Batı Afrika'da neler oluyor?

Fransa’nın bölgedeki başarısızlığı, bölgesel ve uluslararası düzeyde rekabet eden güçlerin Kıta’ya uygun bir şekilde girmelerine zemin hazırlıyor gibi görünüyor.

Batı Afrika birçok bölgesel ve uluslararası değişikliklerden rahatsız (AFP)
Batı Afrika birçok bölgesel ve uluslararası değişikliklerden rahatsız (AFP)
TT

Batı Afrika'da neler oluyor?

Batı Afrika birçok bölgesel ve uluslararası değişikliklerden rahatsız (AFP)
Batı Afrika birçok bölgesel ve uluslararası değişikliklerden rahatsız (AFP)

Emani et-Tavil
Batı Afrika ya da diğer adıyla Sahel ülkeleri, bazıları uluslararası olaylarla yani uluslararası sistem düzeyindeki güç dengeleriyle ilişkili olmak üzere istikrarlarını ve güvenliklerini tehdit eden çeşitli düzeylerdeki bölgesel değişikliklere tanık oluyor.
Değişikliklerin yaşandığı bu bölgesel ortamın başta petrol ve madenler olmak üzere doğal kaynakların bolluğuna rağmen ekonomilerinin zayıflığının Batı Afrika ülkeleri arasında büyük ve kapsamlı bir ikilemi temsil ettiği söylemek yanlış olmaz. Belki de bu ikilemin, özellikle Batı ülkelerine ait uluslararası şirketlerin çıkarlarıyla bağlantılı seçkinler arasında sosyal adaletten yoksun politikaların bir sonucu olarak devlet kurumlarındaki kırılgan yapının ortaya çıkmasında da önemli bir faktör olduğu söylenebilir. Sahel ülkelerinin çoğunluğu yoksulluk, eğitimsizlik ve hastalık gibi sorunlarla boğuşuyor. Bu ortam da iki durumun ortaya çıkmasında başrol oynuyor. Bunlardan ilki, Mali'de iki askeri darbenin gerçekleşmesi ile bölgenin her geçen gün artan genç nüfusunun aşırılık yanlısı örgütlerin kucağına itilmesi. Yine bölge ülkelerinden Gine, Burkina Faso ve son olarak Gine-Bissau'daki başarısız askeri darbe girişimleri oldu. Tüm bu darbe girişimleri Batı Afrika’yı darbelerin merkezi haline getirirken siyasi istikrarsızlığı da körükledi.
Afrika’nın tüm taraflar için stratejik öneminin uluslararası kuruluşlardaki, özellikle Birleşmiş Milletler'deki (BM) oy ağırlığı da dahil olmak üzere bir çok meselede öneminin arttığı bir dönemde uluslararası toplum, Batı Afrika ülkeleriyle etkileşim konusunda yoğun bir rekabet içinde. Afrika ülkeleri, bir bütün olarak 193 uluslu BM üyeliğinin dörtte birinden fazlasını oluşturduğundan hassas meselelerin ele alınışında belirleyici bir rol üstleniyorlar. Burada Afrika’nın bu oy ağırlığının, örneğin Arap-İsrail çatışması sırasında İsrail'in ırkçı bir devlet olarak sınıflandırılması ve ardından 1979 yılında Camp David Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Tel Aviv'in Afrika Kıtası’ndaki ülkelerle ilişkileri yeniden kurma becerisiyle bu sınıflandırmadan çıkarılmasında önemli bir rol oynadığın belirtmekte fayda var. 

Zenginlik ve yoksulluk dengeleri
Afrika şu an 300 milyon varil olarak tahmin edilen, küresel düzeyde petrol rezervlerinin yüzde 9'una ve yüzde 70'ini ürettiği altın rezervlerinin yüzde 40'ına sahip. Bu büyük doğal kaynaklar, uluslararası toplumda Afrika rekabeti için bir başka neden olarak ön plana çıkıyor.
Bu çerçevede küresel düzeyde yayınlanan ekonomik raporlara göre Kıta’nın birçok bölgesinde jeolojik araştırmalar modern tekniklerle yapılmadığından bu oranların daha fazla olması muhtemel. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı analiz haberine göre söz konusu raporlar, kristalin ve bileşimlerinde yüksek oranlarda çeşitli mineraller içeren kayalar olan metamorfik minerallerin (başkalaşım kayaçları) jeolojik bir bileşimini içerdiğini belirtilen Afrika Sahel bölgesiyle ilgili yapılan bilimsel araştırmalara dayanıyor. Buna göre Afrika, altyapı yatırım planlarını karşılamak için yıllık yaklaşık 100 milyar dolara sahip olması şartıyla, gelecekte dünya sanayisi için ana kaynak olacaktır. Aynı zamanda 2013-2063 Afrika Birliği Planı’nda Afrika Kıtası, umut verici bir gelişme elde etmek için hedeflenen on ana alandan biri.
Bu bağlamda Fransa’nın Batı Afrika yaklaşımları, büyük ülkelerin kaynak ve nüfuz arayışındaki stratejileri arasında gerginlik yaratırken, Batı Afrika bölgesindeki mevcut etkileşimler, istikrar ve büyüme arayışındaki Afrika’nın yerel hırslarını körüklüyor. Başta Fransa olmak üzere büyük ülkeler kendilerini terörle mücadele ve ülkelerin istikrarını korumak için Batı Afrika ülkelerinin destekleyicisi olarak sunuyorlar. Ancak Fransa’nın onlarca yıldır süregelen bu yaklaşımları başarısız olmuş gibi görünüyor.
Eski sömürgeciler, Kızıldeniz’de Cibuti'den başlayıp Atlantik Okyanusu'ndan Moritanya'ya kadar uzanan bir kuşakla Kıta’nın kuzeyindeki ülkelerle eski kolonileri olan Batı Afrika ülkeleri için daha fazla kırılganlık ve zayıflık üretti. Paris, bu doğrultuda iki mekanizma benimsedi. Bunlardan ilki Batı Afrika'daki bazı ülkelerle askeri ittifaklar kurarak doğrudan askeri müdahalede bulunmaktı. Fransa, ilk önce 2013 yılında Kırmızı Kelebek Operasyonu ve aynı yıl Mali'de Barkhane Operasyonu’nu başlatarak Orta Afrika'ya askeri olarak müdahil oldu. Ancak 2021 yılındaki saha başarısızlığının yanı sıra yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının genel olarak Batı ekonomileri üzerindeki olumsuz etkisinin ardından askeri faaliyetlerin maliyetleri baskı yarattı. Bu baskılar, bölgedeki silahlı örgütler tarafından esir alınan Fransa vatandaşlarının serbest bırakılması için terör örgütlerine fidye ödemeyi kabul etme noktasına geldi ve iki operasyonu da sona erdirmek zorunda kaldı.
Askeri ittifaklara gelince; G5 Sahel ülkeleri (Çad, Nijerya, Nijer, Burkina Faso, Moritanya ve Mali) ile kurulan ittifak, Körfez’in kısmi finansman desteği ile yaklaşık 5 bin silahlı unsurdan oluşan bir askeri güçle kurulmuştu.
Batı Afrika'daki yüksek düzeyde güvenlik tehditlerini göz önünde bulundurursak, Paris’in yaklaşımları doğrudan istikrar düzeyini yükseltmek açısından bir başarısızlıkla sonuçlandı.
Fransa’nın Batı Afrika'da başarısız olmasının üç nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi, özellikle nüfusun büyük bir yüzdesinin Müslüman olduğu ülkelerde, bir yabancıya karşı direniş kavramlarının güçlenmesini ve desteklenmesini körükleyen doğrudan askeri müdahale seçeneğine gitmesiydi. Askeri müdahale, aşırılık yanlısı örgütleri harekete geçiren provakatif bir uyarı oldu ve askeri olarak bir araya gelme güdüsünü harekete geçirdi. Bu da bize Nijerya'dan başlayarak G5 Sahel ülkelerine yayılan Boko Haram gibi aşırılık yanlısı başlıca örgütlerin sahip olduğu üst düzey imkanları ve DEAŞ ve El Kaide'nin Batı Afrika ülkelerinde kendilerine yeniden yer bulmalarının nedenini açıklıyor.
İkinci neden ise, Batı Afrika ülkelerinden teröre karşı birlikte hareket ettiği müttefiklerine karşı samimiyetsiz olması ve bazı durumlardan kaçınmasıdır. Bu, G5 mekanizmasının insan faktörü açısından bir takım sınırlamalar getirmesinin yanı sıra, Batı Afrika ülkelerinin ordularından ayrı kuvvetler olacak şekilde tasarlanmasından kaynaklandı. Bu durum, Batı Afrika ülkelerinin ordularının terörizm karşısında finansman, silahlanma ve askeri-teknik yetenekler açısından zayıflamasına neden oldu. Belki de Fransa, terörizm karşısında Batı Afrika ülkelerinin ordularını gerçekten desteklemenin bu ülkeler için Fransa kaynaklı istenmeyen bir güç yaratabileceğinden ve bunun da devlet kurumlarının Fransa’nın o ülkenin doğal kaynaklarıyla ilgili arzularına karşı koyma yeteneği elde etmesini sağlamasından çekiniyordu.
Üçüncü nedene gelirsek; eski sömürgeciden, özellikle de eski sömürgecinin ülkelerinin zenginliklerini sömürme huyundan vazgeçmesi gerektiğini düşünen genç Afrikalı seçkinlerin yeni eğilimlerinde gözlemlenebilir. Bu belki de G5 Sahel ülkelerinin 2019 yılında, Afrika’nın zenginliğini sömürmek için bir mekanizma ve sömürgeci ülkelerin buradaki nüfuzunun devam etmesi için bir adres olarak kullanılan Fransız bankacılık sisteminden çekilmesini açıklıyordur.
Paris'in demokratik değerleri korumadaki güvenilirliği ise Mali'deki askeri darbeyi reddederken ve ona karşı baskı uygularken bir süre önce uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Çad'ın eski Cumhurbaşkanı İdris Debi'nin oğlu Muhammed İdris Debi İtno’nun Çad'da iktidarı ele geçirmek için uyguladığı anayasal darbeyi kabul etmesinden sonra ciddi şekilde şüpheye neden oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Afrika'da demokrasiyi desteklemek için bir fon kurma ya da sonuncusu Sivil Toplum Örgütleri Konferansı da olmak üzere Paris'in 2021 yazında Batı Afrika ülkelerinden gençlerle bir araya gelinen konferanslara ev sahipliği yapma gibi çabaları, Fransa’nın Batı Afrika'daki nüfuzunu sürdürmek için son çırpınışları olarak görülüyor.
Batı Afrika’da hakim bir güç olan Fransa ile bölge ülkeleri arasındaki etkileşim başarı getirmezken üstüne bir de terör örgütlerinin sayısında ve imkanlarında bir artışla sonuçlandığını gösteriyor. Bunun sonucunda çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği veya zarar gördüğü terör eylemleri de arttı. Polislerin ve askerlerin hedef alındığı terör eylemlerinde artış oldu. Örneğin Mali’de Mart 2020’de gerçekleşen terör eyleminde 157 kişi öldü. Saldırının sorumluluğunu, Dana Ambassago adlı terör örgütü üstlendi.
Aynı yıl Kamerun’da gerçekleştirilen ve Boko Haram'ın üstlendiği saldırıda 101 kişi yaşamını yitirdi. Burkina Faso’da 2015 yılında yaşanan şiddet olaylarında artış yaşandı. Kasım 2021'de bir hafta içinde düzenlenen iki terör saldırısında 53 polis öldü. Geçtiğimiz ocak ayındaki askeri darbenin nedenlerinden biri olarak güvenlik güçlerinin verdiği kayıpların sayısının fazla olması gösterildi.

Uluslararası dengelerdeki değişiklikler
Fransa’nın bölgedeki başarısızlığı, bölgesel ve uluslararası düzeyde rekabet eden güçlerin Kıta’ya uygun bir şekilde girmelerine zemin hazırlıyor gibi görünüyor. Örneğin Batı Afrika ülkelerinin askeri yeteneklerine yönelik doğrudan güvenlik desteğinin olmaması, Rusya'nın Wagner şirketi ile Mali'ye girmesine katkıda bulundu. Oysa bu, Fransa’nın Batı Afrika'daki varlığının en önemli dayanak noktasıydı.
Türkiye’nin 2005'i “Afrika yılı” ilan etmesi, Ankara’nın bölgeye nüfuzu için uygun bir zemin hazırladı. Ayrıca Afrika Birliği (AfB), 2008 yılında Türkiye'yi stratejik ortak ilan etti. Aynı yıl 49 Afrika ülkesinin katılımıyla Türkiye ile Afrika arasındaki ilk iş birliği zirvesi İstanbul'da yapılırken, son ortaklık zirvesi de geçtiğimiz aralık ayında Batı Afrika ülkelerinin çoğunluğunun katılımıyla yine İstanbul'da gerçekleşti.
Türkiye Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) arasındaki iş birliği anlaşması imzalandı. Ayrıca Doğu Afrika Topluluğu (EAC) ile de bir iş birliği anlaşması imzalanırken, 2008 yılında Ankara'nın Afrika Kalkınma Bankası (AfDB) ve Afrika Kalkınma Fonu'na (AfDB) üyelik başvuruları da onaylandı.
Bu yüzden Mali, Batı ülkelerinin genel olarak Batı Afrika ülkeleri üzerindeki nüfuzlarının simgesi ve lideri olarak görülen Fransa'nın geleneksel nüfuzuna karşı öncü bir devlet olabilir. Fransa’nın Bamako Büyükelçisi’nin geçtiğimiz ocak ayının sonlarında Mali'den sınır dışı edilmesinin ardından Afrika kamuoyunun söylemlerinin, gelecekteki güç dengesinin doğasına ilişkin birçok sembolik boyuta sahip olduğu da unutulmamalı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Putin: Rusya Ukrayna'da "haklı mücadeleyi" kazanıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (DPA)
TT

Putin: Rusya Ukrayna'da "haklı mücadeleyi" kazanıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (DPA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus güçlerinin Ukrayna'da "haklı bir mücadele" olarak nitelendirdiği bir zafer kazandığını söyledi.

Putin, dün Kremlin web sitesinde yayınlanan bir videoda, "Savaşçılarımız ve komutanlarımız saldırıya geçiyor ve tüm ülke, tüm Rusya bu haklı mücadeleyi veriyor ve sıkı çalışıyor... Birlikte Anavatan sevgimizi ve tarihi kaderimizin birliğini savunuyoruz, savaşıyoruz ve kazanıyoruz" dedi.

Rusya, 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya tam kapsamlı bir işgal başlattı ve bunu komşusunu silahsızlandırmak ve Nazizmi ortadan kaldırmak için "özel bir askeri operasyon" olarak nitelendirdi.

Kiev ve müttefikleri, işgalin toprak ele geçirmeye yönelik haksız bir emperyalist girişim olduğunu söylüyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın çatışmayı sona erdirmek için Putin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve diğer Avrupalı ​​liderlerle ayrı ayrı zirveler de dahil olmak üzere diplomatik çabalarına rağmen, savaşın sonu görünmüyor.

Savaş alanı haritalarına göre Rusya, Kırım ve ülkenin doğu ve güneydoğusundaki önemli bir kısım toprak da dahil olmak üzere Ukrayna topraklarının yaklaşık 114 bin 500 kilometrekaresini, yani %19'unu kontrol ediyor.

Trump geçen hafta, Ukrayna'nın bu toprakları geri alma şansı olduğunu söyleyerek, önceki tutumunu tersine çevirdi. Washington, Kiev'in Rusya'nın derinliklerine saldırmak üzere Tomahawk füzeleri talebini değerlendirdiğini belirtti.


Hamas, kendisine ulaşan Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını “iyi niyetle” inceliyor

Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın iki üyesi (Reuters - Arşiv)
Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın iki üyesi (Reuters - Arşiv)
TT

Hamas, kendisine ulaşan Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını “iyi niyetle” inceliyor

Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın iki üyesi (Reuters - Arşiv)
Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın iki üyesi (Reuters - Arşiv)

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir yetkili, Katarlı ve Mısırlı arabulucuların dün Hamas temsilcileriyle bir araya gelerek onlara ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirmek için hazırladığı planı teslim ettiklerini söyledi.

Kimliğini açıklamak istemeyen kaynak, Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Mısır Genel İstihbarat Direktörü Mahmud Reşad'ın Hamas’ın müzakerecileriyle görüşerek onlara 20 maddelik planı sunduklarını belirtti. Kaynağa göre Hamaslı müzakereciler, arabuluculara planı iyi niyetle inceleyeceklerini ve yanıt vereceklerini söylediler.

Hamas bağlantılı El Aksa TV, Hamas liderlerinden Mahmud Merdavi'nin pazartesi günü yaptığı açıklamada, Trump’ın planının şartlarının ‘İsrail'in vizyonuna yakın’ olduğunu söylediğini aktardı.

ı8
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da ortak basın toplantısı düzenledi (EPA)

Kaynağa göre Merdavi, şunları söyledi:

“Trump'ın planı şimdiye kadar bize veya herhangi bir Filistinli tarafa ulaşmadı. Planı inceleyeceğiz ve Filistinli gruplarla tartışacağız.”

Bu sabah saatlerinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında Gazze'deki savaşı sona erdirme planını açıklayan Trump, Netanyahu’nun bu plana onay verdiğini ve Hamas'ın onayını beklediğini söyledi.


Trump'ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planı: Hamas'ın silahlarını teslim etmesi karşılığında İsrail’in kademeli olarak çekilmesi

TT

Trump'ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planı: Hamas'ın silahlarını teslim etmesi karşılığında İsrail’in kademeli olarak çekilmesi

Trump'ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planı: Hamas'ın silahlarını teslim etmesi karşılığında İsrail’in kademeli olarak çekilmesi

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için planını resmen açıkladı. Planın en önemli maddeleri arasında İsrail ordusunun Gazze'den kademeli olarak çekilmesi ve Hamas Hareketi’nin silahlarının lağvedilmesi yer alıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu şartları kabul etti.

Trump, açıklamasını ‘Ortadoğu’da barış için tarihi bir gün’ olarak nitelendirerek, savaşı sona erdirme planının uygulanmasını İbrahim (Abraham) Anlaşmaları'nın genişletilmesiyle ilişkilendirdi. ABD Başkanı, planın Ortadoğu ülkelerinin liderlerinden ‘büyük destek’ gördüğünü belirtti.

Ölüm ve yıkımı sona erdirmek ve güvenlik, barış ve refah için yeni bir sayfasını açmak üzere Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinin liderlerinin verdiği desteği öven Trump, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Ürdün ve Türkiye'nin yanı sıra Endonezya ve Pakistan’ı selamladı.

d
İsrail savaşı sona erdirme planını onaylarken Başkan Trump siyasi zafer ilan etti (AP)

Trump, Hamas'ı planı kabul etmeye ve geriye kalan tüm rehineleri 72 saat içinde derhal serbest bırakmaya çağırdı. ABD Başkanı, Arap ülkelerinin Gazze'yi hızla silahsızlandırmayı, Hamas ve terör örgütlerinin silahlarına el koymayı ve silah üretim tesislerini imha etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini söyledi.

ABD Başkanı Trump, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamas'ın bunu sona erdirmek istediğini duydum, bu iyi bir şey. Teklifi kabul ederlerse barış için yeni bir sayfa açacağız. İsrail'de büyük kalabalıklar -sanırım beni seviyorlar- rehinelerin serbest bırakılması için benim adımı haykırıyor. Herkes barış istiyor. Birçok ülke, onlarca yıldır süren bu durumdan bıktıkları için Filistin'i tanıdı.”

İsrail'in yıllarca ABD’nin desteğini aldığını ve almaya devam ettiğini hatırlatan Trump, Hamas’ın planı kabul etmemesi halinde Netanyahu'nun elinden geleni yapma hakkı olduğunu söyledi.

Trump, Gazze Şeridi sakinleri için kamu hizmetlerini ve belediyeleri yönetmekten sorumlu, siyasi olmayan Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteden oluşan geçici geçiş dönemi yönetimini denetleyecek olan ‘Barış Konseyi’ adlı yeni bir uluslararası geçici organa başkanlık yapacağını duyurdu.

Trump’a göre yeni organ daha sonra açıklanacak diğer üyeler ve devlet başkanlarından oluşacak ve aralarında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair de yer alacak. Bu organ, Filistin Yönetimi reform programını tamamlayana kadar Gazze'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansmanı yönetecek.

Trump, sözlerine şöyle devam etti:

“Benim başkanlığımda bir Barış Konseyi kuracağız ve eski İngiltere Başbakanı Tony Blair de konseyin üyeleri arasında yer alacak. Başka üyeleri de dahil edeceğiz. Hamas bu konseyde hiçbir rol oynamayacak. Gazze'de de herhangi bir rol üstlenmeyecek. Yeni hükümeti eğitmek için Dünya Bankası ile iş birliği yapacağız.”

Netanyahu planı onayladı

Netanyahu ise Trump’a teşekkür ederek, onu ‘İsrail'in en iyi dostu’ olarak nitelendirdi.

Netanyahu, Gazze'deki savaşı sona erdirmek, tüm rehineleri kurtarmak, Hamas'ı silahsızlandırmak, siyasi rolünü sona erdirmek ve İsrail'e tehdit oluşturmamasını sağlamak için bu planı onayladığını açıkladı.

Trump'a hitaben, “Sizin liderliğiniz altında, barışa doğru bir sonraki adımı atıyoruz” diyen Netanyahu, Gazze'nin barışçıl bir sivil yönetime sahip olacağını ve İsrail'in Gazze'nin güvenlik çevresinin sorumluluğunu üstleneceğini belirtti.

Trump'ın planının, İsrail hükümetinin savaşı sona erdirmek için belirlediği beş ilkeyle uyumlu olduğu belirten Netanyahu, bu ilkelerin; ölü ya da diri tüm rehinelerin eve geri getirilmesi, Hamas'ın silahsızlandırılması, Gazze'nin askerden arındırılmasının sağlanması, güvenlik kontrolünün sürdürülmesi ve Hamas ya da Filistin Yönetimi'nin olmadığı bir sivil otoritenin kurulması şeklinde sıraladı.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump'ın savaşı sona erdirme planını kabul ettiğini açıkladığı basın toplantısında bazı şartları ve çekinceleri dile getirdi (Reuters)

Netanyahu, ‘savaşın ertesi gün’ planının Hamas'ı silahsızlandırmak için uluslararası bir kuruluş kurulmasını içereceğini ve bu uluslararası kuruluşun başarılı olması halinde, silahsızlandırmanın derecesine bağlı olarak İsrail'in geri çekilmesiyle savaşın kesin olarak sona ereceğini söyledi.

Hamas'ın planı engellememesi konusunda uyaran Netanyahu, “Hamas planı engellerse, İsrail görevi tamamlar” ifadelerini kullandı.

Trump’a övgüde bulunan Netanyahu, onun Beyaz Saray'da İsrail'in en büyük dostu olduğunu kanıtladığını ve liderliğinin dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiğini söyledi. İsrail Başbakanı, “Bugün, Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve barışa giden yolu açmak için önemli bir adım atıyoruz” dedi.

Netanyahu, ABD Başkanı’na hitaben; “Hamas'ın askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve Gazze'nin İsrail'e bir daha saldırmayacağını garanti eden hedeflerimizle uyumlu olarak barış planınızı destekliyoruz. Planınız, hükümetimizin ilkeleriyle uyumlu” ifadelerini kullandı.

Hamas'ın plana onay vermesinin ardından, mütevazı bir geri çekilmeyle başlayacaklarını ve bir sonraki geri çekilmenin Hamas'ın silahsızlandırılmasıyla birlikte gerçekleşeceğini açıklayan İsrail Başbakanı, yakında Gazze'de güvenliği sağlayacaklarını ve Gazze'nin Hamas ya da Filistin Yönetimi tarafından yönetilmeyeceğini vurguladı.

Katar’dan özür diledi

Trump ve Netanyahu'nun düzenlediği basın toplantısından önce Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Başkan Trump’ın İsrail Başbakanı ile Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği belirtildi. Açıklamada, Netanyahu'nun İsrail tarafından Katar'da Hamas liderlerine düzenlenen füzeli saldırıda Katarlı bir askerin istemeden hayatını kaybetmesinden dolayı derin üzüntüsünü dile getirdiği aktarıldı.

Gazze’deki ateşkes anlaşması müzakereleri sırasında Hamas liderlerini hedef alarak İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesinden duyduğu üzüntüyü de dile getiren Netanyahu, İsrail'in gelecekte böyle bir saldırı düzenlemeyeceğini vurguladı.

Açıklamaya göre Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, ülkesine verilen bu güvenceleri memnuniyetle karşılarken, Katar'ın bölgesel güvenlik ve istikrara etkili bir şekilde katkıda bulunmaya devam etmeye hazır olduğunu teyit etti. Netanyahu da aynı konuda kararlılığını dile getirdi.

dfrgty
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Beyaz Saray'dan yaptığı telefon görüşmesi sırasında İsrail tarafından Katar'ın başkenti Doha’ya düzenlenen füzeli saldırı için Katarlı mevkidaşından özür dilediği anı gösteren kare (İsrail televizyonu Kanal 12)

ABD Başkanı ayrıca, iki lidere herkes için barış ve güvenliği güçlendirmek amacıyla iş birliğini artırmaya yönelik adımlar atmaya istekli olmalarından ötürü övgüde bulundu.

Üçlü mekanizma

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada İsrail ve Katar başbakanlarının, aralarındaki koordinasyonu güçlendirmek, iletişimi iyileştirmek, karşılıklı şikayetleri çözmek ve tehditleri caydırmak için ortak çabaları güçlendirmek amacıyla üçlü bir mekanizma kurulması yönünde ABD Başkanı tarafından sunulan öneriyi kabul ettikleri belirtildi. Açıklamaya göre iki taraf, yapıcı bir şekilde birlikte çalışmaya, yanlış algıları düzeltmeye ve her iki tarafın ABD ile olan güçlü ilişkilerini geliştirmeye yönelik ortak taahhütlerini teyit ettiler.

yu
İsrail tarafından Katar'ın başkenti Doha'ya düzenlenen hava saldırısında hedef alınan bina, 9 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail televizyonu Kanal 12’ye göre Netanyahu, Katar Başbakanı'na hitaben, “İsrail'in saldırısında bir vatandaşınızın hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntü duyduğumu bilmenizi isterim. İsrail'in hedefinin Hamas olduğuna ve Katar vatandaşları olmadığına sizi temin ederim. Ayrıca, İsrail'in gelecekte egemenliğinizi bir daha ihlal etmeyi planlamadığını garanti etmek isterim. Bunu Başkan Trump'ın huzurunda taahhüt ettim” dedi.

İsrail Başbakanı, şunları söyledi:

“Liderlerinizin İsrail'e karşı şikayetleri olduğunu biliyorum. İsrail'in de Katar'a karşı bazı şikayetleri var. Bu şikayetler, Müslüman Kardeşler'e (İhvan-ı Müslimin) verdiği destekten başlayarak, Al Jazeera yayın organı tarafından İsrail'in nasıl gösterildiğine ve üniversitelerde İsrail karşıtı duyguların desteklemesine kadar uzanıyor. İki ülke arasındaki şikayetleri ele almak için üçlü bir grup kurulması konusunda ABD Başkanı’nın önerisini memnuniyetle karşılıyorum.”