NASA, Mars'ta mor kayaçlar keşfetti: "Yaşamın doğrudan kanıtları olabilir"

Mor lekeler "Perseverance’ın bilimsel gözleri" diye anılan Mastcam-Z adlı çift kamerayla görüntülendi (NASA)
Mor lekeler "Perseverance’ın bilimsel gözleri" diye anılan Mastcam-Z adlı çift kamerayla görüntülendi (NASA)
TT

NASA, Mars'ta mor kayaçlar keşfetti: "Yaşamın doğrudan kanıtları olabilir"

Mor lekeler "Perseverance’ın bilimsel gözleri" diye anılan Mastcam-Z adlı çift kamerayla görüntülendi (NASA)
Mor lekeler "Perseverance’ın bilimsel gözleri" diye anılan Mastcam-Z adlı çift kamerayla görüntülendi (NASA)

NASA'nın uzay aracı Perseverance'ın Kızıl Gezegen'de çok sayıda "mor kayaç" tespit ettiği bildirildi.
National Geographic'in aktardığına göre, kayaçların üzerindeki mor izler, Perseverance'ın incelediği hemen hemen her yerde göze çarpıyor. 
Renk bazı taşlarda ince, pürüzsüz bir kaplama oluştururken, bazılarında ise boya görünümlü lekeler halinde ortaya çıkıyor.
Bu izler oluşurken, kimyasal ve mineral yapıları içeren çevre koşullarına dair bilgileri kaydetmiş olabilir. Bu da bilim insanlarının Mars'ın geçmişte nasıl bir gezegen olduğuna dair simülasyonlar yapmasına olanak tanıyabilir.
Ayrıca mikroskobik canlıların daha önce Dünya'da kayaçlar üzerinde renkli izler oluşturduğu biliniyor. Bu nedenle mor kayaçların Mars'ta yaşamın daha doğrudan kanıtlarını sunması da mümkün.
Öte yandan bilim insanları, bu tuhaf kayaçların sırrını henüz çözemedi.
Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'nda görev alan jeokimyager Ann Ollila, konuyla ilgili röportajında, "Size verebileceğim gerçekten iyi bir cevabım yok" dedi. Ollia, araştırma ekibinin elindeki sınırlı verileri geçen ay Amerikan Jeofizik Birliği'nin konferansında sunmuştu.
Bu arada mor kayaçlar karşısında şaşkınlığa uğrayan araştırmacılar daha fazla veri elde etmek için çalışmalarını sürdürüyor.
Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'nda Uzay ve Gezegen Araştırmaları ekip lideri Nina Lanza, "Analizlere devam ederken dört gözle beklediğimiz çok şey var" ifadelerini kullandı.
Bu tür izlerin incelenmesi, diğer gezegenlerdeki çevresel koşulların ve gök cisimlerinin iç yapısının da daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.
Niagara Üniversitesi'nden mikrobiyolog Cassandra Marnocha'ya göre bu izler, "Jeolojik süreçler ne kadar evrensel ve gezegenleri nasıl değiştiriyor?" sorusunun cevabını da verecek.
Kızıl Gezegen'deki mor kayaçlar, milyarlarca yıl önce bir göle ev sahipliği yapan Jezero kraterinde bulundu.
Şubat 2021'de kratere inen Perseverance, o zamandan beri bölgeyi keşfediyor. Araştırmacılara göre gezginin rotasındaki hemen hemen her durakta mor parıltılar beliriyor.
Purdue Üniversitesi'nden doktora öğrencisi Bradley Garczynski, "Geçmişteki uzay araçları bu mor yamaları hiç görmemişti"  diye konuştu.
Garczynski'ye göre analizlerden elde edilen ilk sonuçlar, mor renkli kısmın, kayaçların alt katmanlarından daha yumuşak ve kimyasal açıdan daha farklı bir katman olduğunu gösterdi. Renkli katmanın demir oksit içerdiği tahmin ediliyor.
Ayrıca bunların, hidrojen ve yer yer de magnezyum açısından zengin kayaçlar olduğu anlaşılıyor.
Hidrojenin varlığı, suyun mor lekelerin oluşumunda rol oynadığı anlamına geliyor. Demir oksit de yağmur altında bırakılan bir bisikletteki pas oluşumuna benzer bir sürece işaret ediyor.
İleri araştırmalar, kızıl gezegenin "ıslak" geçmişine dair bir bilgi hazinesinin kilidini açabilir. Garczynski, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Mor tabakaların varlığı hikayenin önemli bir parçası olabilir."
Independent Türkçe, National Geographic 



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news