İran Genelkurmay Başkanı Yardımcısı, ordu ve siyasiler arasındaki “çatlağı iyileştirme” talebinde bulundu

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Aziz Nasirzade (Tasnim)
İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Aziz Nasirzade (Tasnim)
TT

İran Genelkurmay Başkanı Yardımcısı, ordu ve siyasiler arasındaki “çatlağı iyileştirme” talebinde bulundu

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Aziz Nasirzade (Tasnim)
İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Aziz Nasirzade (Tasnim)

İran hükümetinin Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısına yönelik tutumuna yönelik sert eleştiriler devam ederken, İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Aziz Nasirzade, Ukrayna krizinden dersler çıkarılması ve ordu ile politikacılar arasındaki farklılıkları çözerek ülkenin “caydırıcı gücünün” güçlendirilmesi çağrısında bulundu.
İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Nasirzade, hükümet ve askeri yetkililer arasında yönetim konusunda bir sürtüşme olduğunu söyleyerek, “Ordunun bazı bölgelerde bulunmaması gerektiğini söylüyorlar… Bu bölgeleri güçlendirmek için ordunu varlığı gerekli” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın İran Devrim Muhafızları'na bağlı Tasnim haber ajansından aktardığı habere göre, Nasirzade, Genelkurmay'a bağlı, stratejik araştırma, askeri doktrin ve uygulamalı savunma bilimlerine adanmış bir üniversite olan Yüksek Ulusal Savunma Üniversitesi Devlet Okulu'nda bu çatlağın tartışılması ve çözülmesi çağrısında bulundu.
Açıklamasında Ukrayna krizine de atıfta bulunan Nasirzade, “Ukrayna savaşının bizim için önemli dersleri var. Caydırıcı bir güç olan nükleer enerjiden kurtuldular ve bu krizden etkilendiler. Ülkemizde bazıları her şeyi bitirip pes etmemiz gerektiğini söylüyor. Bugünün dünyasında caydırıcı bir gücünüz olmamalı mı?” dedi.
Yetkili açıklamasında, “Bugünün dünyasında zayıf olduğumuz her yerde yenileceğiz” diyerek, 1797 devrimi, Birinci Körfez Savaşı ve hali hazırda şimdi yaşananların bir kısmının, dünyadaki gelişmelerin bir sonucu olarak değerlenirdi.
Devrim Muhafızları’na ait Civan gazetesi dün, İran hükümetinin Ukrayna savaşına ilişkin tutumunu eleştirenleri, ‘Batı’nı ajanları ve sert ulusal reformcular’ olarak nitelendirdi. Gazetede, “Sayıları az olsa da sesleri yüksek ve İslam Cumhuriyeti'ni insani kavramların arkasına saklanarak Rus hükümetini desteklemekle suçlamaya çalışıyorlar” ifadeleri kullanıldı.
Cihane Sanat gazetesi ise, “Ciddi bir meydan okuma, çünkü her iki taraf da çatışmanın iki tarafında yer alırken, tarafsızlığın ulusal çıkarlarla uyumlu uygun bir konum olduğunu düşünüyorlar” diyerek reformist ve muhafazakar kamplara işaret etti.
Gazete’de ayrıca, “Muhafazakarlar Putin'in zaferinin kesin olduğuna inanıyorlar, bu nedenle tavır alıyorlar. Öte yandan Ukrayna'yı siyasi rakiplerine meydan okumak için Batı'da bir güven sembolü olarak görüyorlar” denildi.
Bir analist, gazeteye yaptığı açıklamada, “İran bu konuda stratejik bir hata yaptı, çünkü bir ülkenin işgalini desteklemek doğru değil” ifadelerini kullandı.
Reformist çizgideki Şark gazetesi, Moskova'nın nükleer müzakerelerde İran'a verdiği desteğin etkisiyle Ukrayna'ya yönelik Rus saldırısına verdiği desteği eleştirdi ve bunu İran'da "değer ve ilkelere aykırı" olarak değerlendirdi. Gazete, “Dengeli bir dış politika, sürmekte olan filler savaşında ezilmekten kurtulmanın bir yolunu bulmamızı gerektirir” dedi.
Reformist çizgideki Hamdali gazetesi analistlerinden biri ise, “İran, Rusya'ya daha açık bir şekilde karşı çıkmalıydı” dedi. Hüseyin Beheştipur ise, “Ukrayna krizi nükleer anlaşmaya yardımcı olmadıysa, Viyana’daki anlaşmayı kesinlikle engellemedi” ifadelerini kullandı.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.