Cezayir-Fransa ilişkileri Sahel’i nasıl etkileyecek?

Cezayir hava sahasını Fransa’ya açtı. Paris ile Cezayir arasında Mali'de neler oluyor?

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
TT

Cezayir-Fransa ilişkileri Sahel’i nasıl etkileyecek?

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)

Ali Yahya
Cezayir hava sahasını tekrar Fransa savaş uçaklarına açtı.  Öteyandan Fransa askeri güçlerinin Mali’den çekildiği açıkladı. Bu iki gelişme Fransa-Cezayir ilişkilerinin Sahel bölgesine etkilerini yeniden gündeme taşıdı.

Sakinliğin gölgesinde beklenen bir adım
Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkiler, son zamanlardaki durgunluk ve gerginliğin ardından normalleşmeye başladı. Beklenen bir adımda, Fransa Genelkurmay Başkanlığı, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana ilk kez bir Fransız askeri uçağının yerel makamların onayıyla Cezayir hava sahasından geçtiğini duyurdu. AFP’nin haberine göre Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Talep, bir askeri uçağın yabancı hava sahasından geçtiği her sefer olduğu gibi, Fransız Büyükelçiliğinden geçti. Cezayir makamları bunun mümkün olduğunu bize bildirdi” ifadelerine başvuruldu. Ancak Airbus A330 MRTT tipi uçağın ne taşımakta olduğu belirtilmedi. Bu gelişme, gelecekte kaydedilecek hava trafiğine işaret ediyor.
Cezayir tarafının bu gelişmenin ardında yatan nedenlerden bahsettiği bir yanıt vermemesi ise gözlemcileri Cezayir'in bu ‘sessizliğinin’, olup bitenlerin nihai resmi bir karar olmadığına üstü kapalı işaret ettiğini düşündürdü. Nitekim Fransız askeri uçaklarının Cezayir hava sahasından geçişini yasaklayan kararın hala yürürlükte olduğu biliniyor. Dolayısıyla gözlemciler, olağanüstü veya acil bir durumla bağlantılı koşullu bir gelişme yaşandığını öne sürüyor. Yine de bu husus iki ülke arasında son dönemde hararetli ilişkiler kaydedilirken durumun yakın zamanda eski haline dönüşüne engel teşkil etmiyor.

Sahel Fransa’nın Afganistanı mı oluyor?
Cezayir yetkilendirme makamları, söz konusu gelişmeyi Sahel bölgesinde olup bitenlere bağladı. Paris ve Avrupalı ​​ortakları, dokuz yıldır terörist gruplara karşı savaş verdikleri Mali'den askeri olarak çekildiklerini resmen açıklamıştı.
Fransa Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Thierry Burkhard ile Cezayir Genelkurmay Başkanı General Said Şangariha arasındaki telefon konuşması, Cezayir'in bu konudaki konumunu açıklayabilir. İkili, başta terör tehdidi olmak üzere Sahel ve Sahra bölgelerindeki güvenlik hususları ve iki ordu arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi üzerine durmuştu.
Fransızlar, Cezayir'in Malililerin bölgedeki Fransız askeri varlığına karşı ayaklanmasında Rusya'nın çıkarına parmağı olduğunu düşünürken Cezayirliler ise bu iddiaları reddediyor. Ancak Afrika’daki meselelere Afrika içerisinde bir çözüm bulunulmasını savunan Cezayir, buradaki her türlü yabancı müdahaleyi reddediyor. Aynı zamanda isyancı grupların silahsızlandırılmasını, ademi merkeziyetçiliğin benimsenmesini ve ülkenin kuzeyindeki kalkınmanın desteklenmesini öngören 2015 tarihli Cezayir Anlaşması’nın uygulanması yoluyla siyasi bir gidişata başvurulması çağrısında bulunuyor.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Mali’deki durumun yoksulluk ve kalkınma meselesi olduğunu belirtmiş, Cezayir ordusunun bataklığa asla batmayacağını söylemişti. Aynı zamanda Fransa’nın Afganistanı’nın Paris ve Cezayir arasında sık sık kaydedilen, Barkhane Operasyonu uçaklarının Cezayir semalarında uçuşunun yasaklanmasıyla daha da kötüleşen yanlış anlaşılmalara konu teşkil ettiği düşüncesini dile getirdi. 

Fransa’nın taktiksel geri çekilmesi
Modern ve çağdaş tarih profesörü Rabah Lunisi, konu hakkındaki açıklamalarında şu ifadelere başvurdu:
“Fransa’nın Mali’den taktiksel geri çekilmesi göz önüne alındığında Cezayir'de bu uçakların geçiş yasağının kaldırılması yönünde bir karar olduğundan emin olmak gerekiyor. Gerçekçi olmalıyız. Zirâ genel söylem ile gerçeklik arasında çok büyük bir fark var. Fransa'nın geri çekilme talebi yalnızca halkı tatmin etmek içindi. Diğer yandan Mali'nin komşuları başta olmak üzere Sahel ile Sahra bölgesindeki tüm rejimler bu adıma karşı. Zirâ Fransa'nın geri çekilmesi, terörist grupların hareketliliğine özgürlük tanınacağı anlamına geliyor. Bu da Cezayir'in stratejik güvenliğini tehdit edecek. Oldukça zayıf bir ordusu olduğu düşünülen Mali'den Fransız ve Batılı güçlerin çekilmesi, terör örgütleriyle mücadele yükünü Cezayir'in omuzlarına yüklüyor. Nitekim bu grupların hedeflerinden biri de Cezayir Sahrası.”

İki ülke arasındaki çıkarlar daha derin
Bir diğer yakın tarih uzmanı Prof. Dr. Osman Munadi ise şöyle söylüyor:
“Cezayir'in hava sahasını Fransız uçaklarına kapatma kararı, askeri boyuttaki stratejik meselelerle ilgili değil, tepkisel olarak verilmiş koşullu ve geçici bir karardı. Önceki duruma dönülmesinin ise üç nedeni var. Öncelikle Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın ziyareti ve Cezayir'in Paris Büyükelçisi'nin göreve yeniden başlaması ardından Cezayir-Fransız ilişkileri ısınmaya başlamıştı. İkinci açıdan ise Cezayir hükümeti pragmatizm peşinde; zirâ Fransız uçaklarının Cezayir semalarından geçişi Cezayir için askeri veya siyasi hiçbir tehlike teşkil etmiyor. Son olarak Mali hükümetinin Paris ile diplomatik ilişkileri aniden kesmiş, Fransız hükümetinin Mali'deki kuvvetlerini geri çekme kararı almıştı. Bu da Cezayir hava sahasından artık daha az Fransız uçağının geçeceği anlamına geliyor. İki ülke arasındaki çıkarlar, Fransız uçaklarının geçişinin engellenmesinden daha derin. İlişkileri bu olayın yabancılaşmaya neden olmayacağı derecede güçlü. Cezayir devletinin haysiyeti ve egemenliğine dokunulmadığı sürece işbirliği gerilim ve yabancılaşmadan iyidir. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bölgenin gelecekteki durumunda ise pek bir değişiklik olmayacak. Zirâ Mali'deki iktidar bloğu, en azından yerel medyaya bakıldığında halktan önemli bir destek alıyor. Mali'deki Rus etkisinin genişlemesi konusundaki vaziyet ise hala belirsiz.”



Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.