Son stratejik değerlendirme raporuna göre Tel Aviv tehditlerin merkezinde

Nükleer mesele ve İsrail çevresindeki füze güçlerinin artması İran'ı en tehlikeli tehdit haline getiriyor.

Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
TT

Son stratejik değerlendirme raporuna göre Tel Aviv tehditlerin merkezinde

Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)

Emel Şehade
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nün (INSS) 2022 yılı stratejik değerlendirme raporu Tel Aviv'deki karar mercilerinin, hiçbir yetkilinin beklemediği sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Zira İsrail, İran'dan, Ortadoğu bölgesinden ve hatta içeriden gelen tehditler ve meydan okumalarla karşı karşıya.
Rapora göre Tel Aviv, önündeki bir dizi zorluk karşısında kapsamlı, istikrarlı ve ileri görüşlü bir stratejik anlayıştan yoksun. Raporda İsrail'in kendisi için bir meydan okuma oluşturan ve güvenliğini tehdit eden çeşitli cepheler karşısındaki durumu ele alındı. Değerlendirmede Ortadoğu'daki ülkelere ve ABD'nin geri çekilmesinin etkisine de değinildi. Ayrıca Filistin meselesi, en az İsrail'in bir süredir tanık olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik durumlardan ötürü karar mercilerinin karşı karşıya olduğu iç sıkıntılar kadar önemli olarak nitelendi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a teslim edilen değerlendirmede, Tel Aviv'deki karar mercilerine İran dosyası, Filistin sorunu ve iç durumla eşit şekilde ilgilenmeleri tavsiye edildi.

En büyük sorun İran
Stratejik değerlendirmede ağırlık İran konusuna verildi. Tahran’ın gerek nükleer gücüyle gerekse Hizbullah’a destek verip İsrail’in güvenliğini ve sınırlarını tehdit eden füze yeteneklerini güçlendirdiği, Tel Aviv'e karşı tehlikeli bir kordon oluşturan askeri güçleri ile İsrail’in güvenliğini tehdit ettiği vurgulandı.
Stratejik değerlendirme raporunun İran bölümünde şu ifadelere yer verildi:
“Birkaç hafta gibi kısa bir süre içinde nükleer bomba yapabilecek güçteler. Askeri güçlerini inşa edip güçlendirmeye ve Tel Aviv'i tehdit etmeye kararlılar. Ayrıca bir nükleer bomba üretmek için gereken tüm becerilere sahip olacak şekilde nükleer eşiğe ulaşmak için çaba göstermeye devam ediyorlar. İki taraf arasında savaş olması durumunda gerek Hizbullah aracılığıyla füze ve insansız hava araçları (İHA) göndermeye gerekse güney, kuzey ve hatta doğu sınırları boyunca konuşlandırdığı diğer vekilleri aracılığıyla İsrail'i sınırları boyunca çeşitli cephelerden tehdit etmeye ve askeri becerilerini güçlendirmeye kararlılar.”
İsrail'in mevcut durumuna karşı uyarıda bulunulan değerlendirmede, İran'ın hamlelerinin oluşturduğu sıkıntılarla tek başına başa çıkma konusunda yapısal zorluklarla karşı karşıya olunduğu belirtildi. Ayrıca İran ile büyük güçler arasında nükleer dosya üzerinde bir anlaşmaya varılsa da varılmasa da ABD ile koordinasyonu ve özel ilişkileri derinleştirmeye yönelik ihtiyacın arttığına dikkat çekildi. Raporun devamında şu ifadeler kullanıldı.
“Tel Aviv kendisini, İran'ın nükleer dosyası karşısında stratejik bir sorun sarmalında sıkışmış bir halde buluyor. Zira ister kısmi bir anlaşma olsun isterse durumda herhangi bir ilerleme sağlanamasın, müzakerelerin kapısı kapansa dahi nükleer görüşmelerle ilgili olası tüm senaryolar Tel Aviv için kötü. İsrail'in büyük güçler ile İran arasında nükleer planı dondurmaya odaklanacak bir uzlaşmaya karşı çıkması, Tel Aviv’i yalnız ve seçeneksiz bırakacak.”

Kuzey cephesi
Rapor, Suriye'de İran'ın mevzilenme çabalarının devam etmesini tehlikeli bir durum olarak değerlendiriyor. Zira rapora göre buna Lübnan, Suriye ve batı Irak tarafından İsrail'e karşı saldırı becerilerinin, özellikle de Hizbullah'ın hassas füze projesinin güçlendirilmesi eşlik ediyor:
“Bu cepheden İsrail’e yöneltilen tehlikenin arkasında, Suriye ve Lübnan'daki hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi, Esed rejiminin Suriye topraklarında tam kontrolünün olmaması ve Lübnan'daki ekonomik kriz yatıyor. İsrail'in Suriye'de İran veya Hizbullah hedeflerini sürekli bombalayarak yürüttüğü savaşlar, başta Lübnan'daki gittikçe artan hassas füze projesi tehdidi olmak üzere İran’ın tehlikeleriyle mücadele için yetersiz."
Raporda iki bölgede birden yürütülen savaşın başka cepheleri de içine alacak bir güvenlik gerilimine yol açabileceğine dair uyarıda bulunuldu. ‘Suriye sorununu çözmek için bölgedeki diğer oyuncuların yanı sıra ABD'nin de katılmasını sağlamaya çalışılması’ tavsiye edildi.
Rapor’da Lübnan cephesine de değinildi. ‘Lübnan’da istikrarı sağlamaya yardımcı olacak şekilde, durumu toparlamaya yönelik bir plan yapmak için Washington ile iş birliği yapılması” imasında bulunularak ‘bu planın Hizbullah’ın etkisini azaltacağı’ öne sürüldü.
Bu bağlamda yapılan öneriler, Lübnan'daki hassas füze projesine karşı askeri güçlerin hazırlanmasını ve daha geniş bir bakış açısıyla ‘kuzey Lübnan cephesindeki Şii-İran ekseni ve Suriye ile Irak’ın batısına yönelik geniş savaş senaryoları için stratejik güçlerin öne çıkarılmasını’ kapsıyordu.

Filistin sahası... Çözümün olmaması ciddi bir tehdit
Güvenlik birimlerinin ve politikacıların beklentilerinin aksine INSS’nin stratejik değerlendirmesini hazırlayanlar, Filistin meselesiyle de İran başlığı kadar özen gösterilerek ilgilenilmesini ve ikinci plana atılmamasını tavsiye ettiler. Batı Şeria’daki güvenlik durumunun patlamanın eşiğinde olduğunu vurguladılar.
Raporda İsrail'in Batı Şeria'da çatışmayı azaltmaya yönelik boşa adımları ile bölgeyi abluka altına alma olasılığına ilişkin politikasına karşı uyarıda bulunuldu. İsrail-Filistin çatışması için ufukta bir çözüm olmamasının, Yahudi ve demokratik bir devlet olarak İsrail’in kimliğine ve uluslararası toplumdaki konumuna yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu vurgulandı.
Raporda Filistin Otoritesi hakkında şu değerlendirmelere yer verildi:
“Filistin Yönetimi'nin durumu, zayıflığı ve görevlerini yerine getirememe ihtimali İsrail için tehlike arz ediyor. Abbas’tan sonraki döneme ilişkin tehlike artıyor. Zira İsrail, Filistinliler arasında itibar ve üne sahip, silahlı örgütlerin desteğini almasının yanı sıra Abbas’ı devirebilecek kapasiteye sahip kişilerin aday gösterilmesi ihtimalinden korkuyor.”
Raporda Filistin Devlet Başkanı'nın uluslararası arenada ‘tarafları İsrail'e karşı kışkırtma ve İsrail'i bir savaş suçlusu olmakla gösterme’ çabalarının, zayıflığının ve kendisine yönelik tehlikenin farkında olduğunun bir göstergesi olduğu ifade edildi.
Gazze Şeridi ve Hamas Hareketi’ne ilişkin de değerlendirmelerin de yer aldığı raporda ‘bu cephedeki çatışmanın karışık ve uzun vadeli’ olduğuna işaret edildi:
“Hamas yönetiminin güçlenmesi ve askeri gücünün artmasının engellenmesine karşılık İsrail'in oyunun kurallarını Gazzelilerin içinde bulunduğu insani duruma acil bir çözüm bulacak, güvenlik gerilimini engelleyecek ve esir takası anlaşmasına varılmasını hızlandıracak şekilde güney cephesine yönelik değiştirmesi gerekiyor.”
Raporda genel olarak Filistin hakkında da ‘Filistin Yönetimi’ni güçlendirmeyi ve Batı Şeria bölgelerindeki sivil hayat dokusunu iyileştirmeyi amaçlayan siyasi adımlar üzerinde çalışılması ancak tek devlet gerçeğini ilerletecek adımlardan imtina edilmesi’ tavsiyesinde bulunuldu.

İç cephe ciddi bir toplumsal tehdit
Stratejik değerlendirmeyi hazırlayanlar raporu Cumhurbaşkanı Herzog'a sunarken İsrailliler Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde İsrail’in yüz üzerinden 59 puan aldığı duyuruldu. İsrail ilk kez bu kadar düşük bir puan alıyor. Bu durum ‘Tel Aviv’in 50 puana düşme yolunda olduğunu’ gösteriyor. 50 puan alan bir devlet tüm standartlara göre yozlaşmış olarak kabul edildiği için bu bir tür kırmızı çizgi sayılıyor.
Rapora göre yolsuzluk, İsraillilerin yönetime ve devlet kurumlarına olan güvenini kaybetmesine yol açan unsur olarak ön plana çıkıyor. Stratejik değerlendirme raporunu hazırlayanlar bunu ‘İsrail toplumunda toplumsal dayanışmayı ve devletin dokunulmazlığını baltalayan ve kamu kurumlarına olan güvende derin bir sarsılmaya yol açan bölünmelerin ve gerilimlerin artmasının yanı sıra karar mercilerinin karşı karşıya olduğu son derece ciddi bir iç tehlike’ olarak değerlendirdiler. Ayrıca ‘Yahudi toplumu içindeki kutuplaşmaya ve İsrail'in Yahudiler ile Araplar arasındaki şiddet olaylarıyla ilgili her olasılığa karşı hazırlıklı olmamasına’ karşı uyarıda bulundular. Buna ek olarak ‘polisin zayıflığının, ülkenin bazı bölgelerinde 'özerk bölgelerin' gelişmesinin yanı sıra ulusal güvenlik risklerine karşı verilen genel tepkiyi de düşürdüğüne’ dikkat çektiler.
Araştırmacılar tehditlere ilişkin değerlendirmelerinde, ‘Araplar ve Yahudiler arasındaki şiddet olayları ve çeşitli şehirlerdeki ciddi kaoslara paralel olarak çok cepheli ve yüksek zayiatlı savaş senaryolarına hazırlanma hususunda görüşlerin farklılık gösterdiğini vurguladılar.



ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)

Fransız Haber Ajansı (AFP), ABD Temsilciler Meclisi dün, ülke geneline yayılan Filistin’e destek protestolarının ardından Eğitim Bakanlığının Uluslararası Holokost Anma Birliğinin (IHRA) kabul ettiği antisemitizm tanımını benimsemesini öngören ‘Antisemitizm Farkındalık Yasası’ adlı yasa tasarısını onayladığını bildirdi.

ABD’de bazı siyasetçiler, ülkedeki üniversitelerde düzenlenen Filistin yanlısı protestolara katılanları antisemitizmle (Yahudi karşıtlığı) suçlarken protestocuların, ABD'nin Ortadoğu'daki başlıca müttefiki olan İsrail karşıtı sloganlar atmasını bunun bir kanıtı olarak görüyorlar.

Temsilciler Meclisi, hem Cumhuriyetçi Parti hem de Demokrat Parti’nin oylarıyla Eğitim Bakanlığının IHRA tarafından belirlenen antisemitizm tanımını baz almasını öngören yasa tasarısını kabul etti.

IHRA’nın tanımına göre antisemitizm, Yahudilere karşı nefretle kendini gösterebilen belirli bir Yahudi algısıdır ve antisemitizmin sözel ve fiziksel tezahürleri, Yahudi olan ya da Yahudi olmayan bireyleri ve/veya onların mülklerini, cemaat kurumlarını ve ibadet yerlerini hedef alır.

Tasarıyı eleştirenler, IHRA’nın savunduğu bu tanımın, İsrail Devleti'ne yönelik bazı eleştirileri engelleyerek ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini öne sürüyorlar.

Tasarıya karşı çıkanlar Temsilciler Meclisi üyelerini, ABD’deki üniversite kampüslerinde ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla yasayı hızlı bir şekilde geçirmeye çalışmakla suçluyorlar.

Tasarı karşıtlarından biri olan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Üyesi Jerry Nadler, İsrail’e yönelik eleştirilerin tek başına hukuku ihlal eden bir ayrımcılık teşkil etmediğini vurguladı.

Tasarının yasalaşması için Senato'nun onaylaması gerekiyor. Ancak Senato’nun tasarıyı onaylayıp onaylamayacağı halen belirsizliğini koruyor. Eğer Senato da onaylarsa tasarı imzalanmak üzere Başkan Joe Biden'a gönderilecek ve ardından yayınlanacak.


Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
TT

Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, silahlı çatışmalardan uzak durmuş bir şehir için alışılagelmemiş bir manzaraydı.

İtidalli olunması, yükselen tansiyonun düşürülmesi ve doğrudan çatışmaların yaşanmaması çağrıları, Suriye'nin güneyindeki Arap Dağı bölgesi sakinlerinin tedirginliğini dindirmiyor. Protesto gösterileri her geçen gün daha fazla bölgeye yayılarak devam ederken, özellikle Suveyda şehrinin merkezindeki el-Kerame Meydanı’nın savaş alanına dönüşmesi nedeniyle, halk çevreleri, Suriye rejim güçlerinin harekete geçmesini bir ölüm kalım savaşı korkusuyla karşıladı.

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, ülkede 2013 yılından beri devam eden silahlı çatışmalardan uzak duran, gösterilerden ve yetkililere karşı silahlanmaktan kaçınan bir şehir için alışılmadık manzaraydı. Ancak kötüleşen hayat şartları; gıda maddeleri, emtia ve yakıt fiyatlarının artırılma kararları, halkı ayaklanmaya ve hükümeti kararlarını geri almaya zorlamak için yaklaşık bir yıldır devam eden barışçıl gösteriler düzenlemeye itti. Fakat başarıya ulaşamayan halk hareketi, hükümet karşıtı gösterilere ve iktidarın düşmesi çağrılarına dönüştü.

Piyade ve seçkin birliklerden oluşan rejim güçlerinin, Şam kırsalındaki kışlalarından çıkıp başkente yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Suveyda’ya doğru ilerlediği bildirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler bunu tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor ve Suriyelilerin kuzeydeki birçok şehirde, silahlı muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlayan şiddetli çatışmalar öncesinde yaşadıkları askeri hareketliliğe benzer bir sahne olarak görüyorlar.

Askeri araçların geçişi

Yerel kaynaklar, zırhlı personel taşıyıcıları, otobüsler ve zırhlı ekipmanların, halk protestoları devam ederken kısa bir süre önce serbest bırakılan Suriye ordusu subaylarının gözaltına alınması olayıyla örtüşen bir zamanda Suveyda-Şam otoyolunda ilerlediğini gördüklerini bildirdiler.

Suveyda’ya gelen takviye birlikler, es-Sa’lebe ve el-Halile hava üsleri ile Özel Kuvvetler Alayı Karargâhı da dahil olmak üzere, askeri ve güvenlik karargahları ile hava üslerine dağıtıldı. Gözlemciler, askeri takviyelerin beşinci gününde 50 askeri araçlık yeni bir askeri konvoyun, protestoculara karşı gövde gösterisinden, hükümet ve emniyet binalarını herhangi bir sabotaj saldırısından korumak için atılmış adımdan başka bir şey olmadığını düşünüyorlar.

Suveyda'daki halk ayaklanmasının medya direktörü Independent Arabia’ya, Suveydalıların on yılı aşkın bir süredir zorunlu askerlik hizmetinden kaçındıklarını, güvenliklerini sağlamak ve çöl bölgesinden gelen terör tehdidine, özellikle de DEAŞ saldırılarına karşı koymak için yerel gruplar kurduklarını söyledi.

Yakın askeri gerilim ve bunun halk hareketini etkileyip etkilemeyeceği, meydanları protestoculardan boşaltıp boşaltmayacağına ilişkin sorulara yanıt veren Murhaf eş- Şair, böyle bir gerilimin Suveyda'daki hareketi etkilemeyeceğini söyleyerek, Şam hükümetinin önünde sonunda askeri seçeneğe başvurmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Şair, özellikle kontrol noktaları kurma ve Suveyda’yı dış dünyadan koparma gibi niyetlerin olduğuna dair bilgilerin yayılmasının ardından, doğrudan çatışmaların yaşanabileceği tahmininde bulundu.

Şair, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suveyda’da subayların gözaltına alınmasının yetkililerle hiçbir ilgisi yok. Zira siyasi tutumları nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakıldığı yüzlerce benzer vakaya tanık olundu. Yerel gruplar, tutukluların serbest bırakılması için yetkililere baskı yapmak amacıyla bu eyleme başvuruyorlar. Gençlerin özgürlüğünü ve serbest bırakılmalarını sağlayana kadar gözaltına alınan subaylara misafir muamelesi yapıyorlar.

Gergin atmosfer

Suveyda, geri planda durmayı ve sınırlarını DEAŞ da dahil olmak üzere aşırılık yanlısı grupların saldırılarından korumayı tercih etti. Çok sayıda terör eylemine ve intihar saldırısına uğradı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)  25 Nisan'dan bu yana Suveyda’da, subayların gözaltına alınmasının ve Şam-Suveyda otoyolu üzerinde birkaç grubun konuşlandırılması sonucu gözaltına alınma korkusuyla, rejim güçlerinin Suveyda’ya girmesini engelleme kararının alınmasının ardından, gerginlik yaşandığını bildirdi.

Suriye Ulusal Uzlaşı Komitesi Sözcüsü Ömer Rahmun, Suveyda’da son günlerde yaşanan gerginliğin ve özellikle de subayların kaçırılmasının ardından halk hareketinin artık barışçıl çerçeveden çıktığını söyledi. Rahmun, “Bu son gelişmeler, halk hareketinin devlet görevlilerini alıkoyan ve kurumlarını tehdit eden grupların hareketi haline geldiğini teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Rahmun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Devleti güç kullanmaya zorlama çabası var. Ancak Şam bunu istemiyor. Çünkü Suveyda'nın akil insanlarına güveniyor. Protesto hareketi, hayat şartlarını protesto etmek amacıyla başladı.  Ancak bugün bir silahlı isyana dönüştü. Yabancı ülkelerden, özellikle de et-Tanf Üssü, İsrail ve Fransa tarafından desteklenen Hizbul-Liva’dan destek alıyor.

Hizbul-Liva, geniş kapsamlı bir askeri çözümün içinde yer almayı reddederken, Şam’ın siyasi çözüm için baskı yapmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu gelişmeler yaşanır ve bölgeye yoğun askeri takviyeler yapılırken Suveyda’daki Dürzi cemaatinin ruhani lideri Hikmet el-Hicri, herhangi bir gerilim, askeri seferberlik, sabotaj saldırısı ya da taraflardan herhangi birinden herhangi bir şekilde gelebilecek zararın sonuçlarına karşı uyardı.

Hicri, açıklamasında şunları söyledi:

Bazı hak ihlallerine tanık olurken, herhangi bir aptalca davranış ya da kötü niyetli eylemden kaynaklanabilecek olumsuz, zararlı ve yıkıcı sonuçların tüm sorumluluğunu da üstleniyoruz. Halk, en gür, en barışçıl ve en sofistike sesiyle anayasa, özel ve uluslararası yasalar çerçevesinde barışçıl bir şekilde haklı itirazlarını dile getirerek, haklarını talep etmeye devam ediyor ve bunda sebat gösteriyor.

Avrupa uyarısı

ABD ve Avrupa Birliği (AB), Şam’ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda’da protestoculara karşı, özellikle de güney bölgesine büyük askeri takviyelerin gelmesinin ardından aşırı güç kullanabileceğine karşı uyarıda bulundu.

AB’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Luis Miguel Bueno, tüm tarafları şiddetten kaçınmaya çağıran bir açıklama yaptı.  ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ise güç kullanılmasını kınadı ve barışçıl gösteri düzenleme ve ifade özgürlüğü haklarının kullanılması çağrısında bulundu.


Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
TT

Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov’un geçtiğimiz Cumartesi günü Port Sudan'a yaptığı ziyaret, özellikle Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Sudan Egemenlik Konseyi lehine yaptığı açıklamalar ve ziyaretinin bir dizi alanda iş birliğinin artmasına yol açabileceğini duyurmasının ardından Sudan sahnesinde kartları yeniden kardı. Ukrayna tarafından da desteklenen Sudan ordusunun, halihazırda savaş halindeki iki devlet olan Rusya ve Ukrayna tarafından da destekleniyor oluşu çarpıcı bir çıkar çatışmasını gözler önüne seriyor.

Bogdanov Port Sudan'a gerçekleştirdiği iki günlük ziyaretinde, aralarında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar ve Dışişleri Bakanı’nın yanı sıra aralarında Arap diplomatik misyonlarının da bulunduğu birçok Sudanlı yetkiliyle bir araya geldi ve savaş ışığında iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı.

Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetinin tanınması

Bogdanov'un açıklamaları, ülkesinin Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetini ‘tanıdığını’ ve hükümeti desteklediğini; ziyaretinin ‘yabancı müdahalenin ve Batılı güçlerin halkların kaderleri üzerindeki kontrolünün reddini ifade etmek için’ geldiğini söylemekle sınırlı kaldı. Sudan Dışişleri Bakanlığı'nın aktardığına göre Bogdanov, Burhan'a ziyaretinin ‘sonuçlarının’ olacağı ve Moskova'nın Sudan'ı uluslararası forumlarda destekleyeceği ve Sudan-Rus ortaklığını stratejik bir ortaklığa dönüştüreceği sözünü verdi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Moskova'nın Sudan ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine büyük önem verdiğini yineledi. Askeri krize dış müdahale olmaksızın Sudanlılar arasında diyalog yoluyla bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.

Medya organlarına göre Bogdanov’un Port Sudan'a yaptığı ziyaret ve Sudanlı yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmeler, Rusya'nın Sudan'daki çatışmanın bir tarafına destek verdiği yönündeki haberler ve Wagner Grubu’nun ülkede oynadığı rol konusundaki belirsizlik nedeniyle gölgelenen ilişkileri yeniden düzenlemeye yönelikti.

ıuöık8ö
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Medya kuruluşları ziyaretin gidişatı hakkında ayrıntılı bilgi verirken, yorumcular Bogdanov'un ziyaretinin, meşru makamlarla daha fazla iş birliği önererek Sudan'daki Rus nüfuzunu yeniden tesis etme çabasını yansıttığını ifade etti.

Analizlere göre Bogdanov'un açıklamaları, Moskova'nın daha önce Moskova'yı ziyaret eden Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) askeri destek sağladığına dair haberlerin arka planında, Moskova'nın Sudan ile ilişkilerindeki belirsizliği ortadan kaldırma çabasını yansıtıyordu. Raporlar ayrıca Wagner Grubu'nun Sudan'da, özellikle de altın madenciliği sektöründeki faaliyetlerinin daha önce bir gerilim unsuru olduğuna işaret ediyordu.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali arifesinde Moskova'yı ziyaret eden HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile ilişkileri nedeniyle, Rusya'nın Sudan'daki pozisyonu konusunda belirsizlik olduğu dikkat çekiyor.

Hartum'daki Batılı diplomatların açıklamalarına göre Rus paralı asker grubu Wagner'in HDK'yi desteklediği ve Sudan'da yasadışı altın madenciliğine karıştığı biliniyor. Wagner geçen yıl artık Sudan'da faaliyet göstermediğini açıklamıştı.

Diğer yandan Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu verilerine göre Rusya bu ay Sudan'a dizel yakıt sevkiyatına başladı.

Rusya’nın siyasi flörtü

Moskova, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında bulunan bir deniz üssüne ilgi gösteriyor. Öyle ki Rus savaş gemileri Şubat 2021'de Port Sudan'a yanaşmış ve Rus fırkateyni Amiral Grigorovich, Port Sudan'ın kuzeyindeki Flamingo Deniz Üssü’ndeki bir askeri tesis için ekipman boşaltmaya başlamıştı. Aynı zamanda ABD destroyeri USS Winston Churchill de Rus fırkateyninin gelişi sırasında Port Sudan'a demirlemişti.

Flamingo Deniz Üssü operasyonuna eşlik eden gerginliğin bir sonucu olarak Sudan hükümeti, Rus kuvvetlerinin komutanına, eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında 2017'de askeri üsle ilgili yapılan anlaşmayı seçilmiş parlamento tarafından onaylanana kadar askıya aldığını bildirdi. Bu kararın ardından Rus kuvvetleri geri çekildi, ancak Moskova kendi payına anlaşmayı halen sürdürüyor.

dfbtgry
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Şubat 2023'te Hartum'da bir araya geldi. (AFP)

‘Rus flörtünü’ sürdüren Bogdanov, Sudan ordusunu desteklediğini açıklarken, Rus Wagner Grubu da lideri Yevgeniy Prigojin'in ölümünden önce HDK'yi desteklediğini duyurmuştu.

Wall Street Journal, Burhan'ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'den HDK ile savaşında kendisine yardım etmesini istemesi üzerine Ukrayna özel kuvvetlerinin Sudan ordusuyla birlikte HDK'ye karşı savaştığını bildirdi.

Gazete, Ukrayna güçlerinin orduyla birlikte savaşmasının asıl nedeninin Rusya'nın Sudan'daki çıkarlarını hedef almak olduğunu, bu nedenle Hartum'daki Wagner güçlerini hedef almak için 100 özel kuvvet mensubunu gönderdiğini, çatışmalara katıldığını ve Burhan'ın HDK tarafından Ordu Genel Komutanlığı’na uygulanan kuşatmadan kurtarılmasına yardımcı olduğunu ve daha sonra Omdurman'daki Radyo ve Televizyon Kurumu binalarının geri alınmasına katkıda bulunduğunu bildirdi.

Rusya'nın Kızıldeniz'deki arzusu

İki savaşan devlet arasındaki rekabet karşısında analistler, (Rusya ve Ukrayna’nın) savaşlarını çoktan Sudan'a taşıdıklarını savunuyor. Wagner halen HDK'yi; Ukrayna ise orduyu desteklemekle suçlanıyor.

Ancak Bogdanov'un açıklamaları ortalığı karıştırdı. Moskova orduyu desteklediğini açıklarken, Wagner Grubu, liderinin öldürülmesinden sonra Rus ordusunun bir aracı haline gelmesine rağmen HDK ile birlikte kaldı.

Avukat ve siyasi analist Hatim İlyas Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Rusya'nın Sudan ordusuna destek açıklamasının Kızıldeniz'deki arzularından ve eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile arkasındaki Sudanlı İslamcıların vaatlerini yerine getirmesinden kaynaklandığını söyledi.

İlyas, Sudanlı İslamcılar ile İran arasındaki ideolojik yakınlaşmaya dikkat çekerek, Kızıldeniz'deki nüfuz karşılığında ortak çıkarlar doğrultusunda İran-Rusya ittifakına yöneldiklerini belirtti. İlyas, “Öyle görünüyor ki Beşir döneminde Rus ve İranlı müttefiklerine verdikleri Kızıldeniz'de askeri üs sözünü yerine getirmek istiyorlar” ifadesini kullandı.

Rus üssü korkusu

Uluslararası ilişkiler alanında uzman gazeteci el-Fatih Vedidi, Bogdanov'un açıklamalarını, Rusya'nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü karşılığında orduya destek sağlama sinyali olarak nitelendirdi. Vedidi, “Bogdanov'un görüşmeleri Moskova için özel bir önem taşıyor. Çünkü Rusya, Kızıldeniz kıyısında bir üs kurmak istiyor” ifadelerini kullandı.

Vedidi'ye göre Sudan'ın Kızıldeniz'deki uluslararası varlığa ilişkin politikaları Moskova ile manevra yapmaya dayanıyor. Sudan Rus varlığını prensipte reddetmiyor, ancak mevcut kesişme noktaları içinde kabul edemiyor. Bu nedenle süreci ertelemeye ve Kızıldeniz'de bir Rus üssünün ‘seçilmiş bir parlamentonun’ onayını gerektirdiği bahanesiyle ilişkiyi sürdürmeye başvuruyor. Vedidi, “Sudanlı politikacılar, elde edebilecekleri faydalara rağmen, aynı zamanda konunun ciddiyetinden ve sonuçlarından endişe ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan'ın ‘jeopolitiğinin’ ve bölgesel ve uluslararası güvenlikle olan bağlantılarının halen İslamcı rejimin damgasını taşıdığına inanan Vedidi, “Askeri konsey hâlâ her türlü ip üzerinde dans etmekte usta olan eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in eski kataloğundan ve not defterlerinden ilham alıyor” dedi.

dvferbfr
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Vedidi, Bogdanov'un Port Sudan'daki açıklamalarının, Putin'in Afrika'nın bilinmeyenlerini kendisine açacak bir ortaklık arayışının bir parçası olarak son on yılda başlattığı ‘Rus siyasi flörtünün’ bir uzantısı olduğuna inanıyor.

Vedidi, Rusya'nın bir ticaret ortağı olarak düzenlediği çok sayıda Afrika-Rusya zirvesine atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Moskova, Afrikalı liderleri egemen devletlerin iç işlerine karışmaktan koruyarak onlara kur yapıyor. Rusya'nın Afrika ortaklıkları, ilgili ülkelerin vatandaşlarına zarar vermenin yanı sıra doğrudan Batı'nın eleştirilerine maruz kalıyor. Batı bunları eski Wagner lideri Prigojin tarafından önü açılan tepeden inme ortaklıklar olarak görüyor.”

Afrika'da Rus ortaklıkları

Vedidi, Rusya-Afrika ortaklıklarının üçüncü dünya ülkelerinin güvenlik ve ekonomilerine zarar verdiğini, başta değerli madenler olmak üzere kaynaklarını kuruttuğunu, insan hakları ihlallerini, yolsuzluğu ve bu toplumların demokratikleşmesinin erozyona uğramasını şiddetlendirdiğini savunuyor.

Vedidi’ye göre Sudan, Rusya'nın izolasyonuyla yüzleşmesinde ortağı haline geldi. Zira Sudan, 17 Afrika ülkesi arasında tek başına, Rusya'yı Ukrayna'daki askeri operasyonlarını durdurmaya çağıran Birleşmiş Milletler (BM) kararına karşı oy kullandı. Bunun karşılığında Kremlin'den, BM Sudan Entegre Geçiş Yardım Misyonu’nun (UNITAMS) lağvedilmesinde ve UNITAMS Başkanı Volker Perthes'in ülkeden ayrılmasında önemli bir siyasi destek aldı.

Vedidi'ye göre Ukrayna'nın Sudan ordusuna verdiği destek, Rus paralı askerlerine karşı savaş taktiklerine dayanıyor ve Ukrayna, Rusya'nın Afrika'daki çıkarları için ‘uzun kollu operasyonlar’ taktiğini kullanıyor. Bu nedenle asıl amacı Rusya tarafından finanse edilen gruplarla savaşmak olan Ukrayna, Burhan'ın Zelenskiy'den yardım talebine olumlu yanıt verdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir siyasi analist, Bogdanov’un Sudan ziyaretiyle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Bu yabancı bir yetkilinin yaptığı en garip ziyaret. Zira, sanki aralarında çelişkili vizyonlar olduğunu ve ziyaretten gizlenenlerin açıklanandan çok daha fazla olduğunu biliyormuş gibi bir dizi Sudanlı liderle ayrı ayrı görüştü.”


ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
TT

ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)

Amerikan üniversitelerindeki Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu.

Kaliforniya Politeknik Eyalet Üniversitesi Humboldt'ta geçen hafta yaşanan olayda polisler, kampüs binasında protesto gösterisi düzenleyen öğrencilere copla müdahale etti. 

Aktivistlerden biri de boş damacanayla polisin kaskına vurarak saldırıya karşılık verdi.

Olayın görüntüleri sosyal medyada viral olurken, eylemciler internette damacana fotoğrafıyla "Polisi indirin" ve "Bu makine faşistleri indiriyor" sloganlarını kullanmaya başladı.

Washington eyaletindeki Seattle Üniversitesi'nde bazı eylemciler, çadırlarına üzerinde damacana çizimi yer alan örtüler astı.

Ayrıca internette "Polisi indir" yazan damacana çizimli tişörtler de satılıyor.

Başka bir üniversitede protesto düzenleyen öğrenciler, kendilerini alandan dışarı çıkarmak için açılan fıskiyelerin üzerine damacana geçirdi.

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre dün Kaliforniya Politeknik'te en az 35 kişi gözaltına alındı, kampüs de dönem sonuna kadar erişime kapatıldı.

New York şehrindeki Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da başlayan olaylarda güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 
 

Bunun ardından aralarında Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversitede Filistin'e destek eylemleri hızla yayıldı.

Columbia'nın Hamilton Hall kampüsüne dün giren polisler, aktivistleri işgal ettikleri binalardan çıkardı ve yerleşkedeki çadırları söktü. ABD'nin tanınmış medya kuruluşlarından CNN, en az 200 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. 

BK'nin kamu yayıncısı BBC, Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles'ta (UCLA) İsrail yanlısı protestocuların, Filistin'e destek veren eylemcilerin kurduğu barikatlara saldırdığını aktardı. Polisin olaya müdahale ettiği, kampüste çok sayıda kişinin gözaltına alındığı belirtildi. 

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), son iki haftada aralarında öğrenci ve akademisyenlerin yer aldığı en az bin kişinin gözaltına alındığı bilgisini paylaştı. 

Diğer yandan ABD üniversitelerinde başlayan Filistin'e destek eylemleri, Avrupa ve Ortadoğu'daki kampüslere de yayıldı. 

WP'nin aktardığına göre Kuveyt, Lübnan, Mısır ve Batı Şeria'da öğrenciler Filistin'e destek vermek için protesto gösterileri düzenledi. 

Avrupa'da Fransa'nın başkenti Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nin yanı sıra İtalya, BK ve Avustralya'da da eylemler yapıldı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Washington Post, CNN


Biden: Hindistan ve Japonya'nın ekonomileri yabancı düşmanlığı yüzünden duraklıyor

Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
TT

Biden: Hindistan ve Japonya'nın ekonomileri yabancı düşmanlığı yüzünden duraklıyor

Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)

Joe Biden, Asyalı müttefikleri Japonya ve Hindistan'ın göçmenlere yönelik "yabancı düşmanı" politikalarının ekonomilerinin duraklamasına neden olduğunu iddia etti.

2024 yeniden seçim kampanyası için Washington'da düzenlenen bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Biden,"Ekonomimizin büyümesinin nedenlerinden biri de sizin ve diğerlerinin sayesinde. Neden mi? Çünkü göçmenlere kucak açıyoruz" dedi. 

Çarşamba günü Biden, "Çin neden ekonomik olarak bu kadar kötü bir şekilde duraklıyor, Japonya neden sorun yaşıyor, neden Rusya ve Hindistan sıkıntı çekiyor? Çünkü yabancı düşmanlığı yapıyorlar. Göçmenleri istemiyorlar. Bizi güçlü kılan göçmenlerdir" dedi ve Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı'nı başlattı.

Biden geçen ay Washington'da Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida'yla bir araya gelerek askeri işbirliği planlarından füzelere, aya inişten önlemlere odaklanarak Çin ve Rusya'ya karşı ittifaklarını güçlendirmeye kadar uzanan projeleri açıklamıştı.

Toplantı, Washington ve Tokyo arasındaki ikili ilişkilere kayda değer bir ivme kazandırarak, II. Dünya Savaşı'ndaki düşmanları onlarca yıl önce müttefik olduklarından bu yana sahip oldukları en yakın işbirliğine taşıdı.

Başkan'ın Asya'daki kilit müttefikleri Hindistan ve Japonya'ya yönelik son açıklamaları, Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'ın göçmen karşıtı tutumuna karşı kampanya yürüttüğü bir dönemde geldi.

Biden aynı zamanda küresel rakipleri Çin ve Rusya'ya karşı her iki ülkeyle de geniş çapta ekonomik ve siyasi ilişkiler kurmaya çalışıyor.

Göç, geniş kesimler tarafından Biden-Trump rövanşı olması beklenen Kasım 2024'teki seçimin başkanlık kampanyalarının hızla merkezine oturan bir konu haline geliyor ve her iki taraf da sınır sorunlarını kendi siyasi avantajı için kullanmaya çalışıyor. Biden, Amerikan ekonomisine fayda sağladığı için yasal göçü savunuyor.

Ancak Uluslararası Para Fonu'nun geçen ay yaptığı tahminde, ekonomik açıdan her iki ülkenin de 2024'te bir önceki yıla göre büyümesinin yavaşlayacağı belirtilmişti. 

Bu yavaşlama son derece gelişmiş Japonya'da yüzde 0,9, gelişmekte olan Hindistan'da ise yüzde 6,8 arasında değişecek.

Aynı zamanda ABD, geçen yılki yüzde 2,5'lik oranından biraz daha hızlı bir şekilde yüzde 2,7 oranında büyüyecek. Pandemi sonrası trendleri izleyen ekonomistlere göre beklenenden daha iyi bu performans, kısmen göçmenlerin desteğiyle genişleyen işgücüne bağlanıyor.

Trump, Beyaz Saray'a geri dönme çabalarında göçmenlere sık sık aşağılayıcı ifadelerle saldırmış, onları Amerika'nın "kanını zehirleyen" tehlikeli suçlular diye nitelendirmiş ve sık sık göçle ilgili yalanlara başvurmuştu.

Trump sınır duvarının inşasını tamamlama ve "Amerikan tarihindeki en büyük sınır dışı operasyonunu" başlatma sözü vermişti.

Independent Türkçe


Türkiye’den bir ayda 16 bin Suriyeli sınır dışı edildi

Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
TT

Türkiye’den bir ayda 16 bin Suriyeli sınır dışı edildi

Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetine yönelik muhalefet saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde, Suriyelilere vatandaşlık vermeyi durdurdu ve oturma izni yenileme koşullarını sıkılaştırdı. Bu hamle, bir ay içinde yaklaşık 16 bin Suriyelinin sınır dışı edildiğine dair haberler karşısında resmi sessizliğin hâkim olduğu bir dönemde geldi.

Türkiye ile Suriye arasında dört sınır kapısındaki (Babu’l Heva, Babu’s Selame, Cerablus ve Tel Abyad) idari kaynaklar, sadece nisan ayında yaklaşık 16 bin Suriyelinin sınır dışı edildiğini söyledi. Bu gelişme, Suriyeli aktivistlerin sosyal medyada Ankara'nın Türk vatandaşlığı alma sürecinde olan kişilerin dosyalarını aylardır dondurduğunu doğrulaması ve bunun nedenlerini açıklamamasıyla aynı zamanda meydana geldi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) salı günü yaptığı açıklamada Türk makamlarının, çoğu geçici koruma kimlik kartı sahibi olan 50 Suriyeli mülteciyi, Halep'in kuzeyindeki Azez kırsalında bulunan Babu’s Selame Sınır Kapısı’ndan sınır dışı ettiğini bildirdi.


Demokratlar İsrail'in Refah'ı işgal etmesini engellemesi için Biden'a baskı yapıyor

Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
TT

Demokratlar İsrail'in Refah'ı işgal etmesini engellemesi için Biden'a baskı yapıyor

Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)

İsrail'in, Gazze Şeridi'ndeki 2,3 milyon insanın neredeyse yarısının sığındığı Refah kentine yönelik geniş çaplı bir işgal başlatmasını engellemek için Demokrat politikacıların ABD Başkanı Joe Biden yönetimi üzerindeki baskısı sürüyor.

Temsilciler Meclisi'ndeki 212 Demokrattan 57'si dün (Çarşamba), yönetime, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetini Mısır sınırı yakınındaki şehre kapsamlı bir saldırı başlatmaktan caydırmak için mümkün olan her türlü tedbiri almaya çağıran bir mektuba imza attı.

Mektupta, "Sizden, Refah'a yönelik büyük çaplı bir saldırıyı önlemek için, hali hazırda onaylanmış yasalarda yer alan yardımlar da dahil olmak üzere, İsrail hükümetine yönelik belirli askeri yardımları derhal durdurmaya yönelik mevcut yasa ve politikaları yürürlüğe koymanızı talep ediyoruz" denildi.

Beyaz Saray, temsilciler Pramila Jayapal ve Madeleine Dean'in öncülük ettiği mektupla ilgili yorum talebine henüz cevap vermedi.

Biden'ın Hamas'a karşı savaşında İsrail'e verdiği destek, özellikle genç Demokratlar açısından onun üzerinde büyük bir siyasi yük oluşturuyor.

Bu durum, Biden'ın Cumhuriyetçi selefi Donald Trump'a karşı zorlu seçim rekabetine hazırlandığı bir dönemde Demokrat Parti içinde endişeleri artırıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a yönelik saldırı tehdidinde sivillerin korunmasını da içeren bir plan görmediğini belirterek, Washington'un böyle bir saldırıyı destekleyemeyeceğini yineledi.

Blinken dün Kudüs'te Netanyahu ile 2,5 saatlik bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantının ardından İsrail, Amerika'nın tutumuna ve Birleşmiş Milletler'in bunun bir “trajediye” yol açacağı uyarısına rağmen, Refah operasyonunun devam edeceği yönündeki tutumunu yineledi.


Rusya'nın Ukrayna'nın Odessa limanına düzenlediği saldırıda 13 kişi yaralandı

Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
TT

Rusya'nın Ukrayna'nın Odessa limanına düzenlediği saldırıda 13 kişi yaralandı

Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)

Reuters'in haberine göre Ukrayna Odessa bölgesi valisi Oleh Kiper, Rus balistik füzesinin dün (Çarşamba) Ukrayna'nın Odessa limanını hedef aldığını, en az 13 kişinin yaralandığını ve saldırının büyük bir yangına neden olduğunu söyledi.

Telegram uygulamasında yayınlanan fotoğraf ve videolarda, saldırı yerindeki alevler ve gökyüzüne yükselen büyük duman bulutlarını görülüyordu.

Bir medya kanalı, büyük bir posta ve kurye hizmetleri şirketi olan Nova Pushta'nın deposunun bombalandığını belirterek, tesisin içinde uçuşan enkazı gösteren bir video yayınladı.

Odessa sık sık Rus saldırılarının hedefi oluyor ve atılan füzeler son iki gün içinde sekiz kişinin ölümüne yol açtı.


Washington, Rusya'yı Ukrayna’da "kimyasal silah" kullanmakla suçluyor

Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
TT

Washington, Rusya'yı Ukrayna’da "kimyasal silah" kullanmakla suçluyor

Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)

ABD, Rus ordusunu, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni (CWC) ihlal ederek, Ukrayna kuvvetlerine karşı kloropikrin adlı bir "kimyasal silah" kullanmakla suçladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Rus güçlerinin genellikle isyan kontrolüne yönelik kullanılan önemli riskler oluşturan kimyasal maddelere (göz yaşartıcı ve boğucu gaz bombaları) başvurduğunu ve bunları Ukrayna kuvvetlerine karşı "Ukrayna'da bir savaş yöntemi olarak kullandığını ve bunun da anlaşmanın ihlali anlamına geldiğini" belirtti.


Pentagon: Gazze'deki deniz iskelesinin yüzde 50'si tamamlandı

Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

Pentagon: Gazze'deki deniz iskelesinin yüzde 50'si tamamlandı

Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)

Reuters'in haberine göre Pentagon dün (Çarşamba), ABD ordusunun Gazze Şeridi'ne insani yardım akışını hızlandırmak amacıyla Gazze Şeridi açıklarında inşa edilen deniz iskelesi inşaatının şu ana kadar yüzde 50'den fazlasını tamamladığını duyurdu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Sabrina Singh gazetecilere, "Bugün itibarıyla birçok farklı bileşenden oluşan iskele inşaatının yüzde 50'sini tamamladık. Yüzer iskelenin tamamı tamamlanıp kuruldu. Köprüde çalışmalar devam ediyor" açıklamasında bulundu.

Pentagon daha önce yaptığı açıklamada, iskeleyi inşa maliyetinin 320 milyon dolardan aşağı olmayacağını belirtmişti.

Maliyetin proje için kaba bir tahmin olduğunu ve inşaat operasyonları ve yardım teslimatına ilave olarak ekipmanın ve iskelenin bazı bölümlerinin ABD'den Gazze’ye taşınmasını da içerdiği ifade edildi.

ABD ordusunun planına göre yardımlar, yüzer havuza nakledilmek üzere Kıbrıs'tan ticari gemilere yüklenecek.