Akile Salih, Libya’daki siyasi ve anayasal sahnede karışıklığa neden oldu

TM Başkanı Akile Salih, mevcut hükümetin feshedilmesini, görevi kötüye kullanmaktan soruşturulmasını ve yeni bir anayasa hazırlama biriminin oluşturulmasını talep etti.

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih mevcut hükümetin ve anayasa hazırlama biriminin feshedilerek bunlara alternatif birimler oluşturulmasını istedi. (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih mevcut hükümetin ve anayasa hazırlama biriminin feshedilerek bunlara alternatif birimler oluşturulmasını istedi. (AFP)
TT

Akile Salih, Libya’daki siyasi ve anayasal sahnede karışıklığa neden oldu

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih mevcut hükümetin ve anayasa hazırlama biriminin feshedilerek bunlara alternatif birimler oluşturulmasını istedi. (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih mevcut hükümetin ve anayasa hazırlama biriminin feshedilerek bunlara alternatif birimler oluşturulmasını istedi. (AFP)

Zayed Hediyye
Libya Temsilciler Meclisi, seçim sürecinin geçen yılın sonlarında sekteye uğraması ardından harekete geçti. Seçim sürecini kurtarma yönünde son dokunuşlarını yaptığı yeni yol haritasının özelliklerine ilişkin açıklamada bulundu. Ancak konuya dair belirsizlikler sürüyor. Temsilciler Meclisi ve Yüksek Komisyon'dan kaynaklar ise seçimlerin önümüzdeki yaz, Haziran - Ağustos ayları arasında düzenleneceği görüşündeler.  
Mevcut hükümet ve Anayasa Kurucu Heyeti’ne ilişkin siyasi ve anayasal bir krizi ateşleyen Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, bu kurumların bir an önce feshedilerek alternatiflerinin kurulması gerektiğini vurguladı. Bu açıklamalar; mevcut krize siyasi bir çözümün yollarını engelleme ve kartları karıştırma girişimi, aynı zamanda ülkenin birlik ve istikrarına yönelik açık bir tehdit olarak değerlendirildi.   

Dört yönlü yeni harita
Libya Temsilciler Meclisi salı günü düzenlenen oturumunda, seçim sürecindeki engelleri aşma yönünde üzerinde çalıştığı yeni yol haritası için Yüksek Komisyon ile koordineli bir şekilde dört ana hat belirledi. Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) kaderinin belirleneceği oturum en az bir hafta için ertelenmişti.

Yol Haritası Komisyonu Başkanı Nasreddin Muhenna, söz konusu oturumda yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Komisyon, şu an genel seçimleri destekleme yönünde anayasa, yürütme organı, güvenlik ve ulusal uzlaşı olmak üzere dört temel üzerine duruyor. Trablus'taki Anayasa Kurucu Heyeti ve aynı zamanda bu birimin yayınladığı taslak karşıtları ile Bingazi’de bir araya gelen Komisyon, bu taslağı değerlendirmenin artık mümkün olmadığı kanaatine vardı. Bu nedenle bir sonraki oturumda, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanmasına ilişkin çeşitli öneriler sunulacak. Yürütme organı konusu, Yol Haritası Komisyonu’nun karşı karşıya kaldığı en kolay dosya sayılıyor. Zira Libya Siyasi Diyalog Forumu tarafından onaylanan önceki haritada, UBH yetkilerinin yanı sıra görevinin bitiş tarihi de belirtilmişti. Yeni bir yürütme organının oluşturulması meselesi, bir bütün olarak Meclis’e bırakılmıştır. Milletvekillerinin önerileri değerlendirildikten sonra yeni hükümetin kurulması için oylama yapılabilir.”

En az 6 ay
Libya Ulusal Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayih, seçimlerin muntazam bir şekilde yeniden organize edilmesi için komisyonun 6 ila 8 ay süreye ihtiyacı olduğunu öne sürdü.
Tobruk'taki Temsilciler Meclisi'nde söz alan Başkan Sayih’İn açıklaması şöyle oldu:
“Geçtiğimiz 24 Aralık'ta, yani devlet başkanlığı ve milletvekili seçimleri iptal edildiğinde yaşananların tekrarlanmaması için seçim yasalarının acilen gözden geçirilmesi gerekiyor. Devlet başkanlığı seçimlerinde yarışacak adayların dosyalarına ilişkin temyiz kurulları tarafından verilen kararlar, Temsilciler Meclisi'nin Devlet Başkanı Seçim Kanunu'nda yer alan adaylık şartlarına ilişkin hükümleriyle çelişmesi açısından seçimlerin önündeki en büyük engeli teşkil etmişti. Kabul edilmeyenlerin tamamı, yargı kararlarıyla adaylığa geri döndü.”
Diğer yandan Akile Salih, Yol Haritası Komisyonu’nu Başsavcı es-Sadik es-Sur, Ulusal Yüksek Seçim Komisyonu ve seçim sürecine ilişkin diğer taraflarla iletişime geçmeye, nihai raporu ocak ayı öncesinde meclise sunmaya çağırdı.
Salih, komisyonu seçimlerin gerçekleşmesine yönelik engellerin kaldırılması için gerekli aşamaları belirli bir yol haritası doğrultusunda netleştirmeye, seçimlerin yeniden düzenlenmesi için bir tarih belirlemeye çağırdı.

Siyasi ve anayasal kriz
Akile Salih, Pazartesi günü Temsilciler Meclisi’nde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“UBH’nin görev süresi, güvenin geri çekilmesi kararıyla son verilmiş, belirlenen süre 24 Aralık'ta sona ermiştir. Başsavcı, göreve başladığı günden bu yana bu hükümetin harcamalarını araştırıyor. Bu soruşturmalar, UBH’nin yetkiyi kötüye kullanmasını da kapsamalı. Trablus Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir, Başsavcı Sadik es-Sur ve denetleyici makamlar, Temsilciler Meclisi'nin önceden onayı olmadan hükümete fon aktarmayacaktır.”
Salih, kendi deyimiyle ülkedeki pek çok taraf tarafından kabul edilmeyen anayasaya alternatif olarak yeni bir anayasa hazırlamak için Libya, Trablus, Sirenayka ve Fizan olmak üzere üç bölgeyi kapsayacak yeni bir anayasa komitesinin kurulmasını talep etti.

Kişisel görüş
UBH ise Akile Salih’in söz konusu talebine Sözcüsü Muhammed Hammude’nin okuduğu bildiri ile yanıt verdi:
“Akile Salih’in görev süresinin sona erdiğine dair açıklamaları, parlamentonun takındığı resmi bir tutum değildir. Üyeleri için bağlayıcılığı yoktur. Bu açıklamalar, onun kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Zira çok sayıda milletvekili, onun bu tutumuna katılmamaktadır. Nitekim bu hükümet, uluslararası himayedeki yol haritası mucibince siyasi anlaşma kapsamında teşkil edilmiştir.” 
Hükümetin iktidarın devrine karşı olduğunu vurgulayan Hammude, hükümetin genel seçimlerin ardından seçilmiş bir otoriteye devredileceğini bildirdi.

Paralel kurumlar
Anayasanın Hazırlanmasından Sorumlu Kurucu Heyet Başkanı el-Ceylani Erhuma ise Akile Salih’in ülke için yeni bir anayasa hazırlamak üzere yerel, Arap ve uluslararası uzmanların desteğiyle söz konusu bölgeyi temsil eden 30 kişilik bir komite kurma talebini reddetti. Erhuma, konuyla ilgili şu açıklamada bulundu:
“Akile Salih’in ifadeleri, ülkede yeni bir anayasal krizin oluşmasına yol açacaktır. Zira heyetin hukuki statüsüne el değilmesi, meşruiyetten yoksun paralel kurumların oluşmasına ve krizin uzamasına yol açacaktır. Temsilciler Meclisi'nin görevi, anayasa taslağına dair referanduma dek geçiş dönemini yönetmekle sınırlıdır. Komisyon’un 2017’de tamamladığı anayasa taslağı, gerekli çoğunluğu aşan bir çoğunluk tarafından oylanmıştı. Böylece bunu kabul veya reddetme hakkı, yalnızca Libya halkının eline geçmiştir. İç veya dış herhangi bir oluşumun kurucu organın anayasal yetkisini ihlal etme hakkı yoktur. Temsilciler Meclisi Başkanı veya başka bir taraf, seçilmiş kurucu organın yasal statüsünü etkileme yetkisine sahip değildir.”
 
Anayasa Komisyonu üyesi İdris Bufayed ise açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Başsavcı es-Sadik es-Sur ve İdari Kontrol Birimi Başkanı Akile Salih’i durdurmalı ve hakkında soruşturma başlatmalıdır. Zira Salih’in söz konusu açıklamaları, Anayasa Bildirgesi'nin ciddi bir ihlali, hukuka karşı bir darbe niteliğindedir. İmzası ve mührü ile çıkarılan kusurlu kanun da buna dahildir. Başsavcı es-Sadik es-Sur ve İdari Kontrol Birimi Başkanı, Salih’i derhal görevden almalıdır. Üzerindeki dokunulmazlık kaldırılmalı, anayasayı ihlal etmek, devleti aşırı tehlikeye maruz bırakmak suçlamasıyla aleyhinde soruşturma açılmalıdır.”



Ürdün: Biz Saddam sonrası Irak’ta Haşimi hanedanının bir rol üstlenmesini önermedik

Tony Blair, belgede bahsedilen görüşmelerinden önce 25 Şubat 2003'te Londra'da Kral II. Abdullah'ı kabul ediyor (AFP)
Tony Blair, belgede bahsedilen görüşmelerinden önce 25 Şubat 2003'te Londra'da Kral II. Abdullah'ı kabul ediyor (AFP)
TT

Ürdün: Biz Saddam sonrası Irak’ta Haşimi hanedanının bir rol üstlenmesini önermedik

Tony Blair, belgede bahsedilen görüşmelerinden önce 25 Şubat 2003'te Londra'da Kral II. Abdullah'ı kabul ediyor (AFP)
Tony Blair, belgede bahsedilen görüşmelerinden önce 25 Şubat 2003'te Londra'da Kral II. Abdullah'ı kabul ediyor (AFP)

Ürdünlü bir yetkili, Kral Abdullah II ile eski İngiliz Başbakanı Tony Blair arasında 2003 Irak işgalinden önce Londra'da gerçekleşen görüşmede, Haşimi Hanedanlığı'nın Saddam Hüseyin sonrası Irak düzenlemelerinde rol almasına dair herhangi bir ima bulunduğunu yalanladı.

Yetkilinin Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalar, "görüşmeyle ilgili sızdırılan İngiliz belgelerine" dayanarak Ürdün hükümdarının bu fikri Blair ile gündeme getirdiğini iddia eden haberlere yanıt olarak geldi. Yetkili, bu haberlerin "Ürdün hükümdarına atfedilen eksiklikler ve yanlış iddialar içerdiğini" vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın elinde 25 Şubat 2003'te gerçekleşen toplantının Ürdün tutanaklarının bir kopyası bulunuyor ve bu tutanaklarda Ürdün hükümdarının Haşimi hanedanının Irak'taki rolüne dair herhangi bir öneride bulunduğuna dair bir şey yok. Aksine, tutanaklarda Saddam Hüseyin'in sürgüne gitmesi önerisinden bahsedildiği ve "bu öneriyi Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri sunmalı" denildiği belirtiliyor.


Mısır, İsrail'in baskısı üzerine Sina'daki askeri varlığını azalttı mı?

İsrail sınırına yakın bir noktada incelemelerde bulunan Mısır Genelkurmay Başkanı (Mısır Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü)
İsrail sınırına yakın bir noktada incelemelerde bulunan Mısır Genelkurmay Başkanı (Mısır Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü)
TT

Mısır, İsrail'in baskısı üzerine Sina'daki askeri varlığını azalttı mı?

İsrail sınırına yakın bir noktada incelemelerde bulunan Mısır Genelkurmay Başkanı (Mısır Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü)
İsrail sınırına yakın bir noktada incelemelerde bulunan Mısır Genelkurmay Başkanı (Mısır Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü)

Bilgi sahibi bir Mısırlı kaynak, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Mısır güçlerinin Sina’daki varlığının, Mısır’ın ulusal güvenliğini korumaya yönelik olduğunu ve Kahire’nin bu konuda ne pazarlık ne de teşvik kabul edeceğini” söyledi. Kaynak, “Bu dönemde, söylentilerin aksine, herhangi bir baskı altında Sina’dan tek bir askerin bile çekilmediğini” vurguladı.

Kaynak, söz konusu meselenin ülkenin güvenliği ve iki yıldır şiddetli bir savaşa sahne olan bölgeyle olan sınırların korunmasıyla ilgili olduğunu belirtti. İsrail’in bu savaşı Mısır topraklarına doğru genişletme girişimlerine işaret eden kaynak, konunun başka dosyalarla ya da herhangi bir anlaşma ve pazarlıkla bağlantılı olmadığını ifade etti.

Kaynak ayrıca, Sina’daki Mısır askeri varlığının azaltıldığına dair İsrail basınında yer alan haberlerin, bu bölgede Mısır’ın askeri varlığının arttığından şikâyet eden ve uyarılarda bulunan raporlarla çeliştiğine dikkat çekti. Kaynak, iki ülke arasındaki barış anlaşmasında, ‘Mısır'ın ihtiyaç duyduğu zamanlarda güvenliğini korumak için bu varlığı sürdürmesine izin veren yeni hükümler olduğunu’ belirtti.

İsrail merkezli Bhol haber sitesi, Enerji Bakanı Eli Cohen’in, Mısır’la yapılan büyük doğal gaz anlaşması ile Mısır güçlerinin Sina’daki yeniden konuşlanması arasında doğrudan bir bağ bulunduğuna işaret ettiğini yazdı. Site, İsrail Ordu Radyosu’nun, anlaşmada Mısır ordusunun Sina’daki hareketlerini düzenleyen açık bir maddenin neden yer almadığını sorması üzerine Cohen’in, “Geçen hafta Mısır güçlerinin Sina Yarımadası’ndan çekildiğine dair yayımlanan haberleri okuduysanız, bunun sebepsiz olmadığını bilin” dediğini aktardı.

İsrail basınında yer alan haberlerde, Cohen’in anlaşmanın dört ay ertelenmesinin nedenlerinden birinin ‘Mısır’la barış meselesi’ olarak tanımladığı konuya bağlı olduğunu söylediği ifade edildi. Bu ifadenin, İsrail’in, Mısır’ın Sina’daki askeri varlığa ilişkin Camp David Anlaşması hükümlerine bağlılığı konusundaki endişesini yansıttığı değerlendirmesi yapıldı.

Söz konusu haberler, Mısır hükümetine muhalif bazı blog yazarları tarafından dolaşıma sokularak, İsrail baskısıyla Sina’daki Mısır askerî varlığının azaltıldığı iddiaları dile getirildi. Buna karşılık, Mısır yönetimine yakın isimler ise tüm göstergelerin Sina’da askerî tahkimatın artırılmasına yönelik bir planı işaret ettiğini savundu.

frgty
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısının oturum aralarında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. (Reuters)

Mısır Basın Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, söz konusu iddialara, medyaya yaptığı açıklamalarla yanıt vererek, ‘Sina’daki Mısır güçlerinin sayısının azaltılmadığını ve gaz anlaşmasının tamamen ticari bir konu olduğunu, siyasi hiçbir boyutunun bulunmadığını’ vurguladı. Anlaşmanın hükümetler arasında değil şirketler arasında yapıldığını belirten Raşvan, “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu anlaşma hakkında konuşurken, Mısır tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu durum, Mısır’ın üzerinde herhangi bir baskı olmadığını gösteriyor. İsrail’den gelen tüm söylentiler çelişkilidir ve kamuoyuna karşı sahte bir zafer yaratmaya yönelik bir çabadır” dedi.

Geçtiğimiz eylül ayında Axios internet sitesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’tan, Mısır’a Sina’daki mevcut ‘askeri yığınağı’ azaltması için baskı yapmasını istediğini bildirmişti.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre, bu bilgilere sahip Amerikalı ve İsrailli yetkililer, Mısır’ın ‘yalnızca hafif silahların bulunduğu bölgelerde, bazıları saldırgan amaçlar için kullanılabilecek askeri altyapı inşa ettiğini’ iddia etmişti. Bu iddialar, 1979’daki barış anlaşmasına atıfta bulunarak, Mısır’ın anlaşmaya aykırı hareket ettiğini öne sürüyordu.

Mısırlı askeri strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ‘Mısır’ın barış anlaşmasına tamamen sadık olduğunu ve herhangi bir ihlal yapmadığını, aksine İsrail’in Mısır sınırında yasa dışı varlık gösterdiğini’ belirtti. Ferec, “Mısır’ın Sina’daki askeri varlığı, ulusal güvenliği korumak ve sınırları güvence altına almak amacıyla gerçekleşiyor” dedi.

Ferec ayrıca, ‘gaz anlaşması nedeniyle Mısır’ın Sina’daki asker sayısını azaltma gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bu tür iddiaların Netanyahu hükümetinin, kamuoyuna karşı kendisini güvenlik sağlıyormuş gibi göstermek amacıyla yaydığı asılsız söylentiler olduğunu’ ifade etti.

Ferec, Mısır’ın henüz ABD'nin Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi arasında bir anlaşma yapılmasına yönelik taleplerine dair resmi bir açıklama yapmadığını belirtti. Mısır’ın bu talepleri kabul ettiği iddialarına da tepki göstererek, ‘görüşme talebinde bulunan tarafın Netanyahu ve ekibi olduğunu’ vurguladı. Ferec, “Mısır, gaz anlaşmasının her iki ülkenin çıkarına hizmet edeceğini biliyordu. Bu anlaşma hükümetler arasında değil şirketler arasında yapılmış bir ticari anlaşmadır” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, geçtiğimiz çarşamba akşamı, Mısır’a doğal gaz ihracatıyla ilgili 112 milyar şekel (yaklaşık 35 milyar dolar) değerinde bir anlaşmanın resmi olarak onaylandığını duyurdu. Netanyahu, ‘İsrail enerji sektöründeki en büyük gaz anlaşması’ olarak nitelendirilen anlaşmanın ‘İsrail için büyük bir başarı’ olduğunu söyledi.

Netanyahu ayrıca, anlaşmanın onaylanmasının ardından İsrail’in güvenlik çıkarlarının korunmasını sağlamak için yoğun müzakereler yapıldığını, ancak güvenlik nedenleriyle anlaşmanın detaylarına girmeyeceğini belirterek, sadece anlaşmanın onaylandığını duyurdu.


Washington, SDG ile Suriye güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları yatıştırmak için müdahale etti

Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
TT

Washington, SDG ile Suriye güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları yatıştırmak için müdahale etti

Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)

Washington’daki kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Brad Cooper’ın, Halep’in kuzeyindeki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde dün yeniden patlak veren Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye ordusu arasındaki çatışmaları yatıştırmak amacıyla temaslar yürüttüğünü bildirdi. Kaynaklar, bu girişimlerin, DEAŞ’ın ve düşman bölgesel güçlerin faydalanabileceği bir gerilimin önlenmesini hedeflediğini belirtti.

Çatışmaların, SDG keskin nişancılarının Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelere ateş açmasının ardından başladığı aktarıldı. Bu durumun, iki taraf arasında imzalanmış ateşkes anlaşmasının ihlali anlamına geldiği kaydedildi. ABD destekli Kürt güçlerin, Suriye’nin kuzeydoğusundaki özerk yönetimi kaybetme endişesiyle Şam’daki geçiş hükümetine entegrasyon planlarına karşı çıktığı ifade edildi.

Bu çatışmaların üzerinde, yeni Suriye hükümetinin kontrolünü zayıflatmayı amaçlayan İran müdahalelerinin gölgesinin dolaştığı belirtildi. ABD istihbarat raporlarına göre İran, Suriye’ye ve bölgedeki milislerine yönelik silah akışını sürdürmek için çabalarını yoğunlaştırıyor ve Şam yönetiminin yasa dışı silah kaçakçılığı güzergâhlarını dağıtmaya yönelik aldığı önlemlere uyum sağlamaya çalışıyor.

cdfrgt
Diplomatlar, Lübnan Ordusu eşliğinde Lübnan'ın güneyinde gerçekleştirdikleri bir tur sırasında, Lübnan Ordusu tarafından güney Litani bölgesinde ele geçirilen bir Hizbullah tünelini inceledi. (Lübnan Ordusu)

Öte yandan çeşitli raporlar, SDG’nin Lübnan’daki Hizbullah ile ilişkilerini güçlendirdiğine işaret etti. Bu kapsamda SDG’nin, Hizbullah adına Ammar el-Musavi başkanlığındaki temsilcilerle Beyrut’ta gizli bir toplantı gerçekleştirdiği aktarıldı. Toplantının, SDG ile Ahmed eş-Şera hükümeti arasındaki anlaşmazlıklar ve iki taraf arasında yeniden başlayan askeri çatışmalar ışığında, Suriye’deki güvenlik sorunlarının değerlendirilmesi amacıyla yapıldığı kaydedildi.

Üç kaçakçılık koridoru

Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nün (ISW) yayımladığı bir raporda, İran’ın kaçakçılık hatlarını yeniden canlandırdığı ve DEAŞ’a ülke içinde saldırılar düzenlemesi için destek verdiği belirtildi. Raporda, Suriye’nin geçiş sürecinde yaşadığı istikrarsızlık ortamında vekâlet çatışmalarının tırmanabileceği ve kaçakçılık ağlarının yayılabileceği uyarısında bulunuldu.

Raporlara göre, İran’ın Suriye’ye silah kaçakçılığı geleneksel ve yeni güzergâhların bir bileşimini içeriyor. Kara yolları ve kamyon taşımacılığı, Tahran’ın silah sevkiyatında başlıca yöntem olmaya devam ediyor. Bu kapsamda üç ana koridor öne çıkıyor: İlki Bağdat’tan er-Ramadi, Elbukemal, Deyrizor ve Tedmür üzerinden Şam’a uzanan hat; ikincisi Tahran’dan Basra ve Bağdat üzerinden et-Tanf’a, oradan da Şam’a giden güzergâh; daha az kullanılan üçüncü yol ise İran’dan Musul ve Haseke üzerinden Lazkiye’ye uzanıyor. Bu hatların, silahların daha sonra Lübnan’daki Hizbullah’a aktarılmasını kolaylaştırdığı ifade edildi. Raporda ayrıca İran’ın, SDG’nin kontrolünde bulunan Suriye’nin kuzeydoğusuna özel önem atfettiği vurgulandı.

dfrgt
Suriye'nin doğusundaki Elbukamal'da, ülke dışına kaçırılmak üzere hazırlanan SAM-7 füzeleri ele geçirildi. (SANA)

Raporlarda, sevkiyatların el yapımı patlayıcılar, havan mermileri, tanksavar mayınları, plastik patlayıcılar, uçaksavar füzeleri, hava savunma sistemleri, el bombası fırlatıcıları ve insansız hava araçlarını (İHA) kapsadığı belirtildi. Ayrıca Irak-Suriye sınırı yakınındaki Elbukemal bölgesinde, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından 2018’den bu yana inşa edildiği tahmin edilen ve silahların Suriye üzerinden Lübnan’daki Hizbullah’a aktarılmasında kullanılan bir yer altı tünel ağının bulunduğuna dair bilgiler sızdı.

Raporlar, yeni Suriye hükümetinin ülkenin tüm topraklarında denetimi sağlayacak açık ve yeterli kapasitelere sahip olmadığını, sınırları kontrol altına alabilmesi ve toprakları üzerinden yapılan kaçakçılığı engelleyebilmesi için uzun yıllara ihtiyaç duyacağını ortaya koydu.

Engelleme girişimleri

Suriye makamları, İran kaynaklı kaçakçılık girişimlerine karşı koymak için yoğun çaba harcıyor. CENTCOM, içinde bulunduğumuz aralık ayında Şam’daki yönetimi, Hizbullah’a gönderilmek üzere olan sevkiyatları engellemesi nedeniyle övdü.

Ortadoğu uzmanı Ata Muhammed Tebriz ise İran’ın faaliyetlerine ilişkin doğrulanmış raporlar bulunmadığını, ancak farklı medya kuruluşlarının Tahran’ın Suriye’de kendisine bağlı güçleri yeniden inşa etmeye yönelik çabalarına dair haberler yayımladığını söyledi. Tebriz, İran’ın Ahmed eş-Şera hükümetine karşı olan güçlerle iş birliği yapmaya ve bu çevrelerin sesini yükseltmeye çalıştığını savunarak, İran nüfuzunun Suriye’de yeniden kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

dfrg
DEAŞ saldırısında hayatını kaybeden Amerikan askerlerinin cenazelerinin ülkelerine geri gönderilmesi töreni (AP)

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Michael Knights, Beşşar Esed rejiminin çöküşünün teşvik edici bir gelişme olduğunu, ancak bunun İran’ın, Esed rejiminin eski destekçisi olarak, Suriye’yi Lübnan’daki Hizbullah’ı yeniden yapılandırmak için kullanmaktan kolayca vazgeçeceği anlamına gelmediğini söyledi.

Knights, Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte ülkeye araçlar, mali kaynaklar, insani yardımlar, yeniden imar malzemeleri ve tüketim mallarından oluşan bir akışın yaşanmasının beklendiğini, bunların büyük bölümünün komşu ülkelerden kamyon taşımacılığı yoluyla ulaştırılacağını belirtti. İran’ın bu akışı, Suriye, Irak ve Lübnan’daki uzantılarını silahla beslemek için kolaylıkla kullanabileceğine dikkat çekti.

Knights ayrıca İran’ın, geçmişte El Kaide ve Taliban örneklerinde olduğu gibi, Sünni cihatçı gruplarla taktik düzenlemeler yapma konusunda herhangi bir çekince göstermediği uyarısında bulundu. Bu yaklaşımın, Suriye sahasında DEAŞ ile de benimsenebileceğini ifade etti.