Müstakbel Hareketi’nin iki üyesi seçimlere katılmayacaklarını duyurdu

Saad Hariri’nin Lübnan siyaset arenasındaki çalışmalarından çekilmesinin yankıları sürüyor. (Reuters)
Saad Hariri’nin Lübnan siyaset arenasındaki çalışmalarından çekilmesinin yankıları sürüyor. (Reuters)
TT

Müstakbel Hareketi’nin iki üyesi seçimlere katılmayacaklarını duyurdu

Saad Hariri’nin Lübnan siyaset arenasındaki çalışmalarından çekilmesinin yankıları sürüyor. (Reuters)
Saad Hariri’nin Lübnan siyaset arenasındaki çalışmalarından çekilmesinin yankıları sürüyor. (Reuters)

Müstakbel Hareket’in iki üyesi, 11 Mart’ta Başbakan Saad Hariri’nin siyasi çalışmalarını askıya alma kararına uygun olarak, yaklaşan parlamento seçimlerine katılma konusundaki isteksizliklerini duyurdular. Diğer yandan seçim kampanyaları ve adaylıkların açıklanması süreci devam ediyor.
2000 yılından bu yana Müstakbel Hareket’te görev yapan Milletvekili Muhammed el-Haccar, seçimlere katılmayacağını ve çalışmalarını askıya aldığını duyurdu. Milletvekili Haccar yaptığı açıklamada geçen temmuz ayında Başbakan Saad Hariri’ye yeni bir dönem için aday olmama arzusunu bildirdiğini söylerken, “Çünkü yenilenmeye inanıyorum” dedi. Ancak Hariri’nin, daha sonra bu kararı almakta acele etmemesini istediğini kaydetti.
Milletvekili Muhammed el-Haccar, aday olmama kararının ‘Lübnan’da hüküm süren siyasi uygulamaya itiraz etmesinin arka planından ve zorlayıcı nedenlerini anladığı Başbakan Saad Refik Hariri’nin kararına bağlılığından’ kaynaklandığını söyledi. Milletvekili açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“İklim Harrub bölgesi halkının çıkarlarını önemsemenin, hiçbir zaman parlamento pozisyonuyla bağlantılı olmadığına ve asla daha olmayacağına inanıyorum. Şehit Refik Hariri ile tanıştığımdan, 1982 yılında Lübnan’ın ve daha sonra 1984’te Hariri Vakfı’nın kuruluşuna katılımımdan bu yana herkesin benim hakkımda bildiği bir şeydir bu. Benim için çok zordu. Özellikle de adaylığım Müstakbel’den istifamı gerektireceği için… Çok değer verdiğim bu aile ve parti kimliğimi üzerimden atmak mümkün değil.”
Diğer yandan milletvekili Rola et-Tabaş Carudi de Beyrut şehir merkezindeki ofisinde düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Saad Hariri’nin siyasi çalışmaları askıya alma kararına bağlılığını ve seçimlere katılma konusundaki isteksizliğini dile getirdi:
“Temsilciler Meclisi’nde Beyrut’a ve halkına hiçbir hizmet sunmadan, başkentin kimliğini değiştirmeye çalışanlar ve koltuk sıkıntısı çekenler karşısında Beyrut’u ve halkın seçimlerini savunmak üzere halkla birlikte yolu tamamlayacağım.”
Tabaş, ‘cehennem çağındaki’ siyasetin ve Hizbullah’ın küstahlığının Lübnan’dan, Lübnan’da güzel olan her şeyden, ılımlılıktan, Araplıktan, barışçıl sivil özgürlükten ve gelişen ekonomi, proje, kalkınma ve eğitim özgürlüğünden intikam almak olduğu yönündeki görüşünü yineledi. Bu siyasetin ve küstahlığın, ‘demokrasi ve seçimler diktatörlüğünün (silah devletçiği) bir cephesi haline geldiğini’ vurguladı.
Milletvekili Tabaş sözleirni şöyle sürdürdü:
“Arap Lübnan’da ve kardeş Arap ülkelerinde, Hizbullah’ın bizi de dahil ettiği iç savaş projelerinin gürültüsü ortasında sesimiz çok zayıf bir yankıya dönüştü. Beyrut’a olan kini, susuzluğu ve şaşkınlığı ile bu uğursuz çağın hırsları karşısında kaybolan akıl sakin seslerimizden daha büyüktür. Taif Anlaşması pusulamız, ılımlılık yerimiz ve Arabizm kalbimizdir.”
Milletvekili ayrıca Saad Refik Hariri’nin ‘siyasi seçimlerinde ve açıklamalarında’ kendisini temsil ettiğini vurguladı.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24