Rusya Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Kuzey Filosu, Barents Denizi’ne konuşlandırıldı

Rus savaş gemisi Severomorsk (Reuters-Arşiv)
Rus savaş gemisi Severomorsk (Reuters-Arşiv)
TT

Rusya Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Kuzey Filosu, Barents Denizi’ne konuşlandırıldı

Rus savaş gemisi Severomorsk (Reuters-Arşiv)
Rus savaş gemisi Severomorsk (Reuters-Arşiv)

Rusya Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Kuzey Filosu, Rus savaş gemilerinin Kuzey Kutup Dairesi’ndeki büyük bir nakliye şeridini korumak amacıyla tatbikat yapmak için Barents Denizi’ne konuşlandırıldığını bildirdi.
Kuzey Filosu Basın Ofisi’nden yapılan açıklamada, “Kuzey Filosu’na bağlı bir grup savaş gemisi ve destek gemisi, Kuzey Kutbu seferi görev gücüyle başlayan bir tatbikatın parçası olarak Barents Denizi’ne konuşlandı” denildi.
Kuzey Filosu’nun deniz görev gücü füze kruvazörü Mareşal Ustinov, fırkateyn filosu Amiral Kasatonov, savaş gemisi Koramiral Kulakov ve ayrıca destek gemilerinden oluşuyor.
Genel olarak tatbikatlar 140’tan fazla savaş gemisi ve destek gemisini, 60’tan fazla uçağı, bin askeri teçhizatı ve yaklaşık 10 bin askeri bir araya getirecek.
Rusya, bir kuzey nakliye hattı geliştirmek için altyapıya büyük yatırım yaptı. Kuzey Kutup Dairesi’nde artan sıcaklık artışı ve büyük miktarda buzun erimesiyle önemli bir seyir rotası olacağını umuyor.
Bu rota, buz örtüsünün yoğunluğu nedeniyle şu anda kullanılmıyor.
Rusya, 2022 veya 2023’te Kuzey Denizi Koridoru üzerinden yıl boyunca deniz trafiğine başlamayı planlıyor.
Moskova, geçtiğimiz hafta tüm filolarının katılacağı bir dizi deniz tatbikatı düzenleyeceğini bildirmişti.
Tatbikatlar Akdeniz, Kuzey Denizi, Okhotsk Denizi, Kuzeydoğu Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nda yapılacak.
Batı, Rusya’nın Ukrayna sınırına yakın bölgelere asker yığmasının savaş korkularını artırdığı bir dönemde, Rus ordusunun hamlelerini yakından takip ediyor.



İsrail resmi televizyonu: İsrail ordusu Refah'a çok yakında girmeye hazırlanıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail resmi televizyonu: İsrail ordusu Refah'a çok yakında girmeye hazırlanıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun çok yakında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine karadan işgal başlatmaya hazırlandığı belirtildi.

İsrail resmi televizyon kanalı KAN'ın adı belirtilmeyen askeri kaynaklardan aktardığına göre, İsrail ordusu çok yakında çok sayıda Filistinliyi tahliye etmek üzere Refah'a karadan işgal operasyonu için hazırlanıyor.

Kanalın askeri haberler yorumcusu İtay Blumental, "İsrail ordusunun planına göre, Refah'taki 1 milyondan fazla Filistinlinin bölgeyi tahliye ederek, Gazze Şeridi'nin güneyi ve orta kesiminde son zamanda hazırlanan barınaklara gelmesi istenecek." dedi.

Blumental, Refah'tan gelen yerinden edilmiş Filistinliler için uluslararası yardım kuruluşları ve diğer devletler tarafından daha önce Gazze'nin güneyi ve orta kesiminde binlerce çadır hazırlandığını kaydetti.

KAN, yayınında, uydular tarafından Refah kenti ile Han Yunus arasında son haftalarda kurulmuş olan çadır kenti gösteren fotoğrafları gösterdi.

ABD ve adı belirtilmeyen bölge ülkelerine planın sunulduğunu belirten Blumental, İsrail ordusunun Refah'ta ilerlemesinin aşamalı gerçekleşeceğini söyledi.

Blumental, İsrail ordusunun Refah'a yönelik kara harekatı başlamadan önce tahliye edilecek bölgede bulunan insanlara bunun tebliğ edileceğinin altını çizdi.

Blumental'a göre, İsrailli güvenlik yetkililerine göre, Refah kentindeki insanların tahliyesi 4 ile 5 hafta sürecek.

- Revize edilmiş plan

KAN, ABD'nin çekinceleri sebebiyle, İsrail ordusunun hazırladığı planın 4 kez değiştirilerek revize edildiğini aktardı.

Amerikalıların başlangıçta, Refah kentine yönelik kara operasyonuna suçsuz insanlara zarar verir endişesiyle şiddetle karşı çıktıklarını ancak daha sonra kente girişin önemini kavradıklarını iddia eden İsrail resmi televizyonu KAN, Tel Aviv'in Refah operasyonu için ABD ile birlikte bir operasyon odası kurma aşamasında olduğunu kaydetti.

Adı belirtilmeyen İsrailli bir askeri yetkiliye dayandırılan açıklamalarda, yetkilinin, ABD'nin korkularını anladıklarını ancak, Refah'a girilmeksizin Gazze Şeridi'nde bir askeri operasyonun son bulmasının mümkün olmadığını ilettiği ifade edildi.

- ABD'nin pozisyonu

Israel Hayom gazetesi, Refah'a karadan işgal konusunda, Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar'ın birkaç gün evvel arabulucular aracılığıyla yapılan teklife olumsuz cevap vermesi sonucunda "Refah'a giriş kararının alındığını" yazdı.

İran'ın İsrail'e 13 Nisan'da yaptığı saldırı sonrasında İsrail'in İran'a 19 Nisan'da sınırlı karşılık vermesinin sebebi olarak "ABD'nin Refah'a yönelik operasyona karşı tutumunu yumuşatmak" gösterildi.

Refah'ın karadan işgali konusunda, "İsrail, Refah'a girmek için İsrail ordusunun gerçekleştireceği operasyon konusunda çıkarı olan tüm ülkelerle işbirliği içerisinde çalışacak." ifadelerine yer verildi.

İsrail ile Hamas arasında Mısır, Ürdün ve ABD'nin arabuluculuğunda yürütülen dolaylı müzakereler, Tel Aviv yönetiminin Hamas'ın savaşın sona ermesi ve güçlerini Gazze Şeridi'nden çekmesi taleplerini reddetmesi sebebiyle sonuçsuz kaldı.

- İsrail'in iddiaları

Gazze'de 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah'ı karadan işgal etmek isteyen İsrail, insani felaket uyarılarına rağmen, bölgeyi "Hamas'ın son kalesi" olarak nitelendirerek işgalde ısrar ediyor.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'nin kuzey ve orta kesimine yönelik yoğun hava saldırısı ve karadan işgali sonucunda Filistinliler güneye göç etmeye zorlandı.

Gazze Şeridi'ne saldırılarında en az 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere 34 bin 183 Filistinlinin ölümüne yol açan İsrail saldırılarında 77 bin 143 kişi de yaralandı.

İsrail, Gazze'deki ihlalleri nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçlamasıyla yargılanmasına ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ateşkes çağrısına rağmen saldırılarını sürdürüyor.

- İsrail'in Refah'a olası kara saldırısı

Uluslararası uyarılara rağmen, Refah'a saldırı planını onayladığını defalarca kez yineleyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 8 Nisan'da yaptığı açıklamada saldırı için tarih belirlendiğini belirtmişti.

Buna karşın, İsrail devlet televizyonu KAN'ın 14 Nisan tarihli haberinde ise Netanyahu'nun, tarihinin belli olduğunu açıkladığı Refah'a saldırı planının "ertelendiği" iddiasına yer verilmişti.

Ayrıca, İsrail'in, kara işgali öncesinde bölgeye sığınanları çıkarmak için iki hafta içerisinde Refah yakınlarında 10 bin çadır kurmayı planladığı öne sürülmüştü.

30 bin ek çadırın da satın alma aşamasında olduğu, bunların da aynı bölgeye daha sonra kurulacağı kaydedilmişti.


Şili Devlet Başkanı Boric, İsrail'in Gazze'de "barbarlık" yaptığını belirtti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Şili Devlet Başkanı Boric, İsrail'in Gazze'de "barbarlık" yaptığını belirtti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarını "barbarlık" olarak nitelendirdi.

Boric, sosyal medya hesabından İsrail saldırısında annesini, babasını ve 4 yaşındaki kız kardeşini kaybeden Sabrin bebeğin kuvözün içindeki fotoğrafını paylaştı.

Şili Devlet Başkanı Boric, "İsrail hükümetinin Gazze'de uyguladığı barbarlığa şaşırmaktan ve öfkelenmekten vazgeçmeyelim. 34 binden fazla kişi öldürüldü ve hafta sonu hayatını kaybeden bir annenin karnından kız bir bebeği çıkarmayı başardılar. Artık ateşkes olsun." ifadelerini kullandı.

Daha sonra Devlet Başkanlığı Sarayı La Moneda da gazetecilere açıklamada bulunan Boric, Gazze'de katliamın devam ettiği sürece İsrail'den çektikleri Tel Aviv Büyükelçisinin ülkede kalmaya devam edeceğini belirtti.

Boric, 7 Ekim'deki saldırılara ilişkin, "Terör örgütü Hamas'ın 7 Ekim'de yaptığı şüphesiz barbarcaydı ancak Filistin halkı bunun bedelini ödemekle sorumlu tutulamaz." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail'in 20 Nisan'da Refah'a düzenlediği saldırılarda, Sabrin bebeğin evleri bombalanmış ve bir aile yok olmuştu.

Şili Devlet Başkanı Boric, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırıları nedeniyle Tel Aviv Büyükelçilerini istişarelerde bulunmak amacıyla 1 Kasım 2023'de geri çağırmıştı.


Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Fukuşima'daki atık su tahliyesini ikinci kez denetliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Fukuşima'daki atık su tahliyesini ikinci kez denetliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali'nde (NGS) biriken atık suyun okyanusa tahliyesine yönelik ikinci denetlemesine başladı.

UAEA heyeti, başkent Tokyo'da, Japonya Dışişleri ve Sanayi Bakanlığı yetkilileri ve santral işleticisi Tokyo Electric Power (TEPCO) temsilcileri ile bir araya gelerek fikir alışverişinde bulundu.

Heyet temsilcisi Gustavo Caruso, burada yaptığı açıklamada, heyetin, güvenlik açısından önemli teknik konuları izlemek üzere Fukuşima Dai-içi yerleşkesini ziyaret edeceğini bildirdi.

Tahliyeyi yerinde denetlemenin önemini vurgulayan Caruso, "Bu bağımsız, nesnel ve bilime dayalı yaklaşım, Japonya ve ötesinde güvenin oluşmasına yardımcı olacak." ifadesini kullandı.

Santrale yönelik bu gezi, Ağustos 2023'te başlayan atık su tahliyesi sonrası ikinci denetleme olacak. UAEA heyetinde ABD, Güney Kore ve Çin dahil çeşitli ülkelerden uzmanlar görev alıyor.

Hafta sonuna kadar Japonya'da temaslarda bulunacak heyetin, hem atık su tahliyesini yerinde denetleyeceği hem de Nükleer Düzenleme Kurulu yetkilileriyle görüşeceği aktarıldı.

- Tahliyede son durum

TEPCO'nun açıklamasına göre, 31 Mart 2024'te sona eren 2023 mali yılı boyunca 4 farklı evrede toplamda 31 bin 200 ton atık su Pasifik Okyanusu'na tahliye edildi.

2023'te gerçekleşen evrelerin ilki 24 Ağustos-11 Eylül, ikincisi 5-23 Ekim, üçüncüsü 2-20 Kasım ve dördüncüsü 28 Şubat-17 Mart'ı kapsamıştı.

TEPCO, 1 Nisan'da başlayan 2024 mali yılının ilk atık su boşaltım evresini ise 19 Nisan-7 Mayıs arası gerçekleştiriyor. Bu evrede 7 bin 800 ton atık su boşaltılacak.

31 Mart 2025'te sona erecek 2024 mali yılı boyunca işletici firma, 7 boşaltım evresinde toplamda 54 bin 600 ton atık suyu tahliye etmeyi planlıyor.

- Atık su tahliyesi

TEPCO, santraldeki radyoaktif özellikli atık suyun boşaltımını Ağustos 2023'te başlatmıştı. Atık su, deniz altına inşa edilen tünel vasıtasıyla kıyıdan 1 kilometre açığa boşaltılıyor.

Santraldeki reaktörleri soğutma işlevi gören saf su içinde oluşan radyoaktif maddeler, Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) sayesinde trityum materyali haricinde ayrışıyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Temmuz 2023'teki nihai raporunda, Japonya'nın atık su tahliye planının, uluslararası güvenlik standartlarıyla uyumlu olduğunu duyurmuştu.

Japonya'da 2011'de 9 büyüklüğünde meydana gelen deprem ile sonrasındaki tsunaminin santraldeki reaktörde yol açtığı nükleer erimeler havaya karışmış ve santral çevresi tahliye bölgesi ilan edilmişti.


Hiroşima 2026 yılında Antarktika Anlaşması İstişare Toplantısına ev sahipliği yapacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Hiroşima 2026 yılında Antarktika Anlaşması İstişare Toplantısına ev sahipliği yapacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Japonya hükümeti, 2026 yılında 48. Antarktika Anlaşması İstişare Toplantısına (ATCM), Hiroşima'da ev sahipliği yapacağını bildirdi.

Japonya Dışişleri Bakanı Kamikava Yoko, açıklamasında, ülkesinin, 48. Antarktika Anlaşması İstişare Toplantısına ev sahipliği yapacağını aktardı.

Kamikava, toplantının, daha önce G7 Liderler Zirvesi'nin de düzenlendiği güneybatıdaki Hiroşima kentinde, Mayıs 2026'da gerçekleştirileceğini bildirdi.

Anlaşmanın temel ilkelerinin Antarktika bölgesinin barışçıl kullanımını vurguladığını kaydeden Japon Bakan, "atom bombası mağduru" Hiroşima'nın "anlaşmanın ruhunu temsil etmeye uygun" olduğunu belirtti.

Japon Bakan, kıtanın uluslararası işbirliğini teşvik etmek için önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre Japonya en son 1994 yılında, batıdaki Kyoto kentinde ATCM toplantısına ev sahipliği yapmıştı.

Buna göre Japon hükümeti, 2026'daki toplantı kapsamında, ilgili bakanlıklar ve Hiroşima kenti ile yakın işbirliği doğrultusunda, Antarktika kapsamlı uluslararası işbirliğini geliştirmeyi hedefleyecek

2021'de Paris, 2022'de Berlin, 2023'te Helsinki'de düzenlenen ATCM toplantısı bu yıl mayıs ayında Hindistan'ın Kochi bölgesinde düzenlenecek.

Yıllık düzenlenen ATCM'de katılımcı hükümetler, bilimsel araştırmalar kapsamında Antarktika bölgesinin, barışçıl kullanımı, buradaki biyolojik kaynakların korunması süreçlerini ele alıyor.


Atina'da Afrika'dan taşınan çöl tozu etkili oluyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Atina'da Afrika'dan taşınan çöl tozu etkili oluyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yunanistan'ın başkenti Atina'da, Afrika'dan rüzgarlarla taşınan çöl tozu etkili olmaya başladı.

Afrika üzerinden gelen çöl tozu, başkent Atina'da gökyüzünü kapladı.

Yunanistan Göğüs Hastalıkları Derneğince paylaşılan açıklamada, atmosferdeki çöl tozu parçacıklarının solunum rahatsızlığı olanlar için tehlikeli olduğu uyarısında bulunuldu.

Açıklamada, solunum sorunu ve kalp rahatsızlığı olanların açık hava aktivitelerinde bulunmaması, pencerelerin kapalı tutulması, açık havada maske kullanılması ve kronik rahatsızlıkları olanların da doktorları ile iletişim halinde olması istendi.

Çöl tozu nedeniyle şehir merkezinde ve bölgede görüş mesafesi azaldı.

Yunanistan Meteoroloji Dairesi, kuzey ve batı Yunanistan'da da çamurlu yağış beklendiğini aktardı.


ABD Senatosu, Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a 95 milyar dolarlık yardım paketini onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Senatosu, Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a 95 milyar dolarlık yardım paketini onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'e 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a gönderdi.

ABD Temsilciler Meclisi'nin geçen hafta sonu onaylayarak Senato'ya gönderdiği dış yardım paketi, Senato Genel Kurulu'nda gece geç saatlerde yapılan oylamada 18 hayır oyuna karşılık 78 evet oyu ile kabul edildi.

İçinde 4 ayrı tasarıyı barındıran ve Senato'da birleştirilerek tek bir paket haline getirilen tasarı, senatörlerin ezici çoğunluğu ile onaylanırken, aralarında bağımsız Senatör Bernie Sanders gibi isimlerin de olduğu bazı Demokrat isimler İsrail'e verilen desteğe, bazı Cumhuriyetçi senatörler de Ukrayna'ya sağlanan desteğe karşı çıkarak hayır oyu verdi.

Senato onayının ardından Beyaz Saray'a gönderilen pakette, 61 milyar dolar Ukrayna'ya askeri destek, 9 milyar doları Gazze dahil savaş bölgelerine insani yardım olacak şekilde 26 milyar dolar İsrail'e askeri destek, 8,1 milyar dolar da Hint-Pasifik bölgesine (Tayvan) destek amacıyla tahsis ediliyor.

Senato'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ise ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin ve TikTok'un ABD'de yasaklanmasının da önü açılıyor.

- Biden'dan açıklama

Öte yandan tasarıyla ilgili yazılı bir açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, tasarının masasına ulaşmasıyla birlikte çarşamba günü tasarıyı imzalayacağını bildirdi.

Biden, tasarının yasalaşmasının ardından ABD'nin en hızlı şekilde Ukrayna'ya destek göndereceğini, bununla birlikte "İran tehdidine karşı" İsrail'e askeri destek sağlanacağını ve Gazze dahil çeşitli insani kriz bölgelerine yardım göndereceklerini belirtti.


FBI: TikTok, Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

FBI: TikTok, Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, Çinli Bytedance firmasının ana ortağı olduğu TikTok uygulamasının Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağladığını savundu.

Wray, NBC News'e yaptığı açıklamada, ABD gündemine dair değerlendirmede bulundu.

ABD'de TikTok'un yasaklanmasının gündemde olduğu bugünlerde uygulamaya ilişkin değerlendirmede bulunan Wray, "Bu, bizim için ulusal güvenlik meselesi. TikTok'un bağlı bulunduğu ana şirket, Çin hükümeti yönetiminde. Bu da Çin istihbarat servisine milyonlarca kullanıcıdan veri toplama ve algoritmaları kontrol etme olanağı veriyor." ifadelerini kullandı.

Wray, Tiktok'un "kontrol etme" yeteneği sayesinde Çin Komünist Partisine (ÇKP) hizmet ettiğini savunarak "Böylece ÇKP söylemleri öne çıkarılabiliyor, Çin hükümetine yapılan eleştiriler de önemsiz gibi gösteriliyor. Bu bağlamda milyonlarca kullanıcı ÇKP propagandasının savunucusu haline gelebiliyor." diye konuştu.

Çin hükümetinin yazılımı kontrol edebildiğini iddia eden Wray, "Bu da milyonlarca telefon ve elektronik cihazın güvenliğini tehlikeye atıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Wray, TikTok'un ABD'deki milyonlarca kullanıcısına uyarıda bulunarak "ÇKP'nin yönetimindeki Çin hükümetinin uygulamasını dikkate almanızı öneririm." dedi.

Son dönemde ABD genelindeki üniversitelere yayılan İsrail karşıtı gösterileri de değerlendiren Wray, "Bu gösteriler FBI'ın takibinde değil ancak kampüslerde oluşabilecek güvenlik tehdidine karşı polis güçleriyle istihbaratı paylaşıyoruz." ifadesini kullandı.

- ABD Senatosu, TikTok'un yasaklanmasının önünü açan tasarıyı onayladı
Bu arada ABD Senatosu, TikTok'un devredilmesinin, devredilmemesi halinde ise yasaklanmasının önünü açan yasa tasarısına onay vermişti.

"Ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğu" gerekçesiyle TikTok'un yasaklanmasının önünü açan tasarının yasalaşması halinde, ana ortak konumundaki Çin ByteDance firması, platformu devretmek zorunda kalacak. Aksi takdirde TikTok'un ABD'deki internet uygulama mağazalarından 5 ay süreyle veya tamamen çıkarılması öngörülüyor.

Tasarının yasalaşması halinde TikTok'un ana ortağı ByteDance'in, şirketin devri konusunda Washington ve Pekin'in birbirine zıt taleplerinin baskısıyla karşı karşıya kalması muhtemel.

Eski ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, tasarının yasalaşmasıyla devri gündeme gelecek olan TikTok'u satın almak için bir yatırımcı grubu kuracağını duyurmuştu. Uygulamayı kullanıcıların sevdiğini ve kapatılmaması gerektiğini savunan Mnuchin, "Bunun ABD'li işletmelere ait olması gerekir. Çinlilerin, bir ABD şirketinin Çin'de böyle bir şeye sahip olmasına asla izin vermesi mümkün değil." ifadesini kullanmıştı.

Çin hükümetinin ByteDance'in TikTok'u ABD'li bir alıcıya satmasına izin verip vermeyeceği belirsizliğini korurken TikTokCEO'su Shou Zi Chew, satışın bir seçenek olmadığını ima etmişti.


Jamaika, Filistin'i devlet olarak tanıdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Jamaika, Filistin'i devlet olarak tanıdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Jamaika, Filistin'i resmen devlet olarak tanıdığını bildirdi.

Jamaika Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Kamina Johnson Smith, yaptığı basın açıklamasında, "Jamaika'nın, uzun süredir devam eden (İsrail ile Filistin arasındaki) çatışmayı çözmek için tek geçerli seçenek olarak iki devletli çözümü savunmayı sürdürdüğünü" belirtti.

Smith, dün yapılan Bakanlar Kurulunun ardından Filistin'i resmen devlet olarak tanıma kararı aldıklarını kaydetti.

Bölgede gerilimin azaltılması ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları desteklemeye devam ettiklerini bildiren Smith, tarafları sorunu diplomatik yollarla çözmeye çağırdı.

Barbados yönetimi de 20 Nisan'da, Filistin'i devlet olarak tanıma kararı almıştı.


ABD: Irak ekonomisini çeşitlendiren her türlü çabayı destekliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD: Irak ekonomisini çeşitlendiren her türlü çabayı destekliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD, Türkiye ile Irak arasında Kalkınma Yolu Projesi görüşmelerinin ardından Bağdat ekonomisini "çeşitlendirme" çabalarını desteklediğini bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığından sözcü, Kalkınma Yolu Projesi kapsamında Türkiye, Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında imzalanan mutabakat zaptı hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Irak'ın Kalkınma Yolu Projesi'ne yönelik planlarını, ABD-Irak Yüksek Koordinasyon Komitesi toplantısında, ABD ile paylaştığını aktaran sözcü, "Irak ekonomisini çeşitlendiren ve bölgesel entegrasyonu teşvik eden her türlü çabayı destekliyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Nisan'da Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Bağdat'taki Hükümet Sarayında görüşmüş, taraflar, 26 işbirliği anlaşmasına imza atmıştı.

Görüşmede, Irak, Türkiye, Katar ve BAE arasında Kalkınma Yolu Projesi'nde işbirliğine ilişkin 4'lü mutabakat zaptı kabul edilmişti.

- Kalkınma Yolu Projesi

Proje, Irak'ın güneyindeki Basra kentinde yer alan Büyük Fav Limanı'ndan başlayarak Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul'dan geçerek Türkiye sınırına uzanacak demir yolu ve kara yolu hatlarını ihtiva ediyor.

Kalkınma Yolu Projesi'yle Türkiye sınırından Mersin Limanı'na erişim sağlaması ve kara yoluyla İstanbul üzerinden Avrupa'ya ulaşması öngörülüyor.

Limandan, Türkiye sınırına ulaşacak Kalkınma Yolu Projesi, Çin'in İpek Yolu doğrudan Irak'tan geçmediği için muhtemel bölgesel çatışma ve savaş durumlarında alternatif seçeneklerden biri.

Projenin, Çin ile Avrupa arasındaki mesafeyi, Süveyş Kanalı'ndan geçen deniz yoluna nazaran kısaltarak zaman ve maliyetten tasarruf sağlaması bekleniyor.


Yüzlerce fanatik Yahudi Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
TT

Yüzlerce fanatik Yahudi Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA

İsrail polisinin korumasındaki yüzlerce fanatik Yahudi, işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdi.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan yazılı açıklamada, sabah saatlerinde 703 fanatik Yahudi'nin, Mescid-i Aksa'nın güneybatısındaki El-Meğaribe (Fas) Kapısı'ndan Harem-i Şerif'e baskın düzenlediği belirtildi.

Açıklamada, İsrail polisi korumasındaki Yahudi grubun, Harem-i Şerif'in avlularında dolaştıktan sonra Mescid-i Aksa'dan ayrıldığı kaydedildi.

Söz konusu Yahudi grupların sabah Mescid-i Aksa'ya giriş yaptıkları ve bu girişlerin öğleden sonra da devam edeceği ifade edildi.

Hamursuz Bayramı'nın birinci günü olan dün, 292 fanatik Yahudi yerleşimci Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.

Fanatik Yahudilerin Harem-i Şerif'e düzenlediği bu tür baskınlar bölgede gerginliğin tırmanmasına neden oluyor.

22 Nisan'da başlayan ve 30 Nisan akşamına kadar devam edecek Hamursuz Bayramı (Pesah) dolayısıyla fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskınlarının artması bekleniyor.

- Mescid-i Aksa'ya ilişkin statüko

Ürdün, 1994'te İsrail ile imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs'teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor.

Yine 2013'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre, Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün'e verildi.

Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa; Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

Daha önce Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin izni dahilinde Mescid-i Aksa'yı ziyaret eden Yahudiler, 2003'ten bu yana Vakıflar İdaresinin egemenliğini ihlal eden İsrail'in tek taraflı kararı çerçevesinde polis eşliğinde Müslümanların kutsal mabedine giriyor.

İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa'da "sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği" tarihi statükonun korunduğunu savunuyor.

Ancak fanatik Yahudi yerleşimcilerin İsrail polisi korumasında Aksa'ya düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüelleri yerine getirmeleri sıkça kameralara yansıyor.