Savaşla kuşatılan Azak Denizi’nin sembolik değeri

Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentindeki liman (AFP)
Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentindeki liman (AFP)
TT

Savaşla kuşatılan Azak Denizi’nin sembolik değeri

Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentindeki liman (AFP)
Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentindeki liman (AFP)

Rusya’nın güneybatısında genelde yoğun deniz trafiğinin olduğu sis ve yağmurun altındaki Taganrog Limanı çalışmayı durdurdu. Genellikle sakin olan Azak Denizi Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının sembolik hedefi haline geldi.
Bir vinç, muhtemelen komşu Donbas'tan gelen bir kömür yığını üzerinde yavaş yavaş çalışıyor. Rusya’nın güneybatısında ve aynı zamanda Ukrayna sınırı yakınındaki havalimanlarında olduğu gibi Taganrog Limanı da resmi makamların emriyle kapalı konumda. AFP’nin haberin göre, bununla birlikte bölgenin semalarında askeri helikopter ve uçaklar sınıra doğru uzanan yol ve şehirlerin üzerinde oldukça alçak uçuş gerçekleştiriyor.
AFP, Ukrayna’nın güneydoğusunda ana limanın bulunduğu ve yaklaşık yarım milyon sakininin Rus güçleri tarafından kuşatıldığı Mariupol kenti sınırında patlama seslerinin duyulduğunu bildirdi.
24 Şubat’ta Rus saldırısının başlamasından bu yana meydana gelen güçlü birkaç patlama kenti salladı. Çünkü bu sahille ilgili kritik bir mesele var. Mariupol, batıda Moskova'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım'dan gelen Rus kuvvetleri ile doğuda Rusya yanlısı ayrılıkçı Donetsk bölgesindeki kuvvetlere giden yol üzerinde bulunuyor.
AFP'nin haberine göre Rusya, Mariupol ve çevresindeki toprakları ele geçirmeyi başarırsa Karadeniz'e açık olan ve bir iç deniz haline gelecek olan Azak Denizi'ni de kontrol altına alacak.
Rus deniz işlerinde uzmanlaşmış Fransız-Rus Gözlemevi müdür yardımcısı Igor Delanoe, “Aslında Rusya bu denizi zaten kontrol ediyor çünkü tek girişi olan Kerç Boğazı'nı kontrol ediyor” dedi.
Delanoe, Rusların kısa süre önce bağımsızlığı Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından tanınan doğu Ukrayna'daki ayrılıkçı topraklar ile Kırım arasında oluşturmaya çalışacağı "bölgesel süreklilik" teorisinin, Moskova'nın Kırım'ı ilhak ettiği 2014'ten beri var olduğunu düşünüyor. Rusya daha sonra Mayıs 2018'de Kırım'ı Azak Denizi'ni çevreleyen Rus topraklarına bağlamak için Kerç Boğazı boyunca hızlı bir şekilde bir köprü inşa etti.
Bunun üzerine gerginlik tırmandı. Rus Donanması 2018'in sonunda Kerç Boğazı'ndan Mariupol'a ulaşmaya çalışan 3 Ukrayna askeri gemisine ateş açarak gemilere el koydu. NATO, Rusya'nın Azak Denizi'ndeki Ukrayna limanlarına “serbest erişimi” garanti etmesini isteme noktasında başarısız oldu. Ancak Rusya'nın kendine ait gördüğü bu denizle ilgili NATO’nun talepleri ve Karadeniz'de NATO gemilerinin bulunması Moskova'yı oldukça kızdırıyor.
Ancak Rusya bu denizi fiilen kontrol ediyorsa, neden Ukrayna'nın bitişiğindeki toprak şeridini kontrol etmek istiyor? Medeniyetler Diyaloğu Enstitüsü'nün araştırma direktörü Alexei Malashenko, “Hepsi birer sembol. Şu anda olan her şeyin sembolik bir anlamı var. Çok az gerçeklik var. Amaç Rusya'nın büyük bir güç olduğunu göstermek. Ukrayna bunun gösterilebileceği en son yer. Rusya Azak Denizi'ni kontrol etmeyi başarırsa kimseye karşı sorumlu olmayacak ve nükleer denizaltılar gibi herhangi bir şeyi oraya koyabilecek” ifadelerini kullandı.
Yerli ve küresel ekonomi, Azak Denizi'ndeki durumdan doğrudan zarar görüyor. Taganrog Limanı, verilerin kaydedildiği son yıl olan 2017 yılına kadar -yani Rusya'nın Kırım'ı ilhakından sonraki 3 yıl- ihracatının dörtte birinden fazlasının Ukrayna'ya gittiğini, ithalatının ise yarısından fazlasının Ukrayna'dan geldiğini açıkladı. Rus deniz yetkililerinin Pazartesi günü yayınladığı mesaja göre, Azak Denizi'ne giriş için 40'tan fazla gemi bekliyor ve Azak Denizi'ndeki tüm Rus limanlarında yaklaşık 170 gemi sıkışmış durumda. Bu gemilerden bazılarının tahıl sevkiyatı yaptığı belirtiliyor. Rusya'nın güneybatısı ve Ukrayna’nın başlıca buğday üreticileri olduğu göz önüne alındığında bu durum küresel buğday fiyatlarını etkiliyor. Rus deniz yetkilileri, “Azak Denizi sularında terörle mücadele önlemlerinin uygulanmasına” işaret ederek, “seyrüseferin bir sonraki duyuruya kadar geçici olarak askıya alındığını” söylemekle yetindi.



İran'ın füzeleri yakında tükenecek mi?

İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)
İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)
TT

İran'ın füzeleri yakında tükenecek mi?

İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)
İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)

İsrail Başbakanlık Ofisi'ne göre İran genişlettiği hava saldırılarına karşılık olarak, İsrail'e yüzlerce roket fırlattı. Cuma gününden bu yana devam eden saldırılar sonucu 24 İsrailli öldü.

Savaş Çalışmaları Enstitüsü (ISW), İran'ın saldırılarının hızının şimdilik yavaşladığını belirterek, İran'ın yakında füzelerinin tükenebileceğine dair şüpheleri arttırdı.

Şarku’l Avsat’ın Fortune dergisinden aktardığı habere göre ISW dün yayınladığı raporda, İran'ın ‘beklenenden daha az sayıda ve azalan bir oranda füze fırlattığını’ bildirdi. ISW bunu, İsrail'in İran'ın füze stokunu hedef almasına bağladı.

Raporda, “İsrail saldırısının başladığı 12 Haziran'dan bu yana İran'ın İsrail'i hedef alan füze saldırılarının sıklığı azaldı, bu da İsrail saldırılarının İran'ın İsrail'e füze atma hızını etkilediğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulunuldu.

ISW'nin tahminlerine göre İran cuma ve cumartesi günleri 100-200 füze kullanarak altı saldırı dalgası başlattı. Ancak cumartesi gününden sonra İran her biri 35-40 füzelik sadece iki saldırı dalgası gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz cumartesi günü, Tahran'ın İsrail'e bin balistik füze fırlatmayı planladığına dair çeşitli haberler geldi.

ISW'nin raporunda, “İran, İsrail'e verdiği karşılıkta başlangıçta planladığından çok daha az mühimmat kullandı. Bunun nedeni muhtemelen İsrail ordusunun İran'ın İsrail'e karşılık vermek için kullanmayı planladığı roketatarları ve siloları imha etmesi ve hasar vermesiydi” ifadeleri yer aldı.

Mevcut çatışma başlamadan önce ABD ve İsrail'in tahminlerine göre İran'ın füze stoku 2 bin civarındaydı. Ancak ISW'ye göre bunların hepsi İsrail'e ulaşacak kadar menzile sahip değil.

Fortune dergisine göre şayet ISW'nin verdiği rakamlar doğruysa, İran'ın İsrail'e yönelik mevcut füze atışları uzun sürmeyebilir. Bu da Tahran'ı füze atmadan karşılık vermenin yollarını aramaya zorlayabilir.

İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi İsmail Kosari cumartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin, küresel petrol tüketiminin yüzde 21'ine eşdeğer bir miktarın, yani günde yaklaşık 21 milyon varilin geçtiği stratejik Hürmüz Boğazı'nı kapatmayı ciddi olarak değerlendirdiğini söyledi.

İran füzeleri bugün şafaktan önce Tel Aviv ve İsrail'in liman kenti Hayfa'yı vurarak en az sekiz kişinin ölümüne ve çok sayıda evin yıkılmasına neden oldu.

İran bombardımanı, Tel Aviv'in yoğun nüfuslu mahallesindeki birkaç apartmanı yerle bir etti ve şehirdeki ABD Büyükelçiliği’ne sadece birkaç yüz metre mesafedeki otel ve evlerin camlarını kırdı. ABD Büyükelçisi binada küçük çaplı hasar meydana geldiğini, ancak personelden yaralanan olmadığını bildirdi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), son saldırıda İsrail'in çok katmanlı savunma sistemlerinin birbirini hedef almasını sağlayan ve İran'ın birçok hedefi başarıyla vurmasına olanak tanıyan yeni bir teknik kullanıldığını söyledi, ancak daha fazla ayrıntı vermedi.

DMO tarafından yapılan açıklamada, “ABD ve Batılı güçlerin kapsamlı desteğine ve İsrail'in en son savunma teknolojilerine sahip olmasına rağmen, bu operasyonda kullanılan girişimler ve yetenekler, füzelerin işgal altında bulunan topraklardaki hedefleri başarıyla vurmasına yol açtı” denildi.

İsrail ordusu saldırılarla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi. İsrail'den önleyici füzelerin birbirlerini vurduğuna dair herhangi bir haber gelmedi.

İsrailli yetkililer defalarca Demir Kubbe savunma sisteminin yüzde 100 aşılmaz olmadığını söyledi ve önümüzdeki zor günler konusunda uyarıda bulundu.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Tahran'ın kibirli diktatörü, İsrail'in sivil cephesini hedef alan ve İsrail ordusunun, kendi kabiliyetlerini yok eden saldırılarını sürdürmesini engellemek isteyen korkak bir katil haline geldi. Tahran halkı yakında bunun bedelini ödeyecek.”

İran Sağlık Bakanlığı Sözcüsü, İran'daki ölü sayısının en az 224'e ulaştığını ve bunların yüzde 90'ının sivil olduğunu açıkladı.