Özgür Suriye Ordusu Kurucusu Albay Esad, Suriye iç savaşının 11. yılında konuştu: Ne dün pişmandım ne de yarın pişman olacağım

Albay Riyad el Esad, 10 yılı deviren iç savaşı ve Suriye silahlı muhalefetini değerlendi

Riyad el Esad (Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe)
Riyad el Esad (Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe)
TT

Özgür Suriye Ordusu Kurucusu Albay Esad, Suriye iç savaşının 11. yılında konuştu: Ne dün pişmandım ne de yarın pişman olacağım

Riyad el Esad (Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe)
Riyad el Esad (Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe)

2011 yılında amatör bir kamera kaydıyla çekilen bir video, bütün uluslararası haber ajansları tarafından 'acil' koduyla abonelerine duyuruldu. Kayıtta, daha önce 'uluslararası kamuoyu' tarafından ismi duyulmamış Suriyeli bir albay konuşuyor ve sivil gösterilere katılan halkı korumak için ordudan ayrılan subaylarla askeri bir güç kurduklarını söylüyordu. O albayın ismi Riyad el Esad, kurduğu askeri yapı ise Özgür Suriye Ordusu'ydu. Resmi ordudan ayrılan çok sayıda subay ÖSO'ya katıldı. Savaşın ilk dönemlerinde birçok bölgeyi kontrol altına almışlardı. Ancak ÖSO bir süre sonra sahadaki etkinliğini kaybetti. Kurucusu Esad birçok kez suikast girişimine uğradı. Bu saldırıların birinde sağ bacağı koptu. Oğlu ve yakın akrabaları bu savaşta hayatını kaybetti. Şimdi bir mülteci kampında yaşıyor. O, Suriye'de, hükümet güçlerine karşı etkili bir savaş veren ilk muhalif gücün komutanıydı. Savaş, 11. yılına girerken Independent Türkçe muhabiri Cihat Arpacık onu buldu ve konuştu..

Dünya, Özgür Suriye Ordusu'nun kuruluşunu sizden dinledi, nasıl karar verdiniz?
Suriye'de gösteriler başladıktan sonra, ilk 6 ay boyunca hiçbir silahlı eylem yapılmadı. Sadece sivil gösteriler vardı. Sonra rejim katliamın seviyesini yükseltti. Halkı, sivil gösterilerde katletti. Bizim de ordudaki subaylar olarak önümüzde iki seçenek vardı. Ya katil rejimin ya da masum halkın yanında duracaktık. Bizler halkımızı korumak için orduya girmiştik. Katil olan rejimin başı olsa bile onun yanında duramazdık. Açıklama yaptık ve zalim rejimin değil mazlum halkın yanında olduğumuzu söyledik. Bu açıklamanın ardından askeri istihbarat birimleri beni haziran ayında tutuklayarak cezaevine attı. 1 hafta cezaevinde kaldım. Cezaevinden 3 Temmuz 2011'de çıktım. 4 Temmuz 2011'de ise rejim ordusundan ayrılarak devrime katıldığımı açıkladım. O zamanlar rejimden ayrılan subayların sayısı çok azdı. Onlarla toplandık ve bu katliamları nasıl engelleyebileceğimizi konuştuk. Sivil halk için ne yapabileceğimizi konuştuğumuz o toplantılarda bir askeri oluşum fikrini tartıştık. O askeri kurum ise Özgür Suriye Ordusu'ydu. 29 Temmuz 2011'de ise bu orduyu ilan etti.  

Bu görüşmeleri kimlerle yaptınız?
Siyasetçiler, korunma talep eden halk ve kanaat önderleriyle görüşmeler yapmıştık. Hepsi de insanları korumak için böyle bir askeri yapı kurma fikrine destek verdi. Sonra da kurumsal yapıyı oturtmak için çalışmalara başladık. Herhangi bir oluşum, yerel halkın onayı olmadan başarılı olamaz. Siyasetçilerin de çabaları gerekir. Gösteri yapan halk, hemen bu fikri benimsedi ve 'Biz Özgür Suriye Ordusu'nun yanındayız, bu ordu bizi temsil ediyor' dediler. Artık başlangıç yapılmıştı. Özgür Suriye Ordusu, yerel halkın saygısını da Arap ülkeleri ya da diğer ülkeler tarafından da saygı gördü. Saygının nedeni şuydu: Görevi halkı koruyup rejimi düşürmekti. Başka ülkelerin ideolojileri ya da ajandaları için çalışmadık. Biz, tam olarak resmi bir ordu değildik. Rejimin ordusunu ve istihbaratını zayıflatmak için çalışan bir direniş gücüydük. 

"ABD, kendi askeri gruplarını kurdu"
Özgür Suriye Ordusu'nun kuruluşunda başka ülkelerin etkisi oldu mu?

ÖSO, tamamen Suriye içinde alınmış bir kararla doğdu. Hiçbir dış güçle irtibatımız yoktur. Hatta, kurulurken ve kurulduktan sonra dış güçlerle irtibat kanalları nasıl oluşacağını bile bilmiyorduk. ÖSO kurulduktan ve sahada başarı kazandıktan sonra ABD'nin talimatıyla engellendi. Kurmadan önce hiçbir dış güçle irtibatımız yoktu ama kurduktan sonra birçok ülkeyle irtibata geçtik. Bundaki amacımız da rejimin katliamlarını, gösteri yapan sivil halkı öldürdüğünün dünyaya anlatmaktı. ÖSO, dış irtibattan tamamen uzaktır. Ama içeride ABD tarafından kurulan bazı askeri gruplar vardı. MOG operasyon odası tarafından kurulan gruplar var. Biz onları Özgür Suriye Ordusu olarak kabul etmiyoruz. Onlar da zaten kendilerini Özgür Suriye Ordusu olarak görmüyor. Kendilerine 'muhalif' diyorlar. 2012'de Antalya'da yapılan Suriye gündemli uluslararası konferansta Suriyeli muhaliflerin Genelkurmayı kuruldu. O zaman da Özgür Suriye Ordusu ismi zikredilmedi. 'Muhalif Güçler Genelkurmayı' denildi. Onlar gerçekte ÖSO'yu temsil etmiyordu. Zaten çalışmalarını da bu isimle yapmadılar. Özgür Suriye Ordusu kurucusu ve komutanı olmama rağmen beni Antalya Konferansı'na davet etmediler.

"Muhalif komutanlar karşı devrimci" 
Şimdi kurumsal olarak ÖSO yok, sahadaki silahlı muhalifler hakkındaki izlenimleriniz neler?

Suriye halkı hala Özgür Suriye Ordusu'nu hatırlıyor. Suriye Milli Ordusu kurulmuş olmasına rağmen halk hala o günleri arıyor. Üzerine leke sürülmek istendi ama Özgür Suriye Ordusu şu andaki silahlı muhaliflerden çok farklıydı. Şu anda sahadaki güçler hiçbir şekilde ÖSO'yu temsil etmiyor. Eskiden halk kendi eliyle bizim sembollerimizi duvarlara çizerdi. Suriye halkının, çocukların, kadınların… Bütün Suriye'nin özgürlük sembolü olmuştu. Her devrimin bir karşı devrimi vardır. Şimdiki muhalif komutanların göreve getirilmesindeki amaç, ÖSO'nun devrimine bir karşı devrim faaliyetidir. Bir süre önce Katar'ın eski Dışişleri Bakanı da benzer bir açıklamayla Suriye devrimi içine sızmalar olduğu tespiti yaptı. 

Bahsettiğiniz bu 'sızmalar' nasıl oldu?
Suriye devrimini söndürmek için belirli kişiler grupların başına geldi. Birçok grup komutanı silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı gibi yasadışı faaliyetler yapıyor. Bunlar devrimi tamamen ortadan kaldırmak için yapılıyor. Bir 'komutan' kavramı vardır. Suriye'de bu kavram yerli yerinde kullanılmıyor. Bir çiftliği idare eden birine 'çiftlik komutanı' diyemeyiz. Komutanın sahada kendine özgü bir karizması vardır. Politikası olmalıdır. Kendisini, askerlerini ve halkı koruyacak bir stratejisi olmalıdır. Kaçakçılık ya da gasp yapan birine 'komutan' diyemeyiz. Ona 'komutan' dersek sahada olan gerçek komutanlara haksızlık yapmış oluruz.

"Halkı koruyan muhalifler şimdi kaçak noktalarını tutmaya çalıyor"
İlk dönem ÖSO ve diğer muhalifler savaşta başarı elde etti ancak sonra bu başarılarını koruyamadılar. Bunun başlıca nedeni ne? Sadece DEAŞ ve Rusya mı? Muhaliflerin bir hatası yok mu?

Suriye devriminin bu hale gelmesinde Rusya ve DEAŞ'ın rolü var ama en büyük rol muhalif güçlerin komutanlarını seçenlerin. Olmadık şahısları olmadık makamlara getiriler. Muhalifler zalimin karşısına geçmek yerine kendileri zalim olmaya başladılar. Halkı koruyacak askeri yapılar olmak yerine dışarıdan gelen emirleri uygulayan kuruluşlar haline geldiler. Devrimin gerilemesinin başlıca nedenlerinden biri budur. Muhalifler halkı korumak yerine dış emirleri uygulamaya başladılar ve kendi aralarında da savaşmaya başladılar. Sahadaki iç savaşlar sadece etnik, mezhebi ya da ideolojik savaşlar değil aynı zamanda çıkar savaşlarıdır. Ribat noktalarında birlikte savaşan savaşçıların amacı gümrük kapılarını ele geçirmeye, kaçak noktalarında nüfuz sahibi olmaya dönüştü. Hakikat budur. Devrimin sönme noktasına gelmesinin nedenlerinden biri de devrimin görünür yüzleri olan siyasetçiler ve onları bu konumlara getirenler. Bazı kişiler medya üzerinden parlatılmak isteniyor. Onları 'süper güç' yapmaya çalışıyorlar. İçeriye ve dışarıya böyle fotoğraflar veriyorlar. Şimdi onlar uluslararası görüşmeler katılıyorlar. Bu görüşmelerin ana amacı rejimi düşürmek değil, yeni bir anayasa yapmak. Esad rejimi artık tartışılmıyor bile. Sahadaki güçler kendi otoriterini ve menfaatlerini korumak için destek aldığı dış güçlerin tüm emirlerini uyguluyorlar. Devrimin zayıflamasının bir nedeni de budur. Ayrıca bu grupların içinde dürüstçe çalışan, rejimi devirmek için savaşa katılanlar da komutanlarının bu durumlarını gördükten sonra savaşmaya istekleri kalmadı. Onların sahadan çekilmesi de devrimi zayıflattı.

ÖSO kurucusu Riyad el Esad (Fotoğraf: Burak Ütücü- Independent Türkçe)

"Muhaliflerin başka ülkelerde savaşması devrime zarar verdi, onlar artık devrimci değil, paralı asker"
Çok sayıda Suriyeli muhalif, Suriye dışındaki bazı ülkelerdeki savaşlara katılıyor? İlk muhalif askeri grubu kuran biri olarak bu duruma bakışınız nedir?

Suriyelilerin başka ülkelere giderek oralarda savaşmaları Suriye devrimini negatif olarak etkiledi. Bu gruplar kime karşı savaşacaklar? Rusya'ya karşı mı? Suriye'de de Ruslar var, burada savaşabilirler. Rejime karşı mı savaş veriyorlar? Suriye rejimi duruyor. Askeri güçlerin başka ülkelere giderek savaşmaları sonrası halk onlara 'paralı asker' demeye başladı. Artık devrimci değiller. Onlar paralı asker. Kim paralarını verirse giderler. Ben hiçbir Suriyelinin başka bir ülkede savaşmasına karşı değilim. Gitmek istiyorsa sadece paralı asker olarak gitsin ama 'Muhalif Suriye Gücü' olarak gitmesin. Senin zaten bir düşmanın var. Onu yenmeden, ülkeni kurtarmadan dışarıya gitmemen gerekir. Şam'ı ele geçirseydik, rejimi düşürseydik, yabancı üsleri elimize alsaydık, özgürlüğü bütün dünyaya yayma hakkımız olabilirdi. Rejim, katliamlarına devam ederken dışarıya gitmem. Diğer ülkeler bize muhtaç değil.  ABD, NATO Ukrayna'ya asker gönderebilir. Bu güçlerine rağmen sadece ekonomik ambargo uyguluyor. Türkiye tarafsız durdu. Bizim askerimiz neden gitsin? 

Suriye savaşının üzerinden 11 yıl geçti, ordudan ayrılarak muhalif saflara geçen ilk askerler şimdi ne yapıyor? Hala savaşıyorlar mı?
İlk savaşçıların birçoğu ekonomik nedenlerle ve sahipsiz kalmalarından dolayı Avrupa'ya gitti. Bazıları Türkiye'de. Bir kısmı da hala Suriye'de. 

"En çok faydayı PKK görür"
Ukrayna'daki savaşın Suriyeli muhaliflere olumlu yansımaları olacağı iddiaları var. Bu iddialar hakkındaki düşünceleriniz neler?

Suriye savaşı, uluslararası bir nitelik kazandı. Türkiye'nin, Rusya'nın ABD'nin rolü var. Rusya rejimi destekliyor. Son günlerde daha önce vurulmayan bölgeler de Rusya tarafından vurulmaya başlandı. Siyasi muhalif güçlerin hiçbir gücü yok. Askeri gücümüz de sahada çok zayıf. Suriye'deki savaştan en çok çıkar elde eden güç PKK oldu. Ukrayna'daki krizden de en çok faydayı onlar kazanabilir. Çünkü Amerika'dan direkt destek alıyorlar. Rusya'nın 'solcu gücü' olarak da biliniyorlar. Tabii ki temennimiz Rusya'ya, rejime, İran'a, PKK'ya karşı büyük bir hareketlilik olması. Ama yakın bir zaman içinde böyle bir hareketliliğin yaşanacağını düşünmüyorum. 

"Oğlumu, yeğenlerimi, bacağımı kaybettim, ne dün pişman oldum ne de yarın pişman olacağım"
Aradan geçen bunca zamanda yüzbinlerce Suriyeli öldü, milyonlarcası yaralandı ya da mülteci oldu. Hiç, 'Keşke ÖSO'yu kurmasaydım' dediğiniz oldu mu? 

Biz Özgür Suriye Ordusu'nu kurmadan, hatta devrim başlamadan önce 'bir şeyler yapmalıyız' diyorduk zaten. Onlar ülkenin madenlerini, petrolünü, ekonomisini, devletin bütün kaynaklarını sadece destekçileri için kullanılıyordu. Halk galeyan içindeydi. Bu durum varken Suriye halkı Tunus'ta, Libya'da, Yemen'de olanları gıpta ile izliyordu. Psikolojik olarak devrime hazırdı. Suriye'de devrim hareketi başladıktan sonra halkı koruma görevini yerine getirmek için Özgür Suriye Ordusu'nu kurduk. Rejimi düşürmek, zulme son vermek için hiç pişman olmadım. Şimdi de pişman değilim. Gelecekte de pişman olmayacağım. Suriye'de birkaç defa suikasta uğradım. Bacağımı kaybettim, oğlumu kaybettim, amcaoğlumu kaybettim, yeğenlerimi kaybettim. Ama yine de pişman değilim. Çalışmaya devam edeceğim. 

Riyad el Esad, ÖSO'nun kuruluşunu bir video kaydıyla ilan etmişti

"Halk beni davet etti, yeniden başlamak istiyorlar"
Muhaliflerin hala kazanma şansı var mı?

Suriyeliler bu savaşı hala kazanabilir. İçerideki halk, hataları ortadan kaldırmak için beni birkaç defa davet etti. Hataları temizleyip yeniden rejime karşı savaşalım istiyorlar. Bunun için 2 aşamalı bir süreç gerekiyor. Önce muhalifler içinde bir temizlik yapılması sonra da rejime karşı yeni bir mücadele dönemi başlaması lazım. Halkın tek isteği eskisi gibi bir askeri oluşum kurulması. Devrimin ilk günlerindeki gibi bir askeri yapı istiyorlar. Bu hala mümkün ama imkanlar açılması gerekiyor. Devrim sürecinde beni en çok sevindiren olaylardan biri, ilk günlerde bir askeri bir akademiyi zayıf imkanlarımızla, basit silahlarımızla, hiçbir mermi atmadan ele geçirmemizdi. Esirler de almış sonra o esirleri salıvermiştik. Şimdiki imkanlar o zaman olsaydı çok büyük başarılar elde ederdik. 2013'ten sonra dış ülkeler kendi özel gruplarını kurarak onları desteklemeye başladı. O zaman devrim için bir yol haritası ortaya koymamız gerektiğini, devrimin yolundan saptığını söyledim. Askeri güçler dışa bağımlı olmaya başlamışlardı. Devrimin yolundan saptığını o zaman gördüm. Rejim bitecek, halklar kazanacak. Dünya haritası yeniden dizayn oluyor. Bazı yeni ülkelerin doğuşunu göreceğiz. Bu devrime yanlış yapan hesap verecek. Suriye devrimi dünyaya, özgürlük sembolü oldu. Halkımız çadırlardan evlerine dönecek. Kesinlikle döneceğiz. Biz yeniden kazanacağız. Suriye içindeki ve dışındaki özgür Suriye halkına, devrimin yanında duran şahıs, kurum ve halklara teşekkür ediyoruz. Suriye devrimi kazanacak. Ve bu devrim özgürlük ve onur sembolü olmaya devam edecek.

Bazı hatalardan bahsettiğiniz. Hiç, bir şeyler yapmayı düşündünüz mü?
Bu hataları engellemek ve bir yol haritası çıkarmak için birkaç görüşme yaptım. O görüşmelerde ‘devrim yolundan sapıyor, çözmezsek kötüye gidecek, devrim kapanacak' dedim. Onlar bu sözüme itibar etmediler. Onlardan birini yakın zamanda gördüm. ‘O zaman seni dinleseydik şu an devrim tam güç ilerliyordu' dedi.  Bu hatalar ani yapılmış hatalar değildir. Bütün bunlar birikerek geldi. Ben bir dönem devrimi geçici durdurarak bir konsey kurmayı önerdim Bu konseyin, hataları inceleyerek yeni bir strateji geliştirmesini ve devrime yeni bir güç katmasını istedim. Ama maalesef kimse dinlemedi. 

Başka ülkelerin Suriye ajandalarında ne var?
Suriye'de faaliyet gösteren başka ülkelerin Suriye ajandaları birbirinden farklı. Kimi bu devrimin kendisine sıçramaması için devrimi söndürmek istedi. Kimisi Suriye'nin zenginliklerini ele geçirmek istedi ve bunun için kötü niyetlileri karar mekanizmalarına getirdiler. Heyetlerde görevlendirdiler. Şimdi bunlar diplomatik görüşmelere katılıyorlar.  Her yerde onları uyardım. Bu şahısların doğru kişiler olmadığını söyledim. Başkaları için çalışan, para karşılığı savaşan askerler olduklarını söyledim. Şimdi uluslararası basında Suriyeli muhalifler illegal işlerle anılıyor. Kötülüğün sembolü haline getiriliyorlar. Böyle bir imaj oluşturmaya çalıştılar. Hataların bir örneği Kobani'de yaşandı. Orada bir terör örgütünü diğer bir terör örgütüne karşı desteklediler. Bu da PKK'nın uluslararası alanda tanınmasının önünü açtı. ABD baskısıyla Türkiye üzerinden onlara yardım edildi. Bizim insanlarımız destek olmak için oraya gitti, Türkiye topraklarını açtı. PKK'yı Suriye devriminin bir parçası olarak gösterdiler. Sonuçta maçı tek kazanan PKK oldu.



Gazze ateşkesi: Philadelphia Koridoru 2 ile ilgili anlaşmazlıklar arabulucuların çabalarını zorlaştırıyor

Dün Gazze şehrinde yıkımın ortasında yükselen duman (Reuters)
Dün Gazze şehrinde yıkımın ortasında yükselen duman (Reuters)
TT

Gazze ateşkesi: Philadelphia Koridoru 2 ile ilgili anlaşmazlıklar arabulucuların çabalarını zorlaştırıyor

Dün Gazze şehrinde yıkımın ortasında yükselen duman (Reuters)
Dün Gazze şehrinde yıkımın ortasında yükselen duman (Reuters)

ABD-İsrail görüşmelerinde Hamas ile İsrail arasında anlaşmazlık konusu ‘tek nokta’ olan, İsrail'in Mısır sınırı yakınlarındaki stratejik bir bölgenin kontrolünü ele geçirmesi ve Kahire'nin bunu reddetmesi konuşuluyor.

Mısırlı ve Filistinli kaynaklar, Katar’ın başkenti Doha'da devam eden ateşkes görüşmelerinde ‘taraflar arasında uçurumlar’ ve ‘İsrail'in inatçılığı’ olduğunu vurguladılar.

İsrail basını, müzakere masasında bir ‘kriz’ olduğu yönünde sızıntıları aktarırken özellikle Mısır'ın, arabulucuların anlaşmaya varmak için çabalarını desteklemek üzere uluslararası toplumun ve Avrupa ülkelerinin arabulucu rolü almasını talep etmesi ve Katar heyetinin ABD'de bulunması bu sızıntılara neden oluyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, İsrail'in Mısır sınırı yakınlarındaki bölgelerden, özellikle de ‘Philadelphia Koridoru 1 ve Philadelphia Koridoru 2’ bölgelerinden çekilmemeyi sürdürmesi halinde müzakerelerin çıkmaza girebileceğini düşünüyor.

gthy
Salı günü Gazze'nin güneyindeki Morag Ekseni’nde seyir halindeki İsrail askeri araçları (AP)

Mısır, geçtiğimiz yıl sınırlarına yakın olan Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’nun İsrail tarafından yeniden işgal edilmesini reddetmiş ve iki taraf arasında bu konuda gerginlikler yaşanırken derhal geri çekilmesini talep etmişti. Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçtiğimiz nisan ayında, ‘Philadelphia Koridoru 2’ olarak nitelendirdiği, Han Yunus’un hemen güneyinde uzanan bir askeri yol olan Morag Ekseni’nin kontrol altına alınması gerektiğini ve bu koridorun işgal edilmesinin Filistin'in Refah bölgesini Gazze Şeridi'nden ayırmaya imkan vereceğini açıklamıştı.

"Stratejik riskler"

Dün Şarku’l Avsat’a konuşan Mısırlı bir kaynak, Kahire'nin İsrail'in Philadelphia Koridoru veya Morag Ekseni gibi bölgelerden çekilmesinin önemine ilişkin tutumunun sarsılmaz olduğunu ve ‘Filistinlileri Refah'ta toplama gibi, bölgedeki istikrarı bozacak ve onların zorla yerlerinden edilmesine yol açacak başka planlar dayatılmasının kesinlikle kabul edilemez’ olduğunu belirtti.

Doha’daki mevcut müzakerelerin ‘gizli’ olduğunu ve ABD ve İsrail çevrelerinde yayılan söylentilerin aksine, müzakerelerin sona ermiş ve çıkmaza girmiş olabileceğini düşünen kaynak, buna karşın ABD’nin baskısıyla İsrail'in tutumunun değişmesi halinde bu durumun değişebileceğini belirtiyor.

fvbfrg
Dün Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Gazze şehrinde İsrail'in saldırısının ardından dumanların yükseldiği görüntü (AFP)

Filistinli bir kaynak, Morag Ekseni’nin müzakere belgesinde kalan veya temel sorun olmadığını, işgalci İsrail’in geri çekileceği bölgeler konusunda bir anlaşmaya varılması ve uluslararası toplum ile Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının insani yardımları ulaştırma rolünün yeniden aktif hale getirilmesi gerektiğini, bunun da Washington'ın işgalci İsrail’e karşı ciddi bir tutum sergilemesi ve anlaşmayı engellememesi veya başarısızlığa uğratmaması için baskı yapması halinde gerçekleşebileceğini’ belirtti.

Dün Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, Mısır’ın İsrail’in önerisini reddettiği ve bu konuda net bir tavır sergilediğini belirterek, Kahire’nin İsrail’in Refah bölgesindeki işgalinin Mısır'ın ulusal güvenliği için doğrudan bir tehdit oluşturduğunun ve Morag Ekseni gibi sınır şeridine yakın bölgelere düzensiz bir şekilde çekilmenin gelecekte ciddi gerginliklere yol açabilecek stratejik riskler barındırdığının farkında olduğunu da sözlerine ekledi.

Öte yandan İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, başlıca anlaşmazlık noktasının İsrail'in Morag Eksenini kontrol altında tutma planıyla ilgili olduğunu aktardı. Gazete  bu konuyla ilgili olarak İsrail’de, rehinelerin serbest bırakılmasını geciktirebileceğini düşünenler ile İsrail'in, yerinden edilmiş kişileri Hamas üyelerinden ayırmak için bir şehir inşa etme girişimleri çerçevesinde bunun hayati önem taşıdığını düşünenler arasında görüş ayrılığı olduğunu bildirdi.

bgy
Dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Nasır Hastanesi önünde cenaze töreni düzenleyen Filistinliler (AFP)

Öte yandan İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz pazartesi günü yaptığı açıklamada, bakanlığın Refah bölgesinde en az 600 bin Filistinliyi kabul etmek üzere yeni bir insani bölge kuracağını ve bu bölgenin Hamas’tan arındırılmış olacağını söyledi.

‘ABD baskısı’ kartı

Eski Mısır Dışişleri Bakanı ve Mısır Dışişleri Konseyi Başkanı Büyükelçi Muhammed Urabi, İsrail'in Mısır için kabul edilemez olan sınırlarda kalma gibi tutumunu değiştirmediği sürece ateşkes için bir fırsat olduğunu düşünmüyor. Masada birtakım zorluklar olduğunu ve anlaşma için son şansın giderek azaldığını belirten Büyükelçi Urabi, İsrail'in anlaşmayı kabul etmek için henüz ciddi bir adım atmadığını vurguladı.

Hamas konusunda uzman Filistinli siyasi analist İbrahim el-Medhun, İsrail'in çekilmeyi engellemeye ve uluslararası kuruluşların çalışmalarını aksatmaya çalıştığını belirterek, “İsrail'in Gazze'nin güneyinden ve doğusundan çekilmeme konusundaki ısrarı, zorla yerinden etme planının hâlâ geçerli olduğu yönündeki endişeleri güçlendiriyor ve bu da gerçek bir sükunet veya kapsamlı bir siyasi çözüm için gösterilen çabaları baltalıyor” dedi.

dfrgt
Dün Gazze şehrinin batısındaki Şati Mülteci Kampı’nda İsrail'in saldırısının yol açtığı yıkıma derin düşüncelerle bakan Filistinli bir genç (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise İsrail'in Morag Ekseni’nde kalma ısrarının arabulucuların çabalarını zorlaştırdığını ve İsrail'in yerinden etme planını sürdürme niyetini ortaya koyduğunu belirtti. Mısır'ın ‘ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğu için bunu kabul etmeyeceğini’ ifade eden Nazzal, “Ancak genel olarak, ABD’nin Netanyahu üzerindeki baskısı, onun bu eksende güçlerini azaltmasına ve geçici bir anlaşmaya varmaya yöneltebilir” şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği'nin rolü

İsrail’in ateşkes ve esir takası anlaşmasını tehdit eden bu hamleleri devam ederken Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ve ve Hollanda Dışişleri Bakanı Kasper Veldkamp ile dün Gazze'de ateşkese ilişkin müzakerelere dair son gelişmeleri, uluslararası toplumun sorumluluklarını yerine getirmesi ihtiyacını ve ateşkes çabalarını destekleme konusunda Avrupa Birliği'nin (AB) rolünün önemini görüştü.

Yedioth Ahronoth gazetesi, Katar heyetinin bu hafta Washington'a giderek ABD yönetiminin üst düzey yetkilileriyle görüşmelerde bulunduğunu, Başkan Donald Trump'ın ise salı günü İsrail Başbakanı Netanyahu ile Beyaz Saray'da ikinci kez bir araya gelerek ‘Gazze konusunda azami baskı uygulamak’ için görüşmelerde bulunduğunu bildirdi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar dün düzenlediği basın toplantısında,İsrail'in ‘Gazze'de ateşkes sağlanması konusunda ciddi olduğunu ve bunun gerçekleştirilebilir bir hedef olduğunu’ vurguladı. Sa’ar, “Geçici bir ateşkes sağlanırsa, kalıcı bir ateşkes için müzakerelere başlayacağız” dedi.

İsrail ve ABD'nin anlaşmayı desteklemesinin ‘gerçekte hiçbir karşılığı olmadığını’ düşünen Urubi, “Washington İsrail’e baskı yapmadığı sürece, ateşkes anlaşması olmayacak ve bu da İsrail’in bölgede barışı engellemeden veya geciktirmeden gerçek bir yol izlemesini sağlayacak. Mısır’ın şu anki girişimleri akıllıca ve sorumluluk sahibidir ve arabulucuların çabalarına uluslararası ve Avrupa desteği sağlamak ve bölgede istikrarı sağlamak amacıyla yapılıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Medhun’a göre İsrail'in bu yaklaşımını sürdürmesi, daha fazla tırmanışa ve 60 günlük sınırlı bir ateşkes fikrinin önünü açacak, ancak nihai bir çözüm getirmeyecek. Medhun, böyle bir durumun ise Filistinliler tarafından kabul edilmeyeceğinin altını çizdi.

Nazzal ise, anlaşmanın açıklanmasının ardından ABD'nin baskısıyla ‘İsrail'in, Hamas’ın çok sayıda rehineyi serbest bırakmasının ardından bölgeyi yeniden savaşa sürükleyecek mayınlar döşeyeceğini’ öngörüyor.