Tunus Cumhurbaşkanı’ndan ‘Meclis faaliyetlerinin askıda kalmaya devam edeceği’ vurgusu

Gannuşi, Meclis Başkanı imzasıyla açıklama yayınlayacağını belirterek Said’e meydan okudu.

Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesini protesto için başkent Tunus’ta toplanan yargıçlar (EPA)
Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesini protesto için başkent Tunus’ta toplanan yargıçlar (EPA)
TT

Tunus Cumhurbaşkanı’ndan ‘Meclis faaliyetlerinin askıda kalmaya devam edeceği’ vurgusu

Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesini protesto için başkent Tunus’ta toplanan yargıçlar (EPA)
Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesini protesto için başkent Tunus’ta toplanan yargıçlar (EPA)

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, bazı milletvekillerinin 7 aydır faaliyetleri askıya alınan Meclis’in yeniden çalışmasını talep etmesini eleştirerek, “Parlamenterlerin uzaktan toplantı düzenlemesi, bunların ürettiği bir bidattir” ifadesini kullandı. Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan Said, “Devleti iflas ettiren onlar. Geri dönmek isteyen onlar. Ancak yurtdışındaki güçlerle temaslar kuruyorlar ve vatansever olduklarını iddia ediyorlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Said, konuşmasının devamında, “Bugünden sonra yurtdışındaki bazı güçlerle uzaktan toplantı üzerinden iletişim kuracaklar. Ancak Meclis binası dışındaki toplantılar geçersizdir. Biz burada birbirine yakın şekilde toplandık ve halka yakınız ve onların yaptığı gibi uzaktan toplantılar düzenlemiyoruz. Meclis binası dışında yapılan her türlü toplantının geçersiz olduğunu söyleyen bir yasa var” dedi.
Meclis Başkanı Raşid Gannuşi, Anayasa’nın kabulünün 8’inci yıldönümü dolayısıyla 27 Ocak’ta sanal ortamda düzenlenen bir meclis oturumunu yönetti. Oturuma katılan vekiller Cumhurbaşkanı Said’in aldığı kararları ve yayınladığı kararnameleri ‘anayasaya ve hukuka aykırı’ olarak niteleyerek, bunları reddettiklerini ve Tunus’ta tüm yaşananların hukuki ve ahlaki sorumlusunun Cumhurbaşkanlığı olacağını dile getirdi.
Siyasi hasımlarına ve muhaliflerine cevap vermek için Bakanlar Kurulu’nun toplanması fırsatını değerlendiren Said, ülkeyi yolsuzluktan, yargıyı, tekeline alanlardan temizleyeceğini, zayıf kesimleri koruyacağını ve yabancı fonları engelleyeceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Said, eski düzeni ve bu düzeni tekeline alanları, yargıçları, ‘renk değiştirenleri’ ve dış güçlerle ittifak kuranları eleştirdi.
Raşid el-Gannuşi Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından Meclis Başkanı imzasıyla yazılı bir açıklama yayınladı. Ukrayna’daki gelişmelere ve bu gelişmelerin Tunus diasporasına etkilerine işaret eden Gannuşi, Dışişleri Bakanlığı’na önceliğin tamamen Ukrayna’daki Tunus diasporasına ve Tunuslu öğrencilere verilmesi çağrısında bulundu. Bu kapsamda maddi ve manevi bilgilendirmelerin yapılması gerektiğini kaydeden Gannuşi, açıklamasında “Meclis Başkanlığı ihtiyaç olduğu anda Tunuslu vatandaşların tahliyesine imkân verecek entegre bir plan yapılmasının gerekliliğini vurguluyor” ifadesini kullandı. Gözlemciler bu açıklamayı Gannuşi’nin Said’e meydan okuması olarak değerlendirdi.
Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Said yargıya 2019 yılı seçim ihlallerine ilişkin hukuki sonuçları bir an önce yayınlama çağrısında bulundu. Said söz konusu tarihte yapılan parlamento seçimlerinde gösterilen listelerden bazılarının geçersiz sayılması gerektiğini vurguladı. Said’in bu talebi, Tunus mahkemesinin bazı listelerdeki adayların yurtdışından fon aldığını ortaya çıkarmasının ardından geldi.
Said, şu anki siyasi sahnede hâkim kılınmak istenen eski düzenin geri dönmeyeceğini çünkü halkın onları tarihin dışına çıkardığını ifade etti.
15 Ocak’ta başlatılan çevrimiçi istişare platformuna da değinen Said, “Katılım arzu edilenin altındaydı (yaklaşık 200 bin katılımcı). Birtakım teknik sorunlar ve bu deneyimi baltalamak isteyen eski düzen tarafından engeller çıkartılmış olabilir” dedi.
Bu bağlamda, bir grup eğitimci, ülkenin güneyindeki Kebili kentindeki bir eğitim kurumunda müdür olarak görev yapan Abdullah el-Gali, siyasetçilerin eğitim kurumlarını kullanmalarını utanç verici bulduğunu ve reddettiğini vurguladı. Gali’nin bu tepkisi, bazı okul müdürlerinin çevrimiçi istişare platformu için toplantıya çağrılmasının ardından geldi.
Gali, Tunus haber ajansına yaptığı açıklamada, eğitim kurumlarını siyasi alanın içine çeken bu tür toplantı çağrılarını reddettiklerini belirterek, eğitim kurumlarının müdürlerinin esas görevlerinin pedagojik eğitim olduğunu ve ulusal istişare platformundan uzak olduklarını söyledi. Gali, eğitim kurumlarının istikrarını sağlamak ve toplumsal barışı tehdit edecek eylemlerden uzak tutmak için bu kurumların tarafsız kalması, eğitim işlerine fayda sağlamayan çatışmalardan ve çekişmelerden kaçınması gerektiğini vurguladı.



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.