İran Devrim Muhafızları Viyana görüşmelerinin arifesinde uzun menzilli bir füze tanıttı

Füze bin 450 kilometre menzile sahip ve katı yakıtla çalışıyor.

İran Devrim Muhafızlarına yakın haber ajanslarının dün yayınladığı Hayberşeken füzesinin test videosu.
İran Devrim Muhafızlarına yakın haber ajanslarının dün yayınladığı Hayberşeken füzesinin test videosu.
TT

İran Devrim Muhafızları Viyana görüşmelerinin arifesinde uzun menzilli bir füze tanıttı

İran Devrim Muhafızlarına yakın haber ajanslarının dün yayınladığı Hayberşeken füzesinin test videosu.
İran Devrim Muhafızlarına yakın haber ajanslarının dün yayınladığı Hayberşeken füzesinin test videosu.

İran dün (Çarşamba) bin 450 kilometreye ulaşan uzun menzilli yerli yapım füzesini tanıttı. İran’ın bu adımı, Tahran ve Washington’ın 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı kurtarmaya dönük doğrudan görüşmelerin arifesinde geldi.
Reuters’ın haberine göre İran devlet televizyonu karadan karaya ateşlenen ‘Hayberkeşen’ füzesinin test edildiği görüntüleri yayınladı. 
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Füze Birimi Komutanı General Emir Ali Hacızade Devrim Muhafızları’na ait bir üste yapılan tanıtım törenine katıldı. Devrim Muhafızları’na bağlı Tasnim haber ajansında yer alan habere göre,  füzeyi uzun menzilli bir stratejik füze olarak nitelendiren Bakıri, “İran balistik füze programını geliştirmeye devam edecek. İslam Cumhuriyeti düşmanları güç ve cebir dili dışında hiçbir şeyden anlamıyorlar” ifadesini kullandı. Hacızade “Bu esnek ve taktiksel bir füze. Kullanıldığında bize iyi imkanlar sunacak” dedi. Hayberkeşen füzesinin tanıtımı, Hacızade’nin “Devrim Muhafızları yakında muharebe sistemine dahil edilen stratejik bir füze tanıtacak” açıklamasından iki gün sonra geldi.
Tasnim’in haberine göre, yüksek isabet oranıyla füze kalkanlarını delebilen ve katı yakıtla çalışan füze, Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri’ndeki bilim insanları tarafından tasarlanıp üretildi.
Bakıri hafta sonu yaptığı açıklamada, “ABD yaptırımları kaldırırsa İran dünyanın en büyük silah ihracatçılarından biri olacak. İran uzun menzilli füzelere ve ayrıca onlarca kullanım alanı olan drone’lara sahip” dedi.
Devrim Muhafızları 24 Aralık’ta düzenlediği askeri tatbikatların son bölümünde 16 adet balistik füze ateşledi. Devrim Muhafızları’nın önde gelen komutanları bu füzelerin İsrail’e uyarı niteliğinde olduğunu ifade etti. AFP’ye göre Hayberşeken füzesi, açıklanan menziline göre, İsrail’e ulaşabilir. Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) İran’ın insansız hava araçları ve seyir (kruz) füzelerinin yanı sıra yaklaşık 20 tip balistik füzeye sahip. Her biri farklı kabiliyetlere sahip. Örneğin Kıyam-1 füzesinin menzili 800 kilometreye ulaşırken, Kadir-1 füzesinin uçuş mesafesi bin 800 kilometreye ulaşıyor. Enstitü İran’ın şu anda füzelerin isabet oranını artırmaya çalıştığını belirtiyor.
Ortadoğu’nun en büyük füze programlarından birine sahip olan İran, balistik füzelerinin 2 bin kilometre menzili olduğunu, İsrail’e ve bölgedeki ABD üslerine ulaşma gücüne sahip olduklarını söylüyor.
Devrim Muhafızları geçen ay uyduları Dünya'nın yörüngesine taşıyan füzeler için katı yakıtla çalışan yeni bir roket motorunu test etti. Uzmanlar İran’ın kıtalar arası füzeler geliştirmek için gerekli teknolojiye erişmesi ihtimaline karşı uyarıyor.
Tahran, balistik füze programını “caydırma aracı” diye niteleyerek, Batı’nın balistik füze geliştirme faaliyetlerini durdurması taleplerini reddediyor. Tahran ayrıca füze programı ve Devrim Muhafızlarının bölgedeki faaliyetlerinin nükleer anlaşmaya dahil edilmesi girişimlerine kapıyı kapatıyor. ABD Başkanı Joe Biden göreve geldikten sonra Tahran ve Washington nükleer anlaşmayı canlandırmak amacıyla dolaylı görüşmelere başladı. Fakat Nisan’dan bu yana süren müzakerelerde sekizinci tura gelinmesine rağmen İran ve dünya güçleri arasındaki anlaşmazlıklar sürüyor. Tahran ve Washington birbirini ilk adımı atmamakla suçluyor. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “ABD yönetiminden çıkan farklı sesler, Viyana'da siyasi kararlar alması için gereken uyumun eksik olduğunun göstergesidir” diye yazdı.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.