Dibeybe destekçisi milislerden Trablus’ta gövde gösterisi

Libya Temsilciler Meclisi üyeleri, Williams’ın ‘seçim’ girişimini reddetti. Başağa, Libya’nın doğusunda göreve başladığı iddialarını yalanladı

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi Trablus’ta bir toplantıya katıldı. (Ulusal Birlik Hükümeti)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi Trablus’ta bir toplantıya katıldı. (Ulusal Birlik Hükümeti)
TT

Dibeybe destekçisi milislerden Trablus’ta gövde gösterisi

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi Trablus’ta bir toplantıya katıldı. (Ulusal Birlik Hükümeti)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi Trablus’ta bir toplantıya katıldı. (Ulusal Birlik Hükümeti)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, kendisini destekleyen milis güçlerinin düzenlediği geçiş töreni sırasında, görevini sürdürdüğünü yineledi ve hükümet yetkilerini sadece genel seçimler yapılması durumunda devredeceğini vurguladı. Yeni hükümetin Başbakanı Fethi Başağa ise, ülkenin doğusunda göreve başladığını yalanlayarak, kanuni çerçeve içinde görev teslim sürecinin gerçekleşeceğini ve hükümetinin başkent Trablus’ta göreve başlayacağını belirtti.  
Libya yerel medyasında, başkent Trablus’ta Dibeybe hükümetini destekleyen milis güçlerinin oluşturduğu konvoyların geçiş töreni düzenlemesine dair görüntüler yayınlandı. Savunma Bakanlığı’nın amblemlerini taşıyan araçların üzerindeki silahlı kişilerin, Dibeybe lehine slogan attığı ve Başağa’nın Trablus’a girmesine izin vermeyeceklerini söyledikleri görüldü. Bu arada Trablus ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındığı gözlendi. Başbakan Dibeybe, İstikrarı Destekleme milis güçleri için 132 milyon dinar, Birleşik Kuvvetler olarak bilinen milis güçleri içinse 100 milyon Libya dinarı tahsis ettiğini duyurdu. Birleşik Kuvvetler’in, yeni seçilen hükümetin kabinesinde yer alan bazı bakan adaylarını, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’nde anayasal yemini gerçekleştirmemeleri için alıkoyduğu iddia ediliyor.  
Misrata kenti merkezli El-Sumud Tugayı (Direniş Tugayı) komutanı Salah Badi, Dibeybe tarafından daha önce oluşturulan, Anayasa ve Seçimleri Destekleme birliklerinin, güçlerini Trablus’ta topladığını bildirdi. Ulusal Birlik hükümeti Başbakanı Dibeybe, Savunma Bakanı pozisyonundaki Üsame Cuveyli ile güvenlik meselelerine dair bir toplantı gerçekleştirdi. Dibeybe ayrıca Türkiye Büyükelçisi Kenan Yılmaz ile bir araya gelerek, “siyasi gelişmeleri ve seçim sürecini” değerlendirdi.  
Başbakan Abdulhamid Dibeybe, Trablus’taki hükümet toplantısında, Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’ni, anayasa mahkemesini kapatıp, paralel hükümet oluşturma kararı alarak, siyasi bir emri vaki yapmak, böylelikle görevlerini bir dönem daha sürdürme girişiminde bulunmakla suçladı. Dibeybe; “Hükümetimizin yol haritası hale geçerliliğini korumaktadır. Nitekim hükümetimiz, ulusal diyalog, Cenevre Anlaşmaları, Paris Konferansı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan kararlar uyarınca tamamıyla meşrudur” dedi.  
Birleşmiş Milletler’in, Temsilciler Meclisi ile Devlet Yüksek Konseyi tarafından seçimlerin anayasal temelini oluşturmak üzere bir komite kurulması önerisini desteklediklerini belirten Dibeybe, ‘’Hükümetimizin uluslararası desteği sürmektedir. Bakanlarıma vatandaşlara hizmetlerini sürdürmeleri ve dedikodulara kulak asmamaları talimatını verdim. Bizler meşru hükümetiz, yetkilerimizi paralel hükümete teslim edecek değiliz.’’ diye konuştu.  
Dibeybe ayrıca, Savunma Bakanı pozisyonunda olan Üsame el-Cuveyli'ye, ‘kanun dışı güçler tarafından’ üretimin aksatıldığı Şerare ve el-Fil petrol sahalarının yeniden çalışması için gerekli önlemleri alması talimatını verdi. Söz konusu talimatın, ABD Libya Büyükelçisi Richard Norland ve BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams’ın, petrol sahalarına uygulanan ablukaya son verilmesi ve iç uçuşların yeniden başlatılması çağrısının ardından gelmesi dikkati çekti. ABD Büyükelçisi Norland, ülkenin doğu ve batı bölgeleri arasında uçuşların yeniden başlatılmasının, böylesi kritik bir süreçte ‘ülkenin birlik ve bütünlüğüne’ önemli bir işaret olması hasebiyle zorunlu olduğunu bildirmiş ve ülkesinin bu konuda her türlü desteği vermeye hazır olduğunu söylemişti. Öte yandan BM temsilcisi Stephanie Williams, petrol sahalarının kapatıldığı ve bazı sivil uçuşların durdurulduğu haberlerini endişeyle takip ettiğini belirterek, petrol üretiminin aksamasının Libyalılara zarar verdiğini ve temel bir hak olan hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının kabul edilemez olduğunu ifade etmişti.  
Üç gündür Libya’daki iç uçuşlar askıya alınmış durumda. Bazı gözlemciler bunun başlıca nedeninin, yeni hükümetin üyelerinin başkent Trablus’a giriş yapmasının engellenmesi olduğunu belirtiyor.  
Yeni seçilen İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa’nın ofisinden yapılan açıklamada, “medyada yer alan Başbakan Fethi Başağa’nın Beyda kentinde hükümet çalışmalarını yürüteceği yönündeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Başbakan kanuni süreç çerçevesinde görev teslimin tamamlanmasının ardından Başkent Trablus’ta görevine başlayacaktır” denildi. Başağa’ya yakın kaynaklar, kendisinin halen Tobruk’ta olduğunu ve yakında Trablus’a geçeceğini aktardı.  
Bu arada Kanada’nın Trablus Büyükelçiliği de siyasi krize müdahil oldu ve taraflara bir an önce seçim yapılması çağrısında bulundu. Kanada Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, "Uluslararası toplumun diğer üyeleri ve Birleşmiş Milletler tarafından yapılan ‘seçim çağrısına’ ve ülkedeki tarafların bir an önce diyalog başlatması yönünde yapılan çağrılara tamamıyla katılıyoruz” ifadelerine yer verildi.  
Öte yandan, Temsilciler Meclisi'nin 93 üyesi, BM temsilcisi Williams'ın yaklaşan seçimlerin anayasal zeminini oluşturmak üzere Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’nin ortak bir komite kurması önerisini reddettiklerini açıkladı. Ortak açıklama yapan milletvekilleri, seçimlerin yapılmasını engelleyen ‘mücbir sebeplerin’ hala varlığını koruduğunu belirtti. Mevcut hükümetin seçimlerin yapılması ve kurumların birleştirilmesi hususunda ciddiyet göstermemesi nedeniyle, Temsilciler Meclisi’nin hükümeti değiştirme kararı almasının meşru olduğu kaydedildi.  
Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, dün BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams ile bir toplantı gerçekleştirdi. Salih Williams’a, meclisin kararlarına müdahale edilmesinin kabul edilemeyeceğini ve meclis kararlarının kimsenin onayına muhtaç olmadığını söyledi. Akile Salih Ulusal Birlik Hükümeti’nin görev süresinin aralık ayında dolduğunu hatırlatarak, meclisin yeni hükümet kurulması hususunda aldığı kararların yasal ve meşru olduğunu vurguladı.  



Barzani: Irak'ın baş ağrısı seçimlerden sonra başlayacak

 Irak Bağımsız Seçim Komisyonu çalışanları, oy kullanma hazırlıkları kapsamında sandıkları taşıyor. (Reuters)
Irak Bağımsız Seçim Komisyonu çalışanları, oy kullanma hazırlıkları kapsamında sandıkları taşıyor. (Reuters)
TT

Barzani: Irak'ın baş ağrısı seçimlerden sonra başlayacak

 Irak Bağımsız Seçim Komisyonu çalışanları, oy kullanma hazırlıkları kapsamında sandıkları taşıyor. (Reuters)
Irak Bağımsız Seçim Komisyonu çalışanları, oy kullanma hazırlıkları kapsamında sandıkları taşıyor. (Reuters)

Önümüzdeki salı günü yapılacak olan parlamento seçimlerinden birkaç gün önce Irak’ta bekleyiş ve temkin havası hâkim. Ülkede giderek artan şekilde, seçimler sonrasındaki dönemde üst düzey makamlar üzerinde şiddetli bir çekişme yaşanabileceği ve önceki dönemlerde olduğu gibi hükümetin kurulmasının yeniden aksayabileceği yönünde konuşmalar yapılıyor.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani, önümüzdeki dönemi Irak için ‘siyasi bir baş ağrısı’ olarak nitelendirerek, Bağdat'taki federal hükümet ile Erbil'deki bölgesel hükümet arasında devam eden anlaşmazlıkların ‘tüm Irak için baş ağrısına yol açacağı’ uyarısında bulundu.

Barzani, mevcut seçimleri yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirdi, ancak uzun süreli bir krizin önlenmesi için merkezi hükümet ile IKBY arasında, özellikle petrol, bütçe ve yetkiler konusunda süregelen anlaşmazlıkların çözülmesi gerektiğini vurguladı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani (AP)Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani (AP)

Üç pozisyon için yarış

2003 yılından bu yana Iraklılar, yazılı olmayan bir uzlaşma temelinde iktidarı paylaşıyorlar: Başbakanlık Şiilere, Cumhurbaşkanlığı Kürtlere ve Meclis Başkanlığı Sünnilere veriliyor. Ancak bu formül şu anda yeniden gözden geçirilmeye çalışılıyor.

Eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi, bu kez Sünni Araplara cumhurbaşkanlığı makamının verilmesi, karşılığında Kürtlerin meclis başkanlığını üstlenmesi, başbakanlığın ise Şiilerin elinde kalması önerisinde bulundu.

Bu arada Şii kampı, mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile göreve geri dönmek isteyen selefi Nuri el-Maliki arasında açıkça bölünmüş durumda.

Maliki, ‘engelleyici üçte bir’ (yani hükümetin kurulmasını engelleme yetkisine sahip büyük bir azınlık) yönteminin kullanılma olasılığına işaret etti. Bu durum, uzun sürecek bir siyasi boşluk yaşanabileceği endişelerini artırdı.

Sudani ile Maliki arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Sudani, Sünni ve Kürt güçlerle ittifaklar kurarak parlamento çoğunluğunu elde etmeye çalışırken, Maliki, Tahran’a yakın Koordinasyon Çerçevesi’nin kendi arkasında saf tutmasına güveniyor. Ancak, ‘engelleyici üçte bir’ taktiğinin kullanılması olasılığı, Sudani'yi geçici başbakan konumunda tutabilir ve bu da yeni hükümetin kurulması gecikirse ona ek bir avantaj sağlayabilir.

Öte yandan, silahlı Şii gruplar ‘Şii çoğunluğun iktidarda olması gerektiğini’ vurguluyor. Onlara göre, 2003 yılında önceki rejimin devrilmesinden bu yana Şiiler ‘sadece birkaç yıl’ iktidarda bulunabildi; bu da onların gözünde güç dengesinde bir bozulmaya işaret ediyor.

Musul’daki aday afişlerinin önünden elektrikli bisikletiyle geçen bir genç (AFP)Musul’daki aday afişlerinin önünden elektrikli bisikletiyle geçen bir genç (AFP)

Dış etkiler

Dış güçler, yeni hükümetin şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya'nın adı, Bağdat'taki siyasi çevrelerde öne çıkıyor. Savaya, Bağdat'ta bir dizi önde gelen adayla görüşmelerde bulundu.

Buna karşılık İran'ın etkisi, 2020 yılında Bağdat'ta ABD'nin düzenlediği saldırıda öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani dönemine kıyasla azalmış görünüyor. Süleymani'nin halefi İsmail Kaani, Irak sahnesinde daha az etkili olarak görülüyor ve bu da Washington'a daha fazla manevra alanı sağlıyor.

Gözlemciler, bu bölünmelerin 2021 senaryosunun tekrarlanmasına yol açabileceğinden endişe ediyor. 2021'de, büyük siyasi bloklar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle hükümetin kurulması süreci bir yıldan fazla sürmüştü.

Irak anayasası, başbakanın atanması ve hükümetin kurulması için net süreler belirlemiş olsa da, gecikmeler için herhangi bir ceza öngörülmemesi, bu sürelerin önceki deneyimlerde büyük ölçüde sembolik kalmasına neden oldu.

Şii, Sünni ve Kürt güçler arasındaki bölünmenin devam etmesi ve ABD ile İran arasındaki rekabetin yeniden alevlenmesi ile birlikte, Barzani'nin bahsettiği ‘seçim sonrası baş ağrısı’ sadece siyasi bir metafor değil, hem Iraklılar hem de komşuları için beklenen bir gerçeklik gibi görünüyor.


Tunus: Muhalefet, tutuklu bir politikacı ile dayanışma amacıyla açlık grevine başladı

İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
TT

Tunus: Muhalefet, tutuklu bir politikacı ile dayanışma amacıyla açlık grevine başladı

İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)

Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi'nin de aralarında bulunduğu Tunuslu önde gelen muhalif isimler, dokuz gündür açlık grevinde olan ve sağlık durumunun ciddi şekilde kötüleştiğini söyledikleri tutuklu siyasetçiyle dayanışma amacıyla açlık grevine başlayacaklarını duyurdu.

Gözaltına alınan siyasi aktivist Cevher Bin Mübarek (Şarku'l Avsat)Tutuklu siyasi aktivist Cevher Bin Mübarek (Şarku'l Avsat)

Tunus'un ana muhalefet koalisyonu olan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin kurucu ortaklarından Cevher Bin Mübarek, Şubat 2023'ten beri tutukluluğunu protesto etmek için geçen hafta yiyecek, su ve ilaç talebini reddederek açlık grevine başladı. Nisan ayında, insan hakları örgütleri tarafından eleştirilen toplu bir davada "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" ve "terör örgütüne üye olmak" suçlamalarıyla 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Bin Mübarek'in ailesi ve muhalefetteki Nahda ve Cumhuriyetçi partilerin liderleri greve katılacaklarını açıkladı. Bin Mübarek'in babası, deneyimli aktivist İzzeddin Hazgui, Tunus'ta düzenlediği basın toplantısında, "Cevher'in durumu endişe verici ve sağlığı kötüleşiyor" diyerek, "Ailesi olarak yarın dayanışma açlık grevine başlayacağız" ifadelerini kullandı. Ancak hangi akrabalarının eyleme katılacağını belirtmedi. Hazgui, "Aktivistler olarak (Cumhurbaşkanı) Kays Said'i affetmeyeceğiz" dedi. İnsan hakları grupları daha önce, Cumhurbaşkanı Said'in Temmuz 2021'de iktidara gelmesinden bu yana Tunus'ta sivil özgürlüklerde keskin bir düşüş yaşandığı konusunda uyarıda bulunmuş ve eleştiride bulunanların çoğu hapse atılmıştı.

Raşid Gannuşi, Bin Mübarek'le dayanışma amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu (EPA)Raşid Gannuşi, Bin Mübarek'le dayanışma amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu (EPA)

Uzun bir hapis cezasına çarptırılan 84 yaşındaki Gannuşi, resmi Facebook sayfasından yaptığı paylaşımda açlık grevine katıldığını duyurdu. Gannuşi, açlık grevinin Bin Mübarek’i desteklemeyi ve "yargı bağımsızlığını ve özgürlükleri savunmayı" amaçladığını belirtti. 2023'ten beri hapiste olan Gannuşi, "yasadışı yabancı fonlama" ve "devlet güvenliğine karşı komplo" da dahil olmak üzere çeşitli suçlamalarla 37 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gannuşi, bağımsızlığı olmayan ve yalnızca Said'in emirlerini yerine getiren yargıçlarla karşı karşıya gelmeyeceğini söyleyerek, tüm davalarda mahkemeye çıkmayı reddetti. Merkez Cumhuriyetçi Parti'nin tutuklu genel sekreteri Issam Chebbi de dün açlık grevine başladığını duyurdu. Parti lideri Wissam Sghaier, bazı parti üyelerinin greve katılacağını belirterek, parti genel merkezinin "oturma eylemi için açık olduğunu ve yarın sabah saat 8:00'de greve başlayacağımızı" vurguladı.

Cevher Bin Mübarek'in birkaç yakını ve Tunus İnsan Hakları Birliği'nden bir heyet, Bin Mübarek'in tutulduğu Tunus'un güneydoğusunda Bli'deki sivil cezaevini ziyaret ederek "sağlığında ciddi bir bozulma" olduğunu bildirdi. Serbest bırakılmasını talep etmek için cezaevi yakınında büyük bir kalabalık toplandı. Tunus İnsan Hakları Birliği, Bin Mübarek'i açlık grevini sonlandırmaya ikna etmek için "çok sayıda girişimde" bulunulduğunu, ancak kendisinin "reddettiğini ve kendisine yönelik adaletsizlik düzeltilene kadar greve devam etme kararlılığını" dile getirdiğini bildirdi. Çarşamba günü cezaevi yetkilileri, Bin Mübarek'in adını vermeden, açlık grevi sonucunda herhangi bir tutuklunun sağlık durumunun kötüleştiğini yalanlayan bir açıklama yayınladı.

Hapishanelerdeki açlık grevleri, Tunus'taki muhalefet liderlerinin çoğunun hapiste olduğu ve muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı Said'i Tunus'u "açık hava hapishanesine" çevirmekle ve yargıyı "otoriter yönetimi" pekiştirmek için kullanmakla suçladığı bir dönemde gerçekleşiyor. Said ise iddiaları kesin bir dille reddediyor.


Lübnan: İsrail'in angajman kurallarında değişiklik ve ‘sivil tarafsızlık’ ilkesinden vazgeçilmesi

Raşaya el-Vadi'de hedef alınan araçtaki iki kişi hayatını kaybetti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)
Raşaya el-Vadi'de hedef alınan araçtaki iki kişi hayatını kaybetti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)
TT

Lübnan: İsrail'in angajman kurallarında değişiklik ve ‘sivil tarafsızlık’ ilkesinden vazgeçilmesi

Raşaya el-Vadi'de hedef alınan araçtaki iki kişi hayatını kaybetti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)
Raşaya el-Vadi'de hedef alınan araçtaki iki kişi hayatını kaybetti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)

İsrail saldırıları, güneydeki köy ve kasabalar içinde eşi görülmemiş bir hızla artarak yeniden savaşın sahadaki yüzünü şekillendiriyor. Daha önce hava saldırıları açık alanlarla sınırlıyken, şimdi yerleşim bölgelerinin derinliklerine kadar ulaşıyor; bu da erken uyarılar ve kitlesel göç sahnelerini yeniden gündeme getiriyor. Nitekim perşembe günü, tahliye çağrılarının ardından gelen bombardımanlar sonucu binlerce güneyli yerinden edildi. Artık ne araçlar ne de yerleşim mahalleleri hedef olmaktan uzak kalabiliyor.

Lübnan'ın güneyindeki Taybe kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgeden enkaz kaldıran vatandaşlar (AFP)Lübnan'ın güneyindeki Taybe kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgeden enkaz kaldıran vatandaşlar (AFP)

Dün güneyde, eşi benzeri görülmemiş bir gerilimin ardından temkinli bir sükûnet hâkimken, bugün saldırılar yeniden başladı. Öğle saatlerinde Raşaya el-Vadi’de bir aracın hedef alınması sonucu, Şebaa kasabasından iki kardeş hayatını kaybetti. Ayrıca, Bint Cubeyl’deki Salah Gandur Hastanesi yakınında bir araca iki güdümlü füze isabet etmesiyle yedi kişi yaralandı. Ardından Nebatiye bölgesine bağlı Braachit kasabasında bir araca yönelik üçüncü bir hava saldırısı düzenlendi.

Bu gelişmeler, son aylarda İsrail’in saldırı biçiminde gözlenen yoğunlaşma eğiliminin bir devamı niteliğinde. Saldırılar, Nebatiye’deki el-Bayad Mahallesi’nden başlayarak Zibdin ve eş-Şarkiye – ed-Duveyr kavşağına kadar uzandı; son olarak geçtiğimiz eylül ayı sonunda Bint Cubeyl’de meydana gelen ve aralarında üç çocuğun da bulunduğu sivillerin hayatını kaybettiği katliamla doruk noktasına ulaştı.

Çatışma kurallarındaki değişiklik

Geçmişte İsrail, yan hasarı en aza indirmek için sivil bölgelerden ayrı askeri hedefleri vurmayı tercih ediyordu. Bugün ise bu kuralın bozulduğu görülüyor; mahallelerde arabalar hedef alınıyor, şafak vakti evler havaya uçuruluyor ve sivil toplantılar saldırıya uğruyor. Bu değişim sadece taktiksel nitelikte değil, aynı zamanda Tel Aviv'in Hizbullah'a verilen halk desteğinin maliyetini artırma ve temas bölgelerindeki sosyal uyumu zayıflatma girişimleriyle bağlantılı stratejik bir tercihi de yansıtıyor.

Lübnan'ın güneyindeki Taybe kasabasında İsrail hava saldırısının olduğu yerde bir Lübnanlı asker ve vatandaş (AFP)Lübnan'ın güneyindeki Taybe kasabasında İsrail hava saldırısının olduğu yerde bir Lübnanlı asker ve vatandaş (AFP)

Gerilimin hedefleri

Bu bağlamda, emekli Tuğgeneral Said Kazah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, İsrail'in stratejisini hiç değiştirmediğini söyledi. İsrail'in değişmez hedefinin ‘Hizbullah'ı ve İran'dan Irak, Yemen, Filistin ve Lübnan'a kadar uzanan direniş eksenini kendi iradesine boyun eğdirmek’ olduğunu belirtti. İsrail'in ‘her şeyden önce kuzey İsrail'deki yerleşimcilerin güvenliğini sağlamaya çalıştığını’ ifade eden Kazah, bunu başarmak için, savaşçılar, savaş ekipmanları, silah ve mühimmat depoları gibi askeri hedef olarak gördüğü yerleri yoğun bir şekilde hedef alma taktiğine başvurduğunu açıkladı. Kazah, “Bu davranış yeni değil. İsrail'in sivil hayatlara hiçbir gerçek saygı göstermedi, Gazze Şeridi'nde bunu açıkça gördük” ifadelerini kullandı.

Güney Lübnan'da İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir alandaki molozların kaldırılmasını izleyen UNIFIL personeli (AFP)Güney Lübnan'da İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir alandaki molozların kaldırılmasını izleyen UNIFIL personeli (AFP)

Kazah, İsrail’in şu anda ve önümüzdeki iki ay içinde saldırılarını yoğunlaştırmaya çalıştığını belirterek, ‘Hizbullah’a bağlı kişi ve merkezlere yönelik suikast ve saldırıların, sivil yerleşim alanlarında bile artmasının beklendiğini’ ifade etti. Bu durumu ‘askeri baskı ve psikolojik savaş temelli ikili bir yaklaşım’ olarak nitelendiren Kazah, amacın ‘Hizbullah’ın toplumsal tabanını zayıflatmak ve kitlesinin bir kısmını, özellikle sürekli tekrarlanan can ve mal kayıpları karşısında Hizbullah’ın doğrudan dengeyi değiştirecek bir tepki vermemesinin yararlılığını sorgulamaya sevk etmek’ olduğunu söyledi.

Ayrıca Kazah, İsrail’in ‘sivil kayıplar konusuna aldırış etmediğini ve bu konuda kimsenin onu hesap vermeye zorlamadığını’ vurguladı. Ona göre İsrail, ‘Hizbullah devletin silahların toplanması kararına açıkça bağlılığını ilan etmediği, devlet projesine tamamen entegre olmadığı ve geçtiğimiz ağustos ayında hükümet tarafından alınan kararı uygulamadığı sürece’, Lübnan’ın herhangi bir bölgesinde askeri hedef olarak gördüğü her yeri vurmaya devam edecek.

Kazah, ‘İsrail’in askeri ve psikolojik baskıyı birlikte kullandığını ve kendi denklemine dayalı koşulları dayatmak için elindeki tüm araçlardan yararlandığını’ belirterek, “Bu sürecin durması, silahların yalnızca devletin elinde olmasına dair net bir Lübnan taahhüdü ve devlet düzeyinde alınan kararların uygulanmasıyla mümkündür” dedi.

İsrail'in sertleşen söylemleri ve istihbarat uyarıları

Bu askeri gerilime İsrail'de sert söylemler eşlik etti. İbranice yayın yapan medya kuruluşları, Hizbullah’ın Lübnan’ın kuzeyinde artan kapasitesinden duyulan endişenin büyüdüğünü aktardı ve ‘İsrail ordusunun şu ana kadar Beyrut’u vurmaktan kaçınmasının, takviye faaliyetleri sürerse uzun sürmeyebileceğini’ belirtti. Haaretz gazetesi ise istihbarat raporlarından aktardığı uyarılarda, ‘Hizbullah’ın yeniden güç kazanmaya çalıştığını, bunun da İsrail ordusunu gelecekteki tehditleri önlemek için operasyonlarını genişletmeye sevk edebileceğini’ yazdı. Ayrıca bazı raporlarda, ‘Batılı değerlendirmelere göre, Hizbullah’ın Suriye ve Irak üzerinden tedarik ağlarının kısmen yeniden işler hâle geldiği, buna karşın Lübnan ordusunun Hizbullah’ın askeri altyapısını yeniden yapılandırmasını engelleme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğu’ ifade edildi.