Kum savaşlarının etkileri nelerdir?

Mevcut oranlarda tüketimin, çevre ve toplumlar için yıkıcı sonuçları olacaktır.

Dünya genelinde kum tüketimi endişe verici seviyelerde artıyor. (AFP)
Dünya genelinde kum tüketimi endişe verici seviyelerde artıyor. (AFP)
TT

Kum savaşlarının etkileri nelerdir?

Dünya genelinde kum tüketimi endişe verici seviyelerde artıyor. (AFP)
Dünya genelinde kum tüketimi endişe verici seviyelerde artıyor. (AFP)

Tarık eş-Şami 
Kum, her yerde bulunabilen ve bu yüzden jeopolitik bir unsur olarak değersiz olduğu düşünülen bir maddedir.  Ancak gerçek şu ki endüstriyel anlamda kullanılabilir kum miktarı çoğu kişinin düşündüğünden daha sınırlıdır.
Doğa için gerekli kum kaynaklarının hızla tükeniyor olması endişe verici bir durum yaratıyor. Sudan sonra en çok çıkarılan maddenin kum olduğu, küresel madencilik operasyonlarının yaklaşık yüzde 85’inin kum elde etmek için yapıldığı düşünülüyor. Modern toplumlar ve gelişmiş sanayiler tarihte olmadığı kadar kuma bağımlı haldeler.  
Gelişmiş sanayiler, otoyol, gökdelen, deterjan, kozmetik ürünü, bilgisayar, çip, telefon, uçak, kâğıt, silikon, cam, kredi kartı, plastik, boya üretimi ve inşaat gibi birçok sektörde kuma gereksinim duyuyor. Devletler arasında kuma ulaşma mücadelesi verildiği ve mafya gruplarının kum ticaretine dahil olarak çatıştığı belirtiliyor. Peki, ‘kum çatışmalarının’ devletlere, toplumlara ve çevreye ne gibi etkileri olabilir?  

Çatışma maddesi  
Gün geçtikçe kuma olan gereksinim artıyor. Açık denizlerdeki bazı adalar jeopolitik amaçlarla kullanılıyor. Kuma ulaşma kaynaklı askeri ve siyasi gerginlikler hız kazanıyor ve plansız tüketim çevresel felaketlere neden oluyor. Özellikle Asya’da yerel halk aşırı kum tüketiminden olumsuz etkileniyor. Örneğin Tayvanlı yetkililer, Çin'in inşaat projelerinde yararlanmak için sürekli olarak Tayvan tarafından yönetilen adalardan izinsiz bir şekilde kum çıkarmasından şikayetçiler. Çin ayrıca ilki ülke arasındaki tampon bölgede bulunan okyanus tabanından da devasa miktarlarda kum çıkarıyor. Brookings Enstitüsü'nün kıdemli üyesi Ryan Haas, Çin’in ‘kumu’ stratejik bir savaş ürünü olarak kullandığını, ‘kum savaşlarının’ açık savaşlara girmeden düşmanı yormak için bir taktik olarak kullanıldığını belirtiyor.
Tayvan sahil güvenlik birimleri geçtiğimiz yıllarda binlerce Çin menşeli sondaj gemisini sularından çıkardı. Buna karşılık Çin ada ülkesine baskıyı artırmak için savaş uçakları gönderdi ve defalarca Tayvan hava sahasını ihlal etti. ABD ve bölgedeki Asya ülkeleri, Çin’i bölgedeki kaynakları yağmalamakla suçluyorlar. Pekin yönetimi ise iddiaları reddediyor. Son olarak ABD ve Çin, Pekin’in Güney Çin Denizi’ndeki mercan adalarını artırması ve sınırlarını genişletmek için yeni adalar inşa etmesi nedeniyle karşı karşıya gelmişti. Çin anakarasından 500 mil uzakta bulunan Spratly Adaları'ndaki jeopolitik gerilimler de gün geçtikçe hız kazanıyor.  

Kumun önemi  
Uluslararası güçlerin yeryüzünde sınırsız miktarda mevcut olduğu düşünülen kum için mücadele etmesi garip görünebilir. Ancak kum çoğumuzun düşündüğünden daha önemlidir. Modern zamanlarda hemen hemen tüm endüstriler için kum olmazsa olmaz maddeler arasındadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı yetkilisi Pascal Peduzzi kumun tarih boyunca medeniyetler için önemine işaret ederek Roma İmparatorluğu’nu örnek gösteriyor. Roma devleti Pantheon Tapınağı’nın inşasında, yakındaki bir yanardağın küllerinden çıkardıkları renkli volkanik kumları kullandılar. Siyah volkanik kumlarla kireçtaşını karıştırdıklarında yüksek dayanıklı bir malzeme elde ettiklerini fark ettiler. Bu sayede Pantheon Tapınağı binlerce yıl korunabildi.  
McGill Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Mette Bendixen, inşaatta kullanılan çimento üretiminde olmazsa olmaz bir ürün olarak kullanılan kumun birkaç yüzyıl sonra dahi önemini koruyacağı görüşünde. Kum gökdelen ve otoyolların inşasında, bilgisayar, çip, telefon, uçak, kağıt, silikon ve hatta akıllı telefon ekranlarının üretiminde hayati bir malzeme olmayı sürdürüyor.  

Endişe verici tüketim  
Kuma olan küresel talep, başta Çin ve Hindistan olmak üzere birçok ülkenin ekonomik gelişimleri ve kalkınmalarıyla paralel olarak önemli ölçüde arttı. Nehirlerden ve göllerden çıkarılan kumun madencilik maliyetleri yükseldi ve çevreye verilen zararda ciddi artış gözlemlendi. Bazı adalar adeta tamamen yok oldular, nehir kıyıları aşındı ve bunun sonucunda ekosistemler büyük zararlar görerek çökme aşamasına geldi. Artan kum fiyatları nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde mafyalar arası çatışmalar baş gösterdi. Ancak henüz çevresel anlamda en kötüsünün yaşanmadığı ifade ediliyor.
Kum iç bölgeleri sel ve taşkınlardan koruyor. İklim değişikliğine paralel olarak deniz seviyesinin yükselmesi durumunda, özellikle kıyı bölgelerinde yaşayanların yaşamları tehlikeye girebilir. Bununla birlikte çoğu hükümette, kumun yokluğundan kaynaklanacak felaketlere dair bir kayıtsızlık hakim. Foreign Policy dergisinin raporuna göre, özellikle son çeyrek asırda kuma olan talepte muazzam bir artış yaşandı. Çin sadece son üç yılda ABD’nin geçen yüzyılda kullandığı çimentodan daha fazla çimento tüketti. Çin devleti, komşularının sularından kum taramaya başlamadan önce ülkedeki neredeyse tüm nehirlerin ve göllerin kum kaynaklarını tüketti. Kurulan yeni şehirlerde ve farklı endüstrilerde milyarlarca ton kum harcandı. 

Her kum türü elverişli değil
Kum dünyamızda bolca bulunabilir. Ancak kumun her türü inşaat için uygun değildir. Çöllerde bulunan milyarlarca ton kum, endüstrilerin işine yaramıyor. Çünkü buralarda bulunan kum, rüzgâr tarafından aşındırıldığı için birbirine bağlanmayacak kadar pürüzsüz yuvarlak bir yapıda ve oldukça ince. Deniz kenarları, taş ocakları ve nehirlerden elde edilen kum ise daha köşeli ve birbirine kenetlenebilir bir yapıda olduğundan inşaatlarda kullanıma uygundur. Tuz seviyesi yüksek olan deniz kumları ise yeni adalarda ve bataklık ıslahında kullanılabiliyor. Çoğu ülkede yeterli kum bulunmadığından hükümetler kumu ithal etmek zorunda kalıyor. Singapur komşularından 500 milyon ton kum ithal etmek için yüzlerce milyon dolar ödedi. Bir süre sonra komşuları kum ticaretini yasakladı.  

Kârlı ve yıkıcı bir ticaret
Kum madenciliği yapan şirketlerin sahipleri, elde ettikleri yüksek kâr oranlarıyla konfor içinde yaşasa da sektörde çalışan birçok madenci hayatını ağır şartlar altında kazanmaya çalışıyor. Örneğin Hindistan’da suya dalarak kum çıkartan işçiler sıklıkla boğulma tehlikesi yaşıyor. Kenya’da kayalardan kum kazıyan madenciler göçük altında kalabiliyor. Her yıl yüzlerce yoksul işçinin kum çıkartırken yaşamını yitirdiği biliniyor. Dünyanın farklı bölgelerindeki mafyalar, kârlı bir sektör olan ve denetlenmeyen ‘kum madenciliğine’ dahil olmuş durumda. Çoğu kum madeni yasa dışı olarak işletiliyor ve yetkililer de yolsuzluğa ortak hale geliyor. Mafya egemenliğindeki sektörde çevre katlediliyor ve işçiler mağdur oluyor.   

Kum mafyası 
Kum kaçakçılığı yapanların birçok ülkede hükümetlerle iş birliği içinde olduğu gerçeği gün yüzüne çıkmış durumda. The Sand Stories (Kum öyküleri) kitabının yazarı Kiran Pereira, Hindistan'ın kum ticaretindeki yolsuzluk ortamının belki de bunun en canlı örneği olduğunu söylüyor. Yüksek kâr marjları nedeniyle ‘kum ticaretinin’ mafya tarafından yürütüldüğünü ve mafyanın devlet içinde bağlantı kurduğu geniş bir şebekesi olduğunu belirtiyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre ‘kum ticaretine’ olan rağbet, çoğu sektör için temel hammadde olması nedeniyle artıyor. Bununla birlikte kum madenleri mafyalar arasında bölünmüş durumda. Eğer sektöre yeni biri girerse ya da kum ticaretini aksatmak isteyen olursa ölüm tehlikesine maruz kalıyor. Hindistan merkezli bir sivil toplum kuruluşunun raporuna göre sadece son iki yılda 200 kişi ‘kum mafyası’ tarafından infaz edildi. Çevresel ya da farklı nedenlerden ötürü mafyanın ticaretini engellemeye çalışanlar ya öldürülüyor ya da en iyi ihtimalle sürgün ediliyor.  

Eşi görülmemiş tehlikeler  
Nehir kıyıları aşınmaya devam etse de bazı adalar sular altında kalsa da kimse tam olarak dünyada ne kadar kum çıkarıldığını bilmiyor. Yasa dışı kum madenciliği, ruhsatlı madenlerdeki denetim sorunu ve birçok madencinin kayıt dışı çalıştığı göz önüne alındığında hiç kimse ne kadar kum çıkarıldığını tam olarak tahmin edemiyor. Birleşmiş Milletler ne kadar kum çıkarıldığını çimento fabrikalarının üretim verilerinden yaptığı hesaplara göre bunu yıllık 40 milyar ton olarak açıkladı. Bu oldukça yüksek bir sayı ve ciddi çevresel felaketlere neden olabilir.
Endonezya’da en az yirmi ada tamamen kayboldu. Vietnam'daki Mekong Nehri'ndeki kumların tümü tükendi. Bu nedenle taşkınlarda ve sellerde artış yaşandı. Mozambik’te plajlar neredeyse tamamen aşınmış durumda. Myanmar’da nehir yatakları çöktüğü için yüzlerce ev suya gömüldü. Birçok bölgede çiftçiler erozyon nedeniyle tarım arazilerini kaybetti.  
Fırtınalara ve erozyona karşı doğal bir savunma işlevi gören kum tümseklerinin tüketilmesi nedeniyle milyonlarca insanın yaşamı tehlikede olabilir. İklimsel değişikliklere bağlı olarak yükselen deniz seviyesi, özellikle kıyı bölgelerinde yaşayanların hayatını tehdit ediyor. İnsanlar kumun her yerde bulunduğunu düşünebilir ancak bu şekilde tüketilmeye devam ederse, yenilenememesi nedeniyle dünyadaki tüm kum kaynakları tükenecektir. Kente göç, aşırı üretim ve nüfus artışı da artan kum tüketiminin başlıca nedenleri arasında gösteriliyor. Hükümetlerin ‘kum ticaretini’ denetlemesi ve ‘kum madenciliğini’ kontrol etmesi gerekiyor. Aksi takdirde insanlığı büyük tehlikeler bekliyor…  
 
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

TT

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin dün yaptığı açıklamada, ordunun Han Yunus'un güneyinde Hamas mensuplarıyla yaşanan çatışmanın ardından Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmek için planlanan operasyonun ilk adımlarını attığını duyurdu.

Defrin, dünkü çatışmanın ardından “Terör örgütünün hükümet ve askeri kalesi olan Gazze şehrinde Hamas'a yönelik saldırımızı yoğunlaştıracağız” dedi.

İsrail güçlerinin Gazze şehrinin çevresini kuşatmaya başladığını belirten Defrin, “Hamas artık bitkin ve tükenmiş bir gerilla gücü haline geldi… Ön hazırlık operasyonlarına ve saldırının ilk aşamalarına başladık. İsrail ordusu şu anda Gazze şehrinin çevresini kontrol altında tutuyor” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre İsrail Başbakanlık Ofisi dün, Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ın kalelerini ele geçirme ve yok etme süresinin kısaltılması emri verdiğini duyurdu.

Netanyahu ayrıca, Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa etme niyetinde olmadığını da vurguladı. İsrail basını, Netanyahu'nun Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa edilmesi konusunda aynı fikirde olmadığını, ancak bunun ‘meşru’ bir görüş olduğunu söylediğini belirtti.

cdfgrt
İsrail-Gazze sınırına yakın bir bölgede hareket eden İsrail tankı (AP)

Reuters'a göre, İsrail Ordu Sözcüsü’nün açıklaması, uluslararası eleştirilere rağmen İsrail'in Gazze Şeridi'nin en büyük kentsel merkezini kontrol altına alma planını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu operasyon, daha fazla Filistinlinin yerinden edilmesine neden olacak gibi görünüyor.

Ancak bir askeri yetkili yaptığı basın açıklamasında, yedek askerlerin önümüzdeki aya kadar göreve başlamayacağını söyledi. Bu gelişme, arabuluculara Hamas ve İsrail arasında ateşkes koşulları konusunda görüşleri yakınlaştırmak için biraz zaman kazandıracak.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze şehrini işgal etmek için ayrıntılı bir plan onayladı ve İsrail ordusu, şehrin güney ve kuzeyindeki bölgelere yönelik hava ve topçu saldırılarını genişletti.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin güneyindeki ez-Zeytun ve es-Sabra mahallelerinde hava saldırılarını yoğunlaştırırken, şehrin kuzeyindeki Cibaliye ve Cibaliye en-Nezle kasabalarına da benzer saldırılar düzenledi. İnsansız hava araçları (İHA), bu iki kasabaya geri dönen sakinlere yeniden tahliye olup Gazze Şeridi'nin güneyindeki el-Mevasi'ye göç etmeleri çağrısında bulunan broşürler attı.

sdfr
İsrail'in gece yarısı bir çadırı bombalaması sonucu annesi, babası ve erkek kardeşini kaybeden Filistinli bir kız, Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde ağlıyor. (Reuters)

İsrail ordusu dün sabah 60 bin yedek asker çağırırken, 20 bin askerin yedeklik süresi de uzatıldı. Operasyona hava kuvvetlerinin desteğiyle beş veya altı askeri birlik katılacak; operasyonun dört ila altı ay sürmesi bekleniyor.

Yeni operasyona ‘Gideon’un Savaş Arabaları 2’ adı verildi. Bu, ordunun birkaç hafta önce ilk bölümünün sona erdiğini duyurduğu bir operasyondu.

Filistinliler İsrail'in kararlarını kınadı

Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Gazze şehrini işgalini tamamlama ve Batı Şeria'da yerleşim yerleri inşa etme kararını kınadı ve bunları ‘soykırım, sürgün ve ilhakın iki yüzü’ olarak nitelendirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, bu kararların ‘uluslararası toplumun işgalci devleti suçlarını durdurmaya zorlamak ve ona iki seçenek (Ya şimdi harekete geçip halkımızı kurtarmak ve iki devletli çözümü sağlamak ya da bu suçlarla birlikte yaşamaya mahkûm olmak) sunmak konusunda tereddüt etmesine veya başarısız olmasına yer bırakmadığını’ belirtti.

Bakanlık, bu kararların, ‘tüm dünya ülkelerini Filistin devletini ve onun Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyeliğini tanımaya itmesi ve soykırımı ve açlığı derhal durdurmak için 7. maddeye başvurmaya teşvik etmesi’ gerektiğini bildirdi.

Kızılhaç uyarıyor

Diğer taraftan İsrail ve Filistin topraklarındaki Kızılhaç misyonunun direktörü Julien Lerisson yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasının, zaten kötüleşen insani durumu daha da kötüleştirdiğini ve Hamas'ın elinde tutulan rehinelerin hayatını tehlikeye attığını ifade etti.

Lerisson, “Herhangi bir gerilim, insani acıları daha da derinleştirecek, daha fazla aileyi parçalayacak ve rehinelerin hayatını tehlikeye atacak” dedi.

Lerisson, Gazze Şeridi nüfusunun yüzde 80'inden fazlasının tahliye emirlerinden etkilendiğini belirterek, mevcut koşullar altında yeni bir göç dalgasının kabul edilemez olduğunu vurguladı ve özellikle Gazze şehrinde yapılacak herhangi bir geniş çaplı tahliye operasyonunun siviller için riskleri iki katına çıkaracağını ifade etti.

Kızılhaç yetkilisi, uluslararası insani hukukun sivillerin evlerini terk etseler de etmeseler de korunmasını garanti ettiğini vurguladı. Gazze halkının bugün ihtiyaç duyduğu şeyin daha fazla baskı değil yardım, korku değil güven olduğunu belirten yetkili, gıda, ilaç, temiz su ve barınak dahil olmak üzere insani yardımların acil ve sınırsız bir şekilde girişine izin verilmesini talep etti.

İsrail, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'in güney yerleşimlerine düzenlediği ani saldırının ardından Gazze Şeridi'nde geniş çaplı bir savaş başlattı.

Filistin verilerine göre o zamandan bu yana, İsrail'in askeri operasyonları 62 bin 122 Filistinlinin hayatını kaybetmesine, 156 bin 758 kişinin yaralanmasına ve binalar ile altyapıda büyük hasara yol açtı.