Putin nükleer seçeneğe başvurur mu?

Ukrayna nükleer santralin hedef alınmasını kınarken Batı ‘çevreleme politikasını’ sürdürüyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.
TT

Putin nükleer seçeneğe başvurur mu?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.

Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonlarının dokuzuncu gününe girilmesiyle Kremlin’in hedeflerine ulaşma hususunda yaşadığı aksaklıklar, bazı çevrelerde Putin’in ‘nükleer silah’ kullanma olasılığına başvuracağı hakkında endişelere yol açtı. Putin ‘operasyonun’ başladığı gün, ‘nükleer silah’ kullanabileceğini ima ederek “İlerlememizi engellemek için müdahalede bulunmayı düşünecek olanlar, vereceğimiz karşılığın tarihlerinde yaşamadıkları sonuçlar doğuracağını bilmelidir” demişti.
Her ne kadar Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ‘nükleer savaş Batı’nın zihnindedir, Moskova bu tür bir savaşı asla istemiyor. Ancak bize silahlar yöneltilirse konuyla yüzleşiriz” dese de Batılı çevrelerde ‘nükleer savaş ihtimali’ halen endişe yaratıyor. Özellikle Avrupa’daki bazı çevreler, Putin’in maruz kaldığı ‘yaptırım baskılarının’ bir hafta öncesine kadar kimsenin gündemine almadığı bir ‘tehlikeli maceraya’ atılmasına teşvik edebileceği yönünde korkular taşıyor.
Ukrayna, Rusya Federasyonu'nu, nükleer santrallerini hedef alarak ‘nükleer terörizm’ uygulamakla suçlamıştı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), NATO'ya, Zaporijya Nükleer Santrali üzerindeki hava sahasını kapatması ve tesisleri korumaya alması çağrısında bulundu. UAEA Genel Kurulu, Kanada ve Polonya’nın önerisi üzerine aldığı kararla Rusya’yı kınadı. Ajans Rusya’dan kontrol sağladığı santrallerde Ukraynalı uzman ve teknisyenlerin çalışmalarını sürdürmelerine izin vermesini istedi. Söz konusu karar Rusya ve Çin’in ret oyu vermesi, Mısır ve Güney Afrika’nın aralarında bulunduğu beş ülkenin çekimser kalması ve 26 üyenin desteğiyle alındı.
Şarku’l Avsat ürece ilişkin olarak UAEA bünyesindeki nükleer uzmanlarla görüştü. Uzmanlara Putin’in ‘nükleer caydırıcı güçlerin’ aktif hale getirilmesi talimatının teknik ve askeri anlamı, bu kararın alınmasının arka planına ilişkin “Putin, Hiroşima ve Nagasaki’den sonra bu silahı kullanacak ilk kişi olmaya hazır mı?” sorusunu yöneltti.
Uzmanlar, Rusya Devlet Başkanı'nın açıklamalarına bugüne kadar Batı'nın tepkisinin ‘’çevreleme politikası’’ olarak özetlenebileceği görüşündeler. Nitekim ABD, Putin’in açıklamasından sonra ‘nükleer alarm seviyesini’ yükseltmiş değil. ABD ve Avrupalı yetkililer, güven verme amacıyla temkinli bir dil kullanarak Putin’in nükleerle ilgili söz ve eylemlerinin örtüşmeyeceği yönünde açıklamalar yaptılar. Batılı ülkelerin resmi açıklamalarında Putin’in sözleri kınandı ancak benzer bir karşı hamle yapılabileceği üzerinde durulmadı.
Uzmanların çoğu, bugün nükleer seçeneğin söz konusu olmadığına inanıyor. UAEA uzmanlardan biri şu değerlendirmede bulundu:
"Putin'in her zaman sürprizlerle dolu olduğunu ve sık sık kimsenin kendisinden beklemediği adımlar attığını biliyoruz. Ancak nükleer seçenek söz konusu olamaz. Çünkü Rusya böyle bir durumda korkutucu sonuçlara maruz kalacaktır.”
Diğer yandan bazı kesimler, Putin'in nükleer seçeneğe başvurmasının tamamen göz ardı edilmemesi gerektiği görüşünde. Söz konusu uzmanlardan biri "Askeri durum çok karmaşık hale geldi ve muazzam miktarda baskıya maruz kalan Rus lider, savaşı nihai olarak sonlandırmak için kısıtlı bir nükleer silah kullanma seçeneğine başvurabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Nükleer silahların kullanma emrini verme yetkisine sahip kişilerin ruh halinin bilinemeyeceğine işaret eden uzmanlar, Putin’in ‘nükleer caydırıcı güçlerin aktif edilmesi’ talimatının, alışılagelmiş nükleer terminoloji ve standart tanımlamalar dahilinde yer almadığını, dolayısıyla bu sözlerin sadece tehdit amaçlı serdedildiği yönünde bir intiba doğurduğunu ifade ediyor. Nitekim Pentagon kaynakları, Rusya’nın nükleer güçlerinde herhangi bir olağanüstü hareketlenme tespit edilmediğini açıklamıştı. Putin’in talimatlarının, nükleer tesislerin komuta merkezlerindeki personel sayısının arttırılması dışında bir anlamı olmadığı düşünülüyor.
ABD ve Rusya’nın nükleer başlıklı çok sayıda uzun menzilli füzeyi fırlatılmaya hazır halde beklettiği biliniyor. Söz konusu nükleer savaş başlıkları kullanılmaya hazır bir şekilde karadaki üslerde ya da denizaltılarda konuşlandırılmış durumda. Silahların çoğunu, balistik füze ya da roketler, yani uzun mesafeyi vurabilen stratejik nükleer silahlar oluşturuyor. Geri kalanlar da tahrip gücü daha düşük kısa menzilli, savaş alanında ya da denizde kullanılabilen nükleer silahlardan oluşuyor. Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov, geçen yılın sonunda yaptığı açıklamada, Rusya'nın stratejik nükleer füzelerinin yüzde 95'inin daimi olarak hazır tutulduğunu belirtmişti.
Batılı bir diplomat, Putin’in ‘nükleer caydırıcı güçleri’ gündeme getirmesinin mantığının açık olduğunu, NATO’nun müdahalesinden çekinen Rus liderin her ne pahasına olursa olsun Ukrayna’da zafer kazanmak istediğini vurgulamak için böylesi bir gündem yarattığını savunuyor. Her ne kadar NATO ve Avrupalı ülkeler Rusya ile doğrudan bir çatışmaya girmeyeceklerini açıklamış olsalar da Ukrayna’ya artan silah destekleri Putin’i böylesi tehditkâr bir açıklama yapmaya itmiş olabilir.
Uzmanlar, Putin tarafından 2 Temmuz 2020'de yayınlanan kararnamede yer alan Rus askeri doktrinine göre aşağıdaki dört senaryoda Rusya’nın nükleer silahları kullanılabileceğini belirtiyor:
-Rusya'ya veya müttefiklerine karşı nükleer silahların veya kitle imha silahlarının kullanılması.
-Rusya'yı veya müttefiklerini hedef alan balistik füzelerin fırlatıldığını gösteren güvenilir verilerin elde edilmesi.
-Ülkenin nükleer kuvvetlerinin müdahalesini baltalayacak kritik hükümet veya askeri altyapı tesislerine saldırı yapılması.
-Rusya devletinin varlığını tehlikeye atacak saldırılara maruz kalınması.
Bu gerekçelerden herhangi biri şu an için söz konusu olmadığından Putin ‘saldırgan açıklamalar’ bahanesine dayanarak ‘nükleer caydırıcı güçlerin aktif hale getirilmesi’ talimatını verdi. Putin’in askeri ve siyasi nedenlerden ötürü, ‘nükleer silah’ seçeneğine başvurma ihtimalinin çok zayıf olduğu düşünülse de uzun zamandır bir tür ‘yalnızlık’ içinde olan Rus liderin, çıkarlarını savunmak için her türlü riski alabileceği de değerlendiriliyor. Bazıları Putin’in gerçeklerden kopmuş olabileceği yorumunda bulunuyor.
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2014’te Putin ile görüştükten sonra Barack Obama’ya “ Putin başka bir dünyada yaşıyor” demişti. Buna, askeri operasyonların aksaması nedeniyle Putin'in maruz kaldığı artan iç baskıyı ve yaptırımlar sonucunda ekonomik ve yaşam koşullarının bozulmasını da eklersek bazı uzmanlar taktiksel nükleer kullanımına başvurma ihtimalini dışlamıyor. Tahrip gücü düşük bir nükleer silah kullanmasının, dünyaya, daha ileriye gidebileceği yönünde bir mesaj verebileceğine işaret ediliyor.



Laricani: İsrail'e yanıt vermek için hazırlıklarımız devam ediyor

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (sağda) ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'nin geçen hafta genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıdan (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (sağda) ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'nin geçen hafta genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıdan (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

Laricani: İsrail'e yanıt vermek için hazırlıklarımız devam ediyor

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (sağda) ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'nin geçen hafta genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıdan (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (sağda) ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'nin geçen hafta genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıdan (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dini Lideri Ali Hamaney'in kıdemli danışmanlarından Ali Laricani dün yaptığı açıklamada, Tahran'ın misilleme tehditlerinin nispeten azalmasının ardından, İsrail'e yönelik üçüncü bir saldırı için hazırlıkların devam ettiğini doğruladı.

İsrail, Hasan Nasrallah ve diğer liderlerin İsrail saldırılarında öldürülmesine misilleme olarak İran'ın 1 Ekim'de düzenlediği füze saldırısına karşılık 26 Ekim'de İran'daki mevzilere saldırılar düzenlemişti.

Şarku’l Avsat’ın İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansından aktardığına göre Laricani, “Askeri yetkililer, İsrail'e yanıt vermek için farklı seçenekler üzerinde çalışıyor. Bu seçenekler ulusal güvenlikle ilgili olduğu ve doğruluk ve gizlilik gerektirdiği için medyada yer almamalı” ifadelerini kullandı. Dini Lider Ali Hamaney'den Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e ve Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri'ye yazılı bir mesaj taşıdığını açıklayan Laricani, mesajların ‘İran'ın direniş eksenine devam eden desteğini yansıttığını’ ve ‘olumlu yanıt’ aldığını söyledi.