Elektrikli otomobil yangınları neden engellenemiyor?

Nadir gerçekleşmelerine rağmen elektrikli otomobil yangınlarıyla baş etmek neden daha zor?

Alev alan Tesla marka elektrikli otomobil (Arşiv - AFP)
Alev alan Tesla marka elektrikli otomobil (Arşiv - AFP)
TT

Elektrikli otomobil yangınları neden engellenemiyor?

Alev alan Tesla marka elektrikli otomobil (Arşiv - AFP)
Alev alan Tesla marka elektrikli otomobil (Arşiv - AFP)

Elektrikli otomobillerin sağladığı hava kalitesini iyileştirme ve yakıt maliyetlerini düşürme gibi avantajlara rağmen lityum iyon pil içeren elektrikli otomobiller alev aldıklarında tehlike oluşturuyor. İyi haber şu ki bu tür yangınlar çok nadir gerçekleşiyor.
Avustralya, Melbourne'deki EV FireSafe Proje Direktörü Emma Sutcliffe, araştırmacıların yangın oranlarını kesin olarak belirlemek için daha fazla veriye ihtiyaç duyduğunu, ancak ön çalışmaların tamamen elektrikli otomobillerdeki yangınların nadir olduğunu gösterdiğini söyledi.
AutoinsuranceEZ tarafından yapılan başka araştırma ise, içten yanmalı motorlu araçların yüzde 1,5'luk tutuşma ihtimaline kıyasla, yalnızca %0,03'lük bir tutuşma ihtimaline sahip olduğunu söylüyor. Hem yüksek voltajlı bataryaya hem de içten yanmalı motora sahip olan hibrit araçlarda ise bu oran yüzde 3,4.
Ancak Sutcliffe, yangın meydana geldiğinde lityum iyon bataryalı elektrikli araçların daha sıcak olduklarını, daha hızlı yandıklarını ve nihai olarak söndürülebilmek çok daha fazla suya ihtiyaç duyulduğunu ve bataryaların, yangının kontrol altına alınmasından saatler hatta günler sonra dahi yeniden tutuşabileceğini söylüyor.
Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli haber kanalı CNBC’den aktardığı habere göre Pennsylvania Eyaleti itfaiye şefi Chas McGarvey 2021'de müdahale ettiği bir Tesla Model S elektrikli araçtaki yangında, yolun arabanın altındaki bataryalardaki alevlerin sıcaklığından eridiğini ifade ediyor.
Maryland Enerji Enstitüsü Müdürü Eric Wachsman, lityum iyon pil hücrelerini bir binek aracı hareket ettirecek kadar güçlü yapan niteliklerin, özellikle pil hücreleri hasarlı veya kusurluysa, onları tutuşmaya karşı savunmasız hale getirebileceğini söylüyor.
Wachsman “Lityum iyon pil hücrelerinin birbirine yakın yerleştirilmiş elektrotları var, bu da kısa devre olasılığını artırıyor ve içerisi yanıcı bir sıvı elektrolitle doludur. Bu yanıcı bir sıvıdır ve kaynamaya başladığında kaçak durumuna girebilir ve bu da yangına yol açar” diyor.
Elektrikli araçlar, içindeki yüksek voltajlı pillerin uygun çalışma sıcaklığını korumak için pil yönetim sistemlerine sahiptirler ve bu sistemler pillerin ne kadar hızlı şarj ve deşarj olacağını kontrol eder. Bu sistemlerde ve pil hücrelerinde yapılan iyileştirmeler, elektrikli araçları daha da güvenli hale getirmeyi vaat ediyor.
Tesla geçtiğimiz günlerde lityum iyon pil hücrelerinden lityum demir fosfat pillere geçeceğini duyurdu.
Araştırmaları lityum iyon pil yangınları ve güvenliğine odaklanan Newcastle Üniversitesi'nde elektrokimya profesörü Paul Christensen, lityum demir fosfat piller için "Bunların genellikle çok daha güvenli olduğu düşünülüyor" dedi.
Sonuç olarak tamamen elektrikli otomobillerin, onların yerini alan benzinli veya dizel modellerden daha güvenli olma şansına sahip olduğuna inanılıyor.



İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
TT

İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Çin'in güneybatısında keşfedilen 300 bin yıllık nadir ahşap aletler, bölgedeki ilk insanların büyük ölçüde kök ve yumrular gibi yeraltı bitkileriyle beslendiğini gösteriyor.

Hakemli dergi Science'da perşembe günü yayımlanan bulgular, Doğu Asya'daki erken insan atalarının gelişmiş bilişsel becerilerine, yaşantılarına, beslenme biçimlerine ve çevrelerine ışık tutuyor.

Yunnan eyaletinin Jiangchuan bölgesinde yer alan göl kıyısındaki Gantangqing arkeolojik kazı alanında, oksijenden yoksun kil tortularda ahşap aletlerin korunması sayesinde bu nadir buluntu elde edildi.

Araştırmacılar tortularda yaklaşık bin organik kalıntı da buldu.

Ortaya çıkarılan kalıntıları gelişmiş teknikler kullanarak tarihlendiren bilim insanları, aletlerin 250 bin ila 350 bin yıllık olduğunu tespit etti.

Bilim insanları, çeşitli biçim ve işlevlere sahip "son derece nadir" ahşap aletlerin yaklaşık 300 bin yıllık katmanlardan çıkarıldığını söylüyor.

Bugüne kadar bu döneme ait, biri Avrupa'da diğeri Afrika'da olmak üzere ahşap alet içeren sadece iki keşif yapılmıştı.
 

Görsel kaldırıldı.

Gantangqing'deki ahşap aletler (Liu ve ekip arkadaşları/Science)


Yeni keşfedilen çubuklardan ikisi, İtalya'nın Poggetti Vecchi bölgesinde bulunan 171 bin yıllık aletlere benzerlik gösteriyor.

Kanca biçimli benzersiz 4 aletin daha ortaya çıkarıldığını belirten bilim insanları, bunların muhtemelen kökleri kesmek için kullanıldığını söylüyor.

Ayrıca araştırmacıların ahşap aletlerin üzerinde kasıtlı cilalama ve kazıma izleri, kenarlarındaysa toprak kalıntıları saptaması, bunların kök ve yumrular gibi yeraltı bitkilerini kazmak için kullanıldığına işaret ediyor.

Bilim insanları, "Ahşap aletler arasında kazma çubukları ve küçük, eksiksiz, elle tutulan sivri uçlu aletler var" diye yazıyor.

Bilim insanları bu bulgulara dayanarak insanların Doğu Asya'daki atalarının muhtemelen bitki temelli bir beslenme biçimi izlediğinden şüphelenirken, bölgede çam fıstığı, fındık, kivi meyvesi ve su yumrularına dair kanıtlar tespit edildi.

Buna karşılık Avrupa ve Afrika'da saptanan ahşap aletler av aletleri, mızraklar ve mızrak uçlarıydı.

Çalışmanın ortak yazarı arkeolog Bo Li şöyle diyor:

Bu keşif, erken insan adaptasyonuna ilişkin önceki varsayımlara meydan okuyor. Çağdaş Avrupa yerleşimleri (Almanya'daki Schöningen gibi) büyük memelileri avlamaya odaklanırken, Gantangqing subtropik bölgelerde bitki temelli, eşsiz bir hayatta kalma stratejisini ortaya koyuyor.

Dr. Li, "Ahşap aletlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı da arkeolojik kayıtlardaki önemli bir boşluğu dolduruyor, çünkü 100 bin yıldan daha eski ahşap aletler Afrika ve Batı Avrasya dışında son derece nadir görülüyor" ifadelerini kullanıyor.

Keşif, ahşap aletleri kullanan erken insanların dünya genelinde çok daha geniş bir alana yayıldığını gösteriyor.

Ayrıca farklı ortamlarda yaşayan tarih öncesi kültürlerin yerel olarak işlerine yarayacak aletler geliştirdiğine de işaret ediyor.


Independent Türkçe, independent.co.uk/news