Ürdün’den, Suriye ile yapılan Yermuk Nehri Havzası Anlaşması’nı değiştirme çağrısı

Şam, Dera’da ‘komşu ülkelere kaçırılmak üzere hazırlanan’ uyuşturucu maddelerin ele geçirildiğini duyurdu

Suriye'nin  Yermuk Havzasında bulunan Kuneytra'da görevi başında bir rejim askeri (Reuter_Arşiv)
Suriye'nin Yermuk Havzasında bulunan Kuneytra'da görevi başında bir rejim askeri (Reuter_Arşiv)
TT

Ürdün’den, Suriye ile yapılan Yermuk Nehri Havzası Anlaşması’nı değiştirme çağrısı

Suriye'nin  Yermuk Havzasında bulunan Kuneytra'da görevi başında bir rejim askeri (Reuter_Arşiv)
Suriye'nin Yermuk Havzasında bulunan Kuneytra'da görevi başında bir rejim askeri (Reuter_Arşiv)

Ürdün, Suriye ile yapılan Yermuk Nehri Havzası Yatırım Anlaşması’nı ‘iklim değişikliğiyle ilgili beklentiler doğrultusunda ve bölge Ürdün'de ikamet eden yaklaşık 1,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapacak’ şekilde değiştirme çağrısında bulundu.
Ürdün Su ve Sulama Bakanı Muhammed Neccar, parlamentonun Kadın ve Aile İşleri Komisyonu Başkanı Abir el-Cebur’un Suriye tarafıyla imzalanan su anlaşmaları ve bu anlaşmalara olan bağlılıkla ilgili sorusuna verdiği yanıtta, anlaşma metinlerinde, Suriye'nin Ürdün'e belirli miktarlarda su tedarik etmesine ilişkin taahhütte bulunduğuna dair bir ibare olmadığını söyledi. Bakan Neccar, Bakanlığının, Ürdün'ün anlaşmaya uymamasını gerektirecek Suriye kaynaklı gerekçeleri olduğuna dair bir bilgisi olmadığını vurguladı.
Russia Today (RT) haber sitesinin haberine göre Bakan Neccar, anlaşmanın, iklim değişikliğiyle ilgili beklentiler ve bölgenin Ürdün'de ikamet eden yaklaşık 1,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapacak şekilde değiştirilmesini gerektiren bir takım şartlar oluştuğunu söyledi. Ürdünlü Bakan, Suriye tarafıyla Ürdün'e su temini konusunda yeni bir anlaşma bulunmadığına da dikkati çekti.
Ürdün Tarım Bakanı Halit Hanifat, 1987 yılında Ürdün ile Suriye arasında Yermuk Nehri sularının yatırıma dönüştürülmesine yönelik imzalanan anlaşmanın yeniden aktif hale getirilmesi çağrısında bulunmuştu. Rusya merkezli haber ajansı Sputnik’e konuşan Bakan Hanifat, “O tarihten bu yana Suriye tarafında baraj setleri ve su tankı sayısının artması anlaşmaya aykırı” ifadelerini kullandı.
Bakan Hanifat, Ürdün’ün Suriye ile entegre bir sistem içinde çalıştığını ve böylece tarım ürünleri ithalinin mümkün olduğunu da sözlerine ekledi. Ancak, çıkarların tek yönlü değil, çift yönlü olması için su dosyasının ve 1987 anlaşmasının etkinleştirilmesi gerektiğini belirten Ürdünlü Bakan, 1987 anlaşmasının, Vahde Barajı girişindeki baraj setleri ve su tankları sayısını belirlediğini, ancak son dönemde -anlaşmanın ihlali olarak değerlendirilen - Suriye tarafında baraj setleri ve su tankları sayısının artmasının baraja giden su miktarlarında önemli bir azalmaya ve Ürdün’ün nehir suyundaki hakkını alamamasına yol açtığını vurguladı.
Ürdün ile Suriye tarafları, Amman'da yapılan bakanlar düzeyindeki toplantılarda, 1987 yılında iki ülke arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasını takip etmek üzere Ortak Su Komitesi'ni yeniden faaliyete geçirilmesi kararlaştırıldı.
Öte yandan Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, Dera’daki yetkili makamların, Pazartesi günü Suriye-Ürdün sınırı yakınlarında, komşu ülkelere kaçırılmak üzere hazırlanmış büyük miktarda esrar ve uyuşturucu ele geçirdiklerini bildirdi.
Ürdün güvenlik güçleri, daha önce, Suriye topraklarından Ürdün topraklarına büyük miktarda uyuşturucu kaçakçılığı girişimlerini engellemişti. Ürdün güvenlik güçlerince yapılan operasyonlar sonucunda 27 kaçakçı ölürken çok sayıda kaçakçı da yaralandı.
Ayrıca 20 Ocak’ta Dera'daki yetkili makamlar, Ürdün sınırında büyük miktardaki uyuşturucu kaçakçılığı girişimini engelledi.
Ürdün Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Yusuf el-Huneyti tarafından kısa bir süre önce kaçakçılıkla mücadele çerçevesinde yeni angajman kuralları açıklanmıştı. Ardından Amman, birkaç gün önce, Ürdün Silahlı Kuvvetleri’nin doğuda Suriye sınırında özel operasyonlar başlattığını duyurdu. Ürdün Silahlı Kuvvetleri tarafından Perşembe günü düzenlenen operasyonda 27 kaçakçı etkisiz hale getirildi.
Silahlı Kuvvetler tarafından yayınlanan yazılı açıklamada, ‘diğer gruplar tarafından desteklenen’ kaçakçılar tarafından büyük miktarlarda uyuşturucu kaçakçılığının ve sınırlardaki sızma girişimlerinin engellendiği belirtildi. Açıklamada, kaçakçıların ve söz konusu grupların üyelerinin bir kısmının Suriye'nin derinliklerine kaçıştığı da kaydedildi. Perşembe günü gerçekleşen operasyon, sınırların ‘sızma ve kaçakçılık girişimleri’ olduğunun ve bu girişimler sırasında Ürdün ordusu ile söz konusu gruplar arasında çatışmaların medyana geldiğinin açıklanmasının ardından Ürdün ordusu tarafından düzenlenen en büyük operasyon olarak kabul edildi. Tüm bu gelişmeler, Suriye içinde kaçakçılık çetelerine darbe indiren operasyonların yeniden başladığını da gösterdi.
Ürdün Silahlı Kuvvetleri yeni yürürlüğe giren angajman kurallarını uygulamaya devam ettiği belirtilen açıklamada Ürdün ordusunun ‘sınırlardaki her türlü sızma veya kaçakçılık girişimine karşı tüm gücüyle ve kararlılıkla mücadele edeceği, Ürdün'ün ulusal güvenliğini tehdit etmeye kalkışan herkesi engelleyeceği ve bu tür girişimlere demir yumruk indireceği’ vurgulandı.
Edinilen bilgilere göre kaçakçılık çetelerinin Ürdün’ün kuzeydoğu sınırındaki güvenlik açıklarından faydalanabilecekleri inancıyla ardı ardına kaçakçılık girişimlerinde bulunmaya devam ettikleri görülüyor. Ürdün, sınırlarda son on gündür tanık olunan hareketlilik, güvenlik sorunları ve ateşkes koşullarının ihlal edilmesi konusundaki endişelere kapıyı aralıyor.
Kaynaklara göre angajman kurallarındaki değişikliğin, Suriye içindeki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı çetelerine yönelik operasyonlar düzenlenmesinin yanı sıra sadece sınırlara yaklaşmaları halinde uyarılmakla kalmayıp sınır ihlalinde bulunanların üzerine ateş açılmasını da içerdiği düşünülüyor.



Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
TT

İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)

Lübnanlı Esirler ve Serbest Bırakılan Tutukluların Temsilciler Komitesi, İsrail tarafından tutulan Lübnanlı esirler dosyasını aktif hale getirilmesi, siyasi ve diplomatik önceliklerin en başına yerleştirmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, aralarında on yıllardır tutuklu bulunan 3 kişi de olmak üzere 23 Lübnanlı esirin yanı sıra son savaş sırasında ve sonrasında tutuklanan yeni esirler ve akıbeti hala bilinmeyen 42 kayıp kişi dikkate alınarak yapıldı.

Bu, ilgili makam tarafından Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a gönderilen resmi bir muhtıra ile dile getirildi. Bu konuda diplomatik, hukuki ve insani yardım da dahil olmak üzere kapsamlı bir ulusal yaklaşımın benimsenmesi ve yetkili uluslararası kurumlar aracılığıyla uluslararasılaştırılması çağrısında bulunuldu.

On yıllardır tutsaklar

Muhtıraya göre, üç Lübnanlı tutsak savaş öncesinden beri İsrail tarafından tutuluyor; biri 1978'den beri, ikincisi 1981'den beri ve üçüncüsü 2005'ten beri. Buna karşılık, son aşamada belgelenen tutsak sayısı 20 yeni tutsağa yükseldi; bunların 11'i Ekim 2024'teki askeri çatışma sırasında, 9'u ise Kasım 2024'teki büyük savaşın sona ermesinden sonra yakalanan sivillerdi.

Komisyon, yeni tutsakların, askeri operasyonlar bağlamı dışında ve bazı durumlarda doğrudan yaralanmaların ardından, balıkçılar, çobanlar, işçiler ve bir belediye polis memurunun dahil olduğu ayrı olaylarda kaçırıldığını belirtti.

d
Beyrut şehir merkezindeki ESCWA binasının önünde İsrail tarafından gözaltına alınan Lübnanlı tutukluların fotoğrafları sergileniyor (EPA)

Muhtırada ayrıca, aralarında öldürülenlerin de bulunduğu 42 kişinin kayıp olduğu ve İsrail'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile herhangi bir iş birliği yapmaması nedeniyle cesetlerinin İsrail tarafından tutulup tutulmadığının bugüne kadar bilinmediği ifade edildi.

İhlal iddiaları ve harekete geçme talepleri

Komisyon, İsrail'i Uluslararası Kızılhaç ile iş birliği yapmayı reddetmeye devam etmekle, mahkumları ziyaret etmeyi engellemekle veya durumları hakkında bilgi vermeyi önlemekle suçladı. Son zamanlarda serbest bırakılan Filistinli mahkumların ifadelerine dayanarak, Lübnanlı mahkumların fiziksel ve psikolojik işkenceye, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaya, kasıtlı tıbbi ihmale ve özellikle yaralı olanlar için aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını vurguladı.

sdgt
İsrail tarafından esir tutulan Lübnanlı mahkumların akrabaları ve aileleri, Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenleyerek fotoğraflarını sergilediler (EPA)

Komisyon, Cumhurbaşkanlığı ve hükümete, yemin konuşmasında ve bakanlar açıklamasında belirtilen, tutuklular meselesinin ulusal bir öncelik olarak ele alınması yönündeki hususun, Dışişleri Bakanlığı tarafından Arap ve uluslararası düzeylerde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde, ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarından yararlanılarak ve dosyayı takip edecek bağımsız bir ulusal komite kurularak derhal hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.


Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
TT

Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)

Hizbullah, uluslararası ve yerel yaptırımlardan ve kapatılması yönündeki baskılardan kaçmak için, Karz-ı Hasen Vakfı adlı mali kolunu parçalara ayırmaya başladı. Bu amaçla, Karz-ı Hasen’in eskiden güvendiği altın teminatına alternatif olarak, taksitler halinde altın satışı yapan bir kurum kurdu; bu girişim "yasal konumlandırma politikası" olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan finans kaynakları, bu önlemin ABD Hazine Bakanlığı'nı tatmin etmesinin pek olası olmadığını, Bakanlığın Lübnan'dan kurumu kapatmasını ve para sektöründeki kontrolsüz faaliyetlere son vermesini talep ettiğini belirtti. Kaynaklar, "Temel sorun devam ettiği sürece, şekli değiştirmek Amerikalıları tatmin etmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu sırada, Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'nin güneyinde, Lübnan ve İsrail orduları arasında dolaylı bir çatışma yaşandı. İsrail, Lübnan ordusunun sabah saatlerinde arama yaptığı bir bina için tahliye uyarısı verdi. İletişim sayesinde bombardıman "geçici olarak" durduruldu, ancak ordu binayı tekrar aradı ve içinde herhangi bir silah bulamadı.