Rusya ve Batı'nın ‘Suriye laboratuarındaki tecrübeleri’ Ukrayna'da tekrarlanır mı?

İdlib'de bir duvar üzerine Ukrayna'ya destek amaçlı çizim yapan iki Suriyeli (AFP)
İdlib'de bir duvar üzerine Ukrayna'ya destek amaçlı çizim yapan iki Suriyeli (AFP)
TT

Rusya ve Batı'nın ‘Suriye laboratuarındaki tecrübeleri’ Ukrayna'da tekrarlanır mı?

İdlib'de bir duvar üzerine Ukrayna'ya destek amaçlı çizim yapan iki Suriyeli (AFP)
İdlib'de bir duvar üzerine Ukrayna'ya destek amaçlı çizim yapan iki Suriyeli (AFP)

Rusya'nın Suriye'deki askeri, siyasi ve insani tutumları, Ukrayna'daki yeni maceralarını anlamak için yaralanılabilecek dersler barındırıyor mu? Moskova, Rusya’nın batı sınırlarında yürüttüğü savaşta ‘Suriye senaryosunu’ tekrarlayabilir mi? Batı’nın iki dosyaya yönelik tutumları arasındaki hangi benzer noktalar var?

“Yanmış toprak stratejisi”
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, 2016 yılı sonlarında dönemin dışişleri bakanı iken ABD’li mevkidaşı John Kerry ile birlikte Moskova'yı, Birleşmiş Milletler'in (BM) 2003 yılında ‘dünyanın savaştan en çok zarar görmüş şehri’ olarak kabul ettiği Çeçenistan'ın başkenti Grozni’ye atıfta bulunarak Halep’i ‘Suriye'nin Groznisi’ haline getirmemesi konusunda uyardı. Rusya’nın Washington Büyükelçiliği, bu uyarıya Twitter üzerinden verdiği yanıtta, “Grozni bugün barışçıl, modern ve refahın olduğu bir şehirdir. Hepimizin aradığı çözüm de bu değil mi?” yazdı.
Bu, Rusya’nın 2015 yılı sonlarında ‘Suriye devletini kurtarmak’ için askeri müdahalede bulunmasını nasıl gördüğünün bir göstergesiydi. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, geçtiğimiz yılın sonlarında, Rus ordusunun bugüne kadar Suriye'de 320 farklı silah modelini test ettiğini ve ülkenin batısındaki Hmeymim Hava Üssü’ne ses hızının 10 katı hızla hareket eden hipersonik Kinjal füzelerini taşıyan iki MiG-31K savaş uçağı konuşlandırdığını açıkladı. Füze savunma sistemlerini alt etmesini sağlayan dolambaçlı bir yol izleyen Kinjal füzeleri, Ukrayna'ya karşı başlatılan askeri saldırının hemen öncesinde Suriye kıyılarında gerçekleştirilen deniz tatbikatlarında kullanılan silahlar arasında yer aldı.
Askeri uzmanlara göre Rus ordusu, kontrol ettikleri alanın büyüklüğünü yüzde 10'dan yüzde 65'e çıkaran Suriye rejimi güçlerini desteklemek için yanmış toprak stratejisini uygulamaya koydu. Ateşli uyarılarda bulunmak ve muhalefet bölgelerini boyun eğdirecek bir örnek olarak Hama kırsalındaki El-Letamine, Doğu Guta'daki Hamuriye ve Dera kırsalındaki el-Lecet gibi bölgeleri savaş uçakları, varil bombaları ve silahlı insansız hava araçları (SİHA) ile şiddetli hava bombardımanlarıyla hedef aldı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), on yıllık savaş sırasında öldürülen yaklaşık yarım milyon Suriyeliden 21 binin Rusya’nın 77 aydır süregelen askeri müdahale sırasında düzenlediği hava saldırılarında öldüğünü bildirdi. BM, savaşlar sırasında zehirli gazların ve kimyasal silahların kullanıldığını söyledi. Moskova, Şam yararına Suriye'ye müdahale etti ve radikaller ya da El Kaide ve DEAŞ’a biat eden dinci gruplar dahil olmak üzere farklı çizgilere, yeteneklere ve desteğe sahip muhalif gruplarla karşı karşıya geldi. Ukrayna'da ise aynı tarihe sahip olduğu komşu bir ülkenin düzenli bir ordusuyla savaşıyor. Henüz Ukrayna’da hiçbir ayrım gözetmeyen bombardımanlar düzenlenmediği, yanmış toprak taktiği uygulanmadığı, varil bombaları kullanılmadığı ve şiddetli hava saldırıları gerçekleşmediği için iki savaşta kullanılan askeri taktikler farklılık gösteriyor. Moskova'nın Ukrayna hava sahasını kapatmasından, askeri operasyonları artırmasından ve toprak sahiplerinin direnişe geçmesinden sonra bu durumun önümüzdeki günlerde test edileceğinden şüphe yok.

“Geri çekilme açıklamaları”
Rusya, birçok defa Suriye'deki askeri operasyonlarını ‘gevşetme’ veya bazı güçlerini geri çekme sürecinde olduğunu açıkladı. Cenevre'de ya topyekün bir askeri operasyon ya da siyasi müzakere turu başlatacak adımlar atılmadan önce Rusya tarafından Suriye’deki sivil savunma ekipleri Beyaz Baretliler’e karşı ‘Suriye hükümetine karşı siyasi propaganda yapmak amacıyla kimyasal saldırı tiyatrosuna hazırlanma niyetinde olduğu’ şeklinde birçok kez suçlayıcı açıklama yapıldı.
Rusya Savunma Bakanlığı’nın internets sitesinde yer alan açıklamalarda, ‘terör örgütleriyle bağlantılı oldukları’ gerekçesiyle mevzilerini bombalamaya hazırlık olarak Ahraru’ş-Şam ve Ceyşu’l-İslam dahil ‘ılımlı’ muhalif grupların ‘meşruiyetini’ tanımadıklarını duyurdu. Moskova, Washington ya da Astana Süreci’nin diğer garantörleri olan Ankara ve Tahran ile birçok uzlaşı anlaşması imzaladı. Ancak zamanın geçmesi ve bazı değişikliklerin yaşanmasıyla kısa sürede anlaşmaları ihlal etti. Bunun son örneği, 2018 yılında tamamlanan Dera’daki uzlaşı anlaşmaları oldu.
Her ne kadar Ukrayna’daki durum farklı olsa da şimdilik bazı ortak noktaları olduğunu söyleyebiliriz. Moskova, Ukrayna’yı kapsamlı bir işgale girişmeden önce Rus askerlerinin batı sınırlarından çekildiğini duyurdu ve yeni bir gerilimin başlamasından önce müzakerelerde bulunmak istediğini açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı şu an, Putin'in emriyle Savunma Bakanlığı tarafından fiilen yürütülen savaşta bir ‘savunmacı’ ve bir ‘diplomat’ rolünü oynuyor. Rusya’nın Suriye’de ‘rejimin bölgeler üzerindeki kontrolünü yeniden kazanması’ ve ‘rejim güçlerinin desteklenmesi’ gibi bir takım askeri hedefleri olduğu biliniyor. Bunlar bunu ertelenebilir veya uyarlanabilir hedeflerdir. Önlerindeki tek engel siyasi değil askeridir. Müzakereler sadece bu hedeflere ulaşmak ve uygulamak için ihtiyaç duyulan zamanı kazanmak için bir araçtır.
Moskova, çatışmalardan önce insanların ‘teröristlerin kontrolü altındaki bölgelerden çıkması için koridorlar’ açıldığını defalarca kez duyurdu. ‘Toplum mühendisliği’ ve insanların bir yerden başka bir yere, özellikle de güneyden kuzeye nakli için pek çok yer değiştirme operasyonuna kolaylık sağladı ve 13 milyon yerinden edilmiş kişi ve mültecinin göçünü durdurmadı. Moskova’nın Ukraynalıların çevre ülkelere göç etmeleri için kapıyı açık bırakması, bir yandan Avrupa’da ‘göç kartı’ oynamaya, diğer yandan Ukrayna'da ‘uyumlu bir topluma’ ulaşmaya olanak sağlayacaktır.
Moskova ve Washington'ın Suriye'de olduğu gibi hava koruması olmadan ‘sınır ötesi’ yardımlar için uluslararası bir kararı desteklemek gibi insani konularda birlikte çalışıp çalışmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Gizli program
Şimdi alınan derslerle sadece Rusya değil, ‘Suriye laboratuarında’ özellikle ‘askeri bir güç’ ve ‘demir yumruk’ olan diğer ülkeler de test edilebilir.
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), 2012 yılı sonları ve 2013 yılı başlarında muhalif grupları eğitmek için gizli bir program başlattı ve bu program için milyarlarca dolar tahsis etti. CIA’nin bu adımı, rejim güçlerinin Rusya’nın müdahalesi öncesinde Şam kapılarına kadar çekilmesine katkıda bulundu. ABD, Suriye’ye müdahale ettiği süre boyunca Suriye’nin güneyi ve kuzeyinde uçuşa yasak bir bölge kurmayı reddetti. Ancak, 2014 yılında DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) ile örgütü yenmek ve bir daha toparlanmasını engellemek için ülkenin kuzeydoğusunda uçuşa yasak bir bölge kurdu. Bunun yanı sıra Türkiye, bir yanda Şam güçlerine karşı ‘uçurumun kenarına’ giderek, diğer yanda Rusya ile ikili ve stratejik anlaşmalar yaparak kara ve hava kuvvetlerini sahaya sürdü.
ABD ve Türkiye’nin Suriye’de deneyimleri şu iki ilkeye dayanıyor:
1- Suriyeli muhalif grupları eğitmek, onlara sınır ötesi silah ve hava desteği sağlamak
2- Yabancı aktörler arasında nüfuz alanlarının paylaşımı için Suriye topraklarında askeri bir çatışmayı önlemek amacıyla Rusya ile  ikili anlaşmalar yapmak
Öte yandan şu an Batılı istihbarat servisleri arasında Ukrayna meselesinde Suriye’den çıkarılan derslerden yararlanmak için temaslar kuruluyor.
AB, İngiltere, ABD ve diğer ülkelerin Kiev'e ordusunu desteklemek amacıyla silah gönderme kararları aldıkları biliniyor. Ama burada şu soru akıllara geliyor: Bu silahlar Ukrayna'ya ve ordusuna nasıl teslim edilecek? Üzerinde çalışılan senaryolardan biri, Rusya, tedarik hatlarını kesmek ve Ukrayna'yı, özellikle batı bölgelerini ‘parçalamak’ ve Batı ülkelerinin planlarını bozmak için Kiev'in batısındaki saldırılarını artırırken silahların Polonya üzerinden taşınması için gizli bir hat kurulmasını öngörüyor. Peki, bu Rusya ile NATO arasında bir çatışma olmadan nasıl yapılacak? Bu durum Suriye'de olduğu gibi Ukrayna'da da uzlaşı anlaşmalarının ve yer değiştirmelerin yapılmasına ve nüfuz alanlarının ortaya çıkmasına yol açar mı?



Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.


Uluslararası koalisyonun eski sözcüsü, SDG güçlerinin Suriye Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi çağrısında bulundu

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Suriye güvenlik güçleri saldırının ardından Palmira kentinde nitelikli ve kararlı bir operasyon gerçekleştirdi, (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Suriye güvenlik güçleri saldırının ardından Palmira kentinde nitelikli ve kararlı bir operasyon gerçekleştirdi, (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Uluslararası koalisyonun eski sözcüsü, SDG güçlerinin Suriye Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi çağrısında bulundu

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Suriye güvenlik güçleri saldırının ardından Palmira kentinde nitelikli ve kararlı bir operasyon gerçekleştirdi, (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Suriye güvenlik güçleri saldırının ardından Palmira kentinde nitelikli ve kararlı bir operasyon gerçekleştirdi, (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Uluslararası koalisyonun eski sözcüsü Albay Myles Caggins, Palmira'daki ortak Suriye-Amerikan devriyesine yapılan saldırının sürpriz olduğunu belirterek, Washington'un Suriye ile uzun vadeli güvenlik ilişkileri kurmak istediğini kaydetti.

Suriye devlet televizyonunda yayınlanan açıklamalarında Caggins, “Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye güvenlik güçlerini DEAŞ’a karşı mücadelede destekleme konusunda özel ve devam eden bir misyonu var ve bu, Suriye hükümetiyle iş birliği içinde yapılacak” dedi. Caggins, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Savunma Bakanlığı ile bütünleştirilmesinin gerekliliğini de vurguladı.

Ayrıca, “Amerikan mevzilerine sık sık saldırılar düzenleniyor ve İran milisleri, güçlerimizin bulunduğu bölgelerde gerilim yaratmaya çalışıyor ve çalışmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.

Amerikalı yetkili, Suriye Devlet Başkanı Ahmed elş-Şara'nın bölgede barışa yönelik önemli çalışmalar yaptığını ve Suriye-Amerika ilişkilerinin güçlü olduğunu, ekonomiyi ve refahı güçlendirmenin terörizmle mücadelede önemli bir unsur olduğunu açıkladı.

Şam, cumartesi günü Suriye'nin merkezindeki Palmira kenti yakınlarında ABD-Suriye ortak askeri heyetine yönelik düzenlenen ve üç Amerikalının (iki asker ve bir sivil tercümanları) öldüğü, birçok personelin ise yaralandığı silahlı saldırıyı "terör saldırısı" olarak kınadı.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, "Suriye, Palmira yakınlarında Suriye-ABD ortak terörle mücadele devriyesini hedef alan terör saldırısını şiddetle kınıyor" dedi. Şeybani, sözlerine şöyle devam etti: "Kurbanların ailelerine, Amerikan hükümetine ve halkına başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifa temenni ediyoruz."


Rubio ve Şeybani, Palmira saldırısını iki ülke arasındaki "yeni gelişmekte olan" ilişkiyi istikrarsızlaştırma girişimi olarak değerlendiriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
TT

Rubio ve Şeybani, Palmira saldırısını iki ülke arasındaki "yeni gelişmekte olan" ilişkiyi istikrarsızlaştırma girişimi olarak değerlendiriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)

Suriye ve ABD dışişleri bakanları dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Suriye'nin merkezindeki Palmira kentinde iki Amerikalı asker ve bir sivil tercümanın ölümüne yol açan saldırının, iki ülke arasındaki yeni gelişen ilişkileri baltalama girişimi olduğu konusunda hemfikir oldular.

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Bakan Esad eş-Şeybani'nin Amerikalı mevkidaşı Marco Rubio ile yaptığı görüşmede, terörle mücadele alanında "Suriye ile uluslararası ortakları, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, birlikte çalışmanın" önemini vurguladığı belirtildi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, Rubio'nun, ABD hükümetinin Suriye'ye terörle mücadele, istikrarın sağlanması ve ekonomik toparlanma için uygun koşulların oluşturulmasına katkıda bulunma da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda desteğinin devam edeceğini teyit ettiği belirtildi.