Cezayir’de partilerin suskunluğu siyaset sahnesini çıkmaza soktu

Cezayir'de çoğulculuğun benimsendiği 1989 yılından bu yana bir cumhurbaşkanı çıkaramayan siyasi partilerin suskunluğu, ülkede siyasi bir açmaz yarattı

Cezayir’deki Hirak (Halk Hareketi), tüm siyasi partileri reddetti (The Independent Arabia)
Cezayir’deki Hirak (Halk Hareketi), tüm siyasi partileri reddetti (The Independent Arabia)
TT

Cezayir’de partilerin suskunluğu siyaset sahnesini çıkmaza soktu

Cezayir’deki Hirak (Halk Hareketi), tüm siyasi partileri reddetti (The Independent Arabia)
Cezayir’deki Hirak (Halk Hareketi), tüm siyasi partileri reddetti (The Independent Arabia)

Ali Yahi
Cezayir’deki siyaset sahnesi, eşi ve benzeri görülmeyen ‘durgunluğu’ ile bilinir. İster iktidara yakın isterse de muhalefet kanadında olsun siyasi partilerin faaliyetlerinin basında bir haber konusu olması alışılmadık bir durum haline gelirken iktidar dışındaki tüm siyasi faaliyetler neredeyse durma noktasındadır.

Eşi benzeri görülmemiş bir durgunluk
Halkın, cumhurbaşkanlığından, hükümete ve diğer resmi kurumlara kadar yönetim düzeyinde yaşanan geçiş sürecinin ardından siyaset sahnesinde bir değişiklik olmasını beklediği bir dönemde, bazı ‘cılız’ seslerin boykotuna karşın gerçekleşen seçimlere çeşitli siyasi oluşumların katılmasına rağmen tüm siyasi partiler birden bire sessizliğe büründüler. Siyasi partilerin, yerel seçimlerden bu yana sürdürdükleri bu sessizlik hali, iktidarın gidişatından duyulan memnuniyeti yansıtmadığı düşünüldüğünde bir takım soru işaretlerini de gündeme getiriyor.
Cezayir’in çeşitli alanlarda ve sektörlerde farklı düzeylerde yaşadığı sorunlara bakıldığında bazı olumlu noktalara rağmen, geleneksel ve demokratik uygulamada olduğu gibi dikkate değer partizan faaliyetler bekleniyordu, ama bu faaliyetler iktidara yakın partilerin, iktidarın attığı adımlara övmeleri ve muhalefetle ilgili uygulamalarını eleştirmeleriyle sınırlı kaldı.

Program kısırlığı
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Cezayirli siyasi analist Abdurrahman Ebu Selce bu durumun, siyasi partilerin programlarının kısırlığı ve bu programlara yönelik net vizyonlarının olmamasının yanı sıra hem iktidarda hem de muhalefette kendisine emanet edilen asli gören olarak kabul edilen vatandaşları kucaklayamaması ve siyasi oluşumundaki rolünü yerine getirememesinden kaynaklandığını düşünüyor.
Ebu Selce konuya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Mevcut siyasi çıkmaz, parlamento koltuklarının çoğunluğuna ve bazı bakanlık pozisyonlarına sahip olmalarına rağmen siyaset sahnesinden çekilmeleri, hükümetin bir destekçisi olmaktan ziyade hükümete yük haline gelmelerine neden olan iktidara yakın partiler de dahil olmak üzere hiç kimsenin çıkarına değil. Muhalefet kanadındaki partiler ise halen Hirak mitinglerinin etkisinden çıkmadıkları ve yeni Cezayir'deki rollerini henüz bilmedikleri için beklemeyi tercih ediyorlar. Halk, siyaset yerine toplu eylemi tercih ederek, bunun önemli bir parçası haline geldi. Çeşitli konu ve olaylarla ilgili görüşlerini ve tutumlarını ifade etmek için bazı medya platformlarında ve sosyal ağlarda kendilerine yer buldular.”

İktidara yakın partiler ile muhalefet partileri arasında çekişme
Siyaset sahnesinin, basın toplantısı ve sivil toplumla ilgili gönüllü faaliyetler de dahil partizan hiçbir faaliyette yer almaması dikkati çekerken bölgedeki durum da kamuoyundaki farklı konulara ilişkin tartışmaları, partilerin kamu işlerinden ellerini çekmelerine neden olan ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar düzeyine çıkaran çeşitli cephelerde siyasi hareketliliğe ihtiyaç duyuyor.
Muhalefet kanadındaki partiler, iktidarı tartışmaları kısıtlamak ve siyasi diyalog alanlarını kapatmakla suçlarken, gözlemciler, bu durumla ilgili sorumluluğun büyük bir kısmını yapılarının zayıflık, mücadele araçlarının kırılganlığı, aralarındaki güven sorunu ve aynı simaların liderliğe devam etmeleri çerçevesinde demokrasiden yoksun olmaları nedeniyle partilerin taşıdığını düşünüyorlar.
Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN), Demokratik Ulusal Birlik (RND), Müstakbel Partisi, Halkın Sesi Partisi (PVP) ve el-Bina Hareketi'nin aralarında bulunduğu ve ‘rejim partileri’ olarak adlandırılan siyasi oluşumlar, siyasal, ekonomik ve toplumsal düzeyde benimsenen seçimler üzerinde herhangi bir kafa karışıklığı yaratmamak için tartışmaya yol açmaktan kaçınırken, iktidar tarafından yapılan atılan her adıma takdir ve destek açıklamaları yapmakla yetiniyorlar.
Diğer taraftan muhalefet partileri, halkın siyaset sahnesine müdahale etme konusundaki ‘isteksizliği’ nedeniyle artık ilgi çekmeyen tartışmaların fitilini ateşlemek için hükümetin politikalarını eleştirmeye yöneliyorlar.

Siyasi denklemin üç sacayağı
Öte yandan Yeni Şafak (Fecr-i Cedid) Partisi’nin (PFJ) önde gelen isimlerinden Halim Bin Biaybiş, siyasi denklemin temelinin ‘iktidar, muhalefet ve halk’ üçlüsüne dayandığını ve bu denklem çözüldüğünde, halkın yüksek fiyatlar ve satın alma gücünün düşmesi nedeniyle geçim derdine düştüğünden siyaseti son kaygısı olarak görmeye başladığını, böylece konunun iktidar ve muhalefet arasındaki bir meseleden ibaret hale geldiğini söyledi.
Bu durumda siyasi hareketlilik ve iktidardan buna bir karşılık yani ‘etkiye tepki’ olursa mutlaka siyasetin olacağını belirten Bin Biaybiş, “Ancak Cezayir’de, iktidarın siyasi partilerle halen bir sorunu var” dedi.
Bazı ‘iktidardaki sözcülerinin’ muhalefeti olaylarla bağlantılı olmakla suçladığına dikkati çeken Bin Biaybiş, “Muhalefetin demokratik kavramlarla tepkiler verdiği göz önüne alındığında ülkenin siyaset sahnesindeki çıkmazın sorumluluğu eyleme tepkiyle karşılık vermeyen iktidarın omuzlarına yüklenirken iktidara yakın partiler, siyasi faaliyetlerini destek ve takdir beyanları vermekle sınırlandırdıklarından birer destek komitelerinden ibaret hale geldiler” şeklinde konuştu.

“Siyasi doğaya sahip dernekler”
Siyasi partilerin, halk protestoları sırasında sokağı kontrol altına alamamalarının ardından hükümetin çalışmalarının ve politikalarının takipçisi olma rollerini terk ettikleri görüldü. Bu da hükümet politikalarını etkilemekten, aldığı kararlar yahut seçimler hakkında tartışma başlatmaktan halen uzak olduklarını gösteriyor. Ayrıca eleştirildiği konulara da alternatifler sunamıyor.
Belki Halkın Sesi Partisi (PVP) Genel Başkanı Lamine Osmani’nin Cezayir'deki siyasi partilerin birçoğunun siyasi doğaya sahip dernekler’ şeklinde tanımladığı açıklaması, ülkenin siyasi partilerin durumunu en iyi şekilde ifade eden açıklama olabilir. Çünkü 1989 yılında ülkede çoğulculuğun benimsenmesinden bu yana bir cumhurbaşkanı çıkaramayan siyasi partiler halen toy partiler olarak kalmaya devam ediyorlar.



İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
TT

İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)

İsrail'in başlangıçta Hizbullah'ın askeri mevzilerini hedef alan Lübnan savaşını kapsamlı bir şekilde genişletmesinin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra sahne değişti. İsrail, Hizbullah liderlerine suikast düzenledikten ve füze cephaneliğinin yüzde 80'inden fazlasını imha ettiğini açıkladıktan sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA) birkaç gün önce 37 köyün tamamen yok edildiğini, sokaklarının çoğunun ortadan kaldırıldığını ve Nakura'dan el-Hıyam'ın dış mahallelerine kadar uzanan üç kilometre derinliğindeki bir alanda 40 binden fazla konutun tahrip edildiğini bildirdi. Yıkım güneydeki ve Baalbek'teki arkeolojik alanları da etkiledi. Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert birkaç gün önce X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, savaşın arkeolojik alanlar için yarattığı tehlike konusunda şu uyarıda bulundu: “Tarihle yoğrulmuş antik Fenike kentleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.”

Bu bağlamda NNA dün (cumartesi), ‘İsrail savaş uçaklarının Nebatiye kentindeki tarihi evlerden ikisini yıktığını, kentteki pazar yerini yok ettiğini ve Sur kentindeki antik Roma kalıntılarının yakınındaki yerleri hedef aldığını’ bildirdi. Bombardıman, Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye ve önemli ölçüde hasar gören ünlü Palmyra Oteli'ni de içeren Baalbek Kalesi çevresine ulaştı.

Hizbullah'ın Beyrut'taki kalesi olan Dahiye'de, çoğu alanda büyük yıkım olduğu görülürken, yıkılan binaların tam sayısı konusunda rakamlar halen çelişkili. Ancak yıkılan yerleşim birimlerinin sayısının binlerce olduğu tahmin ediliyor. Dahiye, başta Genel Sekreter Hasan Nasrallah olmak üzere Hizbullah liderlerine, Rıdvan Gücü komutanlarına ve İsrail'in silah deposu olduğunu söylediği yerlere olmak üzere büyük askeri operasyonlara sahne oldu. Beyrut'un güney banliyöleri dün gece, İsrail savaş uçaklarının Hadath, Burc el-Baracne, Haret Hreik, Camus mahallesi ve Hadath'taki Lübnan Üniversitesi binasının çevresine düzenlediği 14 saldırıyla şiddetli bir gece yaşadı.

Geçtiğimiz ayın ortalarında İsrail eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullah'ın orta menzilli füze cephaneliğinin sadece yüzde 30'unun kaldığını söylemiş, İsrail de Hizbullah'ın çeşitli bölgelerdeki merkezlerini ve depolarını hedef aldığını açıklamıştı.

xatrgh
Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye’de meydana gelen hasar (EPA)

Bu politika ışığında Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Dr. Hişam Cabir, İsrail'in kara savaşında başarısız olmasının ardından şimdi hedeflerini, özellikle Hizbullah'ın çevresinde, nüfusun geri dönüşünü önlemek ya da geciktirmek için yıkım ve yerinden etme üzerine odakladığını düşünüyor.

Öte yandan askeri uzman emekli Tuğgeneral Halid Hamade, İsrail'in hedeflerinin sona erdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, çünkü Tel Aviv'in bugün yaptığı her şeyin daha önce açıkladığı ana hedefe, yani Hizbullah'ın her düzeydeki kabiliyetlerini yok etmeye yönelik olduğunu belirtti.

Hamade, “İsrail'in bugüne kadar askeri olarak elde ettiği başarılar, komuta ve kontrol sisteminin yok edilmesi, liderlerin öldürülmesi, mühimmat rezervlerinin ve depolarının büyük bir kısmının ve ileri karakol köylerindeki altyapının büyük bölümünün imha edilmesidir. Şehirlerin hedef alınması ve tahrip edilmesine gelince, bunlar büyük yerleşim ve ticaret merkezlerinin tahrip edilmesi, Sur, Nebatiye, Bint Cubeyl ve Baalbek gibi Hizbullah’ı kucaklayan çevrenin ekonomisinde rol oynayan şehirlerin tahrip edilmesi yoluyla Hizbullah'ın ekonomisinin vurulmasının bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

Hamade, İsrail Başbakanı’nın İran'ın silahlarına giden oksijeni kesmek ve İran'ı Hizbullah'a bağlayan lojistik arteri ele almak için çalışma konusunda söylediklerini hatırlattı. Hamade ayrıca, İsrail'in hedefinin Lübnan sahasıyla sınırlı olmadığını ve bu nedenle siyasi müzakerelerin sonucuna bağlı olarak gerilimin önümüzdeki aşamada genişleyebileceğini vurguladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan Cabir ise İsrail ordusunun 2006 tarzı bir kara harekâtı gerçekleştiremediğini, çünkü bunun kendileri için çok maliyetli olacağını söyledi. Cabir, “Bu nedenle İsrail, beş sınır noktasından saldırıya geçerek ucuz bir imha politikası benimsedi ve esas olarak Hizbullah'ın çevresi için hesaplanmış bölgeleri hedef aldı” dedi.

Cabir, İsrail'in sınır bölgelerindeki insanları yok etmek ve yerlerinden etmekteki temel amacının insandan ve taştan arındırılmış iki kilometrelik bir bölge yaratmak olduğunu söyledi. Cabir ayrıca, İsraillilerin ‘Hizbullah tarafından ateşlenen tanksavar füzelerini ve 7 Ekim saldırısına benzer bir saldırı gerçekleştireceğini söyledikleri Rıdvan Gücü tehdidini ortadan kaldırmak için bölgeyi işgal etmeden ateşle kontrol ettiklerine inandıklarını ve bunun İsrail'in elinde müzakerelerde pazarlık yapabileceği güçlü bir kart olduğunu’ belirtti.

Cabir'e göre İsrail'in temel amacı, sınırdan uzakta bulunan ve sistematik yıkıma maruz kalan Dahiye'de de Hizbullah'ın çevresini yerinden ederek, binaları ve evleri yıkarak baskı kurmak ve böylece bölge sakinlerinin geri dönüşünü engellemek ya da geciktirmek.

 cvfbg
İsrail'in ağır bombardımanının ardından Lübnan'ın güneyindeki Sur kentinde meydana gelen yıkımdan (AFP)

Cabir, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin seçilmiş başkanının göreve başlamasını beklerken geçiş döneminden yararlanarak önümüzdeki haftalarda bu politikayı sürdüreceğine ve ek kazanımlar elde etmeye çalışacağına inanıyor.

Önümüzdeki günlerin neler göstereceğini beklerken ikinci bir olası senaryodan bahseden Cabir, mevcut ABD yönetiminin Joe Biden'ın görev süresi bitmeden savaşı sonlandırmak için çaba sarf etmesi ve yaklaşan seçimlerde kendilerine olumsuz yansıyacak bu kartı kazanmaya çalışması ihtimalinden söz etti.