Drone’lar nasıl geleceğin silahına dönüştü?

İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
TT

Drone’lar nasıl geleceğin silahına dönüştü?

İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)

Tarık eş-Şami 
Husilerin, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'ye yönelik düzenlediği son saldırı, drone’ların ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur olarak öne çıkmasını sağladı. Daha önce ABD gibi gelişmiş teknolojiye sahip ülkeler, drone’ları terörist gruplara yönelik operasyonlarda kullanıyordu. Son saldırılarla birlikte, devlet dışı aktörlerin, milis grupları ve terör örgütlerinin de bu teknolojiye etkin erişim sağlayabildiği görüldü. İnsansız Hava Araçları (İHA) ve drone’lar küresel güvenlik için önemli bir tehdit haline gelmiştir. İran’ın Ortadoğu’daki milislerine bu teknolojileri temin etmesi bölgesel anlamda ciddi güvenlik açıklarına neden oluyor. Türkiye’nin ürettiği daha da gelişmiş İHA ve SİHA’ları, Kafkasya, Ukrayna, Libya ve Etiyopya'daki çatışma bölgelerine ihraç etmesi de dengeleri değiştiriyor. Gelecekteki savaşlarda, drone/İHA’ların savaş sahasını nasıl şekillendireceği merak konusu. ABD, NATO ülkeleri ve diğerleri, drone’ların doğuracağı tehlikelere karşı ne tür önlemler alacak?  

Geleceğin silahı   
Gelecekteki savaşlarda yapay zekâ ve ağ merkezli harp konseptlerinin rolü, NATO içindeki tartışmalarda baskın bir konu olarak ortaya çıkıyor.  NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ifadesiyle, gelecekteki savaşlar, sadece mühimmat, savaş gemileri ve konvansiyonel silahlarla değil, Big Data (Büyük Veri) tarafından desteklenen yeni elektronik harp konseptleriyle şekillenecek.  
Drone olarak bilinen insansız hava araçlarının, yalnızca devletler için değil, milis grupları ve terör örgütleri gibi devlet dışı aktörler tarafından da tercih edilen silahlar haline gelmesi, Stoltenberg'in açıklamasını doğrular nitelikte.
Terör örgütlerinin ‘silaha dönüştürülmüş’ drone’lara kolay ulaşımı tüm ülkeleri endişelendiriyor. İHA/drone’ların nispeten ucuza mal edilmeleri, saldırı ve savunma harekatlarında etkili olduklarının kanıtlanmış olmaları göz önüne alındığında, hızla gelişen bir sektör olarak öne çıkıyor. Öte yandan ‘drone’ saldırılarına karşı savunma yapmak oldukça zor ve yüksek maliyetli.  2021’de yaklaşık 11,3 milyar dolar olan askeri ve sivil ‘drone’ pazarının, 2028’e kadar 26 milyar dolar seviyesinin üstüne çıkacağı tahmin ediliyor. Pazarın bu denli büyümesinin başlıca nedenlerinden biri olarak, bu araçların teknolojilerinde kullanılan yapay zekâ ve veri yönetimi alanlarındaki hızlı gelişmeler gösteriliyor. Ayrıca ‘drone’ların, istihbarat toplama, sınır yönetimi, terörle mücadele gibi çok geniş bir yelpazede kullanımının mümkün olması, küresel talebi arttırıyor.  

Sürekli tehdit 
The Economist gazetesinde yer alan bir haberde, İran'ın sadece Irak'ta değil, Yemen, Suriye, Lübnan ve Gazze Şeridi'ndeki vekilleri için de istikrarlı bir "drone" tedarikçisi haline geldiği belirtildi. Drone’lar, İran’ın asimetrik savaşta tercih ettiği başlıca silah haline dönüştü. Şahlık rejiminin 1979’da devrilmesinden bu yana, hava kuvvetlerinde modernizasyonu sağlayamayan İran, gelişmiş uçak gücü yokluğunda İHA/drone’ların geliştirilmesine odaklandı. İran rejimi son otuz yılda, balistik ve seyir füzeleri ile insansız hava araçlarına ciddi yatırımlar yaptı. Philadelphia merkezli Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün uzmanlarına göre, İran, genellikle ticari olarak temin edilebilen bileşenleri geliştirerek kendi drone’larını yaptı. Öte yandan Tahran, RQ-170 Thunderbolt insansız hava aracı benzeri, hassas güdümlü füze taşıyan İHA’lar yapmayı da başardı. 
İran, İHA’ları ya da malzeme ve teknolojilerini Ortadoğu'daki müttefiklerine dağıtarak bölgede güvenlik gerilimi yaratıyor. Akdeniz'den Hint Okyanusu ve Basra Körfezi'ne kadar olan hedefleri tehdit ediyor. İran bölgedeki vekillerine İHA’ları parçalanmış olarak temin ediyor, daha sonra bu parçalar monte edilerek kullanılıyor. Böylelikle İran kendisinin dahli olmadığını iddia edebiliyor. Geçen yaz Suriye’nin kuzeydoğusunda el-Tenef'teki Amerikan askeri noktası, GPS (küresel konumlama sistemi) tarafından yönlendirilen 5 adet İHA tarafından saldırıya uğradı. Saldırı başarısız olsa da ABD yönetimi İran’ı suçladı ve İHA programıyla bağlantılı kişi ve şirketlere yaptırımlar uyguladı. 
ABD'nin 5. Filosu ve Çok Uluslu Birleşik Deniz Kuvvetleri'nin Komutanı Brad Cooper, İran’ın, ABD filosu ile güvenli olmayan deniz çatışmalarında İHA/drone kullanımını hem yetenekleri hem de faaliyet yoğunluğu açısından önemli ölçüde artırdığını açıkladı. Amerikan Deniz Kuvvetleri Enstitüsü, İsrail’e ait petrol tankeri Mercer Street’in geçen temmuz ayında saldırıya uğramasının ardından konuya olan ilgisini arttırdı. Petrol tankerine, İran yapımı bir kamikaze insansız hava aracıyla saldırı yapılmıştı.  

İsrail ile mücadele  
İsrail, İHA/drone’lara karşı 2004 yılından bu yana kendi güvenlik mekanizmalarını geliştiriyor. 2004’te İran yapımı bir insansız hava aracı İsrail hava sahasında bir engelleme olmaksızın saatlerce uçmuştu. Hizbullah İsrail’e ait önemli merkezlerin İHA ile çekilmiş fotoğraflarını yayınladı. O tarihten itibaren İsrail, hava sahasına giren 12 insansız hava aracını ele geçirdi. 2012'de bu İHA’lardan birinin, Dimona'daki İsrail nükleer reaktörünü hedef aldığı açıklanmıştı. İsrail, 2018'de Suriye'de İran uçaklarına ve yerdeki kontrol sistemlerine karşı hava saldırıları düzenlemişti. 
Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'a uyguladığı yaptırımların, İHA üretme çabaları üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Çünkü bu silahları üretmek için gereken bileşenlerin çoğu, çevrimiçi olarak kolayca satın alınabiliyor. İsrail’deki Alma Araştırma Merkezi'nin iddialarına göre, İHA’ların kritik parçaları Batı ülkelerinde yaşayan ticari vekiller tarafından, Tahran'ın diplomatik posta sistemi aracılığıyla İran’a gönderiliyor. İran’ın şu an sahip olduğu İHA/drone sayısının 2 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu çok çeşitli filo, istihbarat toplamak, kara ve hava hedeflerini vurmak veya ‘intihar-kamikaze- saldırıları gerçekleştirmek için tasarlanmış araçlardan müteşekkil.  

Daha geniş tehlike alanı  
Ancak İran’ın oluşturduğu bu tehdit sadece Ortadoğu ile sınırlı değil, çünkü İran’ın insansız hava araçları birçok Afrika ülkesinde ve Venezüella’da Florida Eyaleti’nin 2 bin km ötesinde faaliyet gösteriyor. Belki de bu sebeple, ABD Hazine Bakanlığı, İHA ve ‘askeri drone’ların’ artmasını, barışa yönelik bir tehdit ve uluslararası toplumu istikrarsızlaştıran bir unsur olarak nitelendirdi. İran’ın İHA’ları genelde ABD’nin İHA’ları gibi hassas güdümlü mühimmat taşımıyor, daha çok İHA/drone’ın kendisi bir silah olarak ‘kamikaze’ saldırılarında değerlendiriliyor. Batı’daki uydu olanaklarına sahip olmayan İran daha çok GPS sistemlerini kullanıyor. İran, 1984’te ürettiği ilk drone’nın ardından bu alanda önemli ilerlemeler kaydetti. ABD ve İsrail’e ait İHA’ları düşürerek bunları inceleme fırsatı bulan İran, benzerlerini yapsa da kendi bağımsız çalışmalarıyla da İHA’lar üretebildi.   
Geçen Kasım ayında ABD Breaking Defense internet sitesi, ABD ve İsrail’in, İran’ın artan İHA kullanımına yanıt olarak, İran İHA sektörüne yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdığını duyurdu. ABD’nin 5. Filo Komutanı Brad Cooper, 5. Filo’nun, deniz drone’larını, insansız yüzey gemilerini ve insansız sualtı araçlarını kullanmayı arttırdığını duyurdu. Ayrıca bu araçların teknoloji entegrasyonunu hızlandırmak için Eylül 2021'de Task Force 59'u kurduklarını açıkladı.  
Görünen o ki ABD, İsrail ve diğer ülkelerin karşı karşıya olduğu en önemli sorun, İran’ın İHA/drone’larına karşı kolay bir savunma yönteminin olmamasıdır. Washington yönetimi, teröristlere yönelik operasyonlarda İHA’ların etkin teknolojisiyle donatılması için uzun zaman harcadı, ancak benzer araçlara karşı gerekli savunma mekanizmaları geliştiremedi.  

Türkiye sorunu 
Öte yandan, Türkiye, Suriye ve Libya'dan Güney Kafkasya, Etiyopya ve Ukrayna'ya kadar uzanan çatışma alanlarında, yerli olarak ürettiği İHA/drone’ların gelişmiş performansından yararlanıyor.   Türkiye her geçen yıl İHA’ların ihracatında artışa gidiyor. Ancak bu başarının bir bedeli var. Türkiye bu alandaki ilerlemeleri nedeniyle uluslararası toplumun dikkatini çekmiş durumda. Bazıları, Türkiye’nin kontrolsüz İHA ihraç politikasına yönelik eleştiride bulunuyor. Bunun son örneği, ABD’nin, 
Aralık 2021'de Etiyopya'da Türk İHA’larının, sivillere yönelik saldırılarda kullanılmasıyla ilgili ‘insani kaygılarını’ dile getirmesiydi.  Keza Bayraktar TB2 İHA’ları Ukrayna'ya ihraç edildi ve Kiev tarafından güçlerini hedef alan obüsleri bombalamak için kullanıldı. Bu durum Minsk Anlaşması’nın ihlal edildiğini ileri süren Rusya’yı öfkelendirdi. Ancak garip olan, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun eleştirileri reddederek, İHA’ların Ukrayna’ya ait olduğunu söylemesiydi. Oysa İHA’ların üretim yeri Türkiye olduğundan bu tür bir durumda sorumluluk duyması beklenirdi. İHA’lar Ukrayna’ya ait olsa ve kullanım yetkisi Kiev yönetiminde olsa da tedarikçinin tedarik sonrasında hiçbir sorumluluğu olmadığı yönündeki bir yargı tartışmaya açıktır. Nitekim Türkiye, kendisi ile çatışmakta olan terör örgütü PKK’ya silah desteği yapılmasını şiddetle eleştirmektedir.  
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analizde görüşlerini belirten Carnegie Uluslararası Barış Vakfı araştırmacılarından Alper Coşkun’a göre, Türkiye'nin, spekülasyonları önlemek için, İHA ve SİHA’ların ihracatı ile ilgili şeffaf davranması ve sorumlu bir kaynak olduğunu göstermesi gerekiyor.  



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.