Sahel’de Fransa’nın yerini kim alacak?

Her ne kadar Fransa’nın Mali’deki görevinden bahsedilse de bu görevin sona erdiği kesin

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
TT

Sahel’de Fransa’nın yerini kim alacak?

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)

Hatice et-Tayyib
Fransa, Afrika’nın Sahel bölgesindeki askeri üsleri terk ederken aldığı çok sayıda yara, silahlı unsurlarla çıkan çatışmalarda 55 askerini kaybetmek ve 9 yıldır çöllerde dolaşan askeri güçlerin getirdiği ağır maliyetlerle sınırlı değil. Fransa için bunlardan daha ağır ve acı veren yara, Sahel’e istikrar getirememesinin yanı sıra eski sömürgeleri arasında uğradığı prestij kaybı, meydanı bozgunculuk yapacak silahlı gruplara terk edecek olması, Mali’deki Büyükelçisi’nin kovulması ve Fransa’nın ülkelerinden çıkması talebiyle binlerce kişinin katıldığı protestolara teslim olmasıydı.
Gözlemcilerin çoğu Fransa ve Malili askerler arasındaki anlaşmazlığın Ağustos 2020’de Mali’de meydana gelen askeri darbeyle başladığı, Mayıs 2021’de yaşanan ikinci darbeyle ve Mali’nin Rus Wagner Grubu’ndan yardım istemesiyle bu anlaşmazlığın büyüdüğü görüşünde. Paris, Mali’deki güçlerini çekmekle tehdit ettiğinde Bamako güçlü bir şekilde cevap verdi ve Mali’deki karar alıcılar Fransa’yı eleştirerek onu Mali vatandaşlarının gözünde ülkeleri üzerindeki ekonomik ve uluslararası ablukayı sıkılaştırarak yeniden sömürmeye çalışan bir gulyabani haline getirdi.
Her ne kadar Fransa’nın Mali’deki görevinden bahsedilse de, bu görevin sona erdiği kesin ve Fransa ordusu Mali topraklarında birkaç ay içinde artık hiçbir varlık göstermeyecek. Peki o zaman, 2012’de isyancıların Azawad eyaletinde bağımsızlık ilan etmesinin ardından Mali’ye aşamalı bir şekilde giren yaklaşık 5 bin 300 Fransız gücü ile sayıları bin 200’ün üzerinde olan Avrupalı güçlerin yerini kim alabilir?

Mali Avrupa’nın sevgisini istiyor
Mali’de iktidardaki cunta yönetimi, Fransa dışındaki Avrupa ülkeleriyle işbirliği yapmak istediklerini dile getirerek, Paris ve ortaklarının aşamalı bir şekilde askerlerini geri çekme kararına yanıt olarak Fransa’dan güçlerini derhal çekmesini istedi.
Mali’deki cunta yönetimi, siyasi ve güvenlik sorunlarıyla boğuşan, radikal silahlı grupların vatanı kabul edilen ve 1 milyon 250 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip geniş ülkeden Fransa’nın çekilmesini telafi etmek için yeni ortaklar bulmayı umuyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habbere göre, Mali, Takuba Görev Gücü’nde askeri bulunan Avrupalı ülkelere ikili işbirliğini sürdürmeyi önerdi. Mali Dışişleri ve Savunma Bakanları bu öneriyi Fransa’nın çekilme ilanından sonra Avrupalı Büyükelçilere sundu ve Avrupa devletlerinin yetkililerinden Mali ve Fransa arasındaki diplomatik anlaşmazlığı anlayışla karşılamasını talep etti.
Mali, Fransa'nın çekilmesini iki ülke arasındaki anlaşmaların ‘açık ihlali’ olarak değerlendiriyor ve Mali'deki dokuz yıllık askeri faaliyetlerinin sonuçlarının ‘memnun edici’ olmadığı görüşünde.
Mali makamları, 2012’de ülkede baş gösteren ve ardından komşu ülkeler Burkina Faso ile Nijer’e uzanan radikal silahlı grupların faaliyetlerinden bu yana ülke topraklarının tamamını kontrol etmiyor. Bu kanlı çatışma binlerce asker ve sivilin ölümüne, yaklaşık iki milyon kişinin yerinden edilmesine sebep olurken, yaklaşık 9 ay içinde üst üste iki darbenin gerçekleşmesine zemin hazırlayan güvensiz bir ortam oluşturdu.

Teröristlerin ilerleyişinin sınırlandırılması
Afrika ve özellikle hammadde zengini Sahel bölgesi üzerinde Çin, Rusya, Türkiye ve ABD gibi küresel güçlerin emellerinin olduğu biliniyor. Bu durum Avrupa ülkelerini, Mali’yi terk etmemeye, ekonomik ve stratejik kazanımlar elde etmek için ülkede kalmaya ve bölgede büyük güçler arasındaki nüfuz çatışmasından faydalanmaya sevk edebilir.
Ancak bununla birlikte Avrupalıları Mali’de kalmaya teşvik etmemesi muhtemel bazı faktörler de bulunuyor. Bu faktörlerin en önemlisi Nijer, Mali ve Burkina Faso arasında kalan sınır bölgesinde silahlı saldırıların artması. Nitekim silahlı örgütler bu bölgeye sürekli saldırılar gerçekleştiriyor.
Fransa, Mali topraklarında DEAŞ, Nusret El İslam ve’l Muslimin, Massina Tugayı ve El Kaide bağlantılı başka örgütleri zayıflatmak ve liderlerini tasfiye etmekle övünse de Sahel’de terörle mücadele henüz sona ermedi ve söz konusu örgütlerin cepheleri artıyor ve saflarını yeniden düzenliyorlar. Terör örgütlerinin canlanması, Mali topraklarında Mali ordusunun yanı sıra Fransız askerlerinden oluşan Barkhane güçleri ve G5 Sahel Ortak Gücü gibi çok sayıda askeri güç bulunmasına rağmen kesin bir zaferin elde edilmesini engelliyor.
Aksine bu örgütler her zamankinden daha aktif ve daha ölümcül hale geldiler. Nitekim söz konusu örgütler öncelikle sivilleri öldürmeyi strateji olarak benimsedi. Bu örgütlerin halktan destek aldığı bölgelerde yerel ve uluslararası güvenlik güçleri acımasız saldırıların hedefi oluyor. Zira terör örgütleri kendilerine yardım etme konusunda gönülsüz davranan bölge sakinlerini cezalandırırken, kendilerini destekleyen kabileleri ödüllendiriyor.

Durumu anlayışla karşılayan Avrupalılar ile Fransa
Radikal örgütler üzerinde çalışan İbrahim eş-Şeyhani, bu örgütlerin düzenli bir orduya karşı koyma kapasitesinin birdenbire ortaya çıkmadığına dikkat çekerek, Fransa-Mali ittifakını yenilgiye uğratmalarının da şans eseri olmadığını söyledi. Şeyhani bu örgütlerin çölde geniş kapsamlı eylemler düzenleme yeteneklerini yeniden kazandıklarını, sivilleri kalkan olarak kullandıklarını ve bunu reddedenlere karşı şiddet uyguladıklarını kaydetti.
Şeyhani, “Terör örgütleri devletin kaybettiği güvenirliği kazanıyor. Sorunlu bölgelerde halkla en çok iletişimi kuran ve halka kendilerini bir koruyucu olarak gösteren bu örgütler, devleti sivilleri terk etmek ve korumasız bırakmakla suçluyor. Bu örgütler bazen şiddet, tutuklama, infaz ve zekat toplama yoluyla bazen de kabileler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için müdahale ederek, ganimet dağıtarak onların sadakatini kazanmak için savaşıyor ve halkın desteğini kazanmak için elinden ne geliyorsa yapıyor” diye konuştu.
Silahlı grupların faaliyetlerinin yanı sıra Avrupalıların Mali’de kalmasının önünde engel oluşturan başka bir faktörün ise Avrupalıların söz konusu silahlı örgütlerle müzakere kapısını açmaya çalışması olduğunu belirten Şeyhani, “Avrupalılar, Fransa’nın Mali’de karşılaştığı ve yabancı güçlerin varlığını reddeden halk protestolarını, Barışı Koruma Güçleri’ne ait depolara yapılan baskınlar ve depolardaki yağmayı göz önüne alacaklardır” dedi.
Şeyhani’ye göre, Avrupalılar Fransa’nın Mali’den çekilme kararını anlayışla karşılıyor ve sürekli darbelerin yaşandığı istikrarsız bir bölgede çalışmak istemiyorlar.
Şeyhani ayrıca terörizm ve sınır ötesi suçlarla mücadele için Sahel bölgesindeki güvenlik ve istihbarat servisleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi yoluyla terör tehdidini durdurmaları için bölge ülkelerine yardım etme çağrısında bulundu.



Washington, ABD politikalarına karşı çıkan 6 bin öğrencinin vizesini iptal etti

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı'nda (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı'nda (AP)
TT

Washington, ABD politikalarına karşı çıkan 6 bin öğrencinin vizesini iptal etti

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı'nda (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı'nda (AP)

ABD Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun yedi ay önce göreve gelmesinden bu yana 6 bin öğrenci vizesinin iptal edildiğini duyurdu.

Rubio, öğrencilere karşı başlattığı kampanyaya, ABD dış politika çıkarlarına aykırı olduğu düşünülen kişilerin vizelerini iptal etmesine olanak tanıyan muğlak bir yasayı kullanarak başladı. Bu hamle, Başkan Donald Trump'ın sağcı tabanında yankı buldu.

Trump yönetimi ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri'nde yasadışı olarak ikamet eden kişilerin toplu olarak sınır dışı edilmesi yönünde daha geniş kapsamlı bir kampanya yürüttü.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Dışişleri Bakanlığı, çoğu saldırı, alkollü araç kullanma, hırsızlık ve terörizme destek gibi suçlardan dolayı vize süresini aşan ve yasaları ihlal eden 6 binden fazla öğrenci vizesini iptal etti” dedi. Yetkili, yaklaşık 4 bin vizenin yasal ihlaller nedeniyle iptal edildiğini de ifade etti.

Dışişleri Bakanlığı, vizeleri uyruğa göre reddetmedi. Rubio, Çinli öğrencilere karşı sert önlemler alınacağına söz vermişti.

Rubio, mart ayında gazetecilere verdiği demeçte, her gün vizeleri iptal ettiğini belirterek, aktivist öğrencilere ilişkin olarak "Bu aptallardan birini her bulduğumda vizelerini iptal ediyorum" dedi.

Özellikle İsrail'e karşı protesto gösterileri düzenleyen ve antisemitizmle suçlanan öğrencilere odaklandı; öğrenciler bu suçlamaları reddetti.

Ancak ABD yönetimi, en önemli dosyalardan ikisi olarak kabul edilen iki davada gerileme yaşadı.

sdcfrgt
Columbia Üniversitesi mezunu Mahmud Halil, Jena'daki federal göçmen gözaltı merkezinden serbest bırakıldıktan sonra konuşuyor. (AP)

Columbia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı protestolara liderlik eden ve ABD'de yasal olarak daimi ikamet eden Mahmud Halil, haziran ayında bir hakim tarafından serbest bırakıldı.

Gözaltında iken bir oğlu dünyaya gelen Halil, Trump yönetimine “kendisini sindirmeye çalıştığı” gerekçesiyle dava açtı.

Ayrıca, mayıs ayında, Tufts Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisi olan ve üniversitenin gazetesinde İsrail'i eleştiren bir makale yazan Rumeysa Öztürk, duruşma beklerken serbest bırakıldı. Öztürk, Massachusetts'te sivil giyimli maskeli kişiler tarafından bir sokakta gözaltına alınmıştı.

Rubio, ABD yönetiminin yargı denetimi olmaksızın vize verme veya iptal etme hakkına sahip olduğunu ve ABD vatandaşı olmayanların ABD Anayasası'nda güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkından yararlanamayacağını söyledi.