik getirme becerisinin göstergesi.



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy