BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD ve Rusya arasında Suriye konusunda stratejik bir anlaşmazlık yok’

BM Temsilcisi Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, askeri operasyon aşamasının sona erdiğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
TT

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD ve Rusya arasında Suriye konusunda stratejik bir anlaşmazlık yok’

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Suriye’de ABD ile Rusya arasında ‘stratejik anlaşmazlıklar’ olmadığını söyledi. İlgili taraflar arasında yeni ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımıyla ilerleyerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) sağlam bir destek alındığını vurguladı. Pedersen ayrıca 2254 sayılı uluslararası kararın uygulanması yolunda Suriye kriziyle ilgilenen taraflar arasında ‘paralel olarak uygulanacak kademeli, karşılıklı, gerçekçi, kesin olarak tanımlanmış ve doğrulanabilir adımların belirlenmesinin’ amaçlandığını ifade etti.
Rusya ve ABD temsilcilerinin kendisine ‘bu yaklaşıma girişmeye hazır oldukları’ bilgisi verdiğini de söyleyen Pedersen, Suriye’deki çizgiler değişmediği için yaklaşık iki yıl süren bir stratejik çıkmaz olduğuna dikkat çekti. “Ana taraflar, bana askeri operasyonlar aşamasının sona erdiğini ve hiçbir tarafın sonucu tekelinde tutamayacağını söylediler. Yeni bir durumu test etme zorunluluğu hissi var” dedi. Pedersen ayrıca ABD’nin ‘rejim değişikliği’ politikasını terk ettiğini ve ‘rejimin davranışını değiştirmeye’ çalıştığını vurguladı.
Pedersen, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın yeni yaklaşımı kabul etmediği açıklamasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Muhalif müzakere heyetiyle de uygun bir şekilde etkileşime geçileceği umuduyla ‘adıma adım’ girişimini Şam’a daha ayrıntılı olarak açıklamaktan memnuniyet duyarım.”
BM Temsilcisi, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’un desteğiyle Suriye’nin üçte birini ve servetinin çoğunluğunu kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan Suriye Demokratik Konseyi’nin (SDK), Cenevre sürecinin bir parçası olmadığını belirtti. “Çünkü bu süreç, belirli muhalif grupları içeren 2254 sayılı karara göre yürütülüyor. Ancak SDK ve SDG, artık bunun bir parçası değil” dedi.
Pedersen, gelecek ay yeni bir anayasa komitesi toplantıları gerçekleştirmek ve ardından her ay oturumlar düzenlemek için Şam ve ‘müzakere heyeti’ ile görüşmelerde bulunduğunu belirtti. BM yetkilisi ayrıca anayasal süreçteki herhangi bir ilerlemenin de ‘adıma adım’ planına olumlu yansıyacağını ve ilgili taraflar arasındaki güvensizliği ortadan kaldıracağını ifade etti.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, New York’tan telefon aracılığıyla Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Suriye’deki durumdan uluslararası arenada yaşanan son gelişmelere kadar birçok merak edilen soruyu cevapladı:

-‘Adıma adım’ önerinizi sunmak için bir bölge ziyareti düzenlediniz, ardından da Brüksel ve New York turu yaptınız. Yeni yaklaşımınız için BMGK’dan destek aldınız mı?
‘Adıma adım’ yaklaşımıma güçlü bir destek olduğuna inanıyorum. Bildiğiniz gibi Cenevre’de başta Ruslar olmak üzere, BMGK’daki diğer ülkelerin temsilcileriyle istişareler yapıldı. BMGK’nın bakış açısından bakıldığında, girişimime diğer Arap ve Avrupalı ana oyunculardan da destek verildiğini söylemek doğru olur. Pazartesi günü Brüksel’de AB dışişleri bakanlarıyla bir araya geldim. Yaklaşımımı destekleyen bir oybirliği mevcut. Bu yaklaşımı ileriye taşımak için zamanlamam doğru. Halen fikir üzerinde beyin fırtınası yapılması aşamasındayım. Ek istişare turları yapacağım.”

-11 yıldır acı çeken Suriyelilere siyasi süreci nasıl açıklarsınız?
BMGK’ya Suriye’deki zor koşulları, ‘hava saldırıları, karşılıklı bombardımanlar, güvensizlik, mayınlar ve Lazkiye’ye yönelik İsrail saldırılarını’ net bir şekilde açıkladım. Haseke Hapishanesi ve DEAŞ’a bağlı unsurların saldırısı meselesi de gündemde. Ayrıca ekonomik kriz de derinleşiyor. 14 milyon sivil, insani yardıma muhtaç. Yerinden edilen 12 milyon kişinin yarısı ülke dışında yaşıyor. Tüm bunların yanı sıra yaklaşık 2 yıldır devam eden ve çizgileri değişmeyen stratejik bir çıkmaz var. Ana muhataplar bana askeri operasyonlar aşamasının sona erdiğini ve hiçbir tarafın sonucu tekelinde tutamayacağını söylediler. Yeni bir şey denemeye yönelik bir zorunluluk hissi var.
Bu konuyu Şam’a, muhalefete, bölgeye ve başlıca uluslararası muhataplara uzun uzun anlattım. Artık ‘adıma adım’ yaklaşımını test etmenin zamanının geldiğini hissediyorum.

- İçeriğini açıklamanız mümkün mü?
Bu paralel olarak uygulanan, kademeli, karşılıklı, gerçekçi, iyi tanımlanmış ve doğrulanabilir adımlar belirlenerek başlanıyor. Daha da önemlisi bunu yaptığımızda, BM’nin 2254 sayılı kararı uyarınca anayasal süreç ve ardından seçimlerle ilerlemek için tarafsız ve sakin bir ortama ulaşabilmemiz mümkün.

- Başlanabilecek alanlar nelerdir?
Halen beyin fırtınası aşamasındayım. Ancak bu durum tutukluları, kaçırılanları ve kayıpları, insani yardım, erken tedavi ve 2585 sayılı BMGK kararının kabul edilmesi yoluyla kaydedilen ilerleme üzerine inşayı, 10 yıldan fazla süren savaş ve çatışma, yolsuzluk, kötü yönetim, Lübnan’daki mali kriz ve Kovid-19 pandemisinin ardından çöken toplumsal ve ekonomik koşulların iyileştirilmesini ve Suriye genelinde sükunetin ve istikrarın sağlanmasını sağlayabilir. Bu kesinlikle gereklidir. Aynı zamanda terörle mücadelede iş birliği ve bunu takiben sözde diplomatik meseleler de mevcut. Haseke Hapishanesi konusu da teröre karşı bir operasyon düzenlenmesinin gerekliliğini hatırlatıyor. Birçok konu var. İçlerine girersek Suriyelilerin hayatlarına yansıyacaktır. Umarım, 2254 sayılı kararın uygulanmasına yönelik çalışmak için biraz güven inşa edebiliriz.

- Cenevre’de Ruslar ve ABD’liler ile görüştünüz. Hngi açıklamalarda bulundular ve gerçekten de ‘adıma adım’ girişiminizi destekliyorlar mı?
Bunun da ötesinde bazı adımlarda ortak ve paralel eylem için bazı fikirlerin sağlanıp sağlanamayacağını belirlemek amacıyla dahil olmaya, test etmeye ve tartışmaya istekliler.

-Bu nasıl gerçekleşecek?
Bu noktada açık bir şekilde konuşmak şu an için hata olur. Çünkü halen beyin fırtınası aşamasındayız. Ek istişare turları düzenleyeceğim. Şam ve muhalefetteki müzakere heyeti ile görüşmeleri takip edeceğim.

-Rusya ve ABD, girişime dahil olmaya hazırlar mı?
Evet. Buna gerçekten de hazırlar.

-Brüksel’de Avrupalı bakanlarla görüştünüz. Kendileri üç koşul (yeniden yapılanmaya katkıda bulunmaya hayır, yaptırımların kaldırılmasına hayır ve siyasi ilerleme olmadan normalleşmeye hayır) çatısı altında çalışmaya hazır olduklarını söylediler. Bu şartlar altında sizin yaklaşımınızla nasıl ilişki kurabilirler?
‘Adıma adım’ yaklaşımının arkasındaki fikri özetledim. Bu aşamada aktörler arasında, yani Suriye tarafları arasında derin bir güvensizlik var. Ama yalnızca yavaş hareket ederek atılabilecek adımları tespit ettik ve bana bahsettiğiniz sorunları ele aldık. Tüm meseleler bir noktada ele alınmalıdır. Durumu devam ettirmenin bir seçenek olmadığını ve bunun sürdürülemeyeceğini vurgulamak gerekiyor.

-Ukrayna’daki büyük kriz göz ardı edilemez. Bir yanda Ruslar diğer yanda ABD’liler ve Avrupalılar arasında gerginlik var. Ukrayna çevresinde oluşan bu gergin atmosferden Suriye’deki yaklaşımınız etkilenmeyecek mi?
Kolaylaştırmaya yönelik görevime devam edeceğim. Söyledikleriniz doğru. Avrupa’daki kriz diplomatik olarak çözülmezse sadece Suriye meselesinde değil, diğer meselelerde de öyle ya da böyle bir etki bırakacaktır. Durumun, üzerinde çalıştığım şeyleri karmaşıklaştıracağına inanıyorum. Ama aynı zamanda şunu da eklememe izin verin. Suriye konusunda ABD ve Rusya arasında herhangi bir stratejik anlaşmazlık olmadığını kendimize hatırlatmalıyız. Terörle mücadelede ve istikrarın sağlanmasında ortak çıkarlar bulunuyor. İstikrarı sağlamak için bir barış sürecine ihtiyacımız var. Umuyorum ki Avrupa’daki krize diplomatik bir çözüm buluruz. Böylece bu, Suriye’de de olumlu bir etkiye neden olur.”

- Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, kamuoyuna Suriye hükümetinin ‘adıma adım’ yaklaşımına karşı olduğunu söyledi. Konuya dair yapılan başka açıklamalar oldu mu?
Suriye hükümetiyle birkaç tur görüşme yaptım ve bu konuyu kendileriyle tartışmaya da devam edeceğim. Muhalefetteki müzakere heyetinin de yeni yaklaşımla ilgili soruları olduğunu biliyorum. Şam’a ‘adıma adımın’ gerçek arka planını ayrıntılı olarak açıklamaktan mutluluk duyacağım. Umuyoruz ki biz de müzakere heyetiyle uygun bir şekilde temasa geçeriz.

-Bazı analistler ve gözlemciler, ‘adıma adım’ yaklaşımının 2254 sayılı kararını uygulama görevinizin bir parçası olmadığı ve meseleleri yetkilerinizin dışında gündeme getirdiğiniz görüşündeler. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne?
Bu ciddi bir yanlış anlama. Ortaya çıkan konular, 2254 sayılı kararın önemli bir parçasıdır. Ayrıca ileriye dönük güven inşa etmek de oldukça önemlidir. Bu nedenle 2254 sayılı kararı onaylayan BMGK’dan sağlam bir destek aldığımız için oldukça mutluyum. Bu yaklaşım ile 2254 sayılı karar arasında çelişki gören yok. Aksine bu karar uygulama misyonumuzu ilerletmeme yardımcı olacak.

-Yerlerinden edilen Suriyeliler, mülteciler ve acı çeken yoksullar hakkındaki görüşünüz ne? Birçoğu, siyasi sürece ilişkin umudunu veya inancını yitirdi. Kendilerine bu yeni girişimin 11 yıl boyunca Cenevre’de tanık olunandan farklı olduğunu nasıl açıklarınız?
BMGK’ya söylediğim gibi, şunu belirtmeme izin verin. İnsanların acısı o kadar derin ki anlamak bile oldukça zor. Karlar arasında çadırlarda ve çok zor koşullarda yaşayan Suriyeliler var. Bu durum yürek parçalıyor. 10 yıldan fazla bir süre sonra barış süreci ve Suriye halkına somut bir şeyler sunma konusunda birçok şüphe olmasını anlıyorum. Söyleyebileceğim şey, Suriye halkının durumunu iyileştirmek için sağlam ve ciddi bir şekilde ilerlediğimize dair inancım ve kararlılığımdır.

-Peki ya kayıplar, mahkumlar ve kaçırılanlar meselesi?
Bu, görevimi devraldığım ilk günden itibaren önceliklerimden biri. Ne yazık ki bu konuda da derin ilerlemeler görmedik. Nur-Sultan’da Astana sürecinin taraflarıyla görüştük. Masada bazı fikirler var ve birçok Suriyeli aileyi ilgilendiren konu ile ilgili harekete geçmeyi umuyoruz. Çocukların, kadınların, küçüklerin ve yaşlıların serbest bırakılmasını talep ettim. Kayıp aileleri adına harekete geçmek için çabalarımı sürdüreceğim.

- Peki, Anayasa Komitesi? Yeni bir tur düzenlemek için koşullar mevcut mu?
Şam ile diyalog halindeyiz ve bazı fikirler ortaya koyduk. Müzakere heyetinin ortak başkanı ile de temasımı sürdüreceğim. Umuyorum ki önümüzdeki iki hafta içinde, şubat ayında bir anayasa turumuz olacağı konusunda ortak bir anlayışa sahip olacağız. Ardından bu doğrultuda ilerleme sağlamak için ilerleyen dönemde, mart, nisan, mayıs ve haziran aylarında başka toplantılar da yapılacaktır.

-Bunlar önceki turlardan farklı mı olacak?
Umarım sundukları metinleri gözden geçirmeye ve karşı taraftan duyduklarına cevap vermeye hazırlanmaları için ciddi bir görüş alışverişine tanık oluruz. Heyetler sadece anayasa metinlerini sunmakla kalmıyor, aynı zamanda tartışmalar ışığında onları değiştirmeye, ortak bir zemin bulmaya veya en azından anlaşmazlıklar alanını daraltmaya istekliler. Komite’nin görevine uygun olarak verimli bir taslak hazırlama sürecine ihtiyacımız var. BMGK’dak açıklamamda komitenin, iç kuralların temel unsurlarını ve ölçütlerini belirlediği gibi ‘sonuçlara ulaşmak ve sürekli ilerlemek için süratle ve sürekli olarak’ çalışması gerektiğini belirttim.

-SDG’nin siyasi kanadı olduğu söylenen SDK, Suriye topraklarının üçte birini ve zenginliğinin çoğunluğunu kontrol ediyor. DEAŞ’a karşı ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından da destekleniyor. Ancak Cenevre sürecinin bir parçası değiller mi? Onlar hakkındaki görüşleriniz neler?
Bu, belirli muhalif grupları dahil etme görevimi tehdit eden 2254 sayılı BMGK kararında tartışılan ve kararlaştırılan bir süreçtir. Ancak SDK ve SDG, artık bunun bir parçası değil.

-Bazı analistler, Anayasa Komitesi’nde ilerleme kaydedilememişken büyük ve karmaşık konuları kapsayan ‘adıma adım’ girişiminde sonucun nasıl kolay şekilde alınabileceğin sorguluyor…
‘Adıma adımın’ karmaşık olduğuna inanmıyorum. Doğru, zorluklar olacak. Ama asıl zorluk, güven kaybı. Sanırım güven kaybı üzerine ilerleyeceğiz. Buna dayanarak yavaşça ilerleyebiliriz. Daha sonra Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında bir miktar ilerleme olacağını umut ediyorum. Bunun ‘adıma adım’ girişimine olumlu bir etkisi olacaktır. Açık konuşalım; ilerlemek için Suriyelilerin ve uluslararası tarafların çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Söyleyebileceğim şu ki istişarelerimden sonra bu mümkün ve ulaşılabilir bir şey olacak.



Hamas müzakerede: Hangi maddelerde değişiklik isteniyor?

İsrail ordusu, Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 66 bin kişiyi öldürdü (AP)
İsrail ordusu, Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 66 bin kişiyi öldürdü (AP)
TT

Hamas müzakerede: Hangi maddelerde değişiklik isteniyor?

İsrail ordusu, Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 66 bin kişiyi öldürdü (AP)
İsrail ordusu, Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 66 bin kişiyi öldürdü (AP)

Türkiye ve Katar baskıyı artırırken Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planındaki bazı şartların değiştirilmesini istiyor.

Guardian'ın haberine göre "Hamas liderliği İstanbul, Doha ve Gazze'ye dağılmış" durumda. Times of Israel'e konuşan kaynaklar da Türkiye, Mısır ve Katar'dan arabulucuların Hamas'ın yönetici kadrosuyla yoğun müzakere yürüttüğünü söylüyor.

Filistinli örgütün, anlaşmada değiştirilmesini istediği şartlar arasında Hamas'ın silahsızlandırılması yer alıyor. Guardian'ın analizinde, Hamas'ın bunu özellikle iki devletli çözüme yönelik önemli bir ilerleme kaydedilmeden kabul etmeyebileceği yazılıyor.

Berlin merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Hugh Lovatt, Hamas hareketi içinde çeşitli sesler olduğuna dikkat çekerek şunlar söylüyor:

Hareket içinde farklı eğilimler var. Doha'daki üyeler, özellikle Gazze'deki askeri liderliğe kıyasla daha pragmatik. Askeri liderliğin ve savaşçıların desteğini kazanmanın açık bir ihtiyaç olduğu ortada. Askeri kanatta, özellikle genç savaşçılar arasında savaşmaya devam etme eğilimi var.

Tel Aviv Üniversitesi'nden Michael Milshtein ise Hamas içinde ciddi fikir ayrılıkları olmadığını savunuyor:

Gazze, Batı Şeria ve yabancı ülkedeki lider kadro arasında gerçek bir ihtilaf olduğunu düşünmüyorum. Silahlı mücadele, onların doğası ve kimliğinde çok derin bir ilke olduğu için, hepsi silahsızlanmaya karşı çıkmakta hemfikir.

Trump'ın planı kapsamında, ateşkes devreye girdikten sonra 72 saat içinde Hamas'ın silah bırakıp tüm rehineleri salıvermesi isteniyor. Bunun karşılığında İsrail ordusunun Gazze'den kademeli olarak çekilmesi, tampon bölgeler oluşturulması ve binden fazla Filistinli mahkumun serbest bırakılması öngörülüyor.

Analizde, İsrail'in salıvermeyi planladığı Filistinli mahkumların çoğunun çoğunun müebbet hapis cezasını çekmekte olduğuna, bu kişilerin serbest bırakılmasının Hamas'ın elini güçlendirebileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan İsrail ordusunun çekilme sürecinde anlaşmaya uymaması ihtimalinin Hamas'ta endişe yarattığı belirtiliyor.

Milshtein'ın İsrail ordusundaki kaynaklardan aktardığına göre savaşın başından bu yana Hamas komutanlarının yüzde 90'ı öldürüldü. Filistinli örgütün elindeki roketlerin yüzde 97'sinin imha edildiği, tünel ağınınsa sadece yüzde 40'ının dağıtıldığı savunuluyor.

Akademisyen, Hamas'ın bu koşullara hızla uyum sağladığına işaret ederek, "Hamas'ı tamamen ortadan kaldıramazsınız. Onlar dönüşüm geçirdiler ve hayatta kaldılar" diyor.

ABD Başkanı'nın 20 maddelik planına göre Gazze Şeridi, teknokrat bir Filistinli komite tarafından geçici olarak yönetilecek. Trump'ın başkanlık edeceği "Barış Kurulu" da bu komitenin faaliyetlerini denetleyecek. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun onayladığı plan kapsamında, kurulda eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair de yer alacak. Hamas'ın ise yönetimde söz sahibi olması öngörülmüyor.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel


Hamas destekçilerini Trump’ın planından sonra nasıl bir gelecek bekliyor?

Gazze'de bir Hamas liderinin cenaze törenine katılan Hamas mensupları (Arşiv – Reuters)
Gazze'de bir Hamas liderinin cenaze törenine katılan Hamas mensupları (Arşiv – Reuters)
TT

Hamas destekçilerini Trump’ın planından sonra nasıl bir gelecek bekliyor?

Gazze'de bir Hamas liderinin cenaze törenine katılan Hamas mensupları (Arşiv – Reuters)
Gazze'de bir Hamas liderinin cenaze törenine katılan Hamas mensupları (Arşiv – Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes ve iki yıldır süren savaşın sona erdirilmesi planı, Hamas mensupları, destekçileri ve çeşitli hükümet yapılarında çalışanlar arasında, yıllardır destekledikleri hareketin geleceği hakkında birçok soru işareti yarattı.

Onlarca yıldır kendilerini Filistinli gruplar konusunda uzman olarak gören birçok kişi, Hamas'ı siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve dini açıdan en organize yapı olarak değerlendirdi. Bu durum, Hamas’ın uzun süre Filistinliler arasında popülaritesini artırdı. Ancak Hamas, Gazze Şeridi’ni yönetme sürecinde, çoğu zaman tüm Filistinlileri temsil edebilecek bir yapı olarak hareket etme konusunda yetersizliğini gösterdi. Son savaş ve Hamas’ın bu savaşın ters etkilerini öngörememesi, hem halk hem de hareketin destekçileri üzerinde yeni bir gerçeklik oluşturdu. Bazılarına göre bu durum, Hamas’ın beklenmedik bir sona sürüklenmesine neden olan kararlarından ötürü halkın ondan daha da uzaklaşmasına yol açtı.

Savaşta liderlik

Devam eden savaş boyunca Hamas, siyasi, askeri, sosyal ve hatta hükümet olarak yapısının sorunsuz işleyişini sürdürmeyi başardı. Ancak 18 Mart'tan sonra, İsrail'in savaşı yeniden başlatması, hedefli suikastların artması ve daha odaklanmış saldırılarla birlikte, çeşitli görevlerle yükümlü lider ve aktivistleri yakalamak için operasyonların yoğunlaşması nedeniyle hareket bu avantajını kaybetmeye başladı.

sdfrgt
Geçtiğimiz çarşamba günü İsrail’e ait bir insansız hava aracının (İHA) Gazze şehrine sis bombası atmasının ardından sığınacak yer arayan Filistinliler (EPA)

Hamas kaynakları Şarku’l Avsat'a, belirli görevleri yönetmesi gereken bazı yetkililerin, kişisel güvenlik endişeleri nedeniyle ilk kez sorumluluklarını terk ettiklerini, ancak görevlerine devam edenlere kıyasla sayılarının az olduğunu açıkladı. Güvenlik baskısının zorlukları, bu görevlere devam edenleri ortadan kaybolmaya zorladı ve bu da bazı alanlarda idari ve askeri işlerin yönetilmesini daha da zorlaştırdı.

Bu durumun başlıca nedeni, farklı zamanlarda ve farklı koşullarda suikasta kurban giden tanınmış üst düzey liderlerin bıraktığı boşluk ve İsrail'in savaşı sürdürme ısrarı nedeniyle kalanlar arasında oluşan güvensizlik hissi gibi görünüyor.

Nasıl düşünüyorlar?

İsrail'in geçtiğimiz mart ayında savaşı yeniden başlatmasından bu yana Hamas mensupları, destekçileri ve hükümet çalışanları her geçen ay kendilerini daha zayıf hissediyor. Bunun nedeni, maaşların ödenme oranlarının düşmesi. Ödemelerin eskisine göre daha düşük olduğu, yüzde 40'ın altına düştüğü ve eski ve hasarlı nakit paralarla yapıldığı gözlemleniyor.

sdfrgt
İsrail'in perşembe günü Gazze şehrine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen duman (EPA)

Bu durum, savaşı sona erdirecek veya önceki ateşkesi sürdürecek bir anlaşmaya varılamamasıyla aynı zamana denk geldi. Bu da siyasi, askeri ve mali durumun ne kadar karmaşık hâle geldiğine işaret ediyor. Aynı zamanda bu durum, Hamas’ın Gazze Şeridi’ni tam anlamıyla yönetme kapasitesini de sorgulanır hâle getirdi. Zira bölgede güvenlik boşluğu yayıldı, İsrail’e hizmet eden silahlı çeteler ortaya çıktı. Ayrıca, hem organize hem de organize olmayan çeteler tarafından yardım malzemelerinin çalınması ve yağmalanması olayları yaşandı.

Yeni ABD planıyla birlikte, Hamas destekçileri ve üyeleri ile hükümet çalışanları, hareketin iktidardaki geleceğinin, hatta önemli bir güç olarak kalma kabiliyetinin azaldığını anlıyorlar, ancak bu konudaki görüşleri karışık.

Gazze şehrinin bir mahallesinde yaşayan ve Ekonomi Bakanlığı'nda görevli bir memur olan C.A., ABD planının tehlikeli olduğunu belirtti. Hareketin birçok üyesi, gelecekte Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlayacak güçlerin, Hamas’a üye oldukları için kendilerini tutuklayıp soruşturma açacağından gerçekten korkuyor.

hyu
1 Şubat 2025'teki esir takasından önce Hamas mensupları (EPA)

C.A. Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, bu korkuların sadece kendisine özgü olmadığını, savaşı sona erdirmek isteyen ancak kendilerini takip eden Arap veya uluslararası güçlerin kolay avı olmak istemeyen hareketin birçok üyesi tarafından da paylaşıldığını bildirdi.

Güvenlik gerekçesiyle adını açıklamayı reddeden bu kişiye göre, bu durum, birçok kişiyi kendi geleceğini düşünmeye itiyor. Bunların arasında, yurt dışına çıkma imkânını değerlendirme düşüncesi de var. Ancak, sahada askeri faaliyetlerde bulunan bazı aktivistlerin bu düşünceye karşı çıktığını belirtiyor. Bu kişiler, ileride hayatlarını kaybetme korkusuyla silahlarını bırakmaktan yana olmadıklarını ifade ediyorlar.

Bu arada, Gazze'nin batısındaki Hamas propaganda aygıtının liderlerinden biri Şarku’l Avsat'a, yeni durumun hareketin birçok üyesine ve destekçisine, 1990'larda öncelikle İsrail'i korumayı amaçlayan güvenlik anlaşmalarını hatırlattığını söyledi. Kendisinin ve savunma aygıtındaki ve başka yerlerdeki birçok yetkilinin, hareketin 1996 ve 1997 yıllarında Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin elinde yaşadığına benzer şiddetli bir tutuklama kampanyasına maruz kalmaktan gerçekten korktuğunu açıkladı.

thy
Han Yunus sahilindeki mülteci kampında yürüyen Filistinli bir çocuk, 2 Ekim 2025 (AFP)

Üst düzey yetkili, Trump'ın planının henüz liderliğin alt kademelerine sunulmadığını, önceki birçok durumda olduğu gibi çeşitli düzeylerdeki liderlerin öneriler hakkında bilgilendirilmediğini söyledi. Bunun nedeni, Gazze Şeridi'ndeki üst düzey liderlerin, savaşı kalıcı olarak sona erdirecek bir anlaşmaya varmak için yurtdışındaki liderlerin uygun kararları almasına izin vermiş olması olabilir.

Belirsiz bir gelecek

Hamas hükümetinin birçok çalışanı ve siyasi, askeri ve idari kanatlarındaki üyeler, geleceğin belirsiz ve öngörülemez olduğu konusunda hemfikir. Bazıları, yayınlanan bilgilere göre planın en tehlikeli yönünün, silahlarını teslim etmeleri karşılığında ‘af’ verilme olasılığı ile ilgili olan kısım olduğunu düşünürken, diğerleri en tehlikeli konunun şu anda henüz bilinmeyen Arap ve uluslararası güç olduğunu düşünüyor. Ayrıca, şu anda göreve hazırlanmakta olan ve Filistin Yönetimi’ne bağlı polis gücünün, yeniden idari kontrolü devralma ihtimali de endişe kaynağı olarak görülüyor.

Hamas'ın kitlesel eylem aygıtından (festivaller, kutlamalar ve konferanslardan sorumlu organ) bir aktivist, durumun istikrarsız olarak tanımlanabileceğini ifade etti. Aktivistlerin geleceği hakkında birçok soru işareti olduğunu belirtirken, bu yıkıcı savaşa rağmen hareketin idari, yapısal ve örgütsel olarak çeşitli düzeylerde bütünlüğünü koruduğunu vurguladı.

Gazze Şeridi'ndeki tüm yıkıma ve halkın yaşadığı koşullara duydukları öfkeye rağmen, halkın içinde halen direniş silahlarına sarılanlar olduğunu ve yaşananların hareketin içinde ya da dışında bir yenilgi olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi.

Aktivist, “Hamas hareketi hâlâ sağlam ve güçlü; şu anda yaşananlarla başa çıkabilecek kapasiteye sahip. Biz de bu hareketin içinde uzun yıllardır yer alan kişiler olarak hâlâ ona bağlıyız. Yaptığımız fedakarlıklardan vazgeçemeyiz. Bu, iki yıllık savaş sürecinin de ortaya koyduğu bir gerçek. Bu süreç, hareketin ne kadar sağlam kaldığını gösterdi ve İsrail'in iddia ettiği gibi Hamas’ı dağıtmayı başaramadığını ortaya koydu” dedi.

Bu ifadeler, hareketin birçok üyesi ve destekçisinin görüşlerini yansıtmıyor gibi görünüyor. Gazze şehrinden hareketin destekçisi olan ve kısa süre önce Gazze Şeridi'nin orta kesimine kaçan Muhammed Hamdan, Hamas liderliğinin, 20 İsrailli rehinenin hayatının bedelini ödeyen yorgun halkın durumuna duyarlı olmasını beklediğini söyledi.

Hamdan, hareketin Gazze Şeridi'ndeki yönetimi bırakıp başka bir Filistin kuruluşuna devretmesi için şimdi doğru zaman olduğuna inanıyor. Hamdan, hareketin birçok destekçisi ve hatta aktif üyesi gibi, güvenliklerinin garanti altına alınması ve tutuklanmayacakları veya başka türlü zulüm görmeyecekleri taahhüdüyle yönetimi Filistin Yönetimi'ne teslim edilebileceklerini ve böylece Filistin için yeni bir sayfa açılabileceğini belirtti.


Hamas, Trump'ın planına yanıt vermek için acele ediyor... Beyaz Saray, planın kabul edilmesini bekliyor

Yerinden edilmiş Filistinliler, İsrail hava saldırısının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanı izliyor, 2 Ekim 2025. (AP)
Yerinden edilmiş Filistinliler, İsrail hava saldırısının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanı izliyor, 2 Ekim 2025. (AP)
TT

Hamas, Trump'ın planına yanıt vermek için acele ediyor... Beyaz Saray, planın kabul edilmesini bekliyor

Yerinden edilmiş Filistinliler, İsrail hava saldırısının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanı izliyor, 2 Ekim 2025. (AP)
Yerinden edilmiş Filistinliler, İsrail hava saldırısının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanı izliyor, 2 Ekim 2025. (AP)

Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planına yanıt vermek üzere diğer Filistinli gruplarla istişarelerini sürdürürken, Beyaz Saray, Hamas’a yönelik baskılarını artırarak, planı reddetmesinin ‘kırmızı çizgiyi aşmak’ olacağını söyledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt dün yaptığı açıklamada, ABD'nin, Hamas'ın Trump’ın Gazze planını kabul etmesini umduğunu ve beklediğini, Başkan Trump'ın hareketin herhangi bir yanıtına çizgi çekeceğini belirtti.

Leavitt, Fox News'e verdiği röportajda, Hamas'ın plandan çekilme olasılığıyla ilgili bir soruya yanıt olarak, “Bu, ABD Başkanı’nın çizmesi gereken bir kırmızı çizgidir ve bunu yapacağından eminim” dedi.

Trump salı günü, Hamas'a Gazze ile ilgili ABD, Arap ve İslam ülkelerinin desteklediği planı kabul etmesi için üç ila dört gün süre verdi.

Müzakerelere doğrudan veya dolaylı olarak katılan Hamas ve diğer Filistinli gruplar, Trump'ın planının akıbeti ve bu konuda alınması gereken karar konusunda büyük bir ikilemle karşı karşıya.

Hamas kaynakları Şarku’l Avsat'a, hareketin ‘planı tamamen reddetmeyeceğini, ancak bazı konularda, özellikle rehinelerin teslimi, geri çekilme ve diğer konularla ilgili değişikliklerle kısmen kabul edeceğini’ doğruladı.

Öte yandan, diğer gruplardan kaynaklar, planın ‘onlar için açık bir yenilgi tablosu çizdiğini ve planı kabul veya reddetme kararının Gazze Şeridi'nin çok tehlikeli bir kader ve gelecekle karşı karşıya kalacağı anlamına geldiğini’ düşünüyor.

Kaynaklar, planın İsrail'in hedeflerine tam olarak ulaşmasına, özellikle de ‘Gazze Şeridi’ni güvenlik kontrolü altına almasına ve orayı Batı Şeria ve Kudüs'teki mevcut duruma benzer, günlük ihlallerin yaşandığı bir bölgeye dönüştürmesine’ yol açacağından korkuyor.

Hamas kaynaklarına göre hareketin liderliği, alınacak tutum konusunda halen devam eden iç görüşmelerin yanı sıra bazı gruplarla da istişarelerde bulunuyor. Bu gruplardan bazıları plan hakkındaki görüşlerini şimdiden açıklamaya başladı.

Kaynaklar, İslami Cihad Hareketi temsilcilerinin planın ‘tehlikeli’ olduğunu belirterek, ‘planın tamamının kabul edilmemesi ve en azından İsrail'in bölgedeki güvenliği kontrol etmesine ve kaçırılan kişileri geri alma hedefine ulaşmasına olanak tanıyan tehlikeli projelerin kabul edilmesini engelleyecek değişikliklerin yapılması gerektiğini’ vurguladıklarını bildirdi.

Görüşmelerin halen devam ettiği ve arabuluculara yanıtın verilmesi için her an sonuçlandırılabileceği, bunun da bugün veya birkaç gün içinde gerçekleşmesinin muhtemel olduğu belirtiliyor.

Uygun kararı verme yetkisi

Kaynaklar, Hamas liderliği ile yurtdışında ve Gazze Şeridi'nde istişarelerin sürdüğünü ve Gazze Şeridi'ndeki güvenlik durumunun neden olduğu iletişim zorlukları nedeniyle, hareketin Gazze Şeridi'ndeki liderliğinin yurtdışındakilere uygun kararı verme yetkisi verdiğini belirtti.

Kaynaklar, hareketin, savaşı bir kez ve sonsuza kadar sona erdirmek ve Gazze Şeridi'nden çekilmek gibi birincil hedefine ulaşmasını sağlayacak ve ‘sınır geçişlerinin açılmasını ve yardımların serbestçe girmesini garanti altına alacak’ olan önerilen plana olumlu yanıt verme konusunda çok istekli olduğunu vurguluyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, rehinelerin serbest bırakılması ve özellikle cesetlerin iadesi gibi ‘planda belirtilenden daha fazla zaman gerektiren bazı teknik sorunlar’ olduğunu ve geri çekilme ve yeniden inşa için net bir zaman çizelgesi belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

Kaynaklar, Filistinli gruplar ve Hamas arasında Filistin'in tek bir sesle yanıt vermesi için kapsamlı istişarelerin sürdüğünü belirtti.

Bu bağlamda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), ‘öncelikli hedefin, vatanlarını, topraklarını ve kimliklerini savunmak ve davalarına sadık kalmak için büyük fedakarlıklar yapmış ve yapmaya devam eden Gazze Şeridi halkının katledilmesini durdurmak olduğunu’ söyledi. FHKC tarafından yapılan açıklamada, herkesin ‘tüm Filistinlilerin hızlı ve acil bir şekilde ortak bir tutum sergilemesini gerektiren tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğu’ vurgulandı.

dfrgt
Gazze şehrindeki mahallelerin İsrail tarafından bombalanması sonucu yükselen dumanlar (AP)

FHKC, ‘tüm grupların tek başına hareket etmeden veya sorumluluklarından kaçınmadan, acil bir ulusal toplantı düzenleyerek ortak bir ulusal tutum belirlemek için tüm ulusal bileşenler ve güçlerle istişare halinde çalışması gerektiğini’ vurguladı. Açıklamada, “Filistinliler, Araplar ve uluslararası toplumun, Filistin halkının karşı karşıya olduğu soykırımı durdurmak ve geri çekilme ve yeniden yapılanmayı sağlamak için bir araya gelmesi, aynı zamanda ulusal sabitelerin, Filistin halkının haklarının ve haklı davasının, özgürlük, geri dönüş ve kendi kaderini tayin etme konusundaki meşru özlemlerinin korunması gerektiği’ vurgulandı.

FHKC, bu toplantının düzenlenmesinin, ‘Amerikan önerisi ve bazı hükümlerinde yer alan siyasi ve varoluşsal riskler konusunda ortak bir ulusal karar almak için bu aşamada acil bir ulusal gereklilik’ haline geldiğini vurguladı. Açıklamada, “Bunun amacı, sahada yeni gerçekler dayatma veya savaşın sonuçlarını, ulusal haklara aykırı bir şekilde sahneyi yeniden şekillendirmek için kullanılabilecek siyasi kalıplara dönüştürme girişimlerini engellemektir” denildi.