Yemen Savunma Bakanı Makdişi, Şarku'l Avsat'a konuştu: Güney Amâlika Tugayları ile mükemmel koordinasyona sahibiz. Husiler, Marib ve el-Cevf üzerine 15 tugay seferber ettiler

Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed Ali el-Makdişi, el-Yemen es-Saîd’den (Mutlu Yemen) gelen güçlerin yakında çatışmalara gireceğini söyledi

Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed Ali el-Makdişi
Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed Ali el-Makdişi
TT

Yemen Savunma Bakanı Makdişi, Şarku'l Avsat'a konuştu: Güney Amâlika Tugayları ile mükemmel koordinasyona sahibiz. Husiler, Marib ve el-Cevf üzerine 15 tugay seferber ettiler

Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed Ali el-Makdişi
Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed Ali el-Makdişi

Şarku’l Avsat ekibi, Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Muhammed el-Makdişi ile görüşmek üzere sabah saat 9.30 gibi Marib'e ulaştı. Görüşme, Savunma Bakanı’nın çeşitli cephelerde askeri operasyonları yönettiği müstahkem yerlerden birinde gerçekleşecekti ve ekibi taşıyan araç, buraya yarım saat erken ulaştı.
Ekip, Savunma Bakanı Makdişi’yi farklı cephelerde çatışmaların yoğunlaşması nedeniyle komutanlarla yaptığı birkaç önemli toplantıyı bitirene kadar yaklaşık üç saat bekledi. Makdişi’nin toplantılar gerçekleştirdiği komutanların başında ekibimizi Savunma Bakanı'nın ofisine gitmeden önce kabul eden Yemen Genelkurmay Başkanı Korgeneral Sağir bin Aziz geliyordu.
Bakan Makdişi, Yemen Ulusal Ordusu'nun Suudi Arabistan’ın liderliğindeki Arap
Koalisyonu’nun da desteğiyle Şebve ve Marib'de Husileri bozguna uğrattığını vurgulayarak soruları yanıtlamaya başladı.
Güney Amâlika (Devleri) Tugayları ile koordinasyonu ‘mükemmel’ olarak niteleyen Yemenli Bakan, Yemen Ulusal Ordusu'nun Marib’in ilçelerinin geri kalanını özgürleştirmeye devam ettiğini ve Safer tankeri yönündeki uluslararası hatta 30 kilometreden fazla uzunlukta ve 27 kilometre derinlikte ilerleme kaydettiğini belirtti.
Harad'da devam eden operasyonlarla ilgili olarak ise Yemen güçlerinin Harad'dan yaklaşık 56 kilometre uzaklıktaki Abs ilçesinin eteklerine ve Ahim Kavşağı’na ulaştığını açıklayan Savunma Bakanı, önümüzdeki günlerin özellikle Güney Amâlika Tugayları’nın kıyı şeridinde ve Taiz'de tüm cephelerin açılmasıyla birlikte pek çok zafere tanıklık edeceğini söyledi.
Bakan Makdişi, çatışmaları çözmeye yönelik planlarla ilgili olarak da Yemen'in Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçlerinin bir parçası olduğunu belirtti ve koalisyonun, özellikle de Suudi Hava Kuvvetleri’nin Husileri püskürtüp yok etmede önemli bir rol oynadığına dikkat çekti.
El-Yemen es-Saîd Tugayları hakkında da konuşan Bakan ayrıca, Birinci Askeri Bölge güçlerinin muharebelere katılımından Hudeyde’den ve Yemen Ulusal Ordusu’nun karşılaştığı zorluklardan söz etti. İşte röportajın detayları:
-Öncelikle, çeşitli cephelerdeki askeri gelişmelerden bahseder misiniz?
Biliyorsunuz, cephelerin durdurulması ile düşman Marib ve Şebve’ye yöneldi. Fakat önce Allah sonra Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu sayesinde düşmanı Şebve’nin tamamında, Marib'in ise bazı ilçelerinde yenmeyi başardık. Geçtiğimiz günlerde Safer tankeri yönündeki uluslararası hatta 30 kilometreden fazla uzunlukta ve 27 kilometre derinlikte ilerleme elde ettik. Askeri güçler, Ummu er-Riş ve Mel’a’ya çok yaklaştı, el-Belak eş-Şarki bölgesini aştı. Bunun yanı sıra her yerde savunma savaşları veriyoruz. Ancak Güney Amâlika Tugayları ile cephelerdeki çatışmaları durdurduktan sonra Harad ve Taiz'de çatışmalar başladı. Çok büyük zaferler elde ettiler ve düşman gerilemeye başladı.
-Şebve ilçelerinin kurtarılması ve El-Yemen es-Saîd’i özgürleştirme operasyonunun duyurulmasının ardından büyük bir hareketlenme oldu. Güney Amâlika Tugayları Harib'e ulaştı. Ulusal Ordu güçleri Marib istikametinden ilerleme kaydetti. Herkes Güney Amâlika Tugayları ile Ulusal Ordu’nun birleşmesini bekliyordu. Neden bu hareketlilik azaldı ve cephe sakinleşti?
Ulusal Ordu durmadı. Güney Amâlika Tugayları durmuş olabilir, belki de ileriye dönük bir takım planları vardır. Ancak, Ulusal Ordu güçleri, ister Marib, ister Taiz, ister el-Cevf isterse Harad olsun, tüm cephelerde savaşmaya devam ediyor.
-Güney Amâlika Tugayları ile koordinasyonunu nasıl görüyorsunuz?
Çok mükemmel.
-Ulusal Ordunun Harad’daki mevcut operasyonları ne durumda?
Ulusal Ordu Harad’da oldukça etkileyici bir operasyon gerçekleştirdi. Harad'a girip kuşatmayı başardı. Bugün kıyı şeridindeki Abs ilçesi sınırlarına ulaştı. Husiler saldırılarını yoğunlaştırdılar. 1990 yılında tek devlet haline gelen ve çok güçlü silahlara sahip olan Yemen Cumhuriyeti'nin bu imkanlarını ele geçirdiklerini unutmuyoruz. Yemen, 1990 yılından sonra eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih döneminde, şu an İran'ın büyük desteğiyle Husiler tarafından ele geçirilen gelişmiş silahları, tankları ve çok sayıda mühimmatı satın aldı. Husi heyetleri Tahran'a gittiğinde İran Cumhurbaşkanı ve Dini Lideri ile buluşuyorlar. Her şeyi birlikte yapıyorlar.
Bu silahlar ve mühimmat, onlara hareket kabiliyeti ve imkanları kazandırdı. Sahip oldukları kalabalık insan gücü de unutulmamalı. Daha önce veya daha sonra bulunduğumuz bölgeler çok fazla askerin buralarda konuşlandırılmasını istemiyor. Aşiretler bölgelerini savunmak için bizimle savaşıyorlar. Ne Marib’de, Şebve'de, Hadramut'ta ne de el-Cevf ya da el-Mahra’da aşiretler zorunlu askerliği sevmezler. Dolayısıyla Husiler kalabalık bir insan gücüne sahipler. Onları mali durumlarını sömürerek ya da ABD ve İsrail ile savaşmak gibi birçok bahaneyle silah altına alıyorlar.
-Harad’taki son durum nasıl?
Ulusal Ordu, Harad’dan yaklaşık 56 kilometre uzaklıktaki Abs'in eteklerine ve Ahim Kavşağı’na ulaştı. El-Muhsam Askeri Kampı ise Husiler tarafından geri alındı, ama güçlerimiz halen Abs yakınlarındaki Harad ve Midi'de konuşlu. Allah'ın izniyle gelecek günlerle birlikte özellikle Güney Amâlika Tugayları ile olduğu gibi tüm cepheler açılırsa, kıyı bölgesi ve Taiz'de zafer bekliyoruz.
-Ordunun yeni cepheler açıp Sana'ya doğru ilerlemek ve kurtarmak için hazırlık yaptığına dair bir takım haberler var. Bu konudaki planlarınız neler? Bugün Marib’in güvenli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ne Sana’yı, ne de Marib’i güvenli diye adlandıramayız. Bazen bir veya iki gün içinde bir kopma yaşanabiliyor. Ama ülkemizi özgürleştireceğimize inancımız tam.  Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu’nun bir parçasıyız.
-Hudeyde, Husiler için bir kaçakçılık merkezi haline geldi. Hudeyde cephesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ordu güçleri Hudeyde'nin büyük bölümünü kontrol altına almış ve Hudeyde'yi çevreleyen 7 Temmuz bölgesine ulaşmışlar, geriye ise çok az yer kalmıştı.  Ancak, uluslararası müdahale, Hudeyde’deki ilerlemenin durmasına yol açtı. Son olarak yeniden konumlandırma süreci yaşandı. Elbette Hudeyde, Yemen'in atar damarıdır. 1960’larda, 70’lerde ve 80’lerde Aden'den daha güçlüydü. Yemen'in en önemli limanıdır. Husiler, şimdi Hudeyde Limanı’ndan silah kaçakçılığı yapıyor. Kaçakçılık Husilerin dinidir. Stockholm Anlaşması, limanın gelirlerinin devlet çalışanlarının maaşlarını ödemek için merkez bankasında olacağını şart koşuyordu ancak Husiler bu gelirleri savaş için kullandılar.
-Yemen Ulusal Ordusu şu an ne gibi zorluklarla karşı karşıya?
Karşılaştığımız en büyük zorluk, Husilerin tüm bölgelerde sahip oldukları imkanlar. Husiler, her şeyi kontrol ediyor. Devleti yeniden inşa etmeye başladık ve Suudi Arabistan’ın bu konuda büyük yardımları oldu.
-Koalisyon güçleriyle aranızdaki koordinasyon şu an ne durumda? Koalisyonun son zamanlardaki askeri operasyonlarda Yemen ordusunu havadan destekleyen rolünü nasıl görüyorsunuz?
Koalisyonun büyük bir rolü var. Düşmanın püskürtülmesinde ve yok edilmesinde her şeyden önce koalisyonun hava desteği büyük rol oynuyor. Bunun için başta Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri olmak üzere kendilerine teşekkür ediyoruz.
-El-Yemen es-Saîd Tugayları nasıl bir rol oynuyorlar? Şu an askeri operasyonlara katılıyorlar mı?
El-Yemen es-Saîd Tugayları, Ulusal Ordu’nun bir parçasıdır. Bu tugayların güçlerinden sadece bir kısmı operasyonlara katıldı. Geriye kalanlar da önümüzdeki günlerde katılacaklar.
-Ulusal Ordusu son dönemde geri çekilirken Nehim ve Beyhan'da yaşananların tekrarlanmasından korkuluyor mu?
Esasen, Sana'nın eteklerine kadar gelmiştik. Husiler, Marib ve el-Cevf üzerine yaklaşık 15 tugay seferber etti.
-Birinci Askeri Bölge güçlerine ne olacak? Çatışmalara katılacaklar mı?
Birinci Askeri Bölge bir tugaydır. Aslında 23. Mekanize Tugayı olarak gerek El-Cevf'teki çatışmalarda olsun gerekse yolların güvenliğinin sağlanmasında olsun bizimle birlikte hareket ediyorlar. Birinci Askeri Bölge’nin silahlarının çoğunu geri çektik. Karargahı lağvedildi. Buranın rehabilite edilmesi ve yeniden donatılması gerekiyor. Çünkü 2010 yılından bu yana elden geçirilmeye ihtiyaç duyan ve şu an kullandığımız silah ve mühimmatın dışında hiçbir silah veya yeni araç buraya girmedi.
-Sizce bu kadar insanı, onları krematoryumlara süren Husilerin saflarında yer almaya iten ne?
Bunun nedeni, Husilerin kontrolü altındaki bölgelerdeki nüfus yoğunluğudur. Aynı zamanda bu bölgelerde yaşayanların çektikleri maddi zorluklar da etkili bir faktörü. Ayrıca bu insanlar, kendilerine rehberlik edecek uzmanlar aracılığıyla harekete geçme yeteneğine de sahiptirler.
Ayrıca ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı mücadele ettiklerini ve paralı askerlerle savaştıklarını iddia ediyorlar. Ne yazık ki bazı bölgelerde yaşayanlar, Marib, Taiz, Aden ve tüm bölgelerde Ulusal Ordu'nun kurulduğunu bilmiyorlar.
Husiler, bu insanların yoksulluklarını kullanıyor. Sayıları 200 bine varan ortaokula gidecek yaştaki çocuklar yaz kamplarına giriyor. Bunlardan 10-15 bin kadarı eğitim alarak bu kamplardan çıkıyor.
-Savunma Bakanı olarak Yemenlilere gelecek günlerle ilgili ne söylemek istersiniz? Onlara hangi sözleri verebilirsiniz?
Kardeşlerimizin desteğiyle inşallah zaferin geleceğini söylemek istiyorum. Husiler, bölge ve uluslararası toplum da dahil olmak üzere herkes tarafından iyi bilinen kanlı bir projedir. Tek yaptığı yeni mezarlar kazmak. Yemenliler için hayata geçirdiği projeler mezarlıklardan ibaret. Bu yüzden Yemen'deki kardeşlerimizi, evlatlarını Husilerin onları gönderdiği krematoryumlardan kurtarmaya çağırıyoruz. Ayrıca Ulusal Ordu sabırlı olsun, Allah'ın izniyle zafere yakındır.



Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
TT

Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.

Ahmed Mahir

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr, Majalla'ya özel açıklamalarda bulundu. Oleksandr röportajında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının üçüncü yılına girerken bir çıkmazda olunup olunmadığı konusuna değindi.

Oleksandr, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bizimle yaptığı röportajda, Rusya'nın stratejik bir yenilgiye uğradığı yönündeki görüşünü savundu. Savaşa adil ve eşitlikçi bir çözüm olduğuna dair inancına ve ülkesindeki mali yolsuzluğun kronikleşip kronikleşmediğine dair açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre Kiev Üniversitesi ve Pensilvanya'daki (ABD) Dickinson Üniversitesi Hukuk Fakültesi de dahil olmak üzere Batı'daki birçok akademik kurumda uluslararası hukuk profesörü olarak görev yapan Oleksandr röportajda, uluslararası arenada yaşanan gelişmelerden Ukrayna-Rusya savaşına kadar birçok başlıkta soruları yanıtladı:
-Son aylarda her iki tarafın da anlamlı kazanımlar elde edemediği bu savaşın bundan sonraki aşaması ne olacak?
Bu savaş iki aşamaya ayrılabilir. İlk aşamada çatışma iki farklı merhalede gelişti. Başlangıçta Rusya, Kiev'i üç gün içinde ele geçirmek üzere bir yıldırım saldırısı başlatmayı ve ardından yaklaşık bir ay içinde Ukrayna'nın çoğunu tamamen işgal etmeyi denedi, ancak başarısız oldu. Şu an, acımasız bir yıpratma savaşıyla karakterize edilen çatışmanın ikinci aşamasındayız. Artık asıl mesele dayanıklılık: Yani hangi tarafın çabalarını daha uzun sürdürebileceği. Zafer müttefiklerimizin, direnişin devamı için gerekli olan kararlı desteğine bağlıdır. Rus kuvvetleri şu anda Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini kontrol ediyor.

Rusya, Kiev'i kontrol altına almak, Ukrayna bölgelerinin çoğunluğunu kontrol etmek ve kendi yörüngesinde dönen bir hükümet kurmak gibi iddialı hedeflerine ulaşamadı. Aslında Ukrayna, 24 Şubat 2022'den bu yana Rusya'nın işgal ettiği alanların yaklaşık yarısını geri almayı başardı. Bir diğer önemli başarı, başlangıçta çatışmaya katılan Rus birliklerinin yüzde 90'ının operasyonel yollarının etkili bir şekilde kesintiye uğratılması. Üçüncü kayda değer zafer, Rus kuvvetlerinin Karadeniz'den sürülmesiydi ve benim görüşüme göre bu başarılar, çatışmanın daha geniş bağlamında çok önemli.

Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var.

-Görevden alınan Başkomutan Valery Zalozny, savaşa ilişkin değerlendirmesinde Başkan Vladimir Zelenskiy'den daha mı gerçekçiydi?

Başkomutan Valery Zalozny ve Başkan Zelenskiy'nin pozisyonlarında ciddi bir çelişki görmüyorum. Bana göre ikisi de aynı stratejiyi izliyor.

-Ancak Valery Zalozny savaşın çıkmaza girdiğini söyledi…

Bazı politikacıların ‘çıkmaz’ tabirini kullanmasıyla ilgili bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Bunun olumsuz etkileri bulunuyor. Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var. Zalozny'nin durgunluk durumuna işaretinde kastedilen bu değildi. The Economist’e makale yazmaktaki amacı, Batılı Müttefiklerden ek destek istemek ve onları böyle bir çıkmazın gerçeğe dönüşmesini önlemek için daha fazla silah sağlamaya teşvik etmekti.Evet, hedefi açıktı: Ukrayna'nın işgal altındaki toprakları geri alma ve karşı saldırıya geçme çabalarını sürdürmek için daha fazla askeri yardım sağlamak. Diplomat olmayan Zalozny, Batı söyleminde ‘çıkmaz’ kelimesinin taşıdığı çağrışımı tam olarak anlamadığı için en uygun terimi seçememiş olabilir. Onun çağrısı, olası bir çıkmazdan kaçınmak için askeri desteğin artırılması ihtiyacıydı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)

-Geçen yılki karşı saldırının başarısızlığının günah keçisi Zalozhny miydi?

Öncelikle karşı saldırının yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı başarısız olduğunu düşünmüyorum ve gerçekleri sizlere sundum. Sayıca ve silah olarak üstün olmamıza rağmen bu bir başarısızlık değildi. Sınırsız insan kaynağına, insan gücüne ve silahlara sahip bir süper güce karşı savaşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kalitesizliğine rağmen büyük miktar durumu telafi ediyor.

İkinci olarak, popülaritesinin zirvesinde olan önemli bir figürün ortadan kaldırılmasının onu günah keçisi yapacağına inanmıyorum, ancak iki yıl süren şiddetli çatışmanın ardından askeri liderlikte değişiklik yapılması normaldir.

-Sizin açınızdan Rusya ile savaşın adil çözümü nedir?
Bir uluslararası hukuk profesörü olarak bakış açım bu alanın ilkelerine dayanmaktadır. Avrupa'da uluslararası hukuku yeniden tesis etmenin tek adil çözümü var: Rus kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi geçtiğimiz günlerde bu konuyu ele alan bir kararı kabul etti. Bu karara göre, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış müzakereleri ancak Ukrayna koşullarında başlayabilir ve Ukrayna'nın gerekçesiz Rus saldırganlığının kurbanı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Şart açık: Barış görüşmelerinin başlayabilmesi için Rusya Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'daki güçleri tamamen çekecek. Bu adımlar diyaloğu başlatmak için temel gereklilikleri oluşturur. Uluslararası hukukun yeniden tesis edilmesi ve adaletin aranması son derece önemlidir. Ukrayna ekonomisinin yüzde 30'undan fazlasına ağır zarar vermekten sorumlu olan Rusya'nın hesap vermesi gerekiyor. Saldırgan taraf olarak bize verdiği zararın tazmini karşılanması tazminat ödemekle yükümlü olmalıdır.

Saldırganlık yalnızca devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değildir; tüm uluslararası topluma karşı işlenmiş bir suçtur.

-Rusya ile iki yıl süren savaşın ardından Ukrayna'nın Rus kuvvetlerinin Kırım Yarımadası'ndan çekilmesi konusunda ısrar etmesini askeri açıdan gerçekçi buluyor musunuz?
Uzun vadede iyimserim çünkü saldırı suçu sadece devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değil; tüm uluslararası topluma, tüm ülkelere karşı işlenmiş bir suçtur ve eminim ki uluslararası mücadeleyi sürdürme iradesi yeniden tesis edilecektir. Bu bir zaman meselesi. Ama elbette gerçekçi olmak gerekirse beklediğimizden uzun sürebilir. Ama sonuç kaçınılmazdır. İnsanlık bir yol ayrımında: Ya yirmi birinci yüzyılda uluslararası hukukun rehberliğinde ilerlemeyi ya da on dokuzuncu yüzyılın standartlarına geri çekilmeyi seçecek. Putin, eylemleriyle bizi bu köhne uygulamalara dönmemizi, böylece yüzyıllarca süren ilerlemeyi feda etmemizi istiyor. Ancak insanlığın uluslararası hukuk ilkelerini tercih ederek akıllıca seçim yapacağına inanıyorum. Bu iyimserlik Kırım'daki duruma da yayılıyor.

Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak?

- Ukrayna Güvenlik Servisi, yaklaşık 40 milyon dolar değerindeki askeri silahlarla ilgili yolsuzluğu ortaya çıkardığını açıkladı. Başsavcı'nın çalınan paraya el konulduğunu söylediğini biliyorum. Peki, Ukrayna'da mali yolsuzluğun kronik olduğunu düşünüyor musunuz? Yolsuzluk, Avrupa Birliği'ne katılma girişiminizde büyük bir engel değil miydi?

Yolsuzluk sorunu uzun yıllardan beri var ve Ukrayna'da çok büyük bir sorun. Başkan Zelenskiy'nin seçilmesinin nedenlerinden biri de yolsuzlukla mücadele ihtiyacıydı ve o da sözünü tuttu. Şimdi mevcut duruma baktığınızda Ukrayna'da hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını göreceksiniz. Mesela yolsuzluk davalarında milletvekillerinin dokunulmazlığı yok. Size Ukrayna Parlamentosu üyelerinin yolsuzluk suçlamasıyla adalet önüne çıkarıldığı davalardan birçok örnek verebilirim. Bir başka örnek, yolsuzluk nedeniyle adalet önüne çıkarılan Ukrayna Başyargıcı’dır. Önemli şahsiyetlerin ve üst düzey politikacıların adalet önüne çıkarıldığı başka birçok örnek bulunuyor. Yolsuzlukla mücadelede çok etkili bir yapı oluşturduk ve yolsuzlukla mücadelemiz devam ediyor, çünkü çok basit bir gerçeğin farkındayız: Özellikle savaş sırasında yolsuzluğa tahammül edemeyiz. Çünkü yolsuzluk NATO'ya ya da Avrupa Birliği'ne katılmak istediğimiz bir dönemde küresel anlamda ortaklarımızın ve müttefiklerimizin gözünde güvenilirliğimizi zedeliyor.

-Başkan Zelenskiy'nin birden fazla röportajda söylediği ilginç şeylerden biri de Ukrayna'yı desteklemenin bir hayır işi olmadığıdır. Bundan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

Ukrayna aslında Avrupa'nın kalkanı rolünü oynuyor. Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak? Birincisi, bu durum NATO üyesi devletlerin karşı karşıya olduğu güvenlik risklerini artıracaktır. Pek çok kişi Rusya'nın hedeflerinin Ukrayna ile sınırlı kalmayacağına inanıyor; sırada Moldova ve Baltık ülkelerinin yanı sıra Polonya da olabilir. Bu durum, ABD ve NATO üyelerinin Rusya tehdidine karşı savunma bütçelerini önemli ölçüde artırmalarına ve savunma mekanizmalarını güçlendirmelerine yol açacak.

Fotoğraf Altı: Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)
Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)

Sonuç olarak, ABD'nin, Avrupa ülkelerinin ve diğer NATO üyesi ülkelerin üstlendiği mali yükler, mevcut harcamaların çok üzerinde artacak. Dolayısıyla, Ukrayna'nın Rusya'nın yayılmacılığına karşı direnişini desteklemenin sadece iyi niyetli bir davranış değil, aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğu sonucuna varıyoruz.  Rus emperyalizmine karşı direnişimiz sadece egemenliğimizi savunmak değil, aynı zamanda uluslararası düzeni desteklemektir. Bu görevdeki başarısızlık, dünya çapındaki diğer potansiyel saldırganları güçlendirebilir ve motive edebilir.

Araplara şöyle diyorum: Saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturun; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olun.

-Peki, Ukrayna ile Arap dünyasının, iki tarafı yakınlaştıracak ortak bir zemin mevcut mu?

Evet, birçok ortak mesele var. Bana sık sık şu tür sorular soruluyor: Arap dünyasına sizi neden desteklemeleri gerektiğini nasıl açıklayabilirsiniz? Bunu Avrupa ülkelerine anlatabilirsiniz çünkü siz Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçasısınız ve Avrupa değerleri için mücadele ediyorsunuz. Evet. Peki, bu durumu Arap dünyasına nasıl açıklayacaksınız? Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturmuş olursunuz; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olursunuz. Bu Arapları bizi desteklemeye teşvik edecek önemli bir neden. İkinci neden ise gıda güvenliğidir. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı dünya çapında gıda güvenliğini ve tedarik zincirlerini baltaladı. Son olarak nükleer güvenlik. Ukrayna'yı desteklemek nükleer felaket olasılığını azaltır. Son olarak ahlaki bir argüman var: Rusya, Ukrayna savaşında saldırgandır.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.