Hamideti ve Salva Kiir, muhalif silahlı grupların Güney Sudan ordusuna katılması dosyasını görüştü

Aralarında siyasilerin de bulunduğu 100’den fazla mahkûm açlık grevine girdi.

Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Güney Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Riek Machar ile dün bir araya geldi (SUNA)
Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Güney Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Riek Machar ile dün bir araya geldi (SUNA)
TT

Hamideti ve Salva Kiir, muhalif silahlı grupların Güney Sudan ordusuna katılması dosyasını görüştü

Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Güney Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Riek Machar ile dün bir araya geldi (SUNA)
Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Güney Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Riek Machar ile dün bir araya geldi (SUNA)

Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile iki ülke ilişkilerini ve Güney Sudan’daki barış sürecinin gidişatını görüştü.
Güney Sudan’da barış anlaşmasının uygulanmasından sorumlu Yüksek Komitenin Başkanı Hamideti dün Güney Sudan’ı ziyaret etti. Hamideti’ye yaptığı ziyarette Sudan Savunma Bakanı Yasin İbrahim Yasin, Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Muhammed Ali Ahmed Sabir eşlik etti. Cuba Havalimanı’na indikten sonra basına açıklamalarda bulunan Hamideti, “Ülkemizin karşılaştığı sorunlara rağmen barış anlaşmasının garantörleri olmamız dolayısıyla Güney Sudan’daki tüm gelişmeleri takip ediyoruz” dedi.
Hamideti, “Anlaşmanın geri kalan maddelerinin uygulanmasının gidişatının yanı sıra güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasına ilişkin son düzenlemeler hakkında bilgi sahibi olmak için tüm taraflarla oturacağız” ifadesini kullandı.
Güney Sudan’daki durumların istikrar, kentsel kalkınma ve gelişmeye tanıklık ettiğini söyleyen Hamideti, herhangi bir barış anlaşmasının özellikle kaynak sıkıntısının gölgesinde uygulama aşamasında zorluklarla karşılaşmasının mümkün olduğunu belirterek, tüm aktörlerin anlaşmayı uygulamak ve barış ve istikrarı gerçekleştirme yolunda devam etme konusundaki güçlü iradesine olan güvenini yineledi.
Bu ziyareti, Güney Sudan barış anlaşmasını uygulama süreciyle ilgili bilgi sahibi olmak için için Egemenlik Konseyi Başkanı ve üyelerinin görevlendirmesi kapsamında düzenlediğini aktaran Hamideti, anlaşmanın geri kalan son döneminde, Cumhurbaşkanı Salva Kiir ve Birinci Yardımcısı Riek Machar ile anlaşmanın uygulanmasını takip etmek için sürekli iletişim kurduklarına işaret etti. Hamideti ayrıca Sudan ve Güney Sudan arasındaki kardeşlik ilişkilerinin derinliğine ve dayanıklılığına vurgu yaptı.
Güney Sudan Hükümet Başkanlığı İşleri Bakanı Barnaba Marial Benjamin, basına yaptığı açıklamada, Salva Kiir ve Hamideti görüşmesinde Sudan’daki barış sürecinin yanı sıra Güney Sudan’daki barış anlaşmasının uygulama gidişatının ele alındığını bildirdi. Benjamin, Güney Sudan Cumhurbaşkanı’nın iki ülke yönetiminin içerdeki sorunları ‘tek ev’ kapsamında çözmeyi üstlenmesinin önemine vurgu yaptığını kaydetti.
Güney Sudan Başbakanı’nın Güvenlik İşleri Danışmanı Tut Gatluak, Sudan’ın, Güney Sudan’da barışı gerçekleştirme ve iki taraf arasında güven inşa etme çabalarından ve katkısından övgüyle söz etti. Gatluak Hamideti ziyaretinin, güvenlik düzenlemeleriyle ilgili madde başta olmak üzere Güney Sudan’daki barış anlaşmasının gidişatı hakkında bilgi sahibi olmayı hedeflediğini ifade etti.
Sudan Egemenlik Konseyi Yardımcısı Hamideti ve beraberindeki heyetin Cuba ziyareti, güvenlik düzenlemeleriyle ilgili madde başta olmak üzere Güney Sudan’daki barış anlaşmasını uygulama gidişatı hakkında bilgi edinme kapsamında gerçekleşti.
Hamideti’nin, Sudan hükümeti temsilcisi olarak Güney Sudanlılar arasında yürüttüğü arabuluculuk, Güney Sudan’da ulusal birlik hükümetinin kurulmasıyla sonuçlandı ve muhalif lider Riek Machar Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı görevini üstlendi. Güney Sudan’da imzalanan barış anlaşması, eğitim kamplarındaki muhalif güçlerin orduya entegre edilmesini, birleşik bir ordu kurulması ve ulusal parlamentonun oluşturulmasını öngörüyor.
Barış anlaşmasındaki güvenlik düzenlemeleriyle ilgili madde, ülkede barışçıl süreci tanımayan bazı grupların tanımadığı bir ortamda destek ve finansman eksikliğiyle karşı karşıya.
Güney Sudan hükümeti ile bazı silahlı muhalif gruplar arasında imzalanan barış anlaşmasındaki güvenlik düzenlemeleri, askeri alanda reformların yapılması ve ülkenin gelecekteki ordusunun çekirdeği olacak güçlerin oluşturulmasını gerektiriyor.
Buna karşılık Güney Sudan hükümeti, görevden alınan Sudan hükümeti ile silahlı gruplar arasında arabuluculuk faaliyeti yürüttü. Bu faaliyetler Cuba Barış Anlaşması’nın imzalanması ve silahlı grup liderlerinin geçiş yönetimi kurumlarına katılmasıyla sonuçlandı.

100’den fazla tutuklu açlık grevinde
Öte yandan, Sudanlı doktorlar ve avukatlar, aralarında önde gelen siyasilerin de bulunduğu 100’den fazla tutuklunun dün (salı) açlık grevine başladığını bildirdi.
Tutuklular, Sudan’daki yönetim karşıtı protesto hareketleri üyelerinden oluşuyor.
Tutukluları Savunma Heyeti’nden yapılan açıklamada, “Bugün Soba Hapishanesi’nde gayri meşru şekilde alıkonulan 100’den fazla tutuklu, hukuka aykırı şekilde hiçbir sebep olmadan alıkonuldukları için süresiz açlık grevine başladı” denildi. Reuters’ın aktardığı açıklamada, bir polis amiri cinayetinin katil zanlısının işkenceye maruz kaldığı, başka bir zanlının ise hücre hapsine tabi tutulduğu belirtildi. Reuters, bu iddialarla ilgili olarak yetkililere ulaşmaya çalıştığını kaydetti.
Sudan Kongre Partisi üyesi Abdulkayyum Avad’ın aktardığına göre iki sivil siyasetçi, Vecdi Salih ve Kongre Partisi üyesi Halid Ömer Yusuf da açlık grevine katıldı. Pazar günü tutuklanan Sudan Egemenlik Konseyi eski üyesi Muhammed el-Faki Süleyman’ın yanı sıra Salih ve Yusuf, Eski Rejimin İzlerini Ortadan Kaldırma Komitesi’ndeki ekipte görev yaptıkları sırada yolsuzluk yapmakla suçlanıyorlar. Egemenlik Konseyi, siviller ve askerler arasında iktidar paylaşımının bir parçası olarak Ömer Beşir rejiminin düşmesinin ardından demokratik bir rejime geçiş sürecini yönetmesi amacıyla kuruldu.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.