Ürdün Suriye kaynaklı uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele ediyor

Ürdün, “kuzeyden gelen tehlike” ile mücadele etmek için güvenlik ve siyasi hareketliliğe yöneldi

Ürdün Dışişleri Bakanı, geçen pazar akşamı Amman’da BM Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Şarku’l Avsat)
Ürdün Dışişleri Bakanı, geçen pazar akşamı Amman’da BM Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Şarku’l Avsat)
TT

Ürdün Suriye kaynaklı uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele ediyor

Ürdün Dışişleri Bakanı, geçen pazar akşamı Amman’da BM Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Şarku’l Avsat)
Ürdün Dışişleri Bakanı, geçen pazar akşamı Amman’da BM Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Şarku’l Avsat)

Amman, kuzey komşusu Suriye ile sınırlarını kontrol etme konusunda taviz vermiyor. Ürdün silahlı kuvvetleri, Suriye içindeki aktif kaçakçılık çeteleri ile mücadele için angajman kurallarının uygulanmasını yeniden tanımlarken, mülteci meselesi ve krize siyasi bir çözüm bulma olasılıkları konusundaki tutumunu desteklemek için de çift diplomatik çabayı seferber etmeye yöneldi. Dışişleri Bakanı Eymen Safadi de Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile yaptığı son görüşmede bu tavrı sergiledi.
Ürdün ordusunun son haftalarda uyguladığı yeni çatışma kuralları, sınırlarda yeniden kontrollerin sağlanmasıyla sonuçlandı. Bilgi sahibi kaynaklara göre bu kuralar çerçevesinde kaçakçılık çetelerinin ve silahlı grupların hareketleri, sınıra yaklaşmadan önce engellendi. Ayrıca Ürdün- Suriye temas hatlarına ulaşmaya çalışan aktif gruplara darbe indirildi. İstatistiklere göre Ürdün’de 33 kaçakçı öldürüldü. Kaynaklar da Şarku’l Avsat’a sınır muhafızlarının uyuşturucu ve silah kaçakçılığı çetelerine karşı geçen perşembe günü düzenlediği ‘niteliksel’ operasyon hakkında bilgi verdi. Operasyon, ülkenin tanık olduğu kar fırtınasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.
Kaynakların daha önce Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre Suriye içerisindeki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı çetelerine yönelik beklenen saldırılar, yalnızca sınırdaki aktif grupları yasaklı topraklara yaklaştıklarında hedef almakla kalmadı, bu grupları ‘öldürmek ve yok etmek için meşru bir hedef’ olarak da nitelendirdi. Aynı şekilde yaklaşık 378 km uzunluğundaki Ürdün- Suriye sınırı boyunca silahlı milislerin ‘sınırları hedef alan güvenlik endişelerini giderebilecek ve ateşkes kurallarını bozabilecek’ faaliyetleri takip ediliyor.
Resmi olmayan bilgiler, İran destekli Hizbullah güçlerine bağlı milislerin de kaçakçılık faaliyetlerine katıldığına işaret ediyor. Kaynaklar, Ürdün Silahlı Kuvvetleri’ne- Arap Ordusu’na bağlı sınır muhafızlarının, Suriye’nin iç kesimlerinden gelen uyuşturucu ve silah kaçakçılarıyla neredeyse her gün çatışmalara girdiğini açıkladı. Kaçakçılar, kaçırılan malları Krallık’ta elden çıkarmak ve Körfez ülkelerine nakletmek amacıyla farklı cephelerden Krallık sınırlarını aşmak için her yolu deniyor.
Öte yandan kuzey ve kuzeydoğu cephesindeki yeni güvenlik sorunları, düzenli bir ordunun olmaması ve milislerin, terörist grupların ve silah ve uyuşturucu çetelerinin varlığı ile bağlantılı. Siyasi kaynakların Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre Suriye’nin güneyi, birçok koşuldan mustarip. Aynı şekilde sınır bölgeleri ve köyleri de milislerin kaçakçılık faaliyetlerindeki görevlerini kolaylaştırmak için kışkırtıcı bazı finansal eylemlere maruz kalıyor. Bu durum ise Ürdün içlerine sızma ve kaçakçılık girişimlerinde bir artışa yol açtı.
Ürdün, kaçakçılık ve sızma tehlikelerinin önüne geçmek için sınırdaki güvenlik sistemlerini her yönden güçlendirmeye yöneldi. Öyle ki ABD Dışişleri Bakanlığı, geçen perşembe günü Ürdün’e 4,2 milyar dolar değerinde F-16 savaş uçakları da dahil olmak üzere olası bir askeri teçhizat satışını onayladı. Bu gelişme, Ürdün’ün mevcut ve gelecekteki zorluklarla mücadele yeteneğini geliştirmesine ve silahlı radikalizm yanlısı örgütlerle mücadele ederek bölgesel hedefleri desteklemesine olanak tanıyor.
Raporlar, Suriye’nin ‘Fenetilin’ maddesinin üreticilerinden biri haline geldiğini gösteriyor. Silahlı kuvvetler de 2020’de bu maddeden üretilen yaklaşık 1,4 milyon narkotik hap ele geçirdi. 2021 yılında ise 15 milyondan fazla Fenetilin hapı kaçakçılık girişimi engellendi. 2022’nin yalnızca ilk haftasında da yaklaşık 5,5 milyon Fenetilin hapı ele geçirildi.
Silahlı kuvvetler, ayrıca 2020-2021 yıllarında yaklaşık 27 bin 500 avuç esrar kaçakçılığı girişimini engellerken, Ocak 2022’nin ilk yarısında, yani yalnızca iki hafta içerisinde ise yaklaşık 6 bin 643 avuç kaçakçılığı girişimini de boşa çıkarttı. Silahlı kuvvetler, 2020- 2021 yılları arasında kaçakçılık amaçlı yaklaşık 167 silah, 2020 yılında ise 340 çeşit mühimmat ele geçirdi, 2021 yılında ise bu sayı 3 bin 236’ya yükseldi.
Bu çerçevede Ürdün, Suriye Savunma Bakanı’nın birkaç ay önce Amman’a yaptığı ziyarette bu zorlukların ayrıntıları hakkında Suriye’ye bilgi verirken, daha sonra ise ‘Eğer harekete geçmezseniz sınırlarımızı koruyacağız’ mesajı gönderdi.
Diplomatik açıdan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’nin Amman’dan taşıdığı mesajlar, Suriye krizinde siyasi çözüm yolunda ilerleme sağlanmasının ve ‘Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak, güvenliğini ve istikrarını yeniden tesis edecek ve Suriyeli mültecilerin gönüllü ve güvenli geri dönüşü için gerekli koşulları oluşturacak, Suriye’yi terörizmden kurtaracak, insani, güvenlik ve siyasi krizin tüm sonuçlarını ele alacak ve Suriye’nin bölgedeki rolünü eski haline getirecek’ şekilde ortak çaba sarf edilmesinin önemine dikkati çekiyor.
Safadi, pazar günü Amman’da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile yaptığı görüşmelerde devam eden kriz ve artan sığınma yükünün bir sonucu olarak Krallığın karşı karşıya olduğu zorluklara değindi. Ürdünlü Bakan, Suriye topraklarından Ürdün’e artan uyuşturucu kaçakçılığı tehlikesine de dikkati çekerken, Ürdün’ün bu tehlikeyi ortadan kaldırmak ve güvenliğini ve ulusal çıkarlarını korumak için gerekli tüm önlemleri aldığını vurguladı.



Sudan'da paralel bir hükümetin kurulması siyasi bir illüzyon yaratma ve şiddeti meşrulaştırmadır

Muhammed Hamdan Dagalu 2019 yılında Hartum'un kuzeybatısında etrafındakileri selamlarken (AFP)
Muhammed Hamdan Dagalu 2019 yılında Hartum'un kuzeybatısında etrafındakileri selamlarken (AFP)
TT

Sudan'da paralel bir hükümetin kurulması siyasi bir illüzyon yaratma ve şiddeti meşrulaştırmadır

Muhammed Hamdan Dagalu 2019 yılında Hartum'un kuzeybatısında etrafındakileri selamlarken (AFP)
Muhammed Hamdan Dagalu 2019 yılında Hartum'un kuzeybatısında etrafındakileri selamlarken (AFP)

Emced Ferid et-Tayyib

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) lideri Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) başkanlığındaki Sudan Kurucu İttifakı, 26 Temmuz 2025 günü Sudan hükümetine paralel bir hükümet kurduğunu ve bu hükümete ‘Barış Hükümeti’ adını verdiğini duyurdu.

Söz konusu paralel hükümet, Hamideti'nin başkanlığını yaptığı ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri Abdulaziz el-Hılu’nun başkan yardımcılığını üstlendiği on beş üyeden oluşan bir başkanlık konseyi tarafından yönetiliyor.

‘Barış Hükümeti’ bu hayali hükümetteki görevlerin ve koltukların dağılımı konusunda Sudan Kurucu İttifakı içinde yaşanan şiddetli anlaşmazlıkların ardından ilan edildi. Sudan Kurucu İttifakı, Endülüslü şairin ifadesiyle ‘yerinde olmayan krallık unvanları’ olarak tanımlanabilir.

Paralel hükümetin duyurusu ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) oluşan dörtlü grubun 30 Temmuz 2025 Çarşamba günü Sudan krizini görüşmek üzere yapacağı toplantıdan birkaç gün önce yapıldı. Hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Dörtlü Toplantı’nın ertelenmesi kararı alındığını duyurdu. Sudan Kurucu İttifakı liderleri, toplantıda kendilerinden bahsedilmesi, tanınmaları veya Port Sudan'daki resmi Sudan hükümetiyle eşit muamele görmeleri umuduyla, anlaşmazlıklarını geçici olarak bir kenara bırakıp bu hükümetin kurulduğunu alelacele duyurmaya karar vermiş gibi görünüyorlar. HDK ile aynı görüşte olan bazı siyasi taraflar Port Sudan merkezli resmi hükümetine karşı Nyala merkezli paralel hükümeti öne çıkararak bu söylemi yaymaya başladılar.

Eski Başbakan Dr. Abdullah Hamduk liderliğindeki Sivil Demokratik İttifak Genel Sekreteri Sadık el-Mehdi, paralel hükümetin ilan edilmesinin ardından, barışı sağlama ve Sudan'ın birliğini koruma vizyonunu çerçevesinde Sudan Kurucu İttifak’ı ile temasa geçmeyi planladıklarını ifade etti.

Paralel hükümet, bazı bölgesel tarafların HDK'ya sağladığı dış destek ve silahlandırma imajını, geniş tartışmalara yol açtıktan sonra kabul edilebilir bir şekilde yeniden sunmak amacıyla kuruldu. Söz konusu taraflar, hükümet dışı milisleri destekledikleri için uluslararası platformlarda zor durumda kalmış durumdalar. ABD hükümetinin resmi sınıflandırmasına göre bu milisler savaş suçları, soykırım ve zulümle suçlanıyor.

Sudan Ulusal Müzesi’nin tahrip edilmesi ve yağmalanması, 7000 yılı aşkın bir kültürel mirasın yok olmasına yol açarak barbarlığın en belirgin örneği oldu.

Resmi hükümetlere benzer bir yapıda paralel bir hükümet kurarak, HDK ve onun arkasında duranlar, şimdiye kadar bu milisleri silahlandırmaya devam eden destekçi ülkelerin siyasi, diplomatik ve ahlaki açıdan zor durumda kalmasını önlemeye çalışıyor. Uluslararası eleştirilere ve bu konunun Birleşmiş Milletler raporlarından dünya basınına kadar geniş bir ölçekte ifşa edilmesine rağmen, bu ülkeler imajlarını düzeltmek ve kendilerini dünyaya tanıtmak için yüz milyonlarca dolar harcadıysa da imajları ve itibarları ciddi zarar gördü. Sudan'daki mevcut savaş sırasında HDK milislerini silahlandırarak destekledikleri suçlar ve zulümler nedeniyle imajlarını ve itibarlarını hızla kaybettiler. Paralel hükümetin ilan edilmesi, bu desteği resmileştirme girişimi olabilir. Böylece BM veya Afrika Birliği (AfB) gibi uluslararası platformlarda, sadece silahlı bir grubu değil, barışı ve istikrarı sağlamaya çalışan bir ‘hükümeti’ desteklediklerini savunabilirler.

dfgthyu
Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 29 Nisan’da Port Sudan'da düzenlenen kamu hizmeti konferansına katıldığı sırada (AFP)

Paralel hükümetin duyurulmasıyla HDK'nın istikrarı bozmaya çalışan silahlı bir grup olarak değil, yönetim vizyonuna sahip organize bir siyasi oluşum olarak sunulması amaçlanıyor.

Paralel hükümetin destekçileri de kontrol ettikleri bölgelerde vatandaşlara hizmet edecekleri vaatleriyle bu hükümeti tanıtmaya çalışıyor.

Ancak gerçekler, HDK'nın kontrol ettiği bölgelerde herhangi bir yönetim modeli sunmada büyük bir başarısızlık yaşadığını ortaya çıkardı. Bu güçler Hartum ilini ele geçirdiğinde her yere kaos ve şiddet hakim oldu, binlerce kişi öldürüldü ve yerinden edildi, vatandaşların evleri işgal edildi ve yağmalandı, daha önce eşi ve benzeri görülmemiş cinsel şiddet ve tecavüz suçları yaygın olarak işlendi. Başkentte su ve elektrik terminalleri ile hastaneler başta olmak üzere sivil altyapı tahrip edildi. Sudan Ulusal Müzesi’nin tahrip edilmesi ve yağmalanması, 7000 yılı aşkın bir kültürel mirasın yok olmasına yol açarak barbarlığın en belirgin örneği oldu.

Paralel hükümetin ilanı, Sudan'daki çatışmanın taraflarını HDK ve Sudan Kurucu İttifakı’nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden tanımlamayı amaçlıyor.

Bunun ötesinde paralel hükümetin ilanı, Sudan'daki çatışmanın taraflarını HDK ve Sudan Kurucu İttifakı’nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden tanımlamayı amaçlıyor. HDK'yı Sudan ordusuyla karşı karşıya gelen silahlı milis gücü olarak sınıflandıran doğrudan bir tanımlama yerine yönetim yapısı ve siyasi programı olan paralel bir siyasi taraf olarak göstermeye çalışıyor. Bu dönüşüm, Sudan'daki siyasi ortamı karıştırmayı ve uluslararası ve bölgesel aktörlere HDK'yı sadece bir askeri grup değil, meşru bir siyasi oluşum olarak kabul etmeleri için bir gerekçe sunmayı hedefliyor. Bu adım sembolik bir anlam taşıyor, çünkü çatışmaya ilişkin algıyı meşru hükümet ile isyancılar arasındaki bir çatışma olmaktan çıkarıp iki rakip hükümet arasındaki bir çatışma olarak konumlandırmayı amaçlıyor. Bu da HDK'ya meşruiyete daha yakın bir siyasi konum kazandırarak gelecekteki müzakerelerin önünü açıyor. Bu durum, özellikle kapsamlı bir siyasi çözüm bulunması için uluslararası baskıların olduğu bir ortamda, iki tarafı eşit konuma getirir.

fghyju
Başkent Hartum'a dönerken bir otobüs durağında bekleyen Sudanlı mülteciler, 28 Temmuz 2025 (AFP)

Bu son gelişme tüm bunların yanında Sudan'daki siyasi ve toplumsal güçler arasında kutuplaşmayı pekiştirme ve bundan yararlanma çabasını da yansıtıyor. Paralele hükümetin kurulması, esasen Tekaddum İttifakı’nın bölünmesine yol açtı. Bölünmeler, ittifakı oluşturan siyasi partilere de sıçradı. Ulusal Ümmet Partisi, HDK hükümetinin yasama meclisine başkanlık eden liderinin destekçileri ile parti içindeki diğer parçalanmış gruplar arasında bölündü.

HDK, krizi aşmak için ciddi bir siyasi proje ya da devletin yeniden inşası sürecinde doğal bir gelişme değil, devlet kavramının kendisinden uzaklaşmanın, dış gündemlere ve dış desteğe hizmet etmenin bariz bir örneğidir.

Paralel hükümetin ilanını gerçek bağlamında ele aldığımızda, HDK hükümetini krizi aşmak için ciddi bir siyasi proje olarak göremeyiz. Bu hükümet, devletin yeniden inşası sürecinde doğal bir gelişme ya da herhangi bir şekilde bir ilerlemeyi temsil etmiyor. Aksine bu, HDK ve müttefiklerinin devlet fikrinden tamamen uzaklaşmaya çalıştıklarının açık bir göstergesi. İktidar, meşruiyet, hizmetler, vizyon veya performanstan değil, silahlı kontrol, dış gündemlere hizmet ve dış destekten kaynaklanıyorsa bizi bekleyen çözümün başlangıcı değil, yerel ve uluslararası aktörleri eşit derecede etkileyen derin bir ahlaki ve siyasi çıkmaz olacaktır.

Soykırım, tecavüz ve yağma gibi suçlar işleyen silahlı bir gruba devlet kimliği kazandırmak, bu grubun doğasını değiştirmez, sadece suçun sınırlarını değiştirir. Artık sistem ve hukukun dışında milislerin işlediği bir suçtan, ‘hükümet’ ve ‘barış’ adı altında işlenen organize bir suça dönüşür. Bu noktada, politika standartları, meşruiyetin anlamları ve mümkün ve kabul edilebilir sınırlar bozulur. Bu durum, HDK ile genel olarak aynı görüşleri paylaşan güçlerin davranışlarında açıkça görülüyor. Örneğin, paralel hükümetin kurulmasını reddeden Sivil Demokratik İttifak, Sudan Kurucu İttifakı'nın üyeleriyle iş birliği yapmayı kabul ettiğini ve hatta onlarla iletişim kurmaya çalıştığını açıklamıştır. Bu kişiler, Tekaddum İttifakı'nın eski üyeleridir! Oysa Sudan hükümetiyle iletişim kurmayı dahi kınama, suçlama ve hakaretlerle karşılıyorlardı. Bu da Sivil Demokratik İttifak’ın, devletin yok edilmesini ‘Kadamul (geleneksel bir giysi) giyen Cancavidler Cumhuriyeti’ lehine meşrulaştırma girişimine karıştığını açıkça ortaya koyuyor.

xcdfgthy
Dünya Gıda Programı’nın Harum'daki binası, 28 Temmuz 2025 (AFP)

Bu paralel hükümetin ilan edilmesi, suçu devletin ritüelleriyle meşrulaştırarak gerçeği yeniden tanımlama girişimidir. Bu, trajik bir Sudan paradoksu olup, siyasi elitlerin büyük bir kısmının değerler ve egemenlik sisteminin çöküşünü yansıtıyor. Bu kesim, arındırıcı sloganlarla kendini korumaya çalışırken, anlatılarıyla adeta vatanın kalbine bir hançer saplıyor.

En büyük tehlike bu hükümetin varlığında değil, ona normal bir siyasi taraf olarak muamele etmeyi kabul etmekte yatıyor. Çünkü bu kabul, hukukun üstünde bir güç olmadığı ilkesini zayıflatıyor. Bu zihniyet silah mantığını, düzen ve hukukun üstünlüğü mantığının üstünde görüyor. Bu yol, teşvik edilmeye ve tekrarlanmaya devam edilirse, ülkeyi parçalanmanın derinleşmesine, milis modelinin yaygınlaşmasına ve HDK’nın devletin yerine hakim olduğu her yerde uyguladığı orman kanunlarının yaygınlaşmasının da önünü açar.

Burada, Sudanlı siyasi ve sivil aktörlerin ve uluslararası toplumun görevi, bu sembolik hükümeti reddetmekle sınırlı kalmayıp, devam eden çatışmanın özünü bilgi labirentindeki anlatılar, yalanlar ve iddialarla değil, gerçekler ve olgular temelinde ele almak olacak. Çünkü gerçekler ve yakın geçmişteki olaylar bunları yalanlıyor. Sivil sistemin yeniden merkezde yer alması için gerçeğin seçici bir şekilde sunmayı ve arzular temelinde tasvir etmeyi değil olduğu gibi kabul edilmesi gerekiyor. Çünkü HDK'nın kontrolü altında en büyük kötülüğü kendi gözleriyle gören ve yaşayan Sudanlılar bu yalanlara kanmaz. Aynı zamanda dikkatin sloganların şeklinden, otoriter eğilimlerin örtbas edilmesinden ve dış gündemlere hizmetten, gerçek bir devletin inşasının temelleri olan adalet, hesap verebilirlik, katılım ve korumaya çevrilmesi gerekiyor.